19 Mays SON POSTA m tene e di Sayfa 9 Her hakkı mahfuzdur. OSMANLI SALTANATI GÜ ( Mütareke devrinin tarihi) Yazan: Ziya Şakir Ne. 28 mmm. 1975/85 > Tevfik Paşa Kabinesinin Düşürülmesi Teminatı Da Bazı meb'uslar da bunun gleybin- de takrir vermişler ve münakaşa” Ya girişmişlerdi. Bu müzakere ve münakaşalar, gürültülü bir hak de epeyce devam ettikten sonra, müzakerenin (kifayetine (karar verilmişti. Ve nihayet (reylerin tasnifinden sonra da, rels tarafın- dan şu netice bildirilmişti! Tevfik paşa kabinesi.. Ekse- tiyetle, itimada mazhar olmuştur. * Locada bulunan Mustafa Ke- mal Paşa, bu netice karşısında hayretler içinde kalmıştı. Biraz evvel temas ettiği. Ve, mantıki delillerle | yaptığı teklifi O kabul ettirdiği mebusların yekünu, he men hemen ekseriyete yakın idi. mebuslar içtima salonunda kendilerine diğer barı arkadaşla- tının da İltihak edeceğine söz ver- Mmişler; — Bugün, Tevfik Paşa kabine- sini düşüreceğimize mutlaka Umi- dimiz var, Demişlerdi. . Bu vait ve teminatı verenler Arasında, sözlerinin ve mevkileri" hin çok nafiz olduğu zannolunanlar da vardı. Şu halde netice niçin böyle maküs zuhur edivermişti?.. Çünkü, Mustafa Kemal Paşa- Din birdenbire Istanbula gelmesi; mütareke devrinin vaziyetinden İstifade etmek.. Millet ve memle- etin zararina dahi olsa, kendile- birer makam ve mevki temin *ylemek istiyenlere bir endişe ve telâş vermişti. Bunlar, daha o BÜnden itibaren pişirmiye başla- dıkları aşa - bu dâhi kumandanın Siyasi dehâsile de - soğuk bir su atılacağını bissetmişlerdi. Bahu- 948 Mustafa Kemal Paşanın, Hürriyetperver Fırkası ) relsi ethi Beyle ve diğer nüfuzlu meb- balarla temasa gelmesi, kabine akkındaki fikir ve teşebbüslerk hin de duyuluvermesi bütün bu tan ve şüpheleri kuvvetlendirmişti. m için bu menfi kuvvetler derhal birleşmişler, kendi fikirle- ting uygun mebusların hepsini Meclise davet etmişler.. Bu suretle P etiikleri ekseriyetle, Tevfik de” kabinesini sukut tehlikesin- $u kurtarabilmişlerdi. , Mustafa Kemal Paşa, netice- İk bu şekli almasından dolayı ütecssir olmak ve sarsılmak gu a dursun, bilâkis bu vaziyeti in kanlılıkla karşılamış. Dudak» mında hafif, fakat acı birtebes- e meclis binasından çıkarken man verdiği yeni bir İm ı bir hedefe doğru yürümiye y > ta, Müstafa Kemal Paşa, meclis t Şıkar sıkmaz, doğruca Beşik- İlde ( Akaretler )deki ikametgâ- Ma geldi. Saraya telefon etti, ba” Naci Bey (1)1 telefona is- Naci Beye: M5 Zatı şahane ile mühim bir ati le hakkında mülükat etmek kay rum. Buna delâlet ediniz. Fa- İçin mesele, müstaceldir. Onun du bu mülâkatın mümkün oldu- beki a tesrii lâzımdır. Cevap yorum. Dedi Sp, biraz gecikti... Çünkü 0) Naci Paşa. kad Boşa Çıkmıştı.. Komitecilerin zulmü önünde kaçan Şark vilâyetleri halkından bir erkek grupü Naci Bey, Mustafa Kemal Paşa- nım bu arzusunu padişaha arzetti- ği xaman Vahdettin, birdenbire cevap verememişti, Mutadı vaçhile gözlerini (o yummuş.. Birdenbire talep edilen bu mülâkatın neye matuf olabileceği hakkında zih- nine gelen ihtimalleri birer birer tahlile mecbur olmuştu. Uzunca süren bu düşünceden sonra padişah, nihayet şu cevabı vermişti: — Cuma günü selâmlıkta ha- zır bulunsunlar. Namazdan sonra görüşürüz. Naci Bey, padişahın bu ce- vabını derhal Mustafa Kemal Paşaya bildirmişti. Fakat bu ce- vap, Mustafa Kemal Paşayı tat- min etmemişti. Zira, cumaya da- ba üç gün vardı. Bu üç gün zarfında da kim bilir ne entrika- lar çevrilecek ve ne dolaplar kurulacaktı?.. Nitekim taşradan, pek kor- kunç haberler gelmiye başla” mıştı... İstanbula gelen itilâf filosu, kâfi derecede nümayiş yaptıktan sonra, İzmit limanına çekilmişti. Bu filonun İzmit limanına de- mirlemesi, o civarda derhal bir kaynaşma husvle getirmişti. Bursa Fıstık Özü yağı içen zayıflar, içilir. Çocuklara ve gençlere, azalan ihtiyarlara çok büyük Hasan Deposu: GIDAİ ve HAYATİ KUVVET MASAN FISTIK ÖZÜ YAĞI Zayıf ve cılız olanlara fazla gıda lâzımdır. İşte Hasan Fıstık Özü yağı, İsi mevaddı ve bilhassa vitamini ve kalorisi çok bol olduğundan yada mevcut bütün gıdsi maddelerin en mükemmelidir. Bilhassa çole zayıf olanlarla vereme istidadı olanlara ez zaman zarfında kat'i tesirini gösterir. Hasan Fistk Özü yağının bir kilosu 100 kilo zeytinyağına muadildir. Mideyi rahatsız Ee vE iler Jâakal 1-2 kilo ka: lar. H Fıstık Kai Çe : li n ii kizl ora ve hsyattan zevki taydal Şişesi 100, büyük 200 kuruştur. HASAN KREMİ Dünyada mevcut kremlerin en nefisi, &n sıhhisidir. Nazik eildli kıdınların hayat arkadaşıdır. İhtiyarları gençleştirir. Ve gençleri güzelleştirir İnsan» ebedi bir taravet veren Hasan kremini unutmayınız. Kutusu 50, tüp halinde 20 Türkiyede yapılıp da Avrupa etiketi yapıştırılan ve halkı aldatan kremlere, vesair ıtriyata aldanmayınız. Hasan markasına dikkat ediniz. Ankara, istanbul, Beyoğlu uma | babasiyim. Hamdo'sun, hepsi de havalisinde de asayiş ve emniyet, son derece haleldar oluvermişti. Buralardaki zihniyet ve telâkkilere göre, arık herkes Osmanlı hükü- metinin tamamen zeval bulduğuna kani oluyor.. Bu hükümetsizlikten istifade etmek İsteyen bir takım şahıslar da, feci roller oynamıya başlıyordu. Bir taraftan Kirmastı, Karaca- bey civarında (Çerkeslik - Arna- vutluk) mücadelesi, kanlı facia- lar yaratırken, diğer taraftan da (Eşref) isminde bir adam, Bursa şehri ile Bursa civarındaki köyleri, tiril tiril titretiyordu. Eşref; (sir kat, suistimal ve halka zulüm ve taaddi) fillerinden dolayi jan- darma çavuşluğundan tard ve tevkif edilmişti. Muhakemesi icra edilecek ve cezasını görecekti, ( Arkası var ) Annelere ut Sayı 2 Çocuk Esirgeme Kurumü ( Hime- yei Etfal) genel merkezi, mama ço cuklarının nemi besleneceğini ve ma- malarnnın nasi hazırlanacağını öğre- ten (Annelere öğüt) ön (2)inci sayı mnı hazırlamıştır. 1 inci sayı öğütler (12) mektuptur. (0) ve (2) sayılı öğütleri isteyenlere Kurum parasız olarsk gönderir. Anka» rada Çocuk Esirgeme Kurumu baş- kanlığına bir mektupla adres bildirmek kâfidir. ibi iştihayı tezyid eder ve bir kilo çocuklar ve birinci devre Özü yağı kış ve yaz Assn ar temin eder. Yeni Anketimiz ÇERKEN Bâtıl İtikatlara İnanır Mısınız ? Din mevzuu etrafında birçok ilmi eserlerin müellifi ve mi tercimi olan Ömar Rıza, bu sus lime cevap vermek İçin çok dü- şünmedi: — Bence, bâtıl itikatlara ina- | nıp İnanmamak, şerait meselesi- dir. Birçok şartlar bir araya ge- lince, bâtıl itikatların birine de İnanmıyan bir adam, topuna bir- den inanabilir. Meselâ, işleri dai- ma ters giden; talihsizlikten ta- lihsizliğe yuvarlanan bir kimse, bittabi bedbinleşir. Eğer hâdisat bu bedbinliğiilerletirme, adamca- ğızın kafasında bütün bâtıl itikat- lar kaynaşmıya başiar. Ve biçare kafasının içindeki bu yaman ana- fora kapılır gider. Ömer Rıza, bir başka, ve da- ha şümullü misal arar gibi di- gündükten sonra İlâve etti: — Hulâsa, her İnsanın gön- lönde bir aslan yattığı gibi, kafa- sında da bir hamlet yatar ve onun uyandırılmaması gerektir. Meselâ sana, gayet garip bir tesadüfün hikâyesini anlatayım. Ben bundan bir müddet evvel mühim bir varta atlattım. Bir gece, kazara ayağım kaydı ve yuvarlandım. Neticede bacak ke- miğim parça parça oldu. Bu yüz- den de beş altı aydan fazla ya- takta kaldım. Eğer bâtıl itikat- lara inanan bir adam olsaydım, bu kazanın sebebini 13 rakkamı- nın şeametine yüklerdim. Halbuki kaza, alelâide bir dikkatsizlik eseriy — 13 rakkamile bu kazanın münasebetini sezemedim Üstat? Ömer Rıza gülerek anlattı: — Kaza, bir Kânunuevvel ayı nın on Üçüncü gecesi olmuştu. Ve asl garibi, ben o gün, bir kütüphaneye uğramış, hesaplaş- neticede de tam lira" alacaklı çıkmıştım. milk almak Üzere nereye uğradımsa, a barcayamadım. Ve o (13) ranın şeametini gidermiye fırsat bulamadım. Ve nihayet önünde kazaya uğradığım dükkânn ve beni götüren otomobilin numara- ları da onüçtül.. — Ya rüya hakkındaki kana- atin nedir üstat? — Rüya bahsi çok mühimdir. Ben, bu mevzua temas eden bir sürü eser okudum. “ İbni Sirin,, (Nabulsi) gibi şark mütefekkirle- rinden tut da, “Bergson,,a, Fröyaya varıncaya kadar tetkik etmediğim felesof kalmadı. Ve bütün bunlara rağmen de hâlâ, rüya hakkında sağlam, kat'i bir kanaat edineme- dim. Fakat “rüya,, nın, bir nevi “rüyet,, olduğuna kanilm. Bu “rüyet,, bazan çok vazih oluyur. O taktirde ise, insanın iç gözü, uzakları, ilerileri görebiliyor. Nitekim bu, benim başımdan nice nice defalar geçti... Geçi yordal.. Selim Tevfik Okuyucularımızdan gelen mektuplar Niğde Ziraat müdürü Bay Ibrahim (OErdemlinin, oanketime gönderdiği bir cevabı neşre de- ğer güzellikte bulduğum için, aynen nakled'yorum: “ Ben, bâtıl itikatlara Inanan- lara gülenlerden biriyim, Başımdan eçen bir olmuşu anlatmakla unda ne kadar haklı olduğumu isbat edebileceğim kanaatinde- yım: Ben Giritliyim, Giritte, umu- mileşmiş ve kökleşmiş bir itikat vardır. Bu bâtıl inanca göre, sefer ayında evlenenlerin ya ev- lâtları o'maz, yahut ta dilsiz do- garrı. Bir Sefer ayında refikamı iş- tediğim zaman, ailesi bu itikadı ileri sürdü, ve talebimi redetti, Ben, kendi allemin de mümana- atına rağmen evlendim. Bugün dördü erkek, üçü kız olmak üzere yedi yetişkin evlât sıhhattedirler. hattâ © İçlerinde çoluğa çocuğa karışarak bana dedelik mürüvvetini gösterenler bile var. Asıl garip (tarafı da şu ki, o bâtil itikada nazaran dilsiz doğmaları lâzimgelen fisim- leri lâzım değil) oğullarımdan iki tanesi de, bitabetteki kuvvetlerile şöhret saldılar.. Bütün bunları gördükten son- ra, bâbl itikatlara inananlara gülmemek için dudaklarımı ka- natıncaya ısırıp kendimi tutmak- lığım lâzim gelmez mi? Konya'da, Sıvası o Bay Osman Nuri'yet Mektubunuzu, (o bahsettiğiniz doktora gönderdim, Cevap ve rFirse, birlikte meşredec fens dim, mere 8&.T. Selâmi İzzet, anketimin suak lerine muhatap kalacağını düşün- müş, ve hazırlanmış olacakki, sorgumu Otamamlatmadan lâfa başladı, ve: — Ben, dedi, bu üç kelimelik sualinize Obir kelimeyle cevap verebilirim: İnanmam. Zaten ço- cuken de İnanmazdım, daha küçük yaşımda; ummacının; başına siyah bez sarmış, dadımdan gayri kimse olmadığını bilir, ve alı etmez- dim. yedi yaşımda mektebe baş» ladığım zaman, hocama herşey» den evvel: — Cin nedir? Sualini sordum. Verdiği cevap hiç aklımdan çıkmaz. O, gülmüş ve çenemi okşayarak: — Cin sensin! demişti, Ben, o günden sonra, bötün uğursuz sayılan İşleri yapmaya başladım. Ve nihayet günlün birin» de de, bu zit gidişiminde bir çeşit bâtl itikat olduğunu anla» dım. Ve bu tarzda hareket etmek» tende vazgeçtim. Ve kanaat ge- tirdim ki, uğur da, uğursuzluk ta, insanların kendi . kabiliyetlerinde, veya kabiliyetsizliklerindedir! — Sizce, bu bâtıl itikatlar, nereden doğmuştur? — Bâtl itikatler, o Prelojik devirlerden kalma “folk-lor,, lar- dır. İnsanlar dalma, bâdiseler arasında bir münasebet ararlar; bulduklarını sanırlar, ve inanırlar. Vakıa bu araştırma fendede vardır amma; © “Lojik, tir. Meselâ, günlerden bir gün, sofrada yemek yenirken, birisi yere çatahnı düşürmüştür. O sıra- da da, çat kapı, bir misafir gek miştir. Sofradakiler, derhal, bu alelâ- de tessadüf hakkında fetvayı ver- mişlerdir: — Sofrada yemek yenirken çatal düşerse misafir gelir! Bu hüküm, aşızdan ağıza yayılmış, ve yayila yayıla da bir bâtıl itikat halini almıştır. Bütün bâtıl itikatlar da bu suretle meydana çıkmış, bu suret le köklenip dal budak salmıştır. — Bâtıl itikatlera inananlar bakkında ne düşünürsünüz?.. — Hiç... Eğer bunlara ina nanların bilgileri ilk tahsil dere- cesini bile bulmamışsa cehaletle- rine veririm. Fakat eğer bâtıl itikat besleyenler arasında Sose yoloji, Lojik (okumuş, yüksek tahsil görmüş kimseler varsa şaşarım ve bilgilerini iyi hazme demediklerine hükmederim. Bir ao susan muhatabım güle dü, ve cevabını boş bir nükte ile tamamladı; — Bilgilerini hazmedemedik- lerine hükmederim amma, ağzımt açıpta birşey söylemem. Zira onlar, muhakkak bâtıl İntikallerini yine gösterecekler, ve söyliyecek lerimden bir bâtıl itikat çıkara caklardır. &.T.