3 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

3 Haziran 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa Yazan : n Tefrika a MEOlİ ASLAMN - Seyti 39 Aslan Çatık Çehresini Eğmişti.. O bana rahmetli annesinin yadi- gân değil mi idi? Yıldız. nasıl benden - gizli ağlıyorsa, ben de ondan gizli ağlıyorum.. Amma ne çare! Ölene rahmet, kalana dayanmak gerek... Aslan çatık çehresini eğdi ve cevap' vermedi. Ağır, kederli durgunluk oda- ya tekrar hakim oldu. İki dakika sonra annesi bir- denbire : — Aslan ! Dedi ve kaldırdı. « — Aslan sana bir şey söy- liyeceğim.. — Söyle anne! — Aslan, (Nadajdi) nin ak- rabası — Tutsak — (Nadolni:) yi bırakmanı söyliyeceğim. Delikanlı — adeta sıçradı : — Ne dedin anne, ne dedin ? lri kara gözleri büsbütün açılmış, kaşları iki keskin kılıç gibi şiddetle çatılmıştı. Annesi meleklere yakışır bir mülâyemet ve tam bir emniyet ve itldal ile tekrar etti: — (Nadajdi) nin — akrabası Macar — tutsağını — birakacaksın, oğlum | Çakırın ölümü bana çok dokundu ! — (Nadolni ) yi mi bırakayım diyorsun, anne? Ben ona va- detmiştim; bu kavgada — şehit olsaydım yoldaşlar eline bir de kılıç vererek onu serbest bıraka- caklardı. Fakat sonradan düşündüm, bu adam — bizim elimizde olursa belki bize, bize değil daha doğrusu, siz kadınlara bir faydası olur, dedim. Deli Aslan sözünün burasında tekrar durdu. Çehresindeki asabın ve adalelerin gerginliği, gözlerin- deki şimşekler delikanlının derin bir heyecana düşmüş olduğunu gösteriyordu. Şu anda annesine birşeyler söylemek istiyor, fakat söylemekten çekiniyor, adeta kor- kuyordu. Annesi oğlunun ruhundaki bu fırtınayı farketmişti. Acı acı gü- lümsedi: — Söyle, Aslan söyle; dedi, işte şimdi yanımızda kimse yok; çocuklar yataklarına gittile, artık her şeyi açıkça konuşabilirsin. Aslan birdenbire ayağa kalk- mıştı; duvardaki — zırhlara doğru iki adım attı; sonra tekrar döne- rek uzun, muhteris bir hatve ile anasının önünde durdu... İri gök gesi şamdandaki mumun şulesile beraber titreyerek odanın büyü- cek bir parçasını karartıyordu. Delikanlı, boğazından büyük bir zorlukla çıktığı anlaşılan boğuk bir sesle söze başladı: — Bana bak, annel Kar- gşımda başka bir kadın olsaydi düşüncelerimi söyleyemezdim. Fa- kat sen başka kadınlar gibi değilsin; sevgili, tatlı anacığımın rahmetli babam gibi kahraman olduğunu biliyorun! — Yumuşak gönlünün sonsuz. — bir acıma ve sevgi hazinesi yanında en daya- niklı ve sert erkeklerin yiğitlik cevheri bulunduğunu - biliyorum.. onun için bu gece bende sana hep düşündüklerimi söyliyeceğim.. Anne bugün biz, hem cehenne- min, hem de cennetin kapısında bekliyoruz, pek az zaman sonra bu cehenneme, yahut cehennem- den geçip cennete gideceğiz.. delikanlı — bapımı yerinden Doğrusunu istersen bu defa kah- raman Subuska kalesi için kur- tuluş yoktur.. Bu kalede olan üç bin kişi erkek öleceğiz; fakat siz kadınları, çocukları ve geuç kızları kime ve nereye bırakacağır?... Anneciğim, sen bu yaştan sonra bir Macar, bir Alman evinde hiz- metçilik mi edeceksin? Yıldız. ve yıldız gibi kızlarımız, gül yüzlü çocuklarımız ne olacak?. Ya bu- ralarda — bizler, yahut bu 'koca Türk milleti elbet bir günah işle- mişiz kâ: Allahın intikam kı'ıcı başımızın Üzerinde — sallanıyor... Istanbulda gazilerin kanını şarap yapıp İçen, Türk yiğitlerinin — ca- nından, cesetinden saraylar yapıp esir kızlarla zevk ve safa eden padişahın ve paşaların üstüre inen lânet nihayet bizi de tuttu, yıkıl- maz — serhaddimizi — temelinden sarstı; kan ve ateş içinde boğu- luyoruz.... Delikanlı birkaç saniye heye- canından — sustu, — sonra tekrar başladı; — Böyle olacağına keşki 20« birli bir rüzgâr, öldürücü bir sam yeli esseydi de bütün kadınlarımızı, kızlarımızı, çocuklarımızı bir anda öldürseydi!. Güya kuvveti bitmiş gibi gitti, minderin Üzerine düştü. Duvarlardaki Alman, Macar tulgalarının altındaki korkunç zerre yüzlüklerin içinden, senelerce evvel Türk kılıcı ve mızrağı İle can vermiş düşmanların kızıl, kanlı gözleri sanki sevinçle, çok kanlı bir Öç alma sevincile ana ve oğula bakıyorlardı. Dell Aslanın annesi, yüzünün tek bir siniri bile oynamaksızın oğluna cevap verdi: — O esmesini istediğin zehirli rüzgârın yapacağı İşi siz, Türk erkekleri — yapamaz misiniz, öğ- lum ?... Yaşlı, narin, melek yüzlü ka- dın bu sözü pek tabil bir tavurla ve tatlı bir. gülümseyişle söyle- mişti; ancak bu yumuşaklık, bu tatlılık, bu gülümseme İçinda öy- le karanlık, korkunç ve kanlı bir mana vardıki; Aslan bey birdenbire ta yüreğine soğuk bir çelik namlunun sokulduğunu, orasını parça parça ettiğini sana- rak titredi. Parmaklarında, bilek- lerinde bir — kesiklik, — sırtının ortasında soğuk bir — Ürperme duydu. Onun yüreğinde ve dili- nin ucunda düğümlenip kulmış olan çok acı düşünceyi bu narin, bu yumuşak kadın ona tatlı ve bütün acıları göze almış gülüm- semesi içinde söyleyivermişti ve hâlâ söylüyordu: — Bana bak, Aslan! senin gönlünde çırpınanları ve bana söylemek İstediklerini ben pek iyi, senden iyli bilirim. Yalnız senin değil rahmetli babanın da savaş arkadaşı ve sağlam yoldaşı Sarı — Şahin — beyin de — ne düşündüğünü — belki — senden çok — anlarım. Onun için benden boş yere çekiniyorsun. Biz yaşlılar Subuskanın böyle kor- kulu kertelere düştüğünü görmemiş değiliz. Şimdi beni dinle Aslan! Türk yurdunun bu uzak, unutulmuş uçlarında elli sene yaşadım, çok korkunç İşler, çok kara günler geçirdik. Bu kaleyi, belki on on Iki kere düşman aylarca sar- mıştır. ' vdey SON POSTA Telefonun 'Faydalarından! — Evet sevgili karıcığım, evet! Halâ yazıhasedeyim |.. Genç Kızlar Hangi Tipe Mensupsunuz ? Kırmızı Saçlı Kadın (Baştarafı 5 inci yüzde) ların tabiatlarını iyice anlıyama- dıkları için bu tipteki kadınlarır koca bulmaları hayli güçtür. Bun- lar için en mükemmel koca ola- bilecek kimseler, uzun boylu, zayıf, beyzi çehreli, esmer erkeklerdir. Şimdi de Akdeniz kıyıların- daki memleketlerde tesadüf edilen ve çoğu Latin ırkına mensup bu- hanan koyu kırmizi saçlı. kadın tpini tetkik edelim. Bu tipteki kadınlar tabiatça son derece ateşin ve sinirlidirler. Dakikaları, dakikalarına uymaz ve kendilerine kat'iyen güven olmaz. Son derece canlıdırlar. Kababhatlerile adeta iftihar eder- ler ve karşılarındakini de ekseriya : bunların birer meziyet olduklarına iknâ ederler. Ciltleri gayet nazik, yumuşak ve beyazdır. Güneşin ziyasına fazla . tahammül - edemezler. Bu ziya altında diğer tipteki kadınlar gibi kararmaz, bilâkis kızarırlar ve yüzlerindeki çilleri artar, Bunlar iyi bir zevce veiyi bir ev kadını olamazlar. Gerçi ekse- riya eylenir ve çoluk çocuk sahibi olurlar. Fakat evlilik ha- yatında mes'ut olabilmek için etraflarında san'atkâr ruhlu ve “dlâka- uyandırabilen — insanların bulunması lâzımdır. Aksi takdirde bu hayata tahammül edemezler. TEYZE SMANLI BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETI TESİS TARİHİ:” 1868 ermayesi: 10,000,000 İogiliz liramı Türkiyenin başlıca şohirlerile Paris, Marsilya, Nis,Londra ve Mançester'de. Misir, / Kıbris, Trak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, Sıriye ve Yunanistad'da Filyalleri ” vardır. Her türlü banka muameleleri yapar Dr. ibrahim Zati Belediye karşısında Piyerloti enddesinde No.. m:::l&ı sonra — hastâlarını ALTINCİ Dünkü kısmın hulâsası: Kole ile Silviya kar . koca iki cambaz ve hokkubazdırlar. Lon- dra'da —üçüncü — derecede bir tiyatroda pek az — bir para ile çalışıyorlar. — Kole — karızından şüphe etmektedir. Birgün tiyatro komisyoncularından Smien oda- larına geliyor, Kolenin numara- larını beğenmiyor. Fakat Kole iriyarı herifin karısına elile öpü- cükler gönderdiğini görüyor ve kendisini kemeni atarak bağlıyor, elinde altı bıçakla karşısına geçi: yor, yeni numaralar göstereceğini s#öylüyor. Karısını da bir kenura bağlıyor. Kadın yalvarmaktadır. Kole eski yerine döndü. Yer- deki bıçakları aldı: — “Birt,... ,, Dedi. “ Sakın kı- pırdama Mister Smienl,, Yaydan çıkar gibi fırlıyan bı- çak Smianin sağ tarafını sıyıra- rak duvara saplandı. Kole bir bıçak daha aldı: —- “İkil Dikkat! Bu da- ha yakından geçecekl,, Bu bıçak ta Smlenin pantalo- nunun paçasını delerek duvara saplandı. Kole soğuk kanlılığını kay- betmeden ve karşısındakinle le- tihza ederek sırasile bıçakları fir- latıyordu. Üçüncü bıçak Smienin kulağının dibine, dördüncüsü çe- nesinin sağ tarafına, beşincisi de başının tam Üstüne, duvara sap- lanmıştı. Komisyoncunun gözleri korkudan büyümüş, dışarı fırla- mıştı. Yüzünden buram buram terler akıyor, dizleri biribirine çarpıyordu. Kole, Smiene yaklaştı ve he- rifin cebindeki çarşaf gibi men- dili çıkararak onun terini sildi: — “ Çok sıcak değilmi Mister Smien?,, Dedi ve tekrar yerine geçe- rek ilâve etti: — “Altıncı ve son bıçak azl- zim Mister Smien. Ne de büyük bir hedefsiniz... Her halde boşa gitmiyecek... Dikkat! ,, Bu sırada Silviya iplerini çöz- miye muvaffak olmuş ve kocasının bıçağı savurmak Üzere arkaya doğru kalkan koluna bir ilmek atmak üzere idi, Arkasında bir gürültü işiden Kole derhal döndü ve elindeki bıçağı karısına doğru fırlattı. Bıçak Silviyanın ceketinin koluna isabet etti ve onu öylece duvara adeta mıhladı. Kole yavaşça Smien'e doğru İlerliyerek duvardaki bıçaklardan birini çekip çıkardı ve herifin ip- lerini kesti. Komisyoncu zorlukla ayakta darabiliyordu. — mendilini çıkararak titireyen ellerile yüzünü sildi ve birdenbire kendini topar- hyarak ağzındaki tıkacı çıkardı... Hayret! Herif gülmiye başlamıştı!. Elini Kole'n omuzuna koydu: — “ Aklıma gayet parlak bir fikir geldi! ,, Dedi. Bu defa da Kole şaşırmıştı: — * Defol diyorum sanel ,, Smlien aldırmadı: — “ Beni dinle, dedi. Bu ge- .çen vak'adan başlı başına bir numara yapabiliriz. Sen, koca, yani — kıskanç — koca — rolünü yaparsın... » Kole büsbütün kızmıştı: — * Defol diyorum sana herifl ,, Smilen yine aldırmadı, sırıtıyor. Gözleri kulaklarına varıyordu: — “Dinle diyorum sana Kole! HİKÂYE Haziran 3 Ingilizceden : — BIÇAK | Meselâ karının amanı rollinli oy- nıyacak adamı da seyircilerin ara- sına oturturuz. Kimse farkına varmaz. Numaranın o yerinde sen aşağı iner ve herl'i ensesinden yakalıyarak sahneye — sürükler- — *“Ne demek İstiyorsun ? ,, — *“Enfes azizim, enfes! öyle müdhiş bir numara terlip edece- giz ki |.... Ne zaman işe başlıya- bilirsin ? derhal altı aylık bir konturat yapalım. ,, — * Sen çıldırmışsın ,, — “Haydi bir senelik olsun. Şimdilik sana haftada yüz lira... ,, Kole tamamile şaşalamıştı : — “Kuzum sen mi delisin, yoksa ben mi aklımı galp edi- yorum ? ,, — * Yüz yirmi olsun !,, — “Ne diyorsun herif? ben isteseydim demin seni öldürebi- lirdim. Anlamıyormusun ?,, — “Orasıni — bırak... ediyor musun? Sen onu söyle. ,, Sustu. Kolenin aklına birden bire karısi geldi, Herifin maksa- dını anlar gibi oldu. Dudaklarını büktü; — “Evet...,, Dedi. “Sonra da — karımı sana birakayım öyle mi? defol büradan |,, Fakat Smlen peşini bırakmı- yordu. Adeta yalvarıyordu : — “Silviyayı kim — düşünü- yor? Onun kara gözleri için ben hiç böyle bir fırsat kaçırır mıyım? Para kazanacağız azizim para | Kadın kaç para eder?.... Ben kadını ne yapayım senin? setila olsun | Nasıl? Imza ediyor musun?,, Kole ona bakmıyordu. Ona bakmaktan iğreniyordu. Fakat böyle bir kısmati de tepmek de- lilik olurdu. Âdeta tiksinerek: — “ Peki.... Imza edeyim.,, Dedi ve herife arkasını döndü, fakat Smiens — elini yakalamış, kolünüu çıkaracakmış gibi aşağı yukarı sallayip duruyordu: — “Bravol.. Bak ne para kazanacağız! Kadın da nemiş ki.. Elini salla ellisi..,, Sözünü bitiremedi. Kolin par- maklarını — sıkan elleri gevşedi, çehresi garip bir şekil aldı ve birdenbire yere yıkılıp kaldı. Kole derhal eğildi.. Smienin arkasında birşey vardı. Onu çevirdi iki omuzunun ortasında bir bıçak saplanmıştı. Yavaşça doğruldu, Silviyaya doğru baktı. — Altıncı bıçak yerinde yoktu. Silviya bir eli belinde, ayakla- rının ucunda dürüyordü, - İleriye atılmış olan sağ kolu yavaş yavaş aşağı iniyordu. Birdenbire ken- dini toplıyarak dimdik bir vaziyet aldı. Yerde yatan Smlene soğuk nazarlarla baktı, dudakları nef- retle büküldü: — “Benimle eğleniyordu ha? Ellisi öyle mi ?.. Ders olsun.... « Dedi. TÜRDAND İTETALTA AAA KAREMA IK SELÂNİK BANKASI 'Tesis barıhi 1888 Tdare merkeri Istanbul (Galata, Türkiyedeki 'ıb_ı'ırl : İstanbul, — ( Galata, Yenicami x İzmir, Mersin. Yunanistandaki şubeleri: Belânık, Atina, Pire. . e Her nevi banka muamelâtı KAT SN AD SK ASA I MNMDN MAT

Bu sayıdan diğer sayfalar: