127 Sayfa -— Yezan: AlI Rıza Seyfi Deli Aslan Tefrika No. sız 1 * Kırk Elli Demir Adam İleriye Atılmıştı Şahin Bey a un üzerinde, Bzengilere basa .. yükseldi, de- mirin demire vurmasından çıkı- yormuş gibi bir sesle kumanda- sını verdi.. O anda Türklerin büyük ko- lunda bir kaynaşma göründü, atlar kurumlu başlarını güzel bo- yunları Üzerinde eğerek döndü- ler, Şahin Bey kılıcını göklere doğru kaldırarak salladı ve ala- yın başında atına keski özengiyi vurdu. Bu dönüş makine gibi, her adam, her an biribirine tek elek- trik cereyanile bağlı imiş gibi, oldu. Altı yedi yüz atın dört na- la kalkması önünde topraklar titrediler... Büyük kol, saldırışa geçmiş, canı yanan ejder, korkunç başını arkasına çevirmiştil! Şahin Bey, bu ölüm silindir- le doğrudan doğruya, Türk geri kolunun çevresini almış ve onun- la karışmış olan düşman takımı üzerine yüklenmedi. Bu öyle bir saldırış idi ki, öyle dost ve düş- manın karışık olduğu bir piştar ve geri kol mücadelesi Üzerinde is- raf olunamazdı. Türk ana kuvveti düşmanın sağa doğru bir kavis çizdikten sonra geri kolun Üçyüz adım “kadar arkasından Macarla: rın içine daldı. Bu yıldırım sak- dırışın — önüne —durmak — im- kânı —yoktu. Macar — kolunun o yanı büyük bir taşla vuru- muüş cam şişe gibi parçalandı. Düşman atlıları bir bomba pat- laması ile atılmış balde iki yana yayıldılar. Bu, in-au'arla insanların — vuruşması — değildi; Türkleri artık İnsanlığa bağlayan biçbir şey kalmamış ... Eu kurt- larla kaplanların biribirini para- laması idi. Deli Aslanla Yeniçeri ağası, kumandanlarının bu — kestirme manevrasını dört yanlarında dö- nen, yükselip inen düşman kılıç- ları arasından görmüş idiler. Yo daşlarının düşman içine girerken yükselttikleri:) — Subuskal Uğultusu ğerl koldaki kahra- manları bir daha canlandırdı. Hepsi Dell Aslanın derin, çınlar sesini bu gürültünün içinde duydular: — Toplanın yoldaşlar; Şahin Beyin yanına! Bir dakika sonra geri koldan sağ kalmışlarda önlerine gelen düşmanı kılıçlayarak, baltalaya- rak Şahin Beyle buluşmuş idiler. Şimdi de Şahin Beyin sesi işltildi: — Urun, urun kurtlarım, sürlün geriye, sürün geriyel Diyordu. Artık omuz omuza toplanmış Türkler: Sürün, sürün! Diye haykırarak kumandanla- rının ardına düştüler. Macarlar bu görülmemiş fır- tına önünde duralamış, yine düzen- lerini bozmuşlardı. Şahin bey yanında gördüğü Deli Aslana haykırdı: — İşte şimdi.. Şimdi döğüş; kâliri boğazdan sürelim! Bu söz Aslan beye kumanda- nının ne yapmak istediğini anlat- mıştı; kılıcını kaldırdı ve kumanda atti: — Dell bayrağı, iler'ye! Sağ kalmış olan kırk elli de- mir adam, akşamıa — karanlığı içinde şimdi karmakarışık biribi- rinin üzerine yığılmış Macar kolu- nuün başına atıldılar, bütün Türk- lerde Şahin bey önde olarak saldırışı tamamladılar.. Şimdi Deli Aslan başkalarımın ne yaplığını, döğüşün nasıl gilti- gini görecek halde değildi, a'dığı yaraların acısını duymıyor, nereye giltiğini bilmiyor, şahlanan, tepen, ısıran — kizil kaplanın — üstünde duruüyor, vuruyordu! Yalcız ufka yaslanmış güneşin kızıl tekerleği arasıra — bir an için —önündeki düşmanların Oomuzları üstünden ona görünüyor, sonra yine ©o düşman kümesl arkasında yok oluyordu. Deli Aslan âdeta kudurmuş olarak ve hiçbir şey düşünemeye- rek düğüşmekte idi, * $on olasın Subuska ver elini Bodin Deli Aslan birdenbire büyük bir gölgenin, havaya kalkmış parlak bir balta ile güneşin ve kendisinin arasına dikildiğini gör- dü, Kont Nadajdinin öc öfkesile kararmış yüzünü seçti. Delikanlının tüyleri ürperdi, Yüzünden ateşli bir nefes geçer gibi oldu. O iri Şövalye, 0 kes- kin balta artık onun gözünde hiç idi. Ağır çizmelerin topuğun- daki mahmuzuların keskin acısile çıldıran Kızıl Kaplan kudurmuş bir şahlanma ile Nadajdinin zırhlı alına çarptı. Şövalyenin keskin baltası uzun boylu Deli Aslanın fam alnına iniyordu.. Lâkin x- medi, inemedi., Delikanlı, bir çocukla oyau- yormuş gibi, inanılmaz bir telâş- sızlık, şaşırmamazlık ile sol elini | uzatarak — kontun sağ bileğini demir bir mengene gibi sıkışmıştı. Nadajdinin baltası kırılmış bir bilegin vurabileceği bir gevşek- likle kocaman Deli bölükbaşısının tolgası Üstünde şangırdarken Deli Aslan sağ eli ile kemerinden geniş ağızlı, çelik saplı kısa bir bıçak çekti ve o karşı durulmaz gücü ile alabildiğine Macar be- yinin ta göğsüne vurdu. Geniş demirli bıçak önüne gelen örme zırh gömlekden kı- vılcımlar çıkararak sağır bir sesle altındaki ete gömüldüğü zaman Deli Aslan gol elile iri gövdeyi itt.. Kont Nadajdi — yıldırımla vurulmuş kof bir ağaç gibi atın- dan — yerdeki — ölülerin — Üzerine donuk — bir şangırtı ile yıkıldi kaldı. Acaba Deli Aslanla kahraman Nadajdi'nin arasındaki hesap bu sefer kesilmişmi idi?.. Delikanlı elinde ucu eğrilmiş bıçakla yana dönmek İstediği vakit çok geç kalmış olduğunu gördü, önünde, sağında, solunda Macarlar çelikten canlı duvarlar gibi sıkışırlarken ikinci bir balta daha, şimdi de ta kulağı hiza- sından başına inmek — Üzere idi, Elini kılıcına uzatmak istedi, vakit yoktu, artık son saniye gelmiş gibi idi; lâkin eğerinin üzerinde bu yeni düşmana doğru döner- ken çevresindeki düşman duvarı birden sarsıldı,, arkadan gelen bir kılıç vuruşile yüz üstü atının Bz. kapanan bir Macar aske- rün'n açık bıraktığı aralıktan pala kır bıyıklı Yeniçeri zabitinin kor- kunç yüzü görünerek haykırdı: (Arkası — var) SON POSTA Telâkki 'Meselesi Erkek — Sizinle dans ccer- ken kendimi çok hafif hissedi- yorum. Kadın — Ben do bilâkis çok ğgır. Sizi aoyaklarımın Üzerinde Posta İstanbul BORSASI 2446- 1935 ÇEKLER 1.1. L için * yerk 01950 1.T. L içini Viyana 12,06 | Madrit 946 — | Berlia 473 Vargova B3,741X 243875 B3 ST 78,610) 'at 38,0810 « Ka G20 Meskora ,, 1085,00 TAHVİLÂT » OCsmanlı b Belknik Şiketi Hayılye 1550 | — , Meliş 10,50 | Reji Anadolu WGOV, 25,65 | Tramvay » W G0P, 26,10 | Rihtim Anade'u t 100V 42,50 | Üsküdar sa — W — Şark Di Y Üü — Terkos Cüçüe İe, Tramvap — 39, —| VisrKr.Fo1886 120,— Ü 805 , » » İN Böşde 19, . » »İSİİ x00 V, | Blektrik K t0 | MESKÜKÂT ('| Kurüş Verilp T4T0 « M 470 2,50 O0— Wü,— « Kuruş 4750 Siân . 2 4630 ha , &'taa Türk altına d Baakaet (O4.B.) 22ç WKal n başibirlik altan VCümhuriysti) — 4659 | VALE) «Ba Hitlercilik Almanyada Bazı Engeller Karşısında Bulunuyor Koblenz, 24 (A. A.) — Nasyonal- #osyalist parti başkanları kongresinde bbeli | (Ham t armalı Reşat) » ÜrBorsn harlel nasyonal - sosyalizme — karşı koymiya — çalışan küçük kilkleri telmih ederek; *Egemenliğimizi tam olarak — ölde etmemize, —dünyada hiçbir. kuvvet engel olamaz.,, demiştir. Bir Diplomatın Başından Geçen Büyük F Peşte, 24 (ALA.) — D Prağ konsolosunun otomobili d miş, konsolos ile kızi ağır yaralanmış, karısı ile kiz kar ölmüşlerdir. SHRTETEER . TONELATEREN aN SELÂNİK BANKASI T” “Tesis tarihi 1833 İdare merkezi istanbul ( Galata) Türkiyedeki şubeleri: Lstaabul, ( Calata, Yenicami ); İzmir, Morsin. Yunanistandaki şubelerl: Solünik, Atina, Pire. e Her nevi banka muamolâtı e ZMN TRADUNR Y SAT TARDLAĞN LNMT SK YUAD | gece, -aziran 25 | Mehtaplı - bir Küçük villânın arkasın- daki sebze bah- çesinde şıkların sine bir deki sarma- gölge- gizlenmiş adam elin: kazmayı kaldırıp — indiri- yor, durmadan kazıyordu. Adamın üze- rinde eski bir asker ceketi vardı. Sıvanmış kollarının şişkin damarları görü- nüyordu. — Toprağı — çukurdan çıkarmak onu oldukça yormuştu. Sık sık nefes alıyor. Alnından buram buram ter akıyordu. Arasıra kazmaya dayanıyor, dinleniyor ve hâki renkli mendilile terini sili- yordu. Nihayet doğruldu, iki üç saat çalışmış, iki metre uzunluğunda, bir metre genişliğinde bir çukur karmıştı. Gerçi çukur henliz kâfi derecede derin değildi, fakat ace- lesi yoktu, o plânını en ince te- ferrtatı kadar düşünmüş, ha- zırlamıştı: Çukurdan çıktı, dizleri — titrl. yor, bilekleri, arkası müthiş su- rette ağrıyordu. Titreyen ellerile küreği ve kazmayı omuzuna yor- leştirdi. ve sarmaşığın gölgesinden çıkarak doğru — ilerledi, Kazmayı ve küreği köşkün bitişi- ğindeki bir sundurmaya koydu. ve İçerigirdi; kendini hasır kok tuğun içine attı. Ertesi gün çukuru daha de- rinleştirecekti. Yattı, uyudu |. Ertesi gün kalktığı zaman her tarafı ağrıyordu. — Avucundaki nasırları müthiş surette sızlıyordu. Iki gün hiç bir iş göremedi. Üçüncü gece nihayet bütün ce- saretini toplayarak çukuru bitirdi. Sabah olunca istasyona kadar yürüdü ve Londraya giden ilk trene atladı. Aklı fikri çukurda idi. Onu zihninde türlü türlü şekillerde görüyordu. Bir aralık içine kurtlar dolmuş, denizin suları doldurmuş gibi görüyor. Bazan da onu bir mezar, İçinde bir ceset; ortağının cesedi bulunan bir mezar gö- rür gibi oluyordu. Çukur, zih- nine ©o kadar şaplanmıştı ki ne trende, Londrada nede rin güörültüsü arasında bunu bir türlü aklından çıkara- madı. Yazıhanesine geldiği vakit dış kapıyı kilitli buldu, demek ki or- tağı da, daktilosu da, memurları da hep dışarı çıkmışlar, yazıhanede kimseyi bırakmıya lüzum görme- mişlerdi. Öyle yal beş altı gün yazıhanesine gelmemiş, ötekiler- moydamı serbest bulunca İstedikleri gibi hareket etmişlerdi. Hele bir gelsinler, onlara diyeceği — vardı. Masaları karıştırdı. Bir kaç gün- dür iş yapıldığına dair hiç bir şeye tesadüf edemedi.. hoş zaten bu aylarda piyasa durgundu. O- kadar iş yoktu.... Onları tekdir etmemeye karar verdi, Fakat aklıadan — çukuru bir türlü çıkaramıyordu. Daktiloya karşı içinde bir öfke, bir hiddet uyandırmıya, bu suretle çokurların hayalini silmeye çalıştı. raz sonra kapı vurulmadan açıldı ve daktilo içeriye girdi, Yüzü bembeyazdı. Dudakları tit- riyordu. Halinde bir fevkalâdelik vardı. Patronunu orada görünce yarı hayret yarı telâş içinde : — A... Ben de sizi arıyordum, nerede bulabileceğimi — düştinüp dedi. tekdir dilinin ucuna gelen söyleyemedi. Telâşla : — Niçin, ne — oldu? sordu : Daktilo kısık sesle ortağının is- etmek — için kelimeleri Diye —a HİKÂYE — İngilizceaen : — KAZMA KUY mini kekeliyor, bir şeyler fısıldıyor du. Erkek birdenbire irkildi, Sanki beyninde bir bomi! patlamış. Günlerdenberi kurula kurula len bir zemberek kopmuştu. hızlı hizlı çarpıyordu: — Ne dedin? Sahi mi... Ola« maz, ortağım öldü, Öyle mi? — Evet, bu sabah polisler gelip haber verdil. Otomobili İle kocaman bir kamyona çarpmış. albi * Erkeğin yüreğinden sevinç dak gaları yükselmeye başladı, dün- yada bu kadar büyük, bu kadar vaktinde bir mücize olamazdı. Mukadderat işe mlidahale etmiş, ecelini ve çukurunu kendi elile hazırladığı adamı kendiliğinden alıp götürmüştü, Çukurun o kor- kunç hayali birdenbire zihninden silinmişti. Yalnız olsa, ellerini havaya kaldıracak, bir sevinç sayhası koparacaktı. Fakat içindeki bu sevinci dak- tiloya — sezdirmek — istemiyordu. Ellerile yüzünü kapadı ve son derece — mütecesir olmuş — gibl başını önüne eğdi. * Daktilo hâlâ bir şeyler söy- lüyordu. t — Ah ne müthiş! Beni polim- ler morga götürdüler. Cesetleri bana teşhis ettirdiler. O, ne feci manzara idi yarebbi. — Ne dedin? Cesetleri mi? Başka ölenlerde mi var? Kız hâlâ şaşkın bir halde idi, Ellerile mütemadiyen — dizlerini döğüyordu. — Ya.. dedi. Karısı ile bera- bir gezinti yapıyorlarmış, ikisi de ön tarafta oturuyormuş... O, derhal ölmüş karısı da hastaneye götürülürken... Erkek birdenbire — yerinden fırladı. Müthiş bir çığlık kopardı. Fakat, derhal kendini toparladı. hiçbir şey söylemeden şapkasını aldı ve yıldırım gibi yarıhaneden çıkıp gitti. Yüzü, tıpkı mermer- den bir heykelin çehresi gibi bembeyaz, taş kesilmişti: Sokağa çıkınca geçen bir taksiye atladı ve: — Istasyora:.. Diye bağırdı. * Evet, çukur şimdi hakikaten bir mezar olmuştu. Altından bir çift karagöz ona istifhamkâr bakı- yordu... Ömrü oldukça bakacaktı. Akşama kadar hasır koltukta dimdik oturdu. Akşama kadar © şelfaf mezarın — altından ona bakan gözleri gördü. Sonra kalktı, çekmeceden kur- dele ile bağlı bir mektup demeti çıkardı, küreği aldı içerisi karan- lıklarla dolu olan çukura yaklaş- tı mektup demetinin üzerindeki kurdeleyi çözdü — ve mektupları birer birer — büyük bir itina ile çukurun içine — serpti, sonra da küreği yakalıyarak, — sırtıniın ağrılarına, nasırlarır ın sızı* sına aldırmadan — çukuru dok durmağa — başladı. Çünkü © çukurda şimdi karısı yatıyordu. O karısı ki kendisi yokken bir otomobil gezintisine çıkmış ve kaazya uğramıştır.