—a — Sefaletin Elle Tutulabildiği Yerlerde... H zz ı aAk ” » a e .0 Habeşe Ziyaretçi Hemşirelerle Dün Sirtiğin Her Tarafta Düşmanları Göze Çarpıyor ( Baştarafı 1 inci yüzde ) rilen binlerce zenci esirlerin bu ğgünkü hür evlâtları, dedelerinin memleketini İtalyan istilâsına karşı müdafaaya hazırlanmaktadırlar. Amerikada Zencilerin fazlaca bulunduğu belli başlı bütün şehir- lerde, Zenci mahallelerinde, Ha- beşistan ordusuna gönüllü asker kaydetmek Üüzere müteaddit as- kerlik şubeleri açılmıştır. Nevyork şehrinde — Zencilerin oturduğu — Harlem - taraflarında açılan şubeyi — Samuel Damiels isminde — 29 yaşında genç bir “Zenci idare etmekte — ve hergün müteaddit nutuklar — İrat ederek vatanlarını bilmeyen bu adamla- rın - vatanperverliğini — tahrik et- mektedir. Günde yüzlerce Zenci şubeye gelerek İsimlerini yazdır- makta ve ilk emir Üzerine derhal İşlerini güçlerini bırakıp Habeşis- tana gidec ine dair etmektedirler. Daniels, gazetecilere : — “ Habeşlstanın, — dedeleri- mizin yurdunun yardımına koşmak mecburiyetindeyiz. Her taraftan gönüllü topluyoruz. İlk — posta olarak Afrikaya gitmek üzere Detroit şehrinde 5000 ve Şika- goda da (7500) gönüllü toplen- mıştır. Nevyorktan da 15000 kişiye Ihtiyacımız vardır. Iki gün içinde 400 gönlüllü kaydettik, hergün de kafile kafile gelip kaydolunu- yorlar. Gerçi ben askerlik etmedim, bunları talim ettiremem. Fakat Bunu yapacak adamları- mız da var. Ben şimdilik gönüllü topla- makla meşgulüm. Ve bunda da acele etmiye mecburum, çünkü Habeş Imperatoru Eylülda harp ilân edecektir. Emin olunuz. İca- bettiği zaman Amerikadan Ha- beşistana bir milyon zenci gönül- W olarak gidecektir.,, Demektedir. (Son telgraflar beşinci sayfadadır) Bir Doktorun Günlük Notlarından (*) Mide Ekşimesi Bana, bir gün, bir terzi Bayan midesindesinde sancılardan ve ha- zim güçlüğünden — şikâyot — etti, Muayene ettim. Mosleği daha çok sandalye Üstün- de oturmayı icap ettirdiği İçim 1 — Midesi — faal — hareketini azaltmışt. 2 — Hali tabitden Iki parmak aşağıya düşmüştü. 9 — Kabız çekiyordu. 4 — Yediği yemekleri az çiğne- diği için de mide de çok yoruluyor ve mido ifrazı da kâfi gelmediği için hazim ancak yadi sekiz saat te oluyor ve bu yüzden ağrı ço- ğgalıyordu. Midedae kanser, ve çıba- na ait âboratuvar muayenesile de birşey bulunamadı. Kendisine : 1 — Yemekleri İyi çiğnemesini; 2 — Az su ve yemekten evvel İçmesinişi 3 — Salçalı ve yağda — kavrul- müş yemekler yememesini; 4 — Sirke ve ekşili geyler kul- Tanmamasını; B — Her gün yemeklerden ov- vel yarım saat spor — (eğilip- kalk- mü) harekeli yapmasını — tenbih ettim. İlüç vermedim ve bundan iki ay içinde istifade ettiğini âöyledi. ——M—MM—————E—E—EL———— V) Ba notları kesip saklayınız, yahut bir abine yapıştırıp - kelleksiyon yapı- muz. Sıkınlı tamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadımıza yetişebilir. Kapı Kap ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Uzun — teşebbüslerle, kurulan bu müessesenin kısa fakat çok meraklı tarihini de, bütün memle- ketteki adetleri beşi geçmeyen * ziyaretçi hemşireler ,,in nere- den, nasıl yetiştiklerini de, ve sıhhat merkezindeki dikkat uyan- dırıcı görüşlerimi de yarınki ya- zıya sığdırmaya çalışacağım. Bugünkü yazımı okuyacaklar, zi- yaretçi hemş relerin nerelere, nasıl, niçin gittiklerini, ve neler sorup, neler dinlediklerini, neler yazıp neler yaptıklarını anlayacaklardır. * Sıhhat merkezinden ayrıldığı- mız zaman saat ikiye yaklaşıyor- du. Ziyaretçi hemşireler içerde çalışırken geydikleri bembeyaz gömleklerini, bembeyaz başlıkla- rını çıkarmışlar, lâcivert, sade ve tertemiz birer elbise, ve lâcivert birer şapka geymişlerdi. Beyaz kolalı kollukları, be- yaz — kolalı yakaları, ve — lâ- civert — şapkalarındaki kızıl hi lâlli beyaz rozet zarif Üniforma- larına sevimli birer — resiniyet veriyordu: — Siz, dedim, ziyaretlere hep böyle lçer üçer mi gidersiniz? Müzeyyen Meriç cevap verdi: — Hayır.. Mıntakamıza dahil olan mahalleleri aramızda Taksim etmişizdir. Ziyaretçi hemşireler, ya'nız hisselerine düşen mahalle- leri ve kendi başlarına dolaşırlar. Halbuki arkadaşım Huriye Naza, şimdi gideceğimiz mahalleye ba- kan ve şimdi mezun bulunan bir hemşireya vekâlete başlıya- cak, Buralara olan yabancılığını gidermek içindir ki bize refakat ediyor. Müzeyyen Meriç, hastabakı- cılık mektebinden mezun olan diğer hemşireyi işaretle İzahatını tamamladı : — Şüiikriye Koray ise bizimle beraber dolaşarak ziyaretçi hem- şireliğe sitaj yapıyor. Nesilşah mahallesinden kale diblae inen daracık ve Sarmaşık caddesinin bozuk — kaldırımlarını adımlıyoruz. Müzeyyen Meriç : — Yalmız, dedi, sizden bir ricam var; İçinde bulunduğumuz muhitin — sakinleri, — taassuptan tamamile kurtulamamış kimseler- dir. İçlerinde namehremi görür görmez kalın peçelerini indirenler var. Bu itibarla onlara sizleri ya “ziyaretçi biraderler,, diye, yahut da hükümetin sıhhat müfettişi diye tamtalım. Yoksa, hem siz bir İş başa- ramadan geri” dönmeğe mecbur kalırsınız, hem de bizlera kargı beslenen itimadı yıkarsınız, ve yarınki işimizi zorlaştırırsınız! Sefaletin mahremiyetine gir- mek isteğile ricasına bilâtereddit boyun eğişimden sonra — devam ettir — Biz, gittiğimiz evlerde um- duğumuzdan — çok fazla hürmet, alâka ve itimat görüyoruz. Fakat müesseseye gelenlerden bazıları- nın yanlış adres vermeleri yüzün- den, çok defa acemi posta mü- vezzileri gibi mahalle — mahalle, sokak sokak dolaşıyoruz, ve hiç bir iş görmeden dönüyoruz. Çün-ğ kü mıntakamız haricinden teda- viye gelenler de — var. Ve onlar reddedilmek korkusile kendilerini mıntakamızın içinden göstermek lüzumunu dayuyorlar, Ziyaretçi hemşireleri mahaile- de tanımıyan sâde tanımıyan de- Şunun da dişins ğil sevmeyen kalmamış — gibi... Bütün yoldan geçenlerin, bütün pencerelerden — sarkanların, bi- tün —— kapulara uğrayanların, Bütün peşimize düşenlerin göz- lerinde, kurtarıcılara karşı duyu- labilen temiz ve içten bir minne- tin derinliği okunuyor. Bir aralık, pencerelerde, ar- kamızda, sağımızda, solumuzda hissedilen sevgi ve alâka, — sıkla- şıp koyulaşarak kalabalık bir in- san çenberi haline geldi. Ve bizi ortasına aldı. O kadarki; kucak- ları çocuklu anaların, babaların. ablaların, teyzelerin, ninelerin ve meraklı bir çocuk sürüsünün ara- sında hangi derde kulak asaca- ğumızı şaşırmıştık, Çünkü her du- dak, bir başka ıstırabın bestesiz, güftesiz türküsünü okuyordu: — Abla haniy bize kundak verdirecektin? — Ne olur uğral — Kızım, ,Allah nzası İçin şu yumurcağın gözüne de bakıver! — Dişlere ne gün bakıilıyordu? — Şunun — sancısına da bir ilâç veriver! — Hemşire bunlar Melâikel Hemişireler, hiç bir dileği boş çevirmemek İçin — kıvranıyorlar, etrafındakilerden kimisine cevap, kimisine ilâç, kimisine öğüt, ki- misine de adres veriyorlardı. Tam o sırada yanımıza, kara üzüm gözleri yaş tanelerile örtülü, esmer, uzun boylu, orta yaşlı bir kadın sokuldu. Kucağında, sıhhatli, yumuk, beyaz yüzü kızamuk pem- beliklerile kaplı, yedi aylık bir yavrucak vardı. Müzeyyen Merlce: — Ya bunun... Dedi, ya bu- nun çaresi yokmu?” Yavrucağımı kurtaramaz mısınız? Sonra ilâve etti: — Evleneli önbir sene oluyor bemşire... Ne söyledilerse dinle- dim, ne dedilerse yaptım. Fakat hepsi boşuna çıktı: Bir çocuk sa- hibi olamadım gitti. Bu yavrucağı, daha yedi gün- lükken anasından satın - aldım. Hem de hükümet önünde senedini sameresenA LA LA LALALAAALAAEE LA AAAen FEREESESecASARAAcecEŞ TAKVİM Gün ÇIEŞAHİA Hızır 341 47 TEMMUZ 935 73 Rumi 1351 Temmuz 4 “Vaktt |Exanl (Vazat Akışam J12 — Yata (| Lb7 Knslik | 6 50 birarz bize de değil — Melâike Arabi 15 Rebililahar 15354 Vasatl | Vakit (Ezani (9 0304 88 (40 |i2 19 8 ö |16 18 19 39 | 21 87 | » Güneş Öğle tikaril ı Dolaştım bak hemgire ! sepetini yaptırarak! Şimdi benim çocuğum bu. Eğer bunu da kay- bedersem çıldırırım ! Hemşire Müzeyyen Meriç, s0- ğuük kanlı: — Sen, dedi, rastgeldiğinin Sörüne uyduğun, rastgeldiğinin dediğini yaptiğın için — çocuk sahibi olamamışsın. Çocuğunun kurtulması için artık kocakarı öğütlerine kulak asmaman lâzım, Çarşamba günü al yavrunu getir bize. Şimdilik meraklanacak hiç bir şey yok! Bu müjdeye hayır dun yeriş- tirmiye cabalayan hatuna s0- kuldum : — Adın ne senin hemşire? — Gülsüm | — Çocuğunun adı? — Beyhan ! — Kim sattı onu sana ? Bu sorguma, onun yanında duran zayıf, sarı benizli, perişan kılıklı, karanlık ve sisli bakışlı bir kadın cevap verdi : — Ben sattım ! — Çocuk sevmiyor musun? — Ben çocuk seviyorum am- ma, talih beni s#evmiyor! — Neden? Genç kadının gözlerinde lsler sulandı; sesine İçli bir kırıklık sindi. — Ben, dedi. iki çocuğulnı. bakayım diye, yirmi kuruşa ko- ca erkek esvabı, koca nefer ka- putu biçip diktim. Kırk sekiz saat makine başından kalkmadan didiştim de, boynuma, bileğime felç geliyor, gözlerim, beynim köreliyordu. Fakat yine olmadı. Sonunda “ikisinin de aç kaldığı bir günde, hiç olmazsa birini kurtarayım — diye, küçüğü bu tazeye sattım! Sonra dolu gözlerini, üzerin- deki her kakkını fedaya mecbur kaldığı satılmış yavrusuna dikerek boynunu büktü: — Ne yapalım! Kader böyle imiş.. Tek kurtulsunlar dal Eğer ölselerdi bağrıma taşın — daha katısını basacaktım yal Hemşirelere — yetişmek — için adımlarımı — hızlandırırken, — göz pınarlarım kezzaplanmış gibi acr yordu. İçtimat bir zelzelanin çilyav- rusu gibi sokağa uğrattığı bu anaların İç yaşayışlarında kimbilir ne faclalarla karşılaşacaktım? Sefaletin —elle — tutulabilecek kadar koyulaştığı bu kaldırımları gezdikten sonra, züppe sefaletin- den dert yanılan Babıâli bana cennete giden bir refah yolu gibi göründü. — Naci Sadullah (Baştarafı Birinel yüzde) Maksimos tarafından kabul ed mesi, Bükreşte Mayıs — ayını toplanan — konferansta — Balkı anlaşması tarafından alınan k rarların Balkan devletlerinin kesin çalışma beraberliği fi içinde tatbik edileceğine en İ zamandır. Titülesko, dışarda yayılan bi vı karıştırıcı haberler hakkında! voruya karşılık da demiştir ki: Bu haberler, uluslar birliğim xe düşman olanların propagandı sının bir. sonuçudur. Dış - siyası mızda bir İstikamet değişiklij mi? Bu imkânsızdır. Böyle b değişiklikten bahsedenler — cidı #urette düşünmeyenlerdir. Bizim dış siyasamız, her 46) den önce toprak bütünlüğümli zün korunmasına dayanan tami men ulusal bir siyasadır. Her hangi bir memlekete kai gı çevrilmiş bir dış siyasa gütmi yoruz. Romanya ayrı gayrı olmal sızın bütün devletlerle dostlu Istiyor ve hudutlarımızı İve müttı fiklerimizin hudutlarını korumıy hadim olmıya müheyya olan he kesle mukarenete âmüdedir. Pı rolamız şudurt Her şeyin üstünde Romany ve barış. Bunun için, teyit edebi lirim ki, şimdikl dış siyasamızd bir değişikliğe değil, bunun bi tün istikametlerde gelişimine ta nik (şahit) olacaksınız, Çerez Kabilinden (Baştarafı Birinci yüzde) artırmak İçin; — Hem de biliyor müsun? B geçen sene bir do adam boğuldu.. Diyince, Ekrem Bey, gayet ciddil — Müratnin biri imiş! Ce verdi. * Yine bir gün Ekrem Bey, Beye gitmişti. Sarıyer - riıhtim - boyundan dalgın geçerken, hızla giden b vapuran yaptığı — dalga, — Ekr Boyl baştan aşağı mlattı. Sıraıklam bir halde, Sait Beyij evine giden Ekrem Beyi böyl görünce, Sait Bey sordu: — Ne 01 Denize mi düştün ? Ektem Beyi — Hayır! dedi. Deniz ban düştü ! Tıflı sasasanaevöRaLELEn EnEN A LAN ERAEEEEEARLELEAmLAnan A T Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi * eczaneler| guolardırı İstanbul tarafır Şehradebaşın: da ( İsmail Hakkı ), — Aksaraydı ( Ziya Nuri ), Edirnekapıda ( Arif), Şehremininde ( A, Hamdi), Sa- matyada — ( Teolfilos ), — Zeyrekti ( Hasan Hulüsi ), Eyüpte (Hikmet), Lâlelide ( Sıtkı ), Fenerde ( Emi yadi ), Sirkeoide —( Eşref Neşat Bahçekapıda ( A. Rıza ), Bakırkö yünde ( Hilâl), Beyoğlu tarı Taksimde ( Dellasuda ), Yenişehir de (8. Baronakyan ), — Taksimdı ( Ertuğrol ), Galatada ( Karaköy ) Şişli Şafak sokağında ( Nargileci- yan), Kasımpaşada — ( Merkez ), Hasköyde ( Halk ), Kadıköy taralı Modada ( Faik İskender ), Pazar yolunda ( Namık İsmet ), Büyükna: dada ( Halk ),