Mubarriti# Frseman Wille Orofet -Si-— 18 /12/935 SON POSTA Tarifesinde Motör Hikâyesi Bir Türlü Esrarlı | Bir Uygunsuzluk Şeklinden Sıyrılamıyordu Komiser karşısındakinin halini taklit e- “derek lâkaydane bir surette: — İşinizi odukça ilerletmişsiniz.. Köprü ne zaman bitiyor? diye sordu. Şişman adam hiç ağzını açmadı; fakat başile yaptığı bir işaretle işlerin fena gitme- diğini anlatmak iştedi. Komiser Frenci işaret ederek: — Mister Frenç, Londradan, bizim mü - düriyettendir. A bunu sana söylüyorum. Sakın başkalarına söylüyeyim deme bat.. dedi. aldığımıza göre de bu taraflara gelmiş... Gerçi aradan da epey zaman geçti. Vak'a galiba, ayın ya ikisinde, ya üçünde idi. O zamanlar senin yanında bir de gece bekçisi vardı, değil mi? Sarı İneğin Öldüğü Gece $Sişman adam hiç tavrmı değiştirmedi. Sadece: — Evet vardı. Hâlâ da var. Makleod isminde bir herif; Karşıdaki küçük ev- de oturur. Şimdi giderseniz, belki ev- de bulursunuz, dedi ve bekçinin evini işaret etmek için yine kafasını o tara- fa doğru eğdi. Frençle polis komiseri bu ağzından lâf alınmaz herifin yanından ayrılarak Makleod'un evine gittiler ve bekçi ile görüştüler. Hakikaten, Makleod, — anlattıkları zamanda, bir gece bir otomobil gürül- tüsü duymuş ve hattâ otomobili de gö- Yür gibi olmuştu. Fakat bu, acaba de- dikleri gece miydi?... Galiba komşusu v | Makleod denizde bir motör sesi işittiğini ve sonra merak edip dışarı çıktığını söylüyordu Makleod, otomobilin gözden kaybo- lur olmaz, sesinin de böyle ant bir su- rette kesilmiş olmasına hayret etmiş. Fakat otomobilin salimen köprüden geçtiğine, bir kaza olmadığına da se- vinmiş ve otomobil meselesini aklından çıkarmış. Fakat aradan bir müddet geçtikten sonra, uzaklardan tekrar w- zaklaşan bir otomobil sesi — duymuş. Bunun üzerine imali zihnetmeğe baş- Tamış ve otomobil köprüden geçerken, Maktaviş'in sarı ineğinin öldüğü — ak- 'lâstiğine bir çivi battığından, otomobi- şamdı.. Maktaviş yanı başındaki evde 'lin de yedek tekerleği takmak için bir oturuyordu. Üçü de kalkıp onun evine müddet durduğuna hükmetmiş: Deniz- gittiler. Maktaviş o geceyi gayet iyi ha-|den gelen motör sesi ile bu otomobil tırlıyordu. En kıymetli ineğinin ğünü, bittabi kolay kolay unutamıyor- du. Hattâ tarihini bile aklında tutmuş- tu. Teşrinievvelin üçü ve perşembe ak- şamıydı. Bunu tevsik etmek için bay: tara verdiği paranın makbuzunu bile ibraz etti. Bir Motör Sesi Anlaşılan, mevzuu bahis gece, sa- baha karşı saat beşte, Makleod bekçi kulübesinde oturduğu bir sırada, bir motör gürültüsü duymuş, ve bir arasında bir münascbet olduğunu © zaman hiç aklına getirmemiş. Sahildeki Kale harabesi Makleod otomobilin on beş dakika kadar durduğunu tahmin ediyordu. A. radan on dakika geçtikten sonra tek- rar denizden bir motör sesi gelmişti. Bu defa kürek sesi işitmemişti, fakat sahilde nayrıldığı için bunu işitmesine de imkân yoktu. Makleod, hikâyesini — bitirdikten mobilin o tarafa geldiğini zannederek *0" Frenç: yoldaki tamir fenerinin yerinde olup olmadığını görmek istemiş ve kulübe- — Otomabilin nerede durmuş oldu- ğunu tahmin ediyorsun? diye sordu. Haydarpaşa ve Kadıköyüne işliyen va-|mişti. Daha on âltı, ön yedi yaşında purların bundan önceki gidiş dönüş saat-(jken, Şeyh Kâziım Efendinin oğlu Eş-! lerini gösteren cetvele göre 18,55 de Köp- Tüden yalnız Haydarpaşaya kaldınlan va- pur sonradan yapılan tarife üzerine 18,50 de kaldırılmağa başlanmış ve Kadıköyüne de uğrama işi bu vapura eklenmiştir. Bakılırsa tarife üstünde yapılan bütün değişiklik bununla kalmıştır. Bu vapurun yokuları olan biz zavallılar her akşam hiç olmazsa on dakika kadar Selimiye ve Hay- darpaşa nçıklarında çalkanmak zahmetini çekmekte ve iskelede bekliyen vapurun lütfen kalkmasını beklemekteyiz. Sebebi mi? Kadıköyünden 18,30 da kal- kan vapurun saati değişmemiş olmasıdır. Şu halde vapurumuzun ya Köprüden yi ne eskisi gibi 18,55 de kaldırılarak bu mı- retle bir iki dakika gecikmek zorluğunda bulunan yolcuların köprü üstünde kalma- masının düşünülmesi, yahut bu vapurun tam 19 da - trenin kalkma saatine uygun olduğ için - kaldırılarak 19,10 da Kadıkö; kaldırılan vapurun tarifeden — çıkarılma: iktisat ve tasarruf yönünden idarcce önemli olması işinin yapılması lâzımdır. Halkın dinlenme saatlerinden kaybetti- ği dakikalara yanması şöyle dursun, daha fazla çalkanmaktan bıktık, usanç geldi. Erenköyünde M. Rifat Köprülü * Sarıyer kazasında Köpekler Son bir kaç gün içinde şehrimizde muhim miktarda kuduz vak'ası kaydedildi. Çok şayanı dikkattir ki bu vak'aların hepsi de Sarıyer kazası dahilinde görülmektedir. Biz, bir iki ay evvel bu noktaya dokunmuş ve Sarıyer kazası dahilinde, başta Rumelika- vağı olduğu halde, bir çok mahallelerde sü- rülerle sokak köpeğinin dolaştığını bildire- rek, bu vaziyete Sarıyer kaymakamının na- , Zarı dikkatini çekmiştik. Buna o zaman al- dıran olmamıştı. Lâkin, bugün acı neticeler meydana çıkmağa başladı ve ilk olarak Sa- myerde bir genç feci bir şekilde kudurarak öldü ve Tarabyada da 14 kişiyi kuduz kö- bütün bunlara rağmen, sokaklarda sürüler- le dolaşan köpeklere karşı henüz esaslı bir mücadele tedbiri alınmış değildir. Sarıyerli bir okuyucu x Biga Yolları Ve Bir Okuyucumuz Burada yapı yaptıranlar, malzeme- lerini sokaklara istif ettikleri için cad- deler geçilmez bir hale gelmektedir. Son zamanlarda yeni yola çıkan sokak üstünde bir yurddaşın yaptırdığı bina- İnin yol kenarlarına yığılan taş, tuğla, kum, kireç, ağaç vesaireden orası nde- tâ kapanacak raddeye geldi. Hasan Şeyda Beyin muhterem re- fikası olmadan önce, Masume Hanı- mın başından âşıkane bir macera geç- ref adında, ipsiz takımından birisine kaçmış ve Hasan Şeyda Beye rastla- yıncaya kadar onunla yaşamıştı. Eşref, haylâz, sarhoş ve kumarbaz- dı. Fazla olarak kıza dayak ta atıyor- du. Fakat yakışıklı ve kabadayı — ol- duğu için Masume Hanım genç ve toy gönlünün bütün saflığı ile onu seviyor, her şeyine tahammül göste- riyordu. Ancak tahamülün de bir hududu olduğu için, bir kumar meselesinden dolayı Eşrefin hapiste bulunduğu bir sırada, karşısına çıkan efendi tavurlu, temiz pak kılıklı Hasan Şeyda Beyin tekliflerine mümaşat etmiş, onun evine taşınmıştı. Bu esnada, karnında, Eşrefin bir de madı. Oğlanın duruşunda bile Eşrefin kabadayı tavrı vardı. İçini kurt yemiye başladı. Bundan başka her sırrına vâkıf olan sevgili ko- casiına daha çok sokuluyor, sanki bunu ortadan yok edecekmiş gibi, Şeyda Beyden de bir çocuk peydalamak isti- yordu. Fakat Şeyda Bey: — İğşte bir tane var yal Bunu yetiş- tirelim, yeter! Diye, karısının arzularını reddile karşılıyordu. Lâkin çocuk büyüdükçe, asıl baba- siyle benzerliği gün günden artıyordu. Artık tamamile, onun isyankâr, haşin tavurlarını almıştı. Bir gün, anasını tokatlamak cür'eti- ni bile gösterdi. Bunu gören babaannesi: — Rahmetli ağabeyime çekmiş.. O da böyle zorba tabiatli idi.. Dedi. gçocuğunu taşıyordu. Bunu, o hayırsız Fakat Mastime Hanım, hayatını, sa- babanın nüfuz ve tesirinden kurtarmak _ıdetini zehirlemiye başlıyan bu piçi ar- için, yeni dostundan önce gizledi. Son- tık çekemez olmuştu. Gönlünde, ana ra da, ona mal etmek husunda hiçbir $efkati yerine manasız ve derin bir kin güçlük çekmedi. Bilâkis, Şeyda Bey, peydalanmıştı. Şücaettin'in, bir an ge- baba olduğunu haber alınca, evlâdına lip te , Eşrefin takip ettiği kötülük yo- pek wırdi. Şaşmamak mümkün değildir ki. | piç damgasını vurdurmamak için, Ma- | sume Hanımı derhal nikâh eti. Bu vaziyetten haberi olmıyan Eşref birkaç küfürle, bir iki de tehdit savur- makla iktifa ederek kadından vazgeç- mişti. Zaten, aradan iki ay geçti, geç öi 'ÜB Na malieidlür sev sında çıkan bir kavga esnasında, böğ- ründen aldığı bir sustalı çakı yarasiyle öldü, gitti. Artık, namuslu ve muteber bir ev hanımı olan Masume Hanım da birkaç | ay sonra, dünyaya nurtopu gibi bir oğ- | lan getirdi. Şücaettin adı konulan bu çocuğu, kimi annesine, kimi de beybabasına benzetiyordu. Kaynana: — Hık demiş, Şeydanın burnundan düşmüş! Diyor, fakat kaynata: — Hayır! Annesinin örneği.. Diye itiraz ediyordu, Doğrusu, çocuğun yüzünde ne ona, ne de buna benzer hiçbir cihet yaktu. | Ancak on yaşına bastığı zamandır ki, | “Masume Hanım, evlâdınm, tıpkı nph-( sına Eşrefebenzer olduğunu hayret ve korku ile farketti. Masumenin kendi annesi, kızını tan çıkaran çapkını ancak bir defa gör müştü. Meselenin hakikatini de bilmi- |yordu. Fakat, kızı, i bi | Bekçi eliyle işaret ederek: :::'!:':::W“::?mm:î:î — Tâ şurada, sahildeki kale hara- denizden geldiğini anlamış. Merak et- besini gördünüz mü? İşte onun yanın- miş, yoldan çıkarak tarlalar arasından 'dâ durduğunu zannediyorum, — demiş- denize doğru ilerlemiş. Denizde bir ©* Bu malzemenin oraya yığılması yü- ber işin içyüzünü kendisine bir sır ola- zünden bir tek yük arabasının bile rak tevdi edince dona kaldı. Zihninde geçmesi, müşkülleşmiştir. Yollar, her- bir facia yuğurıyoru. Ya şimdiki dama- kese aittir. Bahusus bu tıkanan yer iş- dı işin farkına varır da, karısını, kuca- motör ve yahut ta bir ışık görme « Mmiş, fakat sesini gayet iyi işitmiş. Mo- törün yolunu şaşırdığını, tehlikeli bir. vaziyete düşmüş olması ihtimalini dü- Frenç, şünerek seslenmek istemiş. Fakat bu esnada motörün de sesti kesilmiş. Gece, sakin bir geceymiş. Makleod etrafı dinlemiş ve uzaktan uzağa hafif kürek Frenç, komisere dönerek: — Haydi gidelim, dedi. Kale harabesine geldikleri zaman eğer deniz motörü ile, otomobil arasında bir münasebet varsa, bütün İngiliz adaları sahillerinde, gizli — bir mülâkat, bir buluşma için bundan da- Jer mi? Biga - Yeniyolda oturan M. Ali | sesleri duymuş. Herhalde bir sandal ni gördü. karaya doğru geliyormuş. Demek ki motör de değilmiş. Mak- leod, meskün olmayan bu sahillere, gece vakti böyle yolcu gelebileceğini bir türlü kavrayamamış. Fakat üstüne de vazife edinmemiş. Onun vazifesi, tamir edilmekte olan köprüyü bekle- mekti. Onun için dönmüş ve kulübesi- nin yolunu tutturmuş. Kapalı Bir Otomobil Henüz yola varmadan evvel bir motör sesi daha işitmiş. Bu defaki sür- atle ilerlemekte olan bir otomobil sesi imiş. Olanca süratiyle köprüye doğru koşmuş, fakat köprüye varamadan, ©. tomobil de geçmiş. Kale harabesinin hemen garbında, kü - lek bir enddedir, Kış günlerinde haftalarca, aylarca rahmet yağar. Ustalar işlemez. Bu yı- gılan şeyler de yolu işgal eder — durur, Belediye bakmasa bile bina yaptıran- lar biraz düşünmeli, herkesin zararın. da kendi faydalarını aramamalı değil. * Bu Silindirin Sahibi Yok Mu? çücük bir körfez vardı. Sol tarafta, kalenin| — Buyındırlık Bakanlığı yeni yol faaliyeti. bina edilmiş olduğu kayalıklar, sağ taraf - ta da denize doğru uzanan ve sonra da kıvrılarak adeta bir dalga kıran vazifesini ılnıhihı—vıuhuhııvıdıdı'lı- tmadan, oldukça mahfuz bulunuyordu. Yol için Avrupadan bir çok yol silindiri ge- tirdi. Bunlar bile ihtiyacı karşılamadığı için İstanbuldan silindir istendiğini de işitmiştik, | Beykozdan Avrpaçiftliğine giderken Abra- hampaşa koruluğunun önündeki yolda bir silindir makifesi yatmaktadır. Çok büyük sahilden yüz elli metro kadar uzaktan ge -| / / üremmel bir makine olan bu silindizin çiyordu. Daha ötelerde iki üç ev vardı. Fa- kat körfezin civarında hiç bir mesken yok- Ft e Frenç düşünüyordu. Otomobil acaba Tier'in otomobili mi idi? Otomobil işinde ihtimalât vadisinden çıktığından, faraziya- | — ta sapmış olduğundan korkuyordu. Fakat| — Kayp : Üsküdar tramvay veya vapurun- İ tğn tasası, bu piçin yüzünden, sakin, Yoldaki işaret lâmbalarını görün. | yapacak başka bir şey de yoktu. Böyle güç|da bir çanta içinde babam ve kırquri *İmüsterih ve müreffeh hayatının bir “ce, otomobil süratini kesmişse de, Mak-|itlerde ancak cesurane kararlarla hakikate|min veraset kâğıtları, banka senetleri, ve » tekerlekleri çamurlara gömülmüştür. Yıllar. danberi böylece kalmıştır. Bu yüzden maki- nenin bir çok kısımları çalınmıştır. Alâkadar makamların nazarı dikkatini çekiyoruz. ; icod, arabanın teferrüatını — göreme. |irişilebilirdi. Onun için bu vadide ilerleme-|kâletname ve nüfus muamele kâğıtlarını miş. Ancak büyücek ve kapalı hu' oto- “mobil olduğunu görebilmiş. Dönemeçi geçmiş ve motör sesi de derhal kesil- miş. üe, tahkikatına devam etmeğe karar ver -| kaybettim. Bulan Beyoğlunda Fransız ti « di. Otomobilin Tier'in otomobili farzede -|yatrosunda kardeşim Bay Yaşar Nezihiye cekti. (Arkası var) edilecektir. getirdiğinde memnun * Muallim Nahide ğındaki piçiyle beraber sokağa atıverir-| se?! Halbuki, Masuüme, Şeyda Bey gibi 'bir kocayı bir daha nerede bulacaktı?. Hınzır kız! Vaktüzemaniyle söylese idi de, usulcacık bir çaresine bakılsa idi, ne olurdu?. Şücaettin'in huyundaki tembellik, serkeşlik, hıyanetlik şimdi anlaşılıyor- du. Oğlan tamamile babasına çekmişti. Kıvırcık saçlariyle, gövelâ gözlei de e- nundu. Bir tekdir işittiği zaman, hem alay, hem de hakaret eder gibi kıvrılan dudaklarda tıpkı şeyhin hayırsız oğlu- nu hatırlatıyordu. Bunları birer birer tespit ettikçe, Ma- sume Hanımın içine bir ürkeklik geldi. Şimdiden tiynetini belli etmiye başlı yan bu bacak kadar oğlandan, büyü- dükçe, her kötülük beklenebilirdi. Kocasını onun yüzünden, aldattığı- na aslâ nadim değildi. Bu ciheti kale bile almıyordu. Masume Hanımın bü- gün gelip te bozulmak ihtimali idi. Bir gün çocuğu yanına çağırdı; — Bak, Bakayım bana! Çocuk karşısına dikildi, durdu. Ar- tık Masume Hanımın hiç şüphesi kal- luna sapacağına kanaat getiriyordu. Şeyda Bey de, Cenabıhakkın, ken- İdisine bu kadar huysuz bir evlât ver- mesi için acaba nasıl bir isyanda bu- hunmuş olduğunu, ikide bir, sorup dur- makta idi. Karısından bu hususta aradığı tesel- liyi de bulamıyor, zavallı adam üzül- dükçe üzülüyordu. Nihayet, bir gün, Masume Hanım, oğlunun mükadderatıma hâkim olmak fırsatını ele geçirdi: Şücaettin tifoya tutulmuştu. Hasta- |lığın hâd devresini henüz geçirmiş, he- kim, ölüm ile neticelenebilecek bir nüksün önüne geçmek için çok sıkı bir perhiz tavsiye etmişti. Oğlan: — Açım! Diye barbar bağırıyordu. Masume Hanım nefsiyle kısaca mücadele etti; kini galebe çaldı; eli tit- remeden, oğluna bir dilim ekmekle bi- raz da söğüş getirdi, verdi.. Ertesi gün hasta peritonit ârazı gös- terdi.. Ağırlaştı. Şeyda Bey, yatağın başmıcunda, baş- hüngür hüngür ağlıyordu. Masume .| Hanım, usulcacık yanına soklmuş: — Ağlamal. Ağlamal. Allah bir da- bu benzerlikle bera- | ha verir!. Diye kocasını teselliye çalışıyordu. Emindi ki, gözyaşları kuruduktani sonra, bu evin içine sonsuz ve pürüz- süz bahtiyarlık dolacaktı.. Eski Zlıht;;'ıa Çatalçeşme sokağı, 26 İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin — bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARİ TÜRKİYE YUNANİSTAN | 2340 |1220| 710 | 270 ECNEBİ —— 12700 '1400| 800 | 3 Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez, İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul 'Telgraf : Son Posta Telefon : 20203