Sa'fa SON POSTA MAHKEMELERDE n Kadının Attığı Lâfa Kızılır Mı? — Hişt!. Bak, bak!. — Vay canınat!. Yaman bir şey.. — Afili değil mi? “ — Enfes, enfes.. Aralarına bir genç daha katıldı: — Ondan mı bahsediyorsunuz? — Evet.. Tanıyor musun? — Tanımıyorum ama, kendisinden gavacıyım. Hepsi şaşırdılar: — Ne münasebet? — Suçlu da onun için. — Nedir suçu? — Bana söz atıyor ve dirsek çarpı- yor. Hepsi gülüştüler: — Bu, suç mudur? — Niçin olmasın?. Siz kanunu bil- miyor musunuz?. Biz bir kadın veya kıza lâf atmağa kalksak polisler nasıl yapışıyor. yakamıza.. Madem ki her hakta erkeklerle müsavidirler... — Dava etsen bile kazanamazsın kil. — Niçin? — Şahit bulamazsın. Tam bu esnada bahsettikleri genç, güzel ve şık kadın tatlı gülümsemeler- le bu gençlerin arasından geçti ve * bilerek mi yaptı, yoksa kazaen mi Blki Bilmeki ” kadıımı deseği, kendi- sinden davacı olacak gencin koluna takılarak sıyrıldı. Delikanlı hemen arkadaşlarına dön- dü: — İşte gözlerinizle gördünüz; şa- hitsiniz ya?, — Delimisin sen? dediler.. Sana çarptı diye böyle dilber bir kadın aley- hinde söz söylenir mi?, Keşki bize çarpsa. le yaparsınız? — Herhalde senin gibi onu dava et- mek hevesine kapılmayız. — O halde ben ne yapayım gimdi? — Arkasından gitl. Genç te bu sözü tuttu... r Bir Doktorun Günlük Z Notlarından (*) Fazla Terleme: muayene etliğim hastanın en şiddetli aztırabi. fazla ter dökmesinden ve günde bir kaç defa çamaşırımı değiş- tirmek ihtiyacını — duymasındandı. Bundan maada dört ay içinde on iki kilo düşmüş ve çarpıntıdan uy- kularını da — kaybetmişti. Ayni za- manda: 1 — Göz kapakları şişti. 2 — Bel ağrısı ve baş ağrımı çekiyor- du. 3 — Sabah ögürtüler ve bulantılar- dan da müştekidi. , İdrarını muayene ettim. Fazla mik- tarda Oksalat ve Fosfat, ürat (billü- ratı) mevcuttu. , Hastam bir kum sancısı geçiriyordu. Böbrekleri rahatsızdı. Kanın bübrek- lerden süzülememesi sebebile vücut. teki zehirler ter ilâveleri vastasil: dışarıya çıkıyordu. Çarpıntı bu zehir- lerin kanda fazlnlaşmasındandı. Süt pehrizine keydum. Urasiptin verdim. İstirahat etti. Süt içti, kum döktü ve iyileşti “|it olsa bunların her biri yazılmaya ! MEMLEKET HABERLERİ| Urfa Kaçakçıların Transit Merkezi Idi işi Yapılaı; Savaş Bu Sona Erdirdi Urfa (Özel) — Kaçakçılıkla mü- cadele başlanmadan önce Urfa kaçakçıların transit merkezi ha- linde idi. Diyarıbekire, Adıyama- na ve Malatyaya giren kaçak eşya hep buradan geçiriliyordu. Urfa ci- varının dağlık olması, bu dağların mağararlarla dolu bulunması, yol ve geçitlerinin. dar ve dolambaçlı vaziyeti bu rada kaçakçılığı kolay- laştırıyordu. Kaçakçılar da kendile- rine yardım eden bu tabii vaziyete yollarda, yeraltlarında pusular, ba- rınaklar kurmak suretile sun'i tesi- sat eklemiş bulunuyorlardı. Bunun için kaçakçılık mücadelesi başla- yınca burada çetin hüdiseler oldu. Eğer uzun olmasa ve sütunlar müsa- değer vak'alardır ve her kaçakçılı- ğın meydana çıkarılışı mübalâğasız | bir harikadır. 933 yılının altı ayında 137 kaçak- çılık vak'ası tesbit edilmiş, 285 ka- çakçı yakalanmıştır. Bu vak'alardan 88 i kafile halinde hayvanla, 49 u da merkeplerle münferiden yapılır- ken yakalanmıştır. Kaçakçılar Sive- rekli, Palolu, ve Osmaniyeli, Çer. mikli idi. 934 yılında 210 kaçakçılık vak'a- |sı tesbit edilmiş 223 kaçakçı yaka- lanmıştır. Fakat vak'alar mahiyet itibarile küçülmüştür. Kafile halin- deki kaçakçılık 76 dır. Diğerleri |hayvanla, fakat münferiden yapıl- , Mmıiştir. 935 yılının ilk sekiz — ayında da | 89 vak'a tesbit edilmiş, 113 kaçak- | çı yakalanmıştır. Bunlardan ancak | |T3 tanesi hayvanla yapılmış, diğeri sırtla yapılırken yakalanmıştır ve kafile halinde kaçakçılık hiç kal-| Urfada Kaçakçıların eski geçitlerinden; Kara kuyu Kuru Kafa Mehmedi T: gzıı_ınlak Lâzım Konya Ovasında Kanal Tesisatını İlk Yapan Bu Mutavazı Köylüdür Konya (Özel) — Kömürü bulan | nın son aylar içinde Konya ovasını uzun Mehmet kadar muhitine fay-| sulamaya karar vermesi dolayısile da vermiş ve açtığı yol yıllardan mahallinde yaptırdığı - tetkiklerde, sonra bir ecnebi firmasının eline ge- Konya sulama idaresinin tarihi tet- çerek onların adına yüz binlerce in- kik edilirken meydana çıkmşıtır. sanın hayatı üzerinde rol oynamış Bu köylü Hayıroğlu karyesinden olan büyük bir keşfin sahibi müte- «Kurukafa Mehmet» isimli bir yurt- vazı ve ismi unutulan bir Türk daştır. köylüsünü Son Posta okurlarına ta-| — 1290 -1300 senelerinde Konya nitacağız... ıovııı aÇarşambav çayından sulan- | mamıştır. Bu muvaffakiyetin sebebi kaçak- çılık ve istihbarat teşkilâtının ka- çakçıların bütün gizli - tesisatlarını | Bugün Tarım Bakanlığının ehem-| makta idi. O tarihlerde yalnız çift- | miyetle üzerinde durduğu Konya | çi olan Konya havalisi için bu suyun | ovasının sulanma işinin, garip oldu- |büyük ehemmiyeti dolayısile çayın m kadar romana benzer bir tarihi iki tarafına sıralanan köylü o kadar | eder. muş bulunmalarıdır. Denebilir ki| yan ve iki İsviçre büyüklüğünde o- Urfada artık kaçakçılık kalmamış- lan koca Konya ovasına hayat veren tır ve Urfa dağlarının mağaraları su; bundan - 60 yıl önce bir Türk artık kaçakçılara barınak olmaktan köylüsünün kafasından doğmuş bir kurtulmuştur. liştir. Bu hakikat, Tarım Bakanlığı- . | Alanyada Bir Genç! Arkadaşını Kurtarmak İsterken Kendisi Öldü Alanya (Özel) — Burada yürekler sızlatıcı bir hâdise olmuş, bir genç ya- ralı arkadaşını tedavi — ettirmek ister-|| — Alemdar: (Sın). Beyazıt: (Asador- İken ölmüştür. | ğın). Ş!.;ı:fîd)rı_*dql (İsmail Hakkı). Hasbahçe mahallesinden Naim oğlu | —H aha (8 Mehmet kaza ile patlıyan kendi silâhı ÇA, Kemal). Kadıköy: (Leon Çu- ile yaralanmış, yaralandığı yerde dok- bukçıyan, Osman Hulüsi), Uskîüldu;: tor olmadığı için Salâhaddin adındaki (| — Çöbmediyel, Samaiya Üleskleri arkadaşı kendi alarak kasabaya za). Sanıyer: (Osman). Eminönü: getirmiş, ilk tedavisini yaptırmış, son- | — (Hüsnü Haydar). Şişli: (Şark Mer- İra da yorgunluk almak için yaralı ar-|| — *<z)- Beyoğlu: (Matkoviç, Kemal). kadağını Felmi sdh birisinin işlettiği | — aa (Meskee). Seleroisii Ulu met Hamdi). Hasköy: (Yeni Türki- |kahveye götürmüştür. Salâhaddin ile | — ye). Kammpaşa: (Yeni Turan). Bü- |Naim kahvenin taraçasıma çıkmışlar, | — yökada: (Mehmet). Heybeli; (Ta. Salâhaddin taraçaya dayanmıştır. Ta- İ ">9): raçanın kepengi müteharrik ve asıl |binaya çengelle bağlı imiş, fakat çen- İgeller takılı değilmiş. Salâhaddin da- yanınca kepenk yerinden oynamış ve Wıı'luıdaşını tedavi ettiren biçare genç îlnyînüuü sokağa düşmüştür. Her ne kadar derhal tedavisine koşulmuş ise de beyin damarı çatladığı için kurtar- | mak mümkün olmamış, zavallı ölm?' -- tür. Naim oğlu Mehmet geri kalan te- Nöbetçi | Eczaneler Bu geceki nöbetçi eczaneler şunlar- dir: Tarsus Mezbahasında Şaka Yüzünden Bir Kişi Ağır Surette Yaralandı Tarsus (Özel) — Mezbahada şa- adlı biri Adanalı Bekirle şakalaşırken meydana çıkarmaya muvaffak ol- ; vardır. 380 parça büyük köyü sula- ! “a yüzünden bir kavga olmuş, Hasan| sıklaşmış ki Çarşamba suyu çok ge- niş olan bu ovayı sulamaya kâfi gel- memeğe başlamıştır. O tarihlerde, Hayıroğlu köylü Kurukafa Mehmet, kendi başına kalkmış ve Çarşamba çayının mem- ” |baznı araştırmış. Görmüş ki, Sultan dağlarından inen bir büyük dağın arkasında büyücek bir göl var ki, Çarşamba çayına bu su akıtılırsa o zaman su fazlalaşacak ve kuraklık kalmıyacaktır. Köyüne dönmüş, ba- şına 18 -20 köyün delikanlılarını toplamış ve dağdan bir kanal aça- rak iki yılda 10 - 11 saat uzaklığın- daki göl suyunu Çarşamba çayına | katıştırmışlar. Aradan 8 - 10 yıl geçmiş... Kuru- 'kafa Mehmet, görmüş ki, bu su da kâfi gelmiyor. Bol su gören arazide ekim fazlalaşınca gene kuraklık başgöstermiş ve Kurukafa Mehme- din Çarşamba çayına katıştırıdığı Sula gölü (şimdiki Karaviran gölü) İsuları azalmış.. Kurukafa; yeniden bir su kayı aramaya çıkmış ve Sula gölünün çok daha ilerisine doğru gitmiş ve nihayet hayretle görmüş ki, Beyşehir gölünün yağ- murdan taşan suları meyilli arazide akarak Sula gölüne gelmektedir ve bu göle su veren de Beyşehir gölü- dür... Kurukafa Mehmet, anlamış ki Konya ovasını sulamak için Beyşe- hir gölünün sularından istifade et- mekten başka çare yoktur ve bu bü- yük işi başarmaya köylünün gücü davisinin yapılması için hastahaneye götürülürken onu kurtarmak — isteyen arkadaşı Salâhaddin de göz yaşları ara- sında toprağa bırakılmıstır. İyaralanmıştır. Yaraları ağırdır. kâfi değildir. Bunu ancak devlet yapabilir. Kurukafa yanına köylüleri toplı- yarak Kohya valisi Ferit Paşaya Bekir ağır bir küfür savurmuş, bu yüz- den çıkan kavgada Hasan ağır surette Biri-ci Teşrin İ oA LN İNŞ$ŞLERİN Müstebit Kadın- lar Kocalarını Nasıl Bozarlar ? Bir çok kadınlar için ev bir hüküm darlıktır ve kendisi burada müstebil 14 — 4 )bir hükümdardır. Evleninceye kadat A yumuşak, uysal, sessiz gü ünen kadın; bir defa evlendi mi derhal değişir. Ko* casına karşı derhal bir müstebit kesi* İlir. Evleninciye kadar kocası iyi bir adamdır. Arkadaşları tarafından sevik miştir. Hayatı basit ve mütevazidir. Fakat evlenince artık bu adam 6 adam değildir. Kadın onu kendi kalı bına dökmeğe başlamıştır. Erkek gün istiklâlini kaybeder. Kadının eline esir düşer. Dışarıda arkadaşlarile bir kadın ona hayatı zehir Hatta parasını, kazancını bila ay başında karısının eline teslim eder Onün mastafını ; kadın tayin eder ve cep harçlığını kadın verir. Hele erkek boş zamanlarına hiç sa- hip değikdir. Erkek boş, vaktini dşari da geçirse mescle olur, Evde - otursa rahatsız eder. O halde erkek boş vak» tinde bir şeyle meşgul olmalıdır. Evde boş erkek kadar rahatsız edici bir sey; olamaz. ! Erkek bazan karısını dinler, bazan dinlemez. kavga hazırdır. İşte kadının bu halleri erkeği bıktı« rir. Erkek rahatı boyun eğmekte bu- lur, yavaş yavaş şahsiyetini kaybeder. * Bizim tabirimizce kılıbık oluverir. Kılıbık kocaların en fenasıdır. Şali: siyetini kaybetmiş erkek, silik ve mâ« nasız bir erkektir. Kadın bu defa ken« di modelini beğenmemeğe başlar. İşte evde geçimsizlik o vakit telâfisi müm« kün olmiyan bir hal alır, Kadın, her şeyden — evvel, şahsiyeti olan erkeği sever. O halde her kadının dikkat edeceği şey, kocasını bozma: mak, onun şahsiyetini bozmasına se bep olmamaktır. saat geçirse Dinlemediği zaman evde ... Ankarada Neriman'a, Kızım senin izzeti nefsin yok mu? Seni bu kadar ihmal eden erkeğe ne diye hâlâ bel !ni[ıyoruw. Birak gitsin, Dünyada erkek mi yok. TEYZE başvurmuş... Ferit Paşa da o sıra- da Osmanlı devleti hiç bir şey yapa: cak halde olmadığından bunu Ana- dolu - Bağdat hattını yapan Alman-« ların başarabileceğini düşünerek onların nazari dikkatini celbetmiş ve bu işe tavassut eden memleket ileri gelenlerinden biri de külliyetli miktarda komisyon almış... Almanlar; Anadolu - Bağdat hat- tanın tam ortasında olan ve hububat ihraç merkezi olan Konyanın ekono- mi hayatında bir inkişaf merhalesi olacak olan bu işi çok kârlı ve o za- manki siyasalarına çok uygun, bul- muşlar ve hemen işe başlamışlar... Nihayet bugün gördüğünüz baraj ve kanallar işte zeki, yurtsever bir Türk köylüsünün alın teri ve emeği- le kurulmuştur. Almanların yaptığ! tesisatın yalnız projesini ve malze- melerini onlar getirmiş; Kurukafa Mehmedin feragat sahibi nesli saç- harına ak düşünceye kadar orta A- madolunun bozkırlarında — usun için kazma sallamışlar, fahkat şeref ve ad yabancıların olmuştur.