OSMANLI SALTANATI GÖÇERKEN (Mütareke devrinin tarihi ) mea> Her bakkı mahfurdur. KlemansununMuhtırasıHer TürküCid- Yazan: Ziye Şakir SON POSTA N.ci5i 20 /9/35 den Düşündürecek Bir Mahiyette Idi Bununlaberaber,bütün bu tahavvülât arasında; Avrupada, Asyada veya Afrikada; hüölâsa Türk hakımiye- tinin cürl olduğu herhangi bir memlekette, refah ve saadetin tenakusa düçar olmadığına — ve hars seviyesinin tenezzül etmedi- gine delâlet edebilecek istisnai bir bale tesadüf edilemez. Bilakis, bu hakimiyetin zail olduğu yer- lerde, saadeti halin tezaylidünü ve hars seviyesinin yükseldiğini gös- teren âsür, pek çoktur.| ( Gerek Avrupanın hiristiyan milletleri ve gerek — Suryenin, Arabistanın, Afrikanın Müslüman kavimleri arasında olsun, Türkün muzaffer olduğu yerlerde mahvü harabiye vücut verdiği muhak- kaktır. Onun, harben kazandığını sulh zamanlarında salâh ve ke- male doğru götürdüğü görlülme- miş; ve kabiliyetinin bu noktada lnlı]lıafı asla müşahede edilmemiş- tir. ( Bu ahvalin neticelsarihası, gu olmak İâzımgolir: - Türkiye, kendisini mazür gösterecek hiçbir sebep ve hareket olmadığı halde Rilâf devletlerine — karşı harbe girişmiş; ve bilâhare mağlüp ola- rak, idaresinde bulunan millet- lerin mukadderatını tanzim etmek gibi ağır bir vazifeyi galiplerin eline vermiştir. ( Müttefikler ve müşterekler meclisi); bu milletle- rin menfaatlerine uygun bir su- rette bu vazifeyi ifa etmek ar- zusundadır. Fakat Moclis; - mub- hıranızın * bu noktalinazara göre Mmuhalif ve bilhassa bayali bir rekabeti diniyeye müstenit, mü- talâata revaç verdiğini eseflerle görmektedir.)| (Protestan Almanyanın, kato- lik Avusturyanın, ortodoks Bul- istanın, Müslüman Türkiyenin; omşu memleketleri garet etmek maksadile ittihat etmiş oldukları bir harpte, dini bir mâna nasıl mevcat olabilir?..) (Yalnız bu muharebede, Hırla- HUyan Ermenilerin; Türk Hükü- metinin emrile katliğma uğrama- ları, eski — bir taassubun salki ormak Üzere talâkki edilebilir.) (Tarihi bir eslâm Hükümetinin milken küçülmesi yüzünden bütün memleketlere mücssir olan İslâ- miyet davasına halel gelecek de nilecek olursa, bunun bir hata ol duğunu söylemek icap eder. Her bir mütefekkir müslim için, Istan- bul tac ve tahtını işgal eden hükü- metin bir gurur ve surur menbat olduğuna kanl olmak pek güçtür.)| | Muhtıranızın calibidikkat bir yerinde, memleketinizo mütcallık bir (harsi iktısadi ve aklI) ?1 den bahs buyruluyor. Bundan daha ziyade calibiitibar ve muclibimen- faat, hiçbir inkılâp tasavvur edi- lemoz. Zatiâlileri, Türk ırkına Mensup İnsanlar arasına bu kadar mühim bir tekâmlile delâlet ede- bilecek?! olurlarsa, bizçe mümktn olabilen her türlü muavenete istih- kak kespetmiş olurlar ki, bu mu- avenetin diriğ edilmeyeciği, şüp- heden aridir.| (İmza) Klemansu Mösyö Klemansunun, ağdalı ve siyasi bir uslup ile yazdığı şu Batırları okuyan her Türk, bir lâhze durmalı, düşünmeli; ve ga» “Nyıl zaferinin sarhoşluğu ile yazılan çu satırları tahlil etmeden #vveli ( havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir) darbı meselini hatıra getirmelidir. Şu sözlerimiz, tarihi bir mev- zuun arasına giremeyecek kadar kaba olmakla berabei; bu kaba- bıği ihtiyara mecburiyet hissetti- recek kadar yerindedir. Çüakü; damat Ferit Paşanın söÖz söylemesini bilmemesi netice- sidir ki; M. Klemansu eline kuv- vetli bir firsat geçirmiş; asırlar- danberi garp âleminde Türklere karşı beslenen yanlış - fikirleri, (Piyer Lermlt)in lisanile söyliyorek büyük bir Bak ve hakikati çiğne- miştir. Osmanlı hükümetl murahhas heyetinin relsi sıfatile Parise giden damat Ferit Paşa, Osmanlı hü- kümctinin mücssisi —ve hâkim ——— —. Bu akşam iPEK unsuru olan Türk milletinin mü- dafaasını her şeyden Üüstün - tut- mak — lâzımgelirken, — Türklere atfedilen cinayetl - Türk düşman- larından evvel- kabul etmiş: Türkler, umumi harpte (70 bin Ermeni kestiler. (Soönu var ) Teşekkür Oğlum ve kardeşimiz Namık le- majlla vakitsiz. ve <ni olarak ufulü ısiyle gerek memleket dahilin- den ve gerek haricinden telgraf ve mektupla acımıza İştirak ve taziyet edenlere âym ayrı cevap yazmağa duymakta olduğumuz derin acı mâni olduğundan gazetenizi bu hususta tavsit eder ve gösterilen alâkn do- Tayısiyle matbuata da ayrıca teşek- kürler ederiz. Annesi ve kardâşleri ——— sinemasında Kahkahalarla güldürcek Fransızca sözlü film. DERTSİZ ARKADAŞLAR Oynıyanlar 1 LOREL ve HARDI DİKKAT: Geçen hafta filmi görmiyen müşterilerimizin arzusu Üzerine fevkalüde beğenilen İSPANYOL DANSÖZÜ filmi bu halta programa ilâve edilmiştir. Bu akçam İSPANYOL DANSÖZÜ #a&t 8,30 da başlar. DERTSİZ ARKADAŞLAR aonra gösterilir. Ayrıca : Paramount dünya haberlori - Habaş Impoeratoru sulha dua ediyor - Belçika Krallçesinin cenazesi vesaire. ı İstanbul Belediyesi İlânları — Karaağeç müessesesine lâzım olan bin kilo amonyak açık ekgilt- meye konulmuştur. Buuların hepsine 1300 lira değer tahmin edilk miştir. Şartaamesi levazım müdürlüğünde görülür. Eksiltmeye gir- mek isteyenler 2490 No.h arttirma ve eksillme kanununda yazılı vesika ve 97 lira 50 kuruşluk muvakkat teminat makbuz veya mektubile beraber 25/9/936 Çarşamba günü saat 15 de Dalmt encümenda bulunmalıdır. “5478,, * * Keşif bedeli 1990 lira 39 kuruş olan konservatuvar yatı kısmi binasının tamiri açık eksiltmeye konulmuştur. Şartnamesi ve keşif evrakı levazım müdürlüğünde görülür, Eksiltmeye girmek İsteyenler 2490 No. lı arttırma ve eksiltme kanununda yazılı vesikadan başka belediye fen işleri müdürlüğünden alacakları vesika ve 149 lira 27 kuruşluk — muvakkat teminat makbuz veya mektubile beraber 26/9/935 Perşembe günü saat 15 de daimi encümende bulunma- hdır, (B.) Kocamustafapaşada 29 uncu mektep tamiri Kadırgada 3üncü mektep tamiri “SABI,, v »& Keşif Muyakkat bedel — teminatı 396,86 — -37 282,99 22 Yukarda İsimleri keşif bedelleri ve muvakkat teminatı yazılı olan mektepler tamir ettirilmek üzere ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur, Şartnamesi levazım müdürlüğünde görülür. Eksiltme- ye girmek isteyenler 2490 No. lı arttırma ve eksiltme kanununda yazılı vesika ve Nafla müdürlüğünden alacakları vesika ile ve hi- zalarında gösterilen muvakkat teminat makbuz veya maktubile be- raber 30/9/935 Pazartesi günü saat 15 de daimi encümende bu- Tunmalıdır. (L) Emlâk ve Eytam Bankası *5602,, rı Pazarlıkla Satılık Arsalar MEVKI VE NEV'I No. sı DEPOZITO 108 — Büyükada'da Nizamda Cakomi sokağında 155 Ada 18 Parsel 69, T1, 71 mükerrer kapı No-lı 1480 metre murabbar arsa. sokağında eski 18 yenl 154/2 No.lı 305,50 metre murabbaı arsa. 648 — Teşvikiyede Karakol 870 Lira 305 Yukarda yazılı arsalar parası peşin veya sekiz taksitte öden- mek Üzere pazarlıkla satılacaktır. Taksitle satıldıkları surette gerl bırakılan taksitler için faix ve komlsyon alınmaz. İsteklilerin 23 Eylül 1935 Pazartesi günü saat Onda Şubemize gelmeleri. — (223) Sayla 9 Gece Yaşayan İstanbul : 9 Otellere Sahte Prensler De Musallat Olur ! Yağlı müçterrhnılın yatıp, kalkıp, yiyip İçmiş, dolandırmış. Garip müşterinin sözlerini not ettiğimi gören zeki otelci: — Eğer, dedi, yazmak niye- tindeyseniz, uykusuzdan — biraz daha fedakârlık edin, size, horoz hikayesini gölgede bırakacak bir vak'a anlatayım? Meslek tecessüsü, uykuyu ter- cihime maniydi. Ocağısın sönmesi yaklaşan büfeciye bir acı kahve ısmarladıktan sonra ondan, va- dettiği vak'ayı anlatmasını istedim: — Bundan, dedi, iki yıl kadar önceydi. Bir akşam Üstü, içeriye tek göz'üklü, yakışıklı vo sevimli yüzlü, çok şık ve oldukça genç bir adam girdi. Arkasından ge- len iki hamalın elleri siyah rugan gibi parlayan valizlerle, ve yep yeni valizlerin Üstleri de dünyanın en büyük otellerinin etiketleriyle doluydu. Yağlı Kuyruk! Evvelâ muhatabımın — zengin bir seyyah olduğuna hükmettim, Söze başlayınca, tahminimde ya- nıldığımı anladım: — stanbulda, dedi, iki ay kalmak niyetindeyim. Caddenin gürültüsüne uzak ve temiz bir oda İstiyorum. Ve valizleri bırakan hamalları Umulmıyacak kadar bol bahşişle savdıktan sonra, banyo hazırlat- maklığımı istedi. Banyodan sonra, karşiki gazi- nodan içki ve yomek ismarlattı, ve boşalttığı tepsileri kapısının önüne bızakarak uykuya daldı. Sabahleyin kahveltısını ettik- ten sonra çıkıp giderken: — Eğer dedi beni arayacak olurlarsa akşam Üzerine doğru uğrayacağımı söylersiniz! Zengin Dostlar Akşama kadar, üç dürt kadın sekiz dokuz erkek telefon ettiler ve şık müşterimi sordular. Telefon edenler çok tanınmış zengin ve mevki sahibi kimseler, ve bu zengin, mevki sahibi kim- selerin zevceleriydi. Ben; memlekete ge'lr gelmez, nere e indiği bulunabilen, ve bir günde bir düzüne hatırlı, paralı, erkekli, dişili dost tarafından 16- rarla sorulan, aranan bir müşteri kazandığıma memnundum. Ve onu akşam, arttığı kolay atlaşılır bir itibar ve hürmetle karşıladım. Günler, Haftalar, Aylar böyle Geçti O, yiyor, içiyor, yıkanıyor, her gün başka bir elbise giyerek mücevher meraklısı bir yosma gibi takıp takıştırarak, ve İnsanın genzine on metreden çarpan ağır, pabalı kokular sürerek çıkıp gi- diyordu. Akşam döndüğü zaman ken- disini arayan — yeni ve itibarlı dostların zeagin, yüksek bayan- Jarın adreslerini, altın — kalemle kenarı yaldızlı ve maroken kaplı defterine not ederek tenezzülen tepeden bir teşekkür sarkıtıyor ve odasına çıkıyordu. Böylece günler haftalar geçti, Yüklü Bir Hesap Hesabı haylı kabarmıştı. Ve ben vâüdeleri gelmiş bazı borçları ödemek mecburiyetindeydim. On yedinci günün — sabahı, büyük bir cesaretle yüzümü kız- dırdım ve bildiğim &n kibar ke- Hmelerle, gecedenberi hazırladı- ğım, talim ettiğim — hürmetkâr cümleleri sralayarak, biraz para istedim. O, aceleci bir eda İle kapıya doğru yürüyerek: — Hay, hay, dedi, hesabımı cıkarın. Yarın sabah temizle onun gidişinden az sonra Üstelik yüz 1lira da Yazan : Naci Sadullah ten ağzım kulaklarımda, kara defterin üstüne eğildim. Ve itik barlı müşterimin — beni ihya edebilecek kadar yüklü hesabını çıkardım. Prons Kâmll Bu işi tamamlayışımdan ax sonra telefon çalındı. ve ince bir erkek sesi duyulda: — Prens Kâmil bey oradalar mı? ü Biraz soruşturunca müşterimiğ bir Mısır prensi olduğunu da Ööğrenmiştim: — Şimdi dedim burada değik ler. Fakat akşam Üzeri ti edecekler, isterseniz — söylemeli istediğinizi not ettirin avdetlerine de kendilerine takdim edelim! Meçhbul muhatabım: — Burası, dedi — Osmanlı Bankası, Mısırdan namlarına mühim bir havale geldi. Teşrif edip almalas rını rica edecektim . Akşam geç vakit dönen prens, bu haberi, bu kabil tebliğlere ka« nıksamış kimselerin sükünile kar- şıladı. Ertesi sabah çıkarken : — Müaalesef, —dedi, — parayı, beklediğim zamandan iki gün ge« çiktirdiler, Bu beni, en fazla size karşı mahcup bıraktı. Eğer dün, paranın geldiğini erken haber alsaydım, bugün istekleri yerine getirebilecektim. Aksi gibi bugün de cuma, ve banka kapalıdır! Bu itibarla sizi yarın sabaha kadar bekletmek mecburiyetin: deyim. Tabil derhal ellerimi uğuştura- rak cevap verdim : — Aman efendim, ne ehem« miyeti var. Bilâkis, bendeniz, xa- tiâlileriniğ talebimle tasdi meç- buriyetinde kaldığıma mütcessk rim ! Yüz Lira! O, beni haklı bulduğunu söy« liyerek uzaklaşırken, döndü: — Az kalsın unutuyordum, dedi. Bugün bir yere yüz lira ka- dar para vermek mecburiyetinde- yim. Size nasılsa mahcup oldum, Eğer mümkünse, beni, oraya kar- şı da mahcup düşmekten kurtare sanız- bârl? Benim vaziyetimde siz olsanız reddedebilir miydiniz bilmem. Fakat benim: Hayırl» dime« ye yüzüm tutmadı. Ve tamtakır kasamdaki para- niın dörtte Üçünü teşkil eden yüz lirayı çektim, ve hiç tereddüt göstermeden, itibarlı müşterime verdim. O, bunu buruşturup, kirli bir mendil gibi, pantolonunun cebine attı. Ve yarımağızla teşekklir ederak çıkip gitti. Ve işte, gidiş o gidiş oludu azizim. Gidiş, O Gidiş Ben, yukarıdaki beş valize, ve kat kat çamaşırlara, kıravatlara, elbiselere güveniyordum.! Fakat Üç gün sonra çıkıp on« ları açtığım zaman, içlerinde bir elbise değil, bir çift kirli çorap bile bulamadım. Merala ve hayretle sordum: — Pek âlâ, siz onu her sabah rken görmiyor mıydınızki? Otelci hazla hazin güldü: — Görüyordum. Fakat koca prensin (1); elindeki şık evrak çantası içinde gömlek, pantolon, çorap kaçıracağı kimin aklına gelirdi ki? Ve ben, bütün telefonların, kendisi tarafından edildiğini, ve- ya ettirildiğini nasıl akıl edebi- lürdim ?