7 Mayıs 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Mayıs 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BT KARTERŞUR AÇAT YEEEE TTT TETREN TTT T | , L « Deli Aslan:: ge No sıt Seyfi 16 Sofular İçin Ayrı Sofra Yapılmıştı.. (Budin ) —mukabelecisi —Ali | sofra yapılmıştı. Büyük trapeze de Bey hem macarca, hem | bizim kafada olanlar — kaldık. Rlmanca bildiğinden sefire ko- | Dediğim gibi Alman elçisi çok nukçü tayin — olunmuştu; — Ali | kibar, yol bilir bir adamdı; gün- Beyden başka almança bilen dört bey daha beraberdi... Dediğim gibi bu Nemso elçisi çok çalımlı, fnatçı ve kabadayılık kafasında bir melundu. Zaten Almanyanın ed büyük kontlarından olduğun- dan kendi parasından da binlerce Lra bu elçilik şatafatına feda ediyordu. Bilirsiniz ki: elçiye her- gÜn ziyafet ver- mek, maiyetine ve hayvanlarına bakmak için ne Tâziımsa bizde de | vardı. Çadırları- 5 d©ızın — peşinden ııürü sürü koyun- la>, yüzlerce hay- Wan yemi araba- rı geliyordu. Fakat doğru- Bu kâfir elçi de ,kendisine büyük £ “çeki düzen ver- | geişti. Yanında |800 kişiden fazla :bıylırl ve adam- Jorı vardı. Mille- $ l tinin şanıni yük- “Beltmek İçin mas- ga0 ormı kendisi gel e ok Alman- Wino en namlı, r—ı!. beyzadele- iaden 300 kişi- yi yanına almış- &. — Yolculu; f idi. Mevsim ,Jlkbahardı, Macarlar, Almanlar Ve biz Türkler bin atlıya yakın- Gık. Bir kere ovalara düştük mü, Macar beylerile biz türkler at Ooynatmaya başlıyorduk. Nemse HAlman) beyzadeleri ise — bizim Türklerle Macarların at oynat- masına hayran kalıp bakıyorlardı. Hele elçibey daima bir iddia gıkarmak kafasında Idi bir. gün ena dedim ki: — Sizin — (yani Almanların) tifekli piyadeniz ateş saçar de- gerli askerdir, ancak Macar at- Lsına kargılık olamazsınız! , Bu sözlüme iyice kızdı va; — Öyle olsaydı Macar top- raklarınla büyük bir parçası şim- di Alman İmparatorunun elinde bulunmazdı. Cevabını verdi, bunun üzerine ben de; — Macaristanın büyük parçası “Alman Impearatorunun değil, Türk Imparatorluğunundur; eğer Türk- Ter (Mehaç) ovası cenginde Ma- arların belini kırmasaydı Alman- iır Macaristan — ovalarını duşta ile göremezlerdi. Dedim.. Kıpkırmızı olup susa kaldı. Her neise ben asıl hikâ- yeme, yani bizim Deli Aslan işine geleyim; Biz, bu anlattığım bü- ük alayla Edirneye vardık, Elçi eyi büyük bir konağa kondurduk. Bizim Edirnedekl paşalar kendi- Bine ziyafetler verdiler, sonra Elçi Bey de bize büyük - bir ziyafet vwerdi. Ö akşam elçi konağına gittiğimiz xzaman — divanhaneye Frenk düzenvi büyük, uzun, bir sofra kurulmuş olduğunu gördük, Herkesin yeri belil idi, masanın üzerinde Macaristanın en iyi (To- kay) şarapları ve yukarı Alman memleketinin yüz türlü — içkisi vardı, Eizim paşaların, beylerin içindeki kaba sofular için ayrı düzden bizden de sofracılar, aşçı- lar — istemiş, — ziyafet — hazırlığı yapılmıştı. Onun için herkes kendi kafa- sına göre yiyip içiyordu, yavaş yavaş kafalar kızışmağa başladı. Elçi ile yanındaki Alman ve Ma- car Beyzadeleri şarabın ateşile coşmuşlardı. Hattâ — Almanca, İkinct Viyana muhasaranada sekerlerimizle uzun boylu mücadele odon Leh kıralı Jan Subyeski Macarca cenk türküleri söylüyor- lardı. Baş mihmandar Bodin, mukabelecisi Ali Bey elçinin kurşısında oturuyordu. Ben biraz ötede, iki Alman Beyzadesinin yanında idim. Elçi gitgide büs- bütün neşelendi. İçtikçe Alman ve Macar — milletlerinin kahramanlı- ğından söyleyordu. Sonunda ya- nında silâhtarı ve şaraptarı gibi hizmet eden genç Alman Beyra- delerinden birine döndü: — Haydi, benim büylk kade- himi getir! Emrini verdi. Hemen büyük, gümüşten, iki kulplu ve at biçl- minde yapılmış bir kadeh koy- dular, Sonra elçinin bu kadehini ve masanın etrafında — oturan misafirlerin önündeki kırk elli kadehi şarapla doldurdular. Elçi birdenbire ayağa kalktı, onun yanmda oturan yirmi otuz Alman ve Macar beyzadeleri de hemen ayaklandılar. Biz Türkler yerimiz- den kıpırdamadık. “Acaba ne olacak ? ,, Diyorduk. Alman elçi eline kadehini aldı ve başmih- mandar Ali Beye şu sözleri söy- ledi : — Ali Bey; padişahlarımızın ve biribirimizin şerefine birçok ka- dehler içtik, ben şimdi bir kahra- manın, bir cengâverin şerefine de içiyorum ki: Bu kahramanın eşi ne sizin hünkârınızın, ne de Almanya Çasarının ( imparatoru- nun) cenkçileri arasında yoktur!., Şerefine içtiğim kahraman hangi harp meydanına girdiyse galip çıkmışlır; kangi savaşta kılıç çektiyse onun kılıcının Üstüne kılıç yükselmemiştir. Bu kahra- man Öyle uzaklarda, doğuda veya batıda değildir. Onu sizin Türk- ler pekâlâ tanır. Onun ismini sorarsanız (Nadaj di Fransız Av- ram ) dır| (Arkası var) .— İĞizlenebilecek SON POSTA Hal Var Mı Ki! — Ay sen misin kardeşim?. Ayol nerelere kayboldun böyle ! Ben de: “Bir yere gizlendi nma, nereye 7?.,, diye düşünüyordum ?.. 3500PostaMemu- runun Aylıkları Yükseltilecek Yeni Bir Lâyiha Hazırlanıyor Ankar, 6 (Hususi) — Posta Tek graf idaresi, yeni bir teşkilât ka- nunu lâyıhası hazırlıyor. Lâyıhada bilhassa gu moktalar — düşünül- mektedir. 1 — Sayısı 3500 den Ffazla olan posta, telgraf memurlarının maaşlarını birer ikişer derece yük- seltmek suretile memurların terfii. 2 — Posta telgrafta, en son maaş haddi, yüksek tahsil görmüş olanlar için bile, - o da 2-3 tane olmak üzere - 70 liradır. Yenl ka- nun, kıiymetli unsürir toplamak için memur maaşlarını 80, 90, 100 liraya kadar yükseltmektedir. Böy- lelikle meslek içinde yüksek tahsil görmüş olanların sayısı çoğaltıla- caktır. Buglin posta telgraf kad- rosunda yüksek tahsilli memur sayısı 45 dir. Yeni teşkilât kanunu posta, telgrafın İnkişaf ve ihtiyaçlarını tatmin edecek surette bir hazırlığa veslle olacaktır. Avusturyada Hitlercilik Loca Teşkilâtile Yeniden Harekete Geçilmiş Viyana, 6 (A. A.) — Kral taraftarı partinin merkezinde, polis tarafından — yapılan araştırmalar neticesinde bazı nasyonal sosya- list böcereleri teşkil edilmiş ol- duğu meydana çıkmıştır. Zabıt, birtakım vesikalar ele geçirmiştir. Kâtiplerden biri 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Recep Zühtü Soya Hak- kında Meni Muhakeme Kararı Ankara, 6 (A.A.) — Bugün Nuri Conekerin başkanlığında ya- pılan toplantıda Zonguldak say- lavı Recep Zühtü Soya hakkında meni muhakeme kararı verildk ğgine dair Başbakanlık, Tüze ba- kanlığı, İstanbul müddeiumumiliği ile Üsküdar sormanı tarafından gönderilmiş olan tezkereler okun: muştur. Kamutay Myısın On Sekizinde Ankara, 7 — Kamutay dünkü toplantıdan sonra tatil edilmiştir. Gelecek toplantısını Mayısın on sekizinde yapacaktır. Kayıpı — Denizyoll. işletmesi idaresinden almakta olduğum tekaült maaş cüzdanımı kaybettim. Yenisini alacağımdan hükmü yoktur. Merhum Kasım zeveesi Azlımı Mayıs 7 HİKÂYE Bu Sütunda Horgün # - Dostum Jozefin Vasiyetnamesi Ince ve zayıf bir beden Üze- rinde kocaman bir kafa taşıyan bir İnsan tasavvur ediniz. İşte bizim otuz defa milyoner olan dostumuz - Josaph Amberticue'yı gözünüzlün önüne getirirsiniz. O, çocukluğunda bile buruşuk yüzlü ve çökük omuzlu idi. Deli- kanlılık onda hiçbir şey değiştir- medi. Orta yaşına geldiği zaman hep aynı İnsandı, İhtiyarlık ta ona tesir yapamadı. O, oldukça uzun süren bütün bayatında bir fikirle — meşgul olmuştu. Heypimizin yirmi beş yaşlarında olduğumuz o mes'ut gençlik se- nelerinin birinde Idi arkadaşımız beni ve benim gibi onun en sa- mimi arkadaşlarından olan Üüç kişiyi yanına çağırdı ve bize: — Ben bir bahar daha görmi- yeceğim, dedi, Otuz milyonum var. Ölmeden evvel bir vasi- yetaname yapıp bunu size bırakı- yorum. Hopinize, bana karşı gös- terdiğiniz bağlılık ve ahlâkınızdakl fazilet ve kusurlara göre bir pay ayırdım, Geçiniz karşıma da size vasiyetnayl okuyayım. Kendini ölmüş bir insan farz- eden ve bunun için dirilerin ku- surunu Öbür dünyadan muhakeme eden dostumuz. Bizim kusurlar mızı merhametsizce tenkit ediyor ve faziletlerimizi de mükâfatlan- dırıyordu. Ufak bir kusur bize bir, iki yüzbin franğa mal olu- yordu, Fakat yine aynı ehemmi- yet te bir fazilet de birkaç milyon frank kazandırıyordu. Arkadaşlarımın içinde en bah- tiyarı bendim. Çünkü ben Joseph- in gözünde idim. Vasiyetnamede en iyi pay bana ayrılıyordu. Bu sahne bittikten sonra biz, arkadaşımıza: — Budala! Sen hepimizi gö- meceksin. Diye takılırken, onun büyük annesi baş parmaklarını biribirinin etrafında döndürerek bize aksi aksi bakıyordu. * Vasyetnamenin ikincisi bundan birkaç sene sonra tanzim edilmişti. Yine mirasçılar bizlerdik. Fakat taksim şekli değişmişti. Bu defa ben gözden düşmüştüm, dördü- müzden Gerard gözde idi. En büyük pay ona ayrılmıştı. Dostumuz bize vasiyetnames'ni okurken bu defa başparmaklarını biribirinin etrafında İnanılmaz bir maharetle döndüren büyük anne yoktu. Onu birkaç ay evvel göm- müşlerdi, Ve bu ölüm dostumuz Jesephin milyonuna on milyoncuk daha ilâve etmişti. Bu vasiyetname sefası iki üç sene ara İle devam edip durdu. Kocaman başlı ve küçücük göv- deli arkadaşımızın maşallah ömrü pek uzundu. Ne bir hastalık, nede bir kaza onun pek yakın zannet- tiği ölümü ona yaklaştırmıyordu. Seneler geçiyordu artık vasl- yetname hakkında bir şey duy- muyorduk. Fakat Joseph'in akra- balarından öğrendik ki bu vasiyet- name oyunu devam ediyormuş... Dostum Joseph İnsanların Üstünde bir hâkim — vaziyeti takınmasıni pek - seviyordu. — Ve şimdi - ser- vetini aralarında taksim ettiği ekrabalarını: —"Sen de şu kusur var sen de bu kusur var ,, diye tenkit eder- ken kendisini pek büyük ve fev« kalbeşer bir mahlük zannediyordu galibal.. Bizim arkadaşlar, birer birer ölüyorlardı. Sıra ile Moris, Jerar ve Antuvan bu dünyaya veda etmişlerdi. Ve kocaman başlı zayıf göv- deli dostumuz — Jojef, her sene ölümü bekleyen Joseph evlenmişti. nı gâh bir şeyine kıza- etnamesinden çıkarıyor, gâh bir hali hoşuna giderek kendine bir.cik vâris yapıyordu. Fakat nihayet karısı da bu vasiyetnameden İstifade edeme- miş ve ölüp gitmişti. Şimdi miraaçıları metresl İle metresinin iki kız kardeşi ve bu metres kardeşlerinin üç çocuğu (di. Dostum onlara: “işte şunu ya- pıyorsunuz, sizi mirasımdan mah- rum ediyorum; şunu yapıyorsunuz, Bize mirasımın şu kadar kısmını ayırıyorüm. ,, Diye durmadan değişen va- siyetnamelerini okuyor ve müte- madiyen onların ahlâkını kont- rol ediyordu. Onunla çok eğlenilebilirdi. Fa- kat bütün bu şeyleri söylüyorken sesi okadar samim! bir korku ile titriyordu klk bu, kalblerde bir merhamet hlasi uyandırıyordu. * Josephin hikâyesinin en mü- him noktası şudur. Artık o da hepimiz gibi yaşlanmıştı. Ve fazla olarak da ağır bir haste- hğa uğramıştu Yatağından kal- kamıyordu. Karısı ona mirasının hatırı için büyük bir ihtimamla bakı- yordu. Bu elddt ve tehlikeli bastalık geldiğindenberi o ölüm- den hakikaten korkmaya başlar mıştı. Geceleri büyük bir saburla ona bakan karısının ellerini tu- tuyor ve sabaha kadar İnliyordu. Bir gün karısı ona kendi men- fatından bahsedebilmek için kız kardeşlerini ve yeğenlerini ileri sürerek: — Onları temin etmek için ne zaman vasiyetnameni okuyacaksın? Dediği zaman bütün hayatınca ölümden ve vasiyetnameden bah- seden Joseph korku İle: — Sus.. Sus.. Diye bağırmıştı. Bana yasiyetnameden ve ölümden bahsetme.. Korkuyorum ölmek istemiyorum. * Nitekim dostum Joseph'in öldü- ğü zaman vasiyetnamesi çıkma- mıştır. Geecesenn ranase nn venmecaram a dAde e saana, Sovyet San'atkârlarının Konserl — Bir müddettenberi Ankarada bulu« nan Sovyet devlet tiyatrosu — musi sanatkârları taralından — önümüzdekl Cuma günü akşamı ssat 20,30 da Beyoğlunda eski Fransız tiyatrosunda Kızılay Kurumu menfaatına bir müst” mere - verilecektir. Yeni Heşriyatı — — Afyon — Türkiyede ve dünyadk afyon vaziyeti hakkında İktısat Veklr Teti uyuşturucu maddeler inhisarı tarâ” fından çok faydalı bir kitap - çıki mıştır. Bu kitapta memleketin mut)” yen yerlerinde ve Çin, İran, Hinditr tanda çıkarılan afyon mabsulü tetkik edilmektedir. Çocuk Haftası — £3 nisan çor cuk bayramı münasebetile — çoc! koruma kurumu tarafından çıl tır. İçinde birçok tanınmış yazıları — vardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: