Ziraat Bilgisi (*) Şehir *e “. ” « Süprüntüleri Istanbalırı — bir türlü kotarıla- miyan İşlerinden - biri de şehir süprüntüleridir. Her Allahın günü şehrin bağrından fışkıran bu süp> rüntüleri toplayıp denize için belediyenin yüzlerce adamı, birçok arabası ve at * nihayet bir hayli mavnası harıl harıl çalışır, bu uğurda harcanan para da her yıl on binlerce İira her şehir temiz- tüsüş içinden uzal rektir, fakak işin bu görünüşü ne kadar tabil ise sonucu da okadar gayritabüdir. ç Çünkü yıllar var ki, ileri mem> leketlerin hiç birisinde toplanan süprüntüleri kaldırıp denize dök- kıymetlendirerok şehir namıca servet kaynağı haline çeviriyor* lar, Halbuki bizde başkılarının bir gervet gözüyle baktıkları nee- neler, tonlarca ve Üstelik para harcanarak - yıllardanberi denize dökülüyor. Helo son günlerde birçok kimseler süprüntüleri bir servet saymak fikrine bayağı gük maktedirier.. Gerçekten düşüniü- lürse süprüntülerin bir servet ol- duğu yalan değildir ve bu fikre gülenler bizzat gülünç olduklarını unutmamalıdırlar. Şehir süprüm tülerini bumdan sonra da denize dökmekte devam etmek pek acıklı alur. Gözümür önünde birçok örnekler vardır. x* memleketlerde süprüntü- Iulın“âîl'll şekillerde kıymetlen- dirildiğini biliyoruz. Fakat Istan- bul için uı-î;ııılhl bunları güb- B eviz şeklinde olanıdır. ş.q'ı:ııG civarındaki bahçelerin har yıl gübre içim neler çı_h*iıil ne kadar para verdiklerini içinde olmayanlar bilemez. Fakat ger çektir ki bu bahçeler şehrin bü- tün süprüntülerini harcayıp ta Üstelik daha da İsteyecek bir dur rumdadırlar. Denemeler göster- miştir. ki süprüntüden yapıları şehir gübresinde 4295 azot, 085 hamzı fosfor, 234 kireç ve 24.5 umı.ıbyu-dır. ışıu :: sapça şehir Iıı'ııc ç['fınk gü gsinin Dbir ara- bası yerindedir. Fakat buna kar- gılik — birincinin — bir arabasının para kıymeti ikincinin bir araba- #ının para kıymetinden kat kat fazladır. Binaenaleyh şehir süp- rüntüleri gübre yapıldığı ulıdııflı urayın karşısında olanca İsteğile bir. piyasa vardır. uzman kimselere men yoluna konsun. milli serveti l-:ıllırq a gibil y denize 2—,:_#"& olacaktır. Çiftçi müşküllerinizi Zirmat Nucı)oıııııı. San — Pasta'nın ( Çiliçi hu âİze cevap verecektir. —’ BUTÜUN ÜLKEYİ ÜN FAKA SW Fon mğg Bürüm Ücneyi MER.GÜN T ——LTL. ——— Kıskançlık wY gT SON POSTA Tariht Müsahabe ——— Faciaları Gülnüş, Denizi SeyredenGüzel Kâdını Bir Tekmede Suya Yuvarladı VeSonra Yılan Gibi Süzülerek Kaçtı Dördünet Sultan Mehmet, çocukluk çağından çıkıp da dolikanlı olur olmaz iki eğlenceye sarıldı: Av ve kadın. Bütün günlerin! kırlarda, ormanlarda geçirirdi, kuş ve tavşan avlamıya savaşırdı. ÂAv mevsimi geçince kadınların arasına girer, gün başına bir bahçe, bir saray değiştirir, vurpatlasın çaloynasın deyip çılgın zevkler içinde vakit geçirirdi. Üskü- darda, Beşiktaşta, Davutpaşada sarayları vardı. Banların birinden öbürüne geçmeyi savar ve hemen hergün bir “ Gidiş alayı ,, kurardı. Topkapı sara- yından Üzskildara - ea çok - mehtaplı gecelerde giderdi. Bu gidiş gırasında çifte sandallarda saray oğlanlarına saz çaldırır, şarkı söyletir. ve bütün o yolu şem velveleler içinde brrakırdı. Aramra Eyüp Ayvansarayda Mustafa Paşa yalsma gider, birkaç gün kalırdı. Millet ve devlet işlerile hiç bir ilgisi olmıy.a bu genç hovarda, kiraza bayılırdı. Yaz gelir gelmez Çengelköyünde, İstavrozda bulunan bütün kiraxz bağlarını kiralar, kadınlarım yanına alarak oralara dudaktan dudağa kiraz atma oyunları yapar ve yaptırırdı. Onün kayık yarışlarına da vardı. O devirde kayık koşu denilen bu yarışları heyecanla seyrederdi, birinci gelenlere taraflarını da — batırlar, taşınır, merakı para ve kumaş dagıtırdı. Avci adımı alan Dördüncü Mehmedin sarayında yedi yüze yakım halayık vardı. Bu reok renk, bu boy boy kızlardan onu ilk çelen Rabia Gülnüş oldu. Henüz yirmi bir yaşında bulunan bu güzeller güzeli kız, Giritli Idi. Adanın perisi sayılıyordu. Meşhur Delli Hüseyin Paşa, Kan- diyeyi muhasra sırasında bu pe- rinin göhretini duydu, bir yolunu bulup olea geçirdi. henöz ahna- Girit mıyan adasından — daha bularak Saraya yolladı. Avcı Mehmet, ©o vakte Kkadar dişi ceylân sürüleri içinde dolaşan bir geyik gibi aşkını yalnız bur- nunda ve gözünde yaşatıyordu. Giritli kazı görünce bu serseri aşk âvârelikten çıktı, kalbe indi ve Rabin Göülnüş, Topkapı sarayının en parlakyıldırı mevkitne yükseldi. baltalamak — istidadını kazanan Gütnüşu, başıbaş bırakamazdı ve bırakmadı. Aradı, araştırdı. Tara- dı, taraştırd.. Onunla bay ölçü- şecek kızlar buldu ve buldurdu. Bunlar Gülbeyaz, Gülnar ve Afife adlı kadınlardı, gerçekten güzel şeylerdi. Turban Sultan, kündeden at- mak ve bir köşeye attırmak İste- ee da genç hükârın hoşuna gid.cık'hun: g:ıemklerin. bütün in bulunmasinı göz Ö- nünde tutmuş ve o Üç hıııd:xb; D seçmişti. v gae z gelmi, girden op lanırdı, arasıra: Gönül ne Göksuya mall, ne Sanyere | Sipahigamdan emin - olauya H:;: Gibi beyitler ,ı-uh_lıhlı Gülnüş'un - ise ne geirliği vardı ne de gürden zavkala rubu. Tur- han, ondaki bu eksikliği belirt- mek ve oğlunu hayecanlandırmak için — bir şair kız da ııç!nlıu; Abfe L Bu meziyyetile ve lııdıı bize ÂAvcı Mehmedin başcariye- Müsahip Hğine Ççıkan Afife, gerçekten Şalrdi. Hüokârın, sekiz on gün çalışıp da ortaya koyduğu : Beyazlar giydiğince bir düri yektâya benzeraln Siyehler giydiğince sen hemen İeylâya benzersin Yeşiller giydiğince tütü güyaya ben- mersim Benim hoşbü Afifem sen — gülirânüya beuzersin Şeklindeki kıt'ayı duyar duy- maz düşünmeden, güçlük çekme- den karşılık veriyor ve örneğin- dea daha güzel olan şu beyitleri yazıveriyordu : Beyazlar giydiğince padişabım Âye benzersin Siyehler . giydiğince —Kübei — ulyaya banzersin Kınllar giydiğince cevheri hamraya Benrersin Bonim heybetlü hünkürm — heman deryaya benrersin Bununla Bberaber Avcı Meh: medin yüreğini Gülnüş Sultandan ayırah, ilk günlerde, Afife değil, Göülbeyaz adlı balayıktı. O, şair olmaktan ziyade şiir olmanın bir lııdın_ için daha doğru ve daha Osmaalı haneacaanısın yarı deli- terinden: Avcı Mehmet Osmanlı sarayında bir sultan Upi verimli olacağımı kestirdi, hayat nüktelerini bakışlarında parlattı, en ince şürleri kızıl bir tebessüm olarak dudaklarında yaşattı, Avcı Mehbmedi kendine bağladı. Artık genç hünkür, ilk sevgiliyi bir yana Henüz yirmi üÜç yirmi dört yaşlarında bulunan Giritli güzel, © çağda ve bir de şehrzade annesi olduğu halde, böyle gözden ve gönülden ırak bırakılmıya tabia- tile dayanamadı. İlkin ağlayıp sızladı, ayıhp bayıldı, hasta dö- şeklerine uzandı. Fakat bunlardan bir fayda çıkmadığını görünce durumunu - değiştirdi, Gülbeyazı xzehirlemek ve zehirletmek yolla- rımı aramıya koyuldu. Bundan da bir sonuç elde edemeyince “ ikl e! bir baş içindir,, dedi, kendi hıncımı - kendi. çıkarmak — istedi, Gülbeyazm izinde yürümeğe baş- ladı. Nerede başbaşa kalırlarsa Üzerine atılmak ve onu boğmak kararımı vermişti, yerinde yılan olacak bir gölge gibi kadınn ardında dolaşıyordu. Nihayet bu fırsatı Kandilli sarayında buldu. Hünkâr ve bütün gözdeleri| oradaki sarayda bulu- nuyorlardı. Gülbeyaz, erkenden bahçeye çıkmış, deniz kıyısına gelmişti, mermerler üzerine çö- melerek — akıntıyı — seyrediyordu. Gülnüş odasından onu gördü, yarı çıplak bahçeye İndi, beyaz ve hirçin bir yılan gibi süzüldü, dalgin akıntıya bakan kadının beline bir tekme vurdu, denize düşürdü ve yine yılan gibi süze arek odasına çekildi. Fac'ayt görenler çoktu, fakat Gülbeyazın ne- olduğunu soran yokte. Çünkü Osmanlı sarayında öleni aramak, merar karıştırmak kadar soğuk ve korkunç görülürdü! M. T. Tan Bozuk Ve Işıksız Bir Sokak Eyüpte bir ilkmektep binası karşısında oturan bir okuyucumuz yazıyor: — Ben Eyüp Camifkibir cad- desinde Zemzem sokağında etır ruyorum. Evimin karşısında 36 mci ilkmektep bulunuyor. Sokağımız temizlenmeye çok muhtaç. Elek- triği de olmadığı için geceleri karanlık içindedir. Çocuklar bu sokakta - bele yağmurlu karlı günlerde - yürüyemiyorlar, gece- leri buradan geçmek mümlkün olmuyor. Nahiye müdürlüğümüzün hazarıdikkatini celbederim. Okuyucularınızdan Z4 Boğaziçine Giden Etler Son günlerde — Boğaziçinde oturan okuyucularımızdan - birço- gundan çikâyet mektupları alıyo- ruz. Mezbahadan etlerin yük'sa- diği motörler, uzun — mücdet temizlenmedikleri için pislik içlar dedir. ve motörlün çıkardığı gaz- ler, etlere sinerek, fena bir de koku peyda etmektedir. Sıhhi olmayan bu nakil İşi Üzeri-de Sağlık Direktörlüğünün nazarı- dikkatini celbederiz. Okuyucularımıza Cevaplarımız Kumkapıda H. Özeke: Mektubunuz — sarih — değildi ve tahsil derecenlzi bildirmemler tiniz. Bildirmiş olduğunuz mek- tebe girmek içim bize sorulacak bir şey kalmamış oluyor demektir. * Güdülde Hkokul hademelerinden lamail Aliyer Bir istida He Kültür Bakanlı ğma müracaat ediniz. x Kandilli fıkela caddesinde No. 6& da Necmi! Akbulutar Mevzubaha ettiğiniz meseled» sizi haksız görüyoruz. Çünkü Lu takyit ahlâk — noktalnazarından Tözumlu bir şeydir. Düşünürseniz siz de bunun mahzurunu bula- bilirsini, * İzmirde H. Yaşamasa: Mevzubahs mektepler, biçki dikiş mektepleridir. Doktörumuzun Cevapları Ankarada Erkana t Belsoğukluğu gayet dikkatli tedavl ve ihtiyatkârlığı icap et- tiren bir hastalıktır. Tedavi es- nasında bir dikkatsizlik bazen Ihtilâta sebebiyet verebilir. Has- talığınızı teşhis ve tedavi İçia Istanbula gelmeniz lâzımdır. Son Posta İLÂN FİATLARI 1 — Gazetenin esas — yazısile » bir sütünun İki satırı bir (santira) sayılır. 82 — Sayfasına göre bir san- tizala İlân fiatı şunlardırı sayfa Faayla P SV M c EE Ş 400 /250 | 200 Krş. | Krş. | Kıp sayfa Krş | Krg | Krp 8 — Bir santimde vasati (8) kelime vardır. 4 — İnce ve kalın yazılar tutucakları yere — güre santimle ölçülür. KÜ derü SA ea liRi ee a Ddi a " ” ” « BO