Suyra V4 Yazan : Deli Aslan AlI Rıza No, Hu Seytfi 34 Sarı Şahin, Kızıl Kaplanı Tanımıştı.. — Fakat bir vakit oldu ki: Şahin Beyin gönderdiği dört beşyüz ki- şilik bir kuvvet büyük bir çevir- me hareketile düşmanın gerilerine düştü ve ta orada dövüşmekte olan Aslan Beyin “ Deli ,, lerile birleşerek yırtıcı bir fedal hücu- mile, adım adım gerileyen karma- karışık düşmanı müstahkem ka- rargâh istikametinden şimale doğ- ru atmıya baş'adı. Ayni zamanda cepheden ve yandan gelen büyük fırkalar da toplu bir halde birer “ölüm eri,, saldırışına girişince düşman vazi- yetinin bütün fecaati 'başgösterdi. Yaralarına ve berelerine bak- maksızın tekrar atlanmış ve mey- dana atılmış olan ( Nadajdi ) son bir gayretle bu felâketin önüne geçmek istedi ancak artık bu imkân dahilinden çıkmıştı. Panik, © korkunç ve meş'um bozgun başlamış, akıllılar aklını kaybetmiş, kaplan gibi cesurlar korkak ol muştu; no kimse kimseyi dinliyor, ne nefer zabiti sayıyordu. Herkes bağırdığı, söylediği halde dinliyen ve anlıyan bir kişi yoktu... Büyük insan kütleleri bir kere bozulunca, ©o kütleyi kurtaracak umümi! şuurun her zerresi bir ki- şinin başında kalarak bin parça kırılmış bir çanak gibi hiç bir İşe yaramaz olur, Ortada kalan, küt« | on bin yigit Macar ve Alman muharibinin — soğuk, — kimsesiz ve kanlı — cesetleri kaldı! Subuska, artık çok günler hücum korkusundan kurtulmuştu. Şahin Bey kale — kapısından içeri girerken önünde kan, top- rak ve çamur içinde — kocaman bir muharip gördü. Başı, ensesi kıpkırmızı, — zirhinin — butlukları, kolçakları kopmuş, elleri ve dir- seğine kadar kolları kızıl kanla boyanmiş olan bu korkunç canlı heykel başı önüne eğilmiş yavaş yavaş yürüyor ve yedeğinde «sa- hibi gibi kan — ve çamur içinde bir büyük at çekiyordu. Bu atın eğerine kumaşları yere gelmek Üzere, başaşağı altı yedi Macar bayrağı — ve şövalye — flândiresi bağlanmıştı. Sarı Şahin Bey, bu kanlı, kağınık kıyafetine rağmen ( Kınl Kaplan ) 1 tanıdı. Hayvanını hızla sürerek önün- deki muharibe yetişti ve seslendi: — Hey, Deli Aslan, gazalar mübarek — olsun! — senin Çakır n —Heoy, Deli Aslan! Gazanlar mübarek olsun. Sonin Çakır Mehmet nerede ! Yerde başı ezik giden Deli Aslan, kumandanına ağır bir #esle şu cevabı verdi. — Cennette!.., leye hâkim olan ancak umuml! haşyet ve sırf hayvani kendi ca- nni kurtamak hırsıdır. Koca Macar ordusu da İşte bu kara talihe uğramış, orduluk- tan çıkarak bir sürü olmuştu. Vakit öğleyi bulmadan günlün faciası tamam oldu. Subuska ovam asıl şimdi bir salhane halini almıştı, Türklerin maksadı düşmanı en müthiş su- rette ezmek, yıldırmak olduğundan bozgunun verdiği fırsattan aman ve zaman — vermeksizin İstifade edilmiş, bir fazla vuruş, -bir düş- man daha öldürüş kâr sayılmıştı. Türk müfrezeleri şimdi geniş muharebe meydanından yaralı ve ölü Türkleri toplıyarak, slâhları bandıraları, sahipsiz atlara yük- leterek Subuska kalesine girerler- ken yüksek kalelerden patlıyan selâm ve sevinç toplarının uğultulu aklaleri ölüler — ve ölüm halinde olanlarla dolu ovaya dağıldı, ufuk- lara doğru uçup gitti. Subuska gazilerini, kale kapısında ve hen- dekler kenarında toplanmış ka- dınların, çocukların ve ihtiyarların tcak — gözyaşlarile — süsledikleri “hazin sevinçleri karşılamıştı. Ve tenha ovada yalnız, dokuz Mehmet nerede? Aslan Bey kumandana — ağır bir sesle şu kısa cevabı verdir: — Cenmnette !, - Ö ü Ana ve oğul Aslan Beyin konağının bildi- ğimiz büyük odasındaki ocak bu gece daha geniş, daha uzun ve daha kazıl bir. alevle yanıyordu. duvardaki tam zırh takımlarının çelik yüzleri daha sert, dıhı"âr- kin çizgiler içinde tunç ve er- mer renklerile gölgelenip açılı- yordu. Yine büyük şamdanda yanan mumun titrek ve sarımsı — şulesi içinde bu korkunç, tulgalı başlar | hâlâ intikam istiyerek duyulur derecesinde — tehditlerle — sallan- yor gibiydi. Azlan Beyin annesi odanın ateşe yakın köşesinde oturuyor, ocağın ateşlerine dalıp giden göz- lerini vakit vakit karşı minderde düşünceli bir halde oturan oğlu- na çeviriyordu. Kapıya yakın bir yerde Asla- nın ve Yıldızın küçüğü on beş on altı yaşındaki Ali, halının üzerine bağdaş kurmuştu, e!lindeki ağır ve gümüş kakmalı, savatlı bir çakmaklı tabancayı, pek meraklı bir kitap okuyormuş gibi, inceden İnceye slüzmeğe dalmıştı. CArkası — var ) sUN FUDI Meslek Alışkanlığı İtfalye neferi bahçesini — sula- yor |.. 98 lik İhtiyarla 80 lik Kadının . ... we Düğünü Geçenlerde Birleşik Amerikanın Old Fors vilâyetinin Cersey şeh- rinde şimdiye kadar eşine tesa- düf edilmiyen bir evlenme olmuş; Amerikan gazeteleri günlerden beri bu hâdiseden bahsediyorlar. Yaş büyüklüğü itibarile dünya evlenmelerinde — rekor kıran bu izdivaç, 98 yaşında Şarl Zannet isminde bir erkekle 80 yaşlarında bir. kadın arasında yapılmıştır. Şarl Zannetin bu evlenmesi ikinci birleşmesidir. Kendisi birinci ev- liliğinde birçok — çocuk — sahibi olmuş, karısı — ölünce de bekâr kalmıştır. 98 lik ihtiyar bundan bir müddet evvel 80 yaşındaki kadını sevmiş, sevişmişler, bilahare de evlenmişlerdir. Şimdi iki sev- gili balaylarını geçirmekle meş- gulmuşlar. | DOYÇE ORİENT BANK Drosdner Bank Şubosi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - Istanbul - izmir Deposu: İst. Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * Rıhtım güneşli Idi. Ve deniz.. Koyu lâcivert, daha doğrusu adeta menekşe renginde bir denir,..hafif hafif dalgalanıyordu. Bir kahve: nin trasasında oturuyor, dalgın gözlerle gelip geçenlere bakıyor- dum, “Promenade des Anglals,'nin bugün hiç te zarif bir kalabalığı yoktu. Esasen bu sene kış mev- simi gsoön derece fena geçmişti. Müdebdep sarayda krupiyeler bütün gece #sabaha kadar İyi ve büyük bir oyuncunun haseretin! çekiyorlardı. Varyete — tiyatrosu beş seyirci İçin oynuyor, büyük salondaki orkestra ile ancak bal- ayı seyahatini geçirmeğe gelmiş bir iki çift dansediyordu. Şimalit Avrupalılar bu sene Nise gelmemiştiler ve teraçalarda, restoranlarda zarif Amerikalı ka- dınlar — seçilmiyordu. Bu sene Niste dolaşanlar fraksız taşralı- lardan başka kimseler değildi. İşte başımdan geçen o hark kulâde şey, o gün yorgun ve boş gözlerle bu kalabalığı seyreder- ken oldu. Onun yüzünü bu kalabalık içeri- sinde gördüm. Onu gördüğüm anda duyduğum hissi ancak — gece yatağımda büyük bir — kâbus geçirdiğim zaman duyardım. Vü- cudam onu görür görmez deh- şetli Ürpermişti. Nefesim adeta durmuştu. Böyle kâbuslardan, in- san suyun dibinden nasıl büyük dehşetle ve gayretle sıyrılırsa öyle büyük bir dehşet ve büyük bir gayretle, aynı zamanda da acı bir feryatla kurtulur. Halbuki ben uyanık olduğum halde bin bir kâbus çenberinin vücudumu sardığını hissediyordum. Va öyle zannediyordum ki bir müddet kalkmak istesem muvaf- fak olamayacağım; bir adım da- ha atamıyacağım. Işte ben bu halde iken bir- dönbire hayal önümden geçiver- mişti. Onun nesi vardı?.. Neden bu insanların içindeki insan bu ka- dar muhayyerülukul gelmişti bana.. Ve hayret ediyordum ki diğer bü- tün bu yolcular da benim gibi cnu görmekten harap değillerdi. Onun farkına bile varmamış- lardı. Halbuki o, bu kalabalığın içinde yapayalnızdı. Tek başına, hiç kimsenin arasında değilmiş gibi.. Tabit onun kim olduğunu bil- | | miyorlardı; olsalardı!.. Benim gibi onlar da | eğer onlarda bilmiş onunla bir masada oturmuş bu- lunsalardı ve ayni masa da ©o onlara bir şarkı söylemek istediği halde daima ayni notayı çıkar- maktan başka bir şeye muvaffak olmadığı geceler bulunsa - idi.. Onlarda onu, benim gibi tanısa- lardı. Sükünetle gidenlerin de sırlında, benim sırtımda dolaşan ürperme dolaşırdı muhakkak.. Firarile bütün beynelmilel po- lisin meşgul olduğu bu adamı nasıl bir düşünce buraya, Nise getiİrmişti. Resmi dünyanın her tarafındaki gazetelerde neşredilmiş olan bu adam.. Onu ilk önce nerede tanıdığı- mı hatırlayamıyordum. O, çok sevimli, zeki ve hoş sohbet bir adamdı. Hem de dalma güler- yözlü bir insan.. Bir bahar gecesi onunla Mon:- Mayıs - 40 HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Alman edebiyatından : AleXandr Costell £ SON TES ADÜF parnasta bir kabareye gitmiştik.. Yahut ta o kabarede buluşmuştuk. Sahnede birçok genç kızların ara- sında henüç on beş yaşlarında görünen küçük bir kız da danse- diyordu. Zayıf ve solgun bir çocuktu. Badem gibi gözleri, ne yeşil ne mavi idi. İnceltilmiş kaşları şa- kaklarına doğru — uzatılmıştı ve bakışlarında — acayip bir — nur vardı. Garip bir ışık. O, bu güzel kıza garip bir bakışla baktı ve boğuk bir sesle: — Sanki mezardan dedi. Ben onu bir ressam zannedk- yordum. O bana hiç mesleğinden bahsetmemişti. Devam ettiğimiz barda Barman ona (Mister Jak) diyordu. Bu, onun küçük ismi... soyadının ne olduğunu bilmiyor: dum. Sonra işte onün resmini gaze- teler neşretti. Bu resimlerde daha zayıf ve daha gençti. Onun - bar, Restoran ve kahve dostları hep hayret içinde kalmıştık. Onun vak'ası inanılır şeylerden değildi. Ingilteredeki genç bir kızı gayet garip bir şekilde öldürmüş ve kendisi idam mahkümu iken kaç- mış. Beş senedenberi polis onu beş senedir arıyormuş ve nihayet onun Pariste, İzi üzerinde imişler. Hepimiz bu dosta acıdık. Fakat gazeteler bundan başka birşey yazmadılar. İnsanların en zararsızı gibi görünen bu adam hakkında anlatılan bütün bu şey« ler insana gayrikabil görünüyordu. Fakat hâdise vakiydi. Ve Jak orta- dan kaybolmuştu. Hekimlikten çıkmış! işi — gazeteciliğe | dökmüş olan Bernardi bu gibi ci nayetlerin gayri şuuri olarak ya- pı'dığını söylüyordu. Bazı İnsan- ; ları hilkat katil olmak üzere dün- yaya getirirmiş... Zaman geçti. Bir sene sonra İspanyanın küçük bir kasabasından bir kart aldım. * Dostunuzdan selâm ,, diye ya- zılı idi. Ondandı galibal... ( Sonu yarın ) n en sercai n nnni ada n eee e anai # BANKA KOMERÇİYALE iİTALYANA Sermayesi Liret 700,000,000 İhtiyat akçesi ,, 580,000,000 Merkezi idarer MILANO İtalyanın b'âh" şehirlerinde ŞUBELER İngiltere, İsviçre, Avusturya, Maca- ristan, Çekoslovakya, Yugoslavya, Lehistan, Romanya, Bulgaristan, K Amerika Cemahiri Müttehidesi, ii, Uruguay, Arjantin, atör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar ISTANBUL ŞUBE MERKEZİ Galata Voyvoda caddesi Karaköy Palas ( Telef. 2041 72/9/4/5 ) Şehir dahilindeki acenteleri İsuanbuldu: Alalemciyan hanında Telef. 2821. Beyoğlunda : - İstiklâl caddesi Telef. 1046,Kampiyo dairesi Borsada Telef. 1718. İZMİRDE ŞUBE STAZSMENTE L ASA SORELUN | TiFOBiL Dr. ihsan Sami Tifo ve paratifo hastalıklarına tutul- mamak için ağızdan alınan tifo hap” arıdır. Hiç rahatsızlık vermez. Herket alabilir. Kutusu 55 Kr. Dr. HAFIZ CEMAL | Dahiliye Mütehassısı Telefon 118, Divanyolu 22398 — *Cumadan maada her 21044 gün öğleden sonra