ahin ki A. A ey. Ye GA 0 | ime buçuk harp senesini, akıl- lümeni stksvb UM k 5 Mayıs - — SON POSTA OSMANLI SALTANATI GÜÇERKEN ( Mütareke devrinin tarihi) Nefes Alabilme Her hakkı mahfuzdur. Mütareke Ile Geniş Yaran: Ziye Şakir e 14 İşlerin Yola Gireceğini Zannediyordu. , Padişah, meşrutiyete İlk dar- Sy Ona taraftarlık de, bu tarihi faciada Pr arzusuna hizmet eylemek tie kanunuesasiyi filen hir n İskat eylemişlerdi. Fakat paşa da bu meselede akıl | bir hareket göstermiş, istizah bhakkma malik ol- yan meclise, hesap vermiye mn Eğer İzzet paşa, bu da- İİ reddetmiş ve padişahın bu esini dinlememiş olsaydı, hiç Phsiz ki, kamunuesasiyi çiğne- e istiyenlere, çok büyük bir vermiş olacaktı. * İzzet Paşa kabinesinin teşek- esasında büyük bir hata N va gelmiş, kabine, sadece Hirklerden teşkil edilmişti. Hak ti; Iihat ve Terakki siyase- en sakim taraflarından biri ( Anasırı Osmaniye) yi gü nesi İdi, Ve nitekim, Ittk ©» Terakki slyaseti iflâs eder | ez; bu anasırın kalplerinde n gizli kinler, ortaya dö ermişti, Müştekilerin üçte |"i ve hattâ, iki buçuğu, bu ir olan unsulardan möürek- Bt. Şimdi, mütarekenin akdi, N ki Obunların Oo hissi- bir kat daha alevlendire- <İ. Bu alevi bastırmak, mem- muhtaç olduğu süküna olabilmek için bu gücen- * unsurları okşamak. Bu su | “8 de bunların faydalarını bek- İk en ziyade vermeleri muhte- İç olan zararların önün5 almak ederdi. Her nedense, ka- be teşkiline memur olan İzzet * bu müklm noktaya ehen- vermemişti. Halbuki, memlekette sükünu a etmek için okabinesine ia tçılara Omafiz birkaç âza kiyasetini gösteren İzzet M: eğer Rumlardan, Ermeni- Musev.lerden de birer aza olsaydı, biç şüphesiz ki “#inlevvelin 5 nef salı günü) Vusan Meclisinde kopan büyük. lenin önüne geçecekti, İ Teşrinievvel, salı... Bugün, anlı Meb'usan OMeclisinde “İşm bir celse aktedilmişti. Bu nl meş'um mütareke senele- ( galip itilâf devletleri ) ile faa, istinat ederek şımaran Kn, Türk Ounsuruna karşı rr haksız cereyanların ik ğim teşkil etmişti. İşte o itibarendirki, © yalnız Matçılar ) değil, binlerce ve h res masum Türk evlâdı, 1 azap ve İşkenceler altımda ij ©im ezilmiş, inim inim inle- “İL O gün senelerdenberi sinsi ç de biriken gayiz ve ihtiras» k Binlembize deşilivermiz, Or i,* Meb'usan Meclisinin içtima nda zehir ve ufunet N korkunç bir hava husule 9 uk verecek felâket ve geçiren Türkler, dört Sel imza edilen mütareke Bay Hüseyin Cahit (e xamen çekil- miş bir resmij günü, Osmanlı Meclisi Meb'usas muda kopan fırtınayı görür gör- mez, ne kadar aldandıklarını acı acı anlamışlardır. Baştanbaşa bir fecaat silsilesi teşkil eden mütareke devrinin ilk felâket başlangıcını göstren bu tarihi gün şöyle geçmişti: Ozün muhalif meb'uslardan birçokları erkenden meclise gel- mişler; encümen odalarında ve teneffüs salonlarında büyüklü kü- çüklü gruplar teşkil (etmişler; ağız ağıza overmişlerdi / içtima zamanı (yaklaştıkça (kulaktan kulağa: — Bugün, birçok takrirler verilecek! — Beş senelik sükütün acısı, bugün çıkacak. Fısıltıları işitilmişti, Nihayet; Hüseyin Cahit Bey riyaset maka mına geçmiş, celseyi köşat etmişti, Ogün mütareke (o şartnamesi hakkında müzakerede bulunul- mak için ogizlibir o celse akt- edilecekti. Bu gizli celsenin &a- bıtnamesi okunacağı zaman s&- londa bir ses yükseldi: — ei e ka 20 man, İnsanın tüylerini ürpertecek maddelerle dolu takrirlerimiz var. Teesahf olunur ki bunlardan en ziyade alâkadar olanlar arasında, bu meclisin reisi olan Halil Be- yefendi de vardır. Bu ağır itham karşısında, salon birdenbire derin bir sükün kes- betmişti. Hatip, husule getirdiği bu tesirden büyük bir sevinç hissetmiş, şimdi de gözlerini » riyaset makamında bulunan- Hüseyin Cahit Beye çevirmiş, sözlerine devam eylemişti: — Bu gibi mesalide ve bu gibi şerait ve ahval içinde, zatı- âlinizin de riyaset arzusunda bu- lumup bulunmadığınız bilemem.. Bendenizin (o arzetmek istediğim şudur. Bu meclis, milletimizin huzurunda, bu divanıriyasetle arzıvücut edemez. Bir ande meclis salonunda boğucu bir haya esmişti. Bu söz- ler, riyaset divanına karşı çok açık, çek sarih ve bilhassa çok acıklı bir hakareti, (Arkası var) İstanbul asliye birinci hukuk mehkemesindon; Anadolu kontu- varı limitet şirketi vekili Mercan ile Yani İzidoridis Tanaşipos ve İstanbul tütün gümrüğü 17 numarada (OYani Boyacız arasında açılan 26$ lira 54 ku- raşun tahsili talebine mütedair bulu- nan davanın cari muhakemesinde müd- deinleyhlerden Yani Boyacıza tebliği muktazi dava aranhali metninin mu- maileyhin ikametgâhıma meçbuliyeti hasebile H. U. M. K, 141 nci madde- sins bevfikan Zigün içinde cevap vermek üzere ilânen tebliğine ve mu- hakemenin de (296-935 Cumartesi günü saat 146 talikine karar verilmiş olduğundan mumsileyh Yani Boyaciz yevm ve vakii mezkörde mahkemeye biszat gelmediği veya bir vekil gön- dermediği takdirde hakinda muhake- menin gıyaben cereyan edeceği mah- kema divanbanesine talik edilen arzu- hal ve davetiyenin tebliği makamına kaim olmak Üzere ilân olunur. mrk gikezmfar. RADYOLiN En büyük sergilerde 18 a 48 madalya kazanmıştır. Böyle güzel dişler yalnız RADYOLIN “Diş tabipleri diyor ki: “Dişlerin ve ağzın whhati sabah ve akşam günde 2 defa dişleri temizlemekle kabildir. ,, Radyolin, bilkimya sat kalaylı tüblerdedir. TAYYARE PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. Yeni Tertip plânını görünüz. 1. ci keşidesi 11 Mayıs 1935 dedir. Büylk ikramiyesi: 29 OOO iri. Sayfa 9 Hayret Verici Bir Dilenci “Çuval Mehmet, in Tuhaf Bir Tâbiri Var.. Dilenmiye, O, O, Çarşıya P Pazara Çık- mak Adını Takmıştır Baştarafı 1 inci yüzde ) yok, ayak yok. Eğer kabrımi çekecek böyle bir kadıncağızım da olmasa, apartımana değil ya, kâinata sahip olsam bir para etmez, Yemeğimi o yediriyor, sayümu o içiriyor, üstümü başımı o giy- diriyor, yüzümü gözümü o yıkıyor. Bazan sokağa çıkıpta beni evde akşama kadar yalnız bırakması Mizım geliyor. O zaman ekmekleri ufalıyor. OBir tabağın içine de katikları hazırlıyor. Bir sandalye- nin üstüne bırakıyor. Ben de karnım acıktıkça sandalyenin dibire soku- lup yiyebiliyorum. Fakat tabil zey- tin, peynir, helva gibi kuru şeyler.. Zira sulu yemek olunca, yüzüme gözüme bulaştırıyorum. Ihtiyar, kısa bir duraktan son- ra ilâve etti; — Hayatımda en korktuğum şey de acıkmak, ve susamak! Merakla sordum: — Neden? — Acıkıp susayınca yemek içmek lâzımda ondan! Bu cevap merakımı doyurama- — Yemek içmek fena şey mi? Dedim. Ibtiyar, bu sebebi sezemeyişi- me şaşar gibi cevap verdi: — Yemek içmek iylşey. Fa kat yenilenler, İçienler İnsanın içinde kalsa! Ihtiyar dilenci, kucağına soku- lan iri, besli kedilere bakarak söze devam etti: — En çok sevdiğim şeyler de bu hayvanlar... Bu hayvanların her biri, hergün on beşer kuruş- luk işkembe yerler, ciğer vermi- yorum. Çünkü dokunurmuş kedi- lere diye duydum! Sonra içini çekti: — Kollarımın yokluğunu bli- hassa bu hayvancıkları gördüğüm zaman duyuyorum. Çünkü bunların uzun, parlak tüylerini okşamak için içim gidiyor. Fakat ne ya- payım ki bu zevkten de mahru- mum | Yanm asırdan fazla zaman bile, ihtiyarı el ayak mahrumiye- tinin acısına alıştıramamıştı. İşık- ları tükenmiş gözleri yaşla örtük dü, ve: — Şöyle, dedi, bir tek gün - olsun, kollarıma, ayaklarıma ka- vuşabileceğimi.. Bir tek gün olsun kimseye mubtaç olmadan yaşı yabileceği mi... Ense mi kaşıya bileceği mi, o kedileri okşaya bilecek mi... Ne bileyim ben, battâ kendi elimle bir bardak su içebileceğimi bilseydim, son meteliğine kadar bütün servetimi verirdim! Ibtiyardan hacılığı ne zaman aldığını öğrenmek istedim: — Ben, dedi, tam altı defa Hacca gittim, geldim! — Bir sefer kaça mal oldu sana? — Benim seferler bana değil, bana acıyanlara mal oldu... Ben Hacca para sarletmeğe değil, para kazanmağa gittim. Oradaki- lerden gördüğüm yardımı, iyiliği evlâdimdan bile görmemişimdir! Dini imanı bütün adamlar, cömert, merhametli oluyorlar vesselâm! yine gitmek istiyorum mma, pasaport vermiyorlar. — Neden? — Dışarıya paramız gitmesin diye galiba. Halbuki ben dışarıya meteliksiz gidiyorum, paralı geli- yorum. Onun için bana pssapor- tun şeddelisini vermeleri lâzım! Yerinden doğrulan Zehra, kocasını bilmem kaçıncı (defa söküta çağırdıktan sonra, kulağına eğildi. Karısının £ fısldadıkların dikkatle dinleyen zengin dilenci: — Haydi canım sen de! dedi, seninkisi boşuna (o kuruntu.. Ne yazabilir ki benim için? Hem ve yazsalar viz gelir.. Hükümet be- nİm çarşıya pazara çıkmama ne karışır?. Kim ne karışır benim çarşıma pazarıma?. Sonra, dibinde oturduğu is kemlenin kenarile sakalını kaşıya- rak ilâve etti: — Beni çarşıya pazara çık- maktan menetmiye &kalkışırlarsa kapıma ötemi berimi satın ala cak bir uşak (vermeleri lâzım! Onu du yapamıyacakları için, bi? şeycik demeye hakları yok banal Ve az evvel söylediği sözü tekrarladı: — Ben avuç açıp dilenmiyo- rum çarşıda...Herkesin gönlünden kopan şeyi geri çevirip te günm- ha girecek değilim ya? Dinlediklerimi kâfi sayarak ayrılırken düşünüyorum: ihtiyarın çok kızılabilecek hak leri de, sözleri de... Çok acınacak halleri ve sözleri de var. Onu, kolsuz bacaksız ve biçare bir ihtiyar olarak alınca: Acıyo- rum, Ve ons verilen sadakalar: çok göremiyorum. SON Bir Şakinin Vücudu Kaldırıldı ( Baş tarafı 1 inci yüzde ) girmiş, genç bir kızı dağa kak dırmıştı. Ayrıca yine Düzcede Sırn isminde bir kahveciyi vur- muş, birçok köyleri basarak soy- gunculuk yapmıştır. Asker kaça- ğı olarak ta takip edilmekte olan haydut, jandarmanın bütün kapanlarından kurtulmuş, birtürlü tutulamamıştı. Nihayet birkaç gün evvel şakinin Kuşaçması köyünde ok duğunu baber alan jandarmamız derhal köye koşmuş ve köy kıy sında pusu kurmuştur. oVâhit, pusuya düşünce teslim olmak istememiş, tabancasını çekerek hücuma, tecavüze geçmiş, fakat sıkı bir oyaylımateş karşısında göğüsünden, karnından ve bacak» larından delik deşik edilerek öldürülmüştür. Hâdise köylüyü sevindirmiştir. Iki Katil De Nihayet Ya- kayı Ele Verdi ( Buştarafı 1 inci yüzde ) lar Diyarıbekire bağli Tepe na hiyesinin Dahlek İzoli köyünden Mustafa oğlu Mehmet Gevi ile yeğeni Emin oğlu Emindir. Bunlar kaçakçılık yaparlarken hudutta muhafaza memurlarından Hasan Fehmiyi öldürmüşlerdi. Şimdi ce Adliyede sorgu altında bulu muyorlar.