L #Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ | Bir Sinema Artisti Saylav Oluyor ——— ——— Ğ & A n e ada l mam e çödk F leri oaynı D her şey kolay- ğu Chaha'da kâin Paocham'ı ksek | | dir. 4 rını & « İngiliz. hü- ğ | - demek için büyük bir kümetine na- Ş tikraz — aktetmiştir, | bi ikincisi «i yardım. e- B 1 istikra: an ) " Birincisinin yüz (2)) rincisi (1 iz Hiralıktır. isininki i- | yit muamelesine 3 bi- | h saat (9) da başlan- | (10) da,| ir si ayni gün saat ini de yine ayni gün saat (11,45) te * tamamlanmıştır. F:ı. SO Harağalam nT 2DĞÜ mikelitme G7 SO PY LNS | yıllk mecmua vardır ki, bütün Avrupanın cn msil ailesinin tercü- mei hallerini ihtiva eder, şecereleri hakkın- da tafsilât verir, bu itibarla bütün dünyada » Ve bir ailenin bu kitaba ismi geçmesi o aile için büyük şeref sayılır, çün- rağbet gi kü mecmua idaresi, uzun uzadıya inceleme- den bu kitapta hiç bir kimseye yer vermez. Halbuki Alman gazetelerinde okuduğu- muza göra yıllardan beri şeklini hiç değiş- tirmeden pek klâsik olarak çıkmakta olan mecmua 1936 nüshasında mübim bir yenilik yapmışlardır. Bu yenilik 1750 yı « lından beri kanlarında «âri» dan başka bir kan bulunmadığını vesika e isbat eden nilclerin isimlerinin kenarına bir işaret koy- | M ida- tesi bu münasebetle kitabın başına şöyle Ka fıkra yazmıştır: maktan ibarettir. nafih mecmun leri kenarında işaret olmayan aile- lerin kanlarında mutlaka karışıklık olması Tâzım gelmez. İşaretin konması için icap eden zamanın bulunmadığını gösterir.» Fransız gazeteleri bu fıkra münasebe -| tile ymecmun idaresini «fazla ihtiyatkârlık etmiş sayıyorlar. T HISMET BEKLİYENLER. — Bu kadınin elbette evi barkı, aile- *i vardır. Şakadan söylemiyorum, sahi- den merak etmezler mi? Parası yok... Burada, Allah ne verdi ise, yeyip içip, geçinip gidiyoruz. Peki, yalnız başına iken ne yapıyor? Ne ile geçiniyor? Gözleri uzaklara daldı, hıçkırır gibi güldü; — Benim talihim!.Başka bir şey de- Mmem... Kış, birden bastırırsa, ne yapa- rım? Pakizeciğim,uzattı artık... Zeki- En n m Huriyeciğim... On- dan, ne mektup, ne de haber var, Bir Mmektup yazmış, - Pakizeyi darıltmış olmalı ki, ne zaman bahsini açacak olsam, Pakize, hemen ağzıma tıkayor. Yumruğunu dizine vuruyordu: — A, bu «çocucakvuların, hiç yok- tan çıkardıkları geçimşizlikler... Ha- hi, biribirlerini sevmeseler, aralarında bir çekememezlik filan olsa, eh, bir dereceye kadar hak vereceğim. Hal- buki biribirlerini, pek de severler. Ço- cukluk, hep çocukluk! Sokak kapısı açılmıştı; İhsan abla, tekrar sıçradı, kulağıma fısıldadı: — Bu gece, burada kal... Hiç m- * Rahatsız olmazsın.. Ş 'ap... Açıkçasını söy- liyeyim mi? Bir yerden para bulamaz- TELGR ÇİNDE Yeni Ve Kanlı Çar- pışmalar Oluyor Çinli Talebeler: “- Mem- leketi Kurtarınız !,, Diye Avusturya bain 1 A nte e İdare Etmeli len Japon ve Mançuko kuvvetleri - do-| hususi sonra HARİCİ a t | uyu Prensin Bulduğu Hal Yolu polisiyle yapılan çarpışmadan işgal etmişlerdir. İki taraftan da ölü - ler ve yaralılar vardır. n Vaziyet Gitlikçe Karısıyor *Viyana, 12 (A.A.) — Viyana şehri Pekin, 12 (A-A.) — Tien Tchin'den | vatani delegelerinin alınan bir telgrafa göre, Tchanbı irad ettiği proğram mahiyetindeki nut- hususi zabıtasma mensup — bin kişi, kunda prens Ştarhemberg demiştir ki: Yenehi'yi istirdat etmişler ve âsiler ta-| — «Ayni zamanda hem Avusturyalı, rafından yakalanmış olan hâkim ile hem de masyonal sosyalist olmak, hem diğer memurları kurtarmışlardır. Âsi -| Avusturyanın Prusyaya iltihakını iste- ler, hiç bir mukavemet göstermeksizin ,mclıı: hem de birleşik büyük bir Alman |camiasının içinde Avusturyanın müs - takil kalacağına inanmak mümkün de- cephe önünde kaçmışlardır. vam Ediyor P.E:,o:':îxe:) — Çinli!ir, dün | ğildir. Kouyouan'ı istirdat etmişlerdir. Diğer | Bizim için büyük Almanya fikrinin taraftan Mantchou Kous kuvvetleri tek bir hal yolu vardır:ı O da bir büyük Paochang'ı işgal eylemişlerdir. Almanya teşkil edildiği takdirde, da- Talebe; “Kahrolsun Japonya!,, ( T*s'nin yalnız Avusturyaya tevdi olun- Diye Haykırıyor ;mıııdıı. Canton, 12 (A.A.) — Binlerce Çinli | —— talebe, bugün «kahrolsun Japon em - YUG.()SLAVYADA peryalizmi, kahrolsun ıııulılırîyelçlil?r,: Japon istilâsına mukavemet ediniz, Yabanc' Aıtl Kişi Tevkif Edildi memleketi kurtarınız» diyo bağırarak Pokin sokaklarını dolaşmışlardır. Belgrad, 12 (A.A.) — Avala ajansı bildiTiyor: YUNANİSTANDA Belgrad polis direktörlüğü, ekserisi Müdafaa Şürası | pelemd pott dürektörlüğü, ekeri Toplandı Frep Bkrlank GÜSi Ba arus ye: bancı bir devlet hesabına bazı $ Ş $ mülteci teşki f Ordunun Takvıyeı! !ç"' kında malümat toplamakta idi. Gru -| Kararlar Verdi bun altı kişiden ibaret bütün azaları Atina 12 (Özel) — Müdafaa Şürası 'tevkif edilmiştir. dün kralın başkanlığında toplanmıştır.| — Bu brubun naip prens Pol aleyhine Toplantıda Başbakan, Finas, Sü, De- bir suikast hazırlamakta olduklarına niz ve Hava Bakanlarile Erkânıharbi-|dair yabancı gazetelerde çıkan bütün | ye başkanları hazır bulunmuşlardır. |haberler asılsızdır. Kumandanlar önceden verdikleri muh- | ”->>-——maman R tırayı — şifahen de mecliste izah ede- yapmış olan eski Berlin | rek ordunun takviyesi için lâzımgelen | elçisi Jan — Politisin Ankara elçiliğine şeyleri anlatmışlardır. tayini tekarrür elmiştir. Şüra ihtiyaçların temini için icap Miting Geri Kaldı | eden tedbirlerin alınmasını hükümete| — Atina 12 (Özel) — Tarım ve Endüs- havale etmiştir. teri odalarının yapacakları miting — ö-| Yenl Ankara Sefiri |bür güne bırakılmıştır. Ayni günde Se-| Atina, 12 (Özel) — Eskiden Yunanis- |lânik ve Patrasta da mitingler yapıla- tanın Ankara elçiliğinde müsteşarlık 'caktır. No7g çelerden horozlar ötüyordu. Mürvet, sinirlenmiş gibi doğrulmuştu: — — Aman bu horozlar da... Öttük- leri, hep boşunadır... Sözüm ona, ya- ğaş havada horoz öterse, güneş açar- miş... İki parmağıyle eteklerinin ucunu tutup gösterdi: — Yağmur bir yağıyor ki, sorma- yın... Mantom sırsıklam oldu... Ah- sam, bu kış, kömürsüz, belki de ek- meksiz kalacağım. | Taşlıkta, topuk tıkırtıları süründü, mutfağın kapısı açıldı, Mürüvvet gö-|mak ıslatan falan değil, adamakıllı ya- ründü. Elinde üç paket vardı, birini|ğıyor ... | bana uzattı, birini Ihsan ablaya verdi.| — İhsan abla, bana döndü: Ihsan abla, şaşırmıştı: — Bak, duyuyor musun? Bu yağ- — A, neden ? murda bir yere gidemezsin. Dünya-| Mürüvvet, baştan savar gibi dudak |da, seni bırakmam! | büktü: Mürvet te İhsan ablanın — fikrinde | — Beyefendi, söyledi. idi: | Ve üçüncü paketi, dişlerile sıyıra-| — Sokağa çıkılacak hava değil... rak açtı, bir sigara aldı; mangalda ya-| Arka taraf, büsbütün kararmış. Daha karken, Ihsan ablaya: şiddetli ineceğe benziyor ... —Hanım anne, maltızdaki ateşi mi Bununla, hem kendi kalışını döktün? zur göstermek, hem de benim kalma- Diye sordu. mı istediğini anlayordum. İhsan abla, başıyla tasdik etti: İhsan ablanın, fikrini biraz evvel — Üşüdün de, kızım. anladığım için, tereddütle kıvranışını Mürvet, mangalın başına oturmuş- |» aklı buluyordum. Yalaz; Mürvetin hüline; “içinden acımağa başlamıştım. Tütünü, sigara- ları aldıktan sonra, getirip paranın üs- nce, bunu, pişkin- ma- ta: — Çok iyi etmişsin, anneciğim! Burun deliklerini açarak sigaranın, dumanını ciğerlerinin bütün delikleri ne doldura doldura, içire içire çekiyor- du. İhsan abla, ona dik dik bakamıyor, yalnız ara sıra göz ucu ile korkak kor- kak süzüyordu. Isınan havada canlanmış bir kara sinek, hasta vızıltılarla yorgun yor- yordum. gun kona kalka uçuyor, komşu bah- Bunu, tünü vermemişti. lik sanmıştım. Fakat dudaklarına ©- mer gibi yapıştırdığı sigarayı bırsla çe- kerken yüzüme bakmayışsından, yine o aslını bilmediğim, ağır bir mecburi- yetin çaresiz yorgun katlanışını sezi- İhsan abla, pek — farketme- Prens Ştarhemberg'e Göre Alman |mabftellerini kızdırmıştır. AFLAR | hu Gün | Hangi | Faust? Şişlide: M. R. imzasını taşıyan bir make aldım. Bu benden hayatını soruyor. Faust, Gocthe- ta 1828 de ise onun bir tptir. İtap Fi ü nin 1798 de yazmıya ba okuyucumuz ayı Si? ast'u lay wı"'"' bildiği büyük eserdeki hayatı yoktur. Çünkü muhayyel Goethe de eserinda onu, bher zevke nek uğrunda şeytanla mukavele ya « pan ve ruhunu satan bir üdam olarık las- vir ediyar. Sanra Goothenin Faustu sah « musikiye geçmiştir, yani kis ğu gibi tiyatroda da görük 9 ve müsikide de dinlenmiştir. Geçen yıl gili bir bayan da eseri dilimize çevirmiş İti, Faust hakkında uzun bir tahlil yapmıştı. |. Şa hale göre, Faustu her yerde ve her dilde okuyabilmesi mümkün olan bay x:,'ı. bayan M. R., bana bu mektubu neden yaz4 mıştır?.. Bunu düşünürken batırıma birden İJean Güuttenberg'in katili sayılabilen Ma - yensli Fauste geldi. Anladım ki sayın oku- yucu benden bu adamın hayatını soru - yor. Bilmem, nasıl anlatayım! Bilgim o ka« dar az ve bu sütun o kadar dar ki. Bununla beraber söyliyeyim: Guttenber$. matban « — cılığı icat edince bir sermayedar aradı, ö- £ Prens Ştarhemberg, taraftarlari ile Konuşuyor MEMELDE Dur m Buhranlı Bir Şekil Aldı Kau As, 12 (A.A.) — Muhtar Me- mel arazisindeki vaziyet gittikçe buh - anlı bir şekil almaktadır. Alman di- Fektuvar meclisinin dün, yeniden Lit vanyalı vatandaşlardan bir çok me - çıkarması — Litvanya | İyedirdiği para, adalet makammı da sağır ve dilsiz bıraktı. Guttenberg bir şey kaza İnamadı, aç ve çıplak süründü, can veriş bu mevzu di nüne - zengin bir saatçi olan - bu Faustr çıktı. Ortak oldular, (1429) da ilk mat baayı kurdular. İlkin ağaçtan, sonra ma ; denden harf döküp kitap basmıya başla « dılar. Fauste, basın işinin wrrını öğrenince or tağını atlatmak ve bu keşfin vadettiği bü- yük serveti kendi başına yakalamak istedi, |Sebelter adlı mürettiple — birleşti, — zavallı Guttenbergi bir gün kapt dışarı attı. Talihsi> mucit mahkemeye koştuysa da — Faustun Yeni ve daba ağır karışıklıkların zuhurundan korkulmaktadır. İngiltere Kıbrısı Terketmiyecek Londra, 12 (ALA.) — İngilterenin Kıbrıs adasını Yunanistana vermek ni- yetinde bulunduğu hakkında çıkan ri- vwayetlerle alâkadar olarak — aorulan bir suale cevaben müstemlekeler baka- ni avam kamarasında demiştir ki: «İngiltere hükümeti hiç bir — suretle| Kıbrısı her hangi bir ecnebi dcvîehi terketmek niyetinde değildir. » z mişti; ©, hâlâ, ikram edilen tütünle meşgul gibiydi. Mürvet, sigarasını, dudakları — ya- nıncaya kadar çeke çeke içti, — yalnız ağıza yapışan ıslak ucü ile tırnak ln-' dar kül kalan izmariti, mangalın kenı rına bastırdı ve ağır ağır ayağa kalktı: | — Anneciğim, mademki bcyı:fcndi.l burada kalacaklar. Yukarıyı düzelte- yina: Yatakldarını da' hözırlayağım. İhsan ablanın gözleri ışıldamıştı: — Ben, yapardım, kızım zahmet o- lacak! Mürvet, omuzlarını güldü: — O nasil söz, hanım annel Ben dururken, evin işini sen mi — görecek- sin? Ayıp derler, bir şey vardır. Belini oynatıp kalçalarını kıvıra 'kı- vıra mutfaktan çıktı. İhsan abla, ar- kasından uzun uzun baktı: — Dedim ya, işgüzar kız... Kulağıma eğilmişti: — Hem de bir bakımdan çok say- gih.,» Yukarıyı düzeltmenin — aceksi mi var? Bizim konuşacağımızı anla- da;-yalnız burakıyor. : İhsan abla da kalkmıştı: — Sana, evvelâ, — Zekiyeciği gitti. Eğer aldanmıyorsam » fakat komedi olarak - İngiliz ediplerinder Marlovve tarafından kaleme alınımıştır. Fauust ve Fauste hakkında benim bildik lerim bu kadardır. Bu bilgiye katılacak bi şey daha varsa o da santçi Fauatun Gutten berge oynadığı oyunun matbuat âlemi de nilen acibeler dünyasında hâlâ sürüp gitme. sidir. Fakat bugün Guttenberg rolünü ea |ziyade muharrirler oynuyor. Büyük muci. din mütevekkil ruhu demek ki onlara sin « mişl.. M. T. Tan hireden gönderilmiş olanı açtım: «Pakize, «Senin ihmaline ne diyayim? Mek- tubundan — vaziyetin. müşküllüğünü anlıyorum, kardeşim, sen, yine anne- min yanındasın. Ne de olsa, sığına- cak, barınacak bir evin var. Ben, açık- tayım, diyorum sana... «Bana, bir ça- re bul.., Çaresiz kalmanın, ne demek İolduğunu bilmiyorsun? Ve yine de bilme... «Büsbütün yapyalnız kaldım. Sen, guürbet elde, yalnızlığın da ne demek okluğunu bilmezsin. Ve onun içindir ki bütün yazdıklarım, sana şaka geli- yor. «Kırık bir evin rehine honulma- sından, satılmasından ne olur? Kime havale etsen yapar. Sen, ihmal ediyor- sun kırıta — kırıta «Huriye, bıçak altında can verdi. Ben de açlıktan, yoksulluktan mı ö- leyim, istiyorsun? «Belki bu sözüm, sana acı gelir. Senin bu kadar duygusuz, taş yürekli olmadığını biliyorum amma, içim ya- nıyor da söylüyorum. Yoksa ağzımı bile açımazdım. alİstanbullu olduğunu söyliyen bir mektuplarını vereyim. Onları oku... | genç var, peşimde dolaşıyor. Konuşu- Sonra da Pakizeciğiminkini okursun! | şundan, pek İstanbulluya — benzemi- Kerevetin ucunu kaldırdı, iki zarf 'yor. Orası, neme lâzım, benim.., Tek, çıkardı, elleri titreye titreye uzattı: insan olsun... Fakat öyle ağızım yan- — BSenin de, içinden okumanı hiç|dı, gözüm karktu ki, bu müşkül, ça- sevmiyorum, neyse, iyice bir oku,|yesiz zamanımda bile, ona bağlanma- bana da anlat. Zarfların tarihine baktım. Biri Ka-| sa, tamamdır işim... hireden, öbürü İskenderiyedendi. Ka-' imin | ğa çekiniyorum. O da bir oyun aynar (Arkası var)