SON POSTA Mayıa 27 Tefrika No: 36 Perdita bıraktı — ve dönereki — Hayır gitmedi. Buralarda bir yerde olacak. Şimdi görmek ml istiyorsunuz? ,, ve memurun elinde — tuttuğu kâğidı görüp tanıyarak: — “ Nasıl? halledebildiniz. mi? Çektiğiniz zahmete — değer mi bari? ,, dedi. Memur Perdita'nın kâğıttan haberdar olduğunu bil- mediği için birdenbire şaşırdı ve gayet ihtiyatlı cevap verdi: — “Evet... Gayet müstacel... Bir an evvel Mistr Norton'la gö- rüşmek isteyorum.,, Dedi. Perdita ayağa kalktı: — “Bir dakika bekleyiniz.,, Ve Laurence'i çağırmak üzere taraçaya açılan pencereden dışa- rıya çıktı. ğ Görülebilecekleri ihtimalinden hatta © sırada — dünyadan bile haberdar bulunmıyan Laurence ile Caresse'i biribirlerinin kolları arasında görünce birdenbire dur- du ve dondurucu| — soğuğun farkında bile olmadan bir müd- det öylece kaldı. Sonra hiç ses çıkarmadan döndü ve salona gi- rerek: a — “Mister Norton herhalde taraçadadır. Fakat ben karanlık- ta göremedim.. Kendisini bura- dan, pencereden çağırsanız... ,, Dedi, elindeki — kâğıtları şifre — memuruna * Laurence, şifre memuranun ge- sİni iş'dince derhal cevap verdi — ve kendisini takip eden Caresse'le beraber pencereye geldi. Pence- reden süzülen işık taraçanın bir kısmını aydınlatıyordu. Caresse, bu aydınlıkta birdenbire Perdita- nın yeni yağan karın Üstündeki — ayak izlerini gördü. — Fakat na bunun ve ne de Perditanın karlı Iskarpinlerinin farkında olmamış gibi ve âdeta serzeniş yollu: — “ Niçin taraçaya çıkma- dın Perdita?,, Dedi. “Bak ha- hava ne kadar güzell.. Fakat o kadar da soğuk ki, donmamak için mütemadiyen bir aşağı bir yukarı yürümeye mecbur olduk.,, Üzerindeki ağır kürkü çıkardı ve biriken karları silkt. Yanak- ları kızarmış, gözleri garip bir ışıkla pırıldıyordu. Şifreli Kâğıt Perdita gayet tabil bir sesle: — *“Ben de taracaya çıkmak İsterdim amma oyunu yarı da burakamazdım,, covabını verdi. Porditanın bu sakin ve gayet tabil olan hali, Caresse'i şaşırt- — mışti. Acaba onları görmüş mü -— di ve ne halde görmüştü? # Laurence'e gelince; o da — kâğıdı görünce derhal memurun koluna girmiş ve onu salonun — kapısına doğru sürükleyerek: K “Burada olmaz Alan, demişti. Ş Sir Geolferyin bile henüz bundan ılmılümatı yok.. Kimseye söyle- K ;lıdln ya?,, dedi. — «Söylemek istemedim. Fakat masada — oturan genç — kadın : t “meseleyi biliyor galiba.. Maamafih — derhal sizi görmek istediğimi #öyliyerek sualine doğrudan doğ- tüya cevap vermedim,, — “ Diğerleri farkında oldu- ÇT M yih 1 S- — * Erkekierin farkında ol duklarımı zannetmem. Fakat Hava Nazırının zevcesi Madam Janda bana dört gözle bakıyordu.,, Bu haber Laurence'in hoşuna gitmemişti * — " O cin gibi kadının da gözünden hiç bir şey kaçınıyor. Fakat ne yapalım, çaresiz... Maa- mafih o kadar ehemmiyeti de yok yal. Ne de olsa Jandanın karısıdır... Herhalde ondan bize bir zarar gelmez zannederim... Asıl mes'leye gelelim. Neler çıka- rabildin bakalım... Beni aradığına göre herhalde bir şeyler buldun?,, — * Daha tamamile hallede- medim. Galiba iki şifre karıştırı- larak tertip edilmiş. Halledebi- diğim kısımları yazdım, aradaki boşluklar henüz halledemediğim başka bir şifre ile yazılmış olsa gerek.,, Dedi ve kâğıdı uzattı. Kâğıtta şu yazılar vardı: ( “ Fakat bu hazırlıklar .. .. ». in medhali ..... den sonra dezhal tahrip . bu işaret...... . Nuremberg..,, Lavrerce elindeki kâğdı uzun uzun tetkik ettikten sonra: * Öte- ki şifreleri de halledebilecek misin? Diye sordu. Tehliko — “Asıl müşkül kısmı hak lettim, ötekileri de halledebilece- Lavrenceye T A 3”> V ) XO BT __..g.-uuk a 27-5- 193 ğime şüphe yok. Biraz zaman lâ- zım... İşte o kadar.., — * Bu yarım cümlelerden sen ne anlıyorsun?,, — *“Her halde çok bir şey anlamıyorum, fakat kime ait İse, çok mühim olduğuna da şüphe #etmiyorum.,, Lavrence bu kâğdın nasıl ele geçtiğini şifre memuruna anlattı ver — * Herr Müller, — talimatın sonunu almağı unuttuğu İçin am- ma da kızmıştır!..,, Dedi, — “Her halde vakit geçir- meden — Mis —Wyattı — tekrar ziyaret eder zannediyorum.,, ( Arkası var) 500 Liralık Müsabakamız Okuyucularımız arasında açtığı- mız (500) İliralık müsabaka bitti ve bu — müsabakaya (380) uncu son kuponu ni rettik. İstanbulda ve dışarıda bu- lanan — okuyucularımının — (7) Ha- zirana — kadar — vakitleri vardır. O zamana kadir. bize m tiğimiz şartlar dahilinde cevap- larını gönderme'İdirler. Zarfların üzerine “müsabaka memurluğuna, kaydı konacaktır. (7) Hazirandan sonra gelecek cevaplar kale alın- mayacak ve neties (12) Haziranda ilân edilecektir. Boğazın - Anadolu Yakasmfiakiler ( Baştarafı 1 incl yüzde ) melerini ve kendi boykotlarına iştirak etmelerini temin için bazı otobüs sahiplerile temasa geçmiş- lerdir. Eğer otobüsler bu üç iske- lenin yolcularını Anadoluhisarına daha ucuza — taşırlarsa — şirketin Anadolu yakasındaki iskelelerden Beykora — kadar birçok — yolcu kaybedeceği muhakkak sayılmak- tadır. -Anadoluhisarlılardan mw- harririmsizin görüştüğü bazı kimse- ler şunları söylüyorlar: — Şirketi Hayriye makul (- teklerimizi kabul edinceye kadar bu savaşa devam edeceğiz. Her- gün on sekiz, yirmi sandal te- min ettik. — Sabahleyin — temiz hava altında iki sahilin bülbül sasleri arasında sandal safası yap- mak bize daha iyi ve daha kârlı geldi. Hattâ şair bir avukatımız bu sandal safalarını nazma - bile çekti. Sandalların içine halılar attık. Eğer birer de nargile uydu- ruraak, Boğazın sönen tariht gün- lerini tekrar diriltmiş olacağız. Bu şekil sıhhatımıza, zevkimize ve — kesemize — daha — uygun geldi. — Şirketin — itirazları su- dandır. Güya Febeğe — kadar olan iskelelerden zarar ediyor- muş. Eğer hakikaten zarar edi- yorsa o iskelelerde esasen tram- vay vardır. Nakliyattan vazgeç. sin, Biz Anadoluhisar'lılar Rumeli yakasındaki zararım — ödemeye neden mecbur ouyoruz. Şirketin hesapları İyi bir. tetkikten geçi- rilmelidir. Şirket ticari zihniyetle hareket etmiyor. Az kazanıp çok iş yapmak, çok — kazanıp az iş yapmaktan Gstün bir iktisat kal- desldir. Şirket devlet demiryolla- rının bu kaldeye uyduktan sonra yaptığı kazancı neden görmüyor? Biz şirkete son bir teklif yapıyo- ruz, Diyoruz ki: Şirket — hazirandan - itibaren bütün bilet fiatlarını yarı yarıya indirsin. Üç ay bu tarife İle ça- lışsın. Biz eminiz ki boğaza rağ- bet artacak şirketin vasıtaları bu yolcu hücumuna cevap vermeye- cektir. Fazla cebirden hem şirket hem de boğaziçi istifade ede- cektir. Musolini Konuşuyor ( Baştarafı $ inel yüzde ) lerl olduğunu kaydatmiş, bunun ada bir italyan — değil, — bir — Avru- pa — meselesi olduğunu — söylemiş, Habeş - İtalyan meselesinin de bugün çıkmış bir mesele olmadığını, 1925 te meydana çıktığını, o zaman yapılan andlaşmanın bir kıymeti olmadığını, Habeş'stanın mütomadiyen silâhlan- dığım söylemiş ve demiştir ki: — Hiç kimse devamlı bir surette Habeşistanı bize karşı çevrilmiş bir tabanca halinde bulundurmak ümi- dine düşmemelidir. Topraklarımızın emniyeti ve Hsekerlerimizin — hâyatı mevzubaha olunca en büyük mes'uli- yetleri üzerimize almıya hazırız. İkitelli Köylülerinirn Bir Davası Var. Hal- lini İstiyorlar —erso— Son günlerde Istanbulda da köylülerle bazı arazi sahipleri ara- sında — tarla ihtilâfları çıkmıya başladı. Hatta bir aralık bu iş kamutayda da konuşuldu ve köy- lüler lehine hareket edilmesi ka- rarlaştırıldı. Bu son karara rağ- men dün yeni bir ihtilâfa muttali olduk. Bu iş biraz gariptir de, Hâ- disenin kısaca hikâyesi şudur: Halkalıya birkaç kilometre me- safede İkitelli denilen bir köy vardır. Bu köyün çayırı ve mek- tebi yoktur. Köylüler bir mektep yaptırmıya karar vermişler, fakat para bulamamışlardır. Bu köyün cıvarında biri Nak- kaş, diğeri Menekşe çiftliği deni- len ikl çiftlik vardır. Nakkaş çift- liği Bay Şefik adlı bir mübadilin malıdır. Menekşe çiftliği de Sim- yon Barutçubaşı isminde birine ait- tir. Bu Simon Barutçubaşı ile çiftliğin bir kısım hissedarı fira- rıdır. Fakat geçen seneye kadar buraya bir ermeni sahiplik iddia etmiş, işi de oluruna bağlayarak Bay Şefikle ve köylülerle hoş geçinmiş, Menekşe çayırını köy- lüler, Bay Şefik ve ermeni ortak- laşa biçip durmuşlardır. Geçen sene köylüler hazine- nin menfaatı haleldar olduğunu düşünmüşler ve burasının emvali metrukeden olduğunu haber ver- mişlerdir. Bunun üzerine muame- le yapılmış, hazine arazinin ka- dastrosunu yaptırmış, haritalarını çıkarmış — ve — kendi — namıma tapusunu almıştır. 19 Mayısta da Menekşe çayı- rını 165 dönüm — üzerinden ve 165 lira kıymektle mezada çı- karmış, büyük Halkalı — ve İki- telli köyleri mezada girmiş, niha- yet çayır 352 liraya İkitelil köy- lüler namına hareket eden ihtiyar heyeti azasından Mehmedin üze- rinde kalmıştır. Köylü bu çayırı imece usulile biçmeye başlamıştır. Ot balye- lerinden köylünün ihtiyacı ayrıla- cak, Üst tarafı — satılarak elde edilecek para ile köye mektep yapılacaktır. Gelge'elim İş böyle olmamış, köylü çayırı biçmeye başlayınca Bay Şefik müdahale etmiş, köy- Tülerde soluğu millt emlâk mü- dürlüğünde almışlardır. Milli Emlâk Müdürü Bakırköy Kaymakamına geçen Çarşamba günü bir tezkere yazarak Bay Şefiğila müdahalesinin men'i ve arazinin köylüye teslimini emret- miş, Perşembe günü de Bakırköy Kaymakamı Veli, Jandarma Ku- mandanı Abdullabh, Tapu memuru Raşit, Emlâki Milliye kâtibi Ulvi, zirasat memuru Nusret ve diğer alâkadar memurlar giderek köy- lüye hududu göstermişler ve bu hudut dahilinde Bay Şefiğin hakkı olmadığını teblig etmişlerdir. Fakat yine Perşembe günü Milli Emlâk Müdürü köylüleri ça- gırmıştır. — Köylüler — Cumartesi günü Millt Emlâk Müdürüne gi- dince müdür: — Emir verildi. O arazi Bay Şefiğe ait imiş; biz onunla dava- laşacağız. O zamana kadar ara- ziden siz istifade edemiyeceksiniz, paranızı geri verelim, demiştir, Köylüler 165 dönüm arazinin 100 dönüzünü biçtiklerini söyle- miş'er ve: — Biz bu araziyi devlet me- zadından aldık. Tapusu da devle- tin elindedir, gerl veremeyir, de- mişlerdir. Şimdi işin köylülere alt cephesi bir safhadadır. Bay Şefik ile Emlâki Milliye arasındaki safhasına gelince dün Muhakemat Müdürü Bay All Galip, Hazine avukatı, Emlâki Milliye Müdürü, Tapu ve Ziraat memurları, Kaymakam ve Ku- mandan, arazinin bulunduğu yere gitmişler, tapular ve haritalarla tatbikat yapmışlardır. Kat'i ka- rarlarını bugün vereceklerdir. Bu karardan #onra köylülerin vaziyeti belli olacaktır. Fakat köylüler : — Biz bir çayırın otunu satın aldık ve biçtik. Eğer çayır, bize satan dairecin malı değilse mal sahibi o daire ile davalaşır ve zararını o daireden alır. Yürzlerce köylünün menfaatl mevzubahstir, Hayvanına — yiyecek — çıkarmıya uğraşan ve bu uğurda para ve emek veren bizlere bu zararı ödetmek haklı bir hareket olmaz, demektedirler. ——— ——— — — — Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum idarasi ilânları Haydarpaşa - Pendik banliyösü Gebze'ye kadar uzatılmıştır. Yeni kısımla münasebeti olan yolculuklardan 25 Mayıs 1935 tari- hinden itibaren şu ücretler alınacaktır. “ kuruş ,, *“Haydarpaşa - Pendik Ücret “Pendik hariç,, kısmile N. V. Pendik - Tuzla kısmı arasında Yekün Haydarpaşa - Pendik Ücret Pendik hariç,, kısınile N. V. Tozla ** Tuzla hariç ,, Gebze kısmı arasında Yekün Ücret Gebze - Pendik N. V. arasında * Yekün I Mevki H Mevki —Hi Mevki Gidiş Gidiş Gidiş Gidiş Gidiş Gidiş Döntüş Dönüş Dönüş 28 47 19 34 u 24 e ğ 1 1 ı _l_ 30 50 20 35 S B 47 TI 34 48 24 34 8. A &. $ 1 1 50 725 35 50 25 35 19 28 4 24 -H Wi ı ı 1 ı 20 30 W A - * 46 15 Çocuklardan bu Ücretlerin yarısı alınır. Tatbik şartları D. D. 48 No. h banliyö tarifesindedir. Banliyö trenlerinde biletsiz olmak veya mevki değiştirmek dolayısile katarlarda alınan biletlerin banliyö tarifesindeki ücretleri Haydarpaşa - Pendik ve Pendik - Gebze kısımları İçin ayrı ayrı alımır, “ZTTB,.