Evkafa Dair — Elif üsü, ennil. Be küsü, benull. Elif kese innil. Be, kese.. — Ne oluyorsun, Hasan Bey? — Karabaş tecvidi, Mızıraklı ilmihal, Emelle, bina... — Ayol, ne oluyorsun? Sana soruyorum! — Nasara, yansuru.. Lemma yansur! — Allah, allah! sapıtıyorsun galiba, — Haltetmişsin! Neden sapıta- yım? Şurada, evkaf binasının önünden — geçerken, bütün bu köhne gşeyler, birden, aklıma geliverdi. — Münasebeti? Öyle ya?. Evkaf dendiği gibi İnsanın aklı fikri, mahalle mek- tebine, medreselere, tekkelere, imaretlere, sebillere.. Daha bu- nün gibi ne kadar tembel ve miskin #Hidanlıkları varsa — onlara gidiyor. Sonra, evkaf adama kafesleri, gecelik entarisini, şıpı- tık terlikleri, dokuma çarşafları kınalı avuçları dibek kafalı softa- barı, iki yalancı şahitle adamın canına okuyan şeriat mahkeme- kerini gedikleri, mukataaları, ica- vei vahideyi, ic ğ daha buzan yüzlerce antikaları hatırlatıyor. — Varsın hatırlatsın! — Yocol Öyle deme: Etrafına | bak.. Hanl hanl her şeyimizi penileyar, zamana ayak uydurmıya bakışoruz. Mekteplerimiz, hasta- nelerimiz, Kızılay gibi, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi, Veremle Mücadele cemiyeti gibi Darüşşe- fake gibi, gerçekten hayırlı, fay- dak, İüzumlu hayratlarımız, bele- diyenin bir Darülâcerzesi.. falan, filân varken. ayıp değil al Bu Nuh nebi zamanından kalma ku- rumub hikmeti vücudünü anlamı- yorum, vesselâm! ö Kİi — Lâkini yok! Meselâ şehrin vi Dudakların ham şeker Görenler hep ah çeker, Bakışınla canlanır Viran olan gönüller. her tarafına, gürül gürül Terkos suları akarkon, evlerin en Üst katında şoluk çocuk tanrının günü ördekler gibi çimecek su bulurken bâlâ: " Yarım masura bir çuval- dız. mlilezizin 999 hissesi 6666 sehim İitibarile 331 sehmi.. ,, falan filân diye masal okuyan veyahut ki: " Zemini mukataalü, f bilmem meresi icarel vahidelü., bilâhava., ,, diye bilmem noler karıştırarak tasarruf mefhumunu tezelzüle uğratan bir kurumun bu asırda ve modera - bir devlet — AT Hasan Beyciğim.. liâhi sen çok yaşa, emi? Deminden birine rastladım. Sana okadar benziyordu ki, sen diye selâm bile verdim. — İnşallâh, bana borcun olan beş lirayı da herife ödemedin ya? camiasında manası kalmaz. — Haklı söylüyorsun! — Hab! Şunu sen de tasdik et te, yüreğime su serpilsin! Sayın hükümetimizin bu «son yadigârı ortadan kaldırmasına seninle bir- Nkte dua edelim. DERTLEŞME Adayıa, Boğaza gitmedik bu yaz, Postu mbulda — serenlerdenliz. Tutmuyor bu semtl meltemle poyraz, Sıcatan yamıp, — terleyenlerdeniz. * Bahçemizde yoktur ne - bülbül, Alışlı kasvate biçare gönül, Pek Ffazla Niyetine yonca del ne gül, Karşımızda vardır. bir koca duvar, Güneşin işıği vurdükça - kızar,| Hem ikide birde kesilir sulcr, Gözümüzde tüter ufukla, deniz. * Züğürtlük, hâsılı, kötü şey imiğ. Cebinde par ı olan hey imiş; L Çiles dedikleri sariki ne ; imaiş?, Asıl (biz. çileyi cuPenlerdesiz — — sad daya seylğı n aei y SON POSTA Hasan Bey — İşte çelebi eski devircen kala kala bir Lu kaldı 1 MANİLER ömüdk sis Takatim yok, bâlim yok, Siteme mecalim yok.. Seni böyle sevdimse, Kati'yen vebâlim yok. Rakıdan Vazgeçmek İçin Pazarola Hasan Beyin Bay Duman adında bir ahbabı vardır. Bay cuman çok içer. Fakat bu halinden kendi de memnun de- gildi- ve rakıyı terketmek İster. Geçenlerde bir gün Hasan Beyin yanında bu isteğinden bahsediyordu. Rakıyı birakmak - istiyorum amma, bırakamıyorum.. Dedi. Hasan Bey sordu: — Sen ekseriya nerede İçer sin? — Ekseriya değil, her -zaman evimde İçerim, Hasan Baeyl-- — Öyle ise, kolay, — Ne gibi? — İşret masasını kurduğun zaman, kaynananı karşına oturt. Üç günde rakıyı bırakmazsan, ben buradayım! — Aman, Hasan Beyciğim ! Bu tavşamı ben vurdum diyorsun amma, bayat,.. Kokuyor.., . rt Allahın - dağında; SüDRzle Bi Gd TÜ — Akaza mi, bayatmı. nereden bileyim? - Vizita Bizim Hasan Bey Hasis değil- dir amma, bugünlerde, - zavallı birar masrafını kısmak mecbu. riyetindedir. Geçenlerde, midesinden rahat- sızdı. Yolda bizim idare müdü- rüne rastladı. O da, sağ olsun, hatırı sayılır. (Hisabi)lerdendir. Müdür sordu: — Nasılsın, Hasan Bey? — Hastayım: Midemden muz- taribim. — Ben de öyle, Hasan Bey- ciğim, — O halde, ben hekime gi- deyim kendimi göstereyim de, önce vereceği ilâçları paylaşalım, sonra da vizite parasını yarıyarıya öderiz, olmaz mı? Dünyanın Ucu Cahil yobazın biri Hasan beye bir sürü martaval okuyordu. — Dünya.. Diyordu; denildiği gibi yuvarlak değil, dümdüzdür. Ta nihayetinde de bir koca duvar vardır. — Etme hocam! — Vallahi, yalanım yok.. Öy- ledir. — Sen kendi gözünle gördün mü? | Yobaz, Hasan |Beyi ikna için, yalan söylemekten çekinmedi: — Gittim de gördüm de.. — Öyle ise, çok yazık ki, duvarın öte tarafına bakmamışsın. — Neden? — Benim orada gölgede nasıl uyuduğunu görürdün! Akıl Ve Mantık Hasan beyin yanında, tamdık- larından birinin karısını boşadı- gından — bahsediliyordu. Orada bulunanlardan biri, © adamı kabahatli gösteriyordu: ğ Şeytan mısın, kadın mı, Aşkımı anladın mı, Dudağımda yer eden, Dudağının tadı mı, — Hasan Bey! Evlenmek pi- yangodur derler, doğru mu? — Amortilerin çokluğuna ba- kılırsa, öyle olacak! Hasan B. in Köpeği Pazarola Hasan Bey, elinde bir köpek gezdiriyordu. Kendisine bu vaziyette rastgelen arkadaş- lardan biri: — Oo, Hasan Beyl! dedi, bu köpek de nereden çıktı? — Sokakta buldum. — Bu yaptığı işte ne akıl ne de mantık var.. diyordu. Hasan bey öteden atıldı ve sordu: — Sanki — evlendiği — zaman akıl ve mantıkla mı harek etmişti? — Kimin acaba? — Bir kadının olacak.. — Ne biliyorsum? — Her — camekânın önünde duruyor, her “dükkândan içeriye girmek istiyor da, ondan hükme- diyorum. ÖYLEDİR, OĞUL! Sade; “Ben imsanımi, Diye övünme; İnsanlık bir kuru sfattır, oğul ! Felekten bir tekme yersen dövünme; Foleği alteden inatlır, oğul ! * Bazan, dik bir bayır çıkar karşına Tırmanmaktan korkarsın tek başına, Hayatın en çetin bir yokuşuna, Adamı ileten sebattır, oğul ! * Çalış, didin kazan el emeğile. Doyurma karnını, el ekmeğilö. Yardım diler isen, nefsinden dile, En vefalı bir dost sanattır, oğul| * (Pazarola) der ki acıdır. #özüm, Gü: ile pişer, kararır Gzüm, —» aKendimde. deneyip, öğrendim özüm ; — —*Dönyeda — en- güç - geşi hayattır, oğu |