$ Mayıs Sulh Namına Harp Hazırlıkları * Muhtelif —Avrapa — merkerzlerinin İngiliz Namırları tarafından ziyareti ve İngiltere, Fransa, İtalya murahhasla- rının — Streza'da — toplanmalarından soara sulh lehinde birçok şeyler bek- lenirken çıkan netice şu oldur Almanya, kara silâhlarından sonra deniz #i'âhlarım artırmıya karar verii ve bilhassa hemen on iki denizaltı gemisinin inşasına başladı. Bu suret'e İngilterenin hoş görmediği politikasına karşı mukabelede bulundu. Fransa, budut'arında tertibat aldı. Meyvcut tekerleri fazlalaştırdı. Ayrıca, Alman hııduddu civarındaki hava kuvvetlerini artırdı. İngiltere, Almanyanın yenmi deniz siyasısı karşısında donanmasını kuv- yetlendirmek İüzumunu duymuştur. Fakat Vaşington muahedesile birtakım 'kayıtlarla — bağlı — olduğu —h bu kayıtlara uyarak alâkadar devletleri yeni tasavvurlarından haberdar et- mekte ve artırmakta olduğu donan- ması İçla bir nevi mazeret ve esbabı- mucibe beyan etmektadir. İttalya ise diğer devletlerin yürü- düğü —yol Üzerinde yürümektedir. Hatta bu husustaki messlisini teksif ederek orada sadece tayyare yapıl- mak vü tayyarecilerle meskün olmak Üzere düşüp ölmüş bir. tayyarecinin ismine izafetön Gidonya adlı koca bir şehir kuruluyor. Şu hale göre gerek İagiliz nazır- larının sulh namına Avrupa merker- lerini ziyeretleri ve gerek yine sulh namına Siraza'da yapılan — toplantı beklendiğinden tamamen aksi bir metice vermiştir. Demek oluyor ki devletler sulh dedikçe harp hazırlık- lanı moydana çıkıyor. Biraz da harp- ten konuşsalar da belki sulha hizmet #derler; diye düşünüyorum, bilmem haksız miyim? — Süreyya Almanga Ve Harp | Kelloga Göre Böyle Bir b Şey Yoktur ' Vaşington, 4 ( A.A.) — Ezki Hariciye Bakamı Bay bu- günkü hariciye bakanı Bay Hul İle görüştükten sonra demiştir ki: “ — Almanya ile herhangi bir devlet arasında harp tehlikesi olduğuna İnanmıyorum. Almanya, kiç kimse kendisile harp etmek dileğinde olmadığını biliyor ve herkes to — biliyor ki — Almanya kimseye taarruz etmek İstemez.,, Hacerin ne kulakları, ne de tinirleri, baskınlara, silâh seslerine yabancı değildi; o da, nicelerine, başka şekillerde, şahit olmuş, İyi alışmış sayılırdı. — Fakat çimdi, Yapyalnızdı; etrafında, kimsecikler Yoktu ve bu yalnızlık, onu, ço- tuklaştırıyordu. — Yoksa, — oda, Ömer Ağa kadar, kayıtsız dura- bilirdi. Hacer: — ellerile dizlerine tutunarak kalkı; jandarma onba- Hisini görecekti. Onbaşı — otele girmiş anlatıyordu. — Fakat dar taşlıkta duvarlara çarpan karışık Seslerden Hacer, birşey anlıya- Miyordu. Yorgun adımlarla sofaya çıktı. Öbür odaların kapıları yarı aralık, fakat kimse, — dişarı çıkmıya Cesaret — edemiyordu. — Hacer, frabzana tutunup — durdu. Ka- Tanlık — merdivenden inmeği pek Röze alamıyordu. Jandarma onbaşısı nefes nefeso *!lhyordu: — Talanyerinde karanlık bas- m ş olsaydı, domuzu, iki bir Yok, enseliyecektik... Bütün yolları karış karış biliyor... Azılı domur SON POSTA HARİCİ TELGRAFLAR Binlerce Asker Daha Afrika Çöllerine Hareket Etti İIçlerinde 250 De Zabit Var! Napoli, 4 ( A. A. ) — Kont Biyakamau vapuru, dün Giyavana neferle Afrikaya hareket etmiştir. Giden arasında karabinyerler, 800 ihtisas amelesi taşımakta olan Çelyo vapuru, Mesina lima-« nından şarkl Afrikaya hareket etmiştir. Avusturya Ve Ma- car Hariciye Bakanları Şu Dakikada Venedik Şehrinde Bulunuyorlar Viyana, 4(A.A.) — Avusturya ve Macar Hariciye Bakanlari aynı trenle Venediğe hareket ettiler. ( Son Posta: Şu halde İtalya, Avusturya ve Macaristan arasında yapılması beklenen Venedik kon- feransı dün toplantısına başlamış demektir. ) Vonedikte Neleor Konuşulacak? Prag, 4 (A. A.) — Diplomatik mehafilde haber ılııdı£ıı göre, Avrupa cenubuşarkisindeki silâh- f memleketlerin askeri | Sovyot Rusya - Çekoslovakya anlaş- B vaziyı tetkik imkânı Vene- dikte konuşulacaktır. Bu meseleyi tetkik için husus! bir konferans hüııcıhu. Söy- lendiğine göre plânı, lııçı_h itilâfın tazyikl ile bu meselenin Tuna konferansında görüşülmesine engel olan Fransa tertip etmiştir. Amerika, Kanadaya Taarruz Niyetinde Değildir Vaşington, 4 (ALA.) — Cüm- hur reisi Razvelt, demiştir. kt «— Birleşik hükümetler, Kana- daya karşı taarruz yahut müda- faa için kat'iyen #silâhlanımya- caklardir.» Yzana: Mahmut Yosari S17 zun kızıl kısırağı da, zorlu hayvan ha... Kanatlanmış gibi uçuyor... Ardından yetişebilirsen yetiş... Be- reket Cevat Beyin al Ceylânına... O olmasaydı, izini bulamıyacık- mamı müzakerelerine başlıyı Fransada Seçim Mücadelesi Kadınlar Şiddetli Propa- gandaya Giriştiler Paris, 4 (A. A.) — Belediye seçimlerinin yarım birinci kısmı yapılacaktır. 38,014 — nahiyede 450,000 — üyelik — için 1,500,000 seçici seçime İşlirak etmiş'ir. Bu seçim her altı senede bir yapılmaktadır. Belediye konseyi /Sovyetlerle |Çekler De Arnlaşıyor Prag, 4 (A. A.) — Hhariciye Bakanı B. Benes, Fransı - Sov- yet andlaşmasına benziyen Sov- yet - Çekoslovak karşılıklı yar- dim andlaşmasının metnial tetkik etmek için, Rus maslahatgüzarı B. Aleksandresky'yi kabul etmiş- tir. Görüşmeye dip.omasi yolu ile devam edilecektir. Fransa - Sovyet Misa- kında Neler Var ? Paris, 4 (A. A.) — Fransa - Sovyet karşılıklı yardım dlyş- masının birinci maddesne göre, Fransa ile Sovyet'er birliği, her- hangi bir Avrupai devlet tarafın- dan tehdide maruz kaldıkları tak- | dirde, Cenevre — andlaşmasının onuncu maddesi hükümlerine uy- | gan olarak, gereken - tedbirleri almak hususunda, derhal biribir- lerile istişare edeceklerdir. Ikinci maddeye göre, bu iki devletten biri, bizzat sebebiyet vermeksizin — taarruza — uğradığı takdirde, gene Cenevre andlaşma- gının yedinci maddesinin üçüncü fıkrasına tevfikan, öteki devlet, derhal yardıma gelecektir. çüncü madde, Cenevre and- laşmasının 16 ıncı maddesi muci- bince, aynl yardımın yapılacağını ifade etmektedir. lerini ıeçıiEîeı-i için bu seçimin büyük siyasal bir öneml vardır. Sekiz bakan ve birçok saylav- lar, adaylıklarını -namzetliklerini- koymuşlardır. Bu seçim en önemli vasıflarını, adayların çokluğu ve kadınlar propagandasının — şiddeti — teşkil etmektedir. Yekdiğerlle çarpışan başlıca 3 parti grupu vardır: Sosyalist komünist ortak yöneyi (cephesi.) 2 — Mutedillerle radikallerden mürekkep hükümet partileri. Sal partilerle mukarenet Öyeleri ayni zamanda âyan Üye- | aelyhtarı liklerle ulusal yöney. Velense olmazsa, yorgan olu- versin... Fena — kırağı düşüyor... Ben, jandarma Nuriyl karakola koşturdum amma, dönmesi uzun sürer... Sen, dediğim gibi, dört adam bul... Haydi, çabuk! Hasan efendi de feneri yaksın, düşsün önlerine... Doğru Çardaklıbent'e.. Ben, şimdi hükümet — konağına gidiyorum. İşim çok... Jandarma, —ne kadar — sert, acele söylüyorsa; — otelci Ömer dık... Azılı domuz, kasabanın |Ağa, gevşek, ağır cevap veriyordu: içinden, kısrağını sürüp ğeçip gidecekti... Hacer, nefesi darlaşmış gibi elini göğsüne götürmüştü; jandar- ma mülâzimi, orada İmiş! Peki acaba şimdi nerede? Hacer, trabzandan sarkarak dinliyordu. Jandarma — onbaşısı, — birden bağırmıştı: —- 3ııın Ağa, bel Nerede bu Hasan efendi... Hâlâ m hazır ol- madı? Başka adamın da yok mu? Ömer Ağa, tutuk tutuk söyle- niyordu: — Benim kadar, sen de bilir- sin, be, çavuş! Başka kimse yok. Hamit onbaşı dinlemiyordu: — Otelde, eli ayağı tutar, adam yok mu? Uyuyorlarsa bile, kaldır döşeklerinden! Araba ha- zırlatması, uzun şimdi... Sen, iki Üç velense çıkar... — Çavuş be.. — Müşterileri, döşeklerinden nasıl kaldırırım? Hacer, jandarma onbaşısının sözlerinden mana çıkarmak isti- yor, fakat hiçbir. şey anlamıyor, gözlerini kırpıştırıyordu. Jandarma onbaşısı fena kız- mıştı; sesi, bavada — bir şamar gibi çatladı: — Beni kızdırma, Ömer Ağa Geçirecek vaktim yok... Otelden bulamazsan, kapı kapı dolaş, konudan komşudan bul... Sana, mülâzım, yaralandı! dedim. Hâlâ mı anlamıyorsun? Bekir Efe de yaralı... Bir jandarma! galiba son nefesini verdi veriyor.. yaralılar, ağır mı, hafif mı bilmiyorum! ge- €e ayazında yaralı yatır bırakılır mı? çok konuştuk.. Ben gidiyo- rum, eğer dediğim gibi yapmıya- cak olursan, ben sana yarın bu- nun hbesabini sorarım| Taşlıkta bir mahmuz şıkırdadı, sokakta, at eşindi — kımıldandı, sonra nal sesleri, sokağı doldurdu... Ve birden hızlandı, uzaklaştı, derin- leşti, söndü, s'lindi... Hacer, aşağı taşlıkta, bir uğultu — halinde — konuşulduğunu duyuyordu, fakat bunlardan biri kulağına — girmiyordu. — Sarktığı trabzandan doğruldu. Büyüyen — gözlere, karanlığa bakıyordu. Jandarma — onbaşısı, neler söy emişti ? — Sana, mülâzim, yaralandı! dedim. Hâlâ mı anlamıyorsun?.. Bekir Efe de yaralı... Bir jandar- ma, galiba son nefesini verdi, veriyor... Yaralılar, ağır mı, bafif mi bilmiyorum! Gece ayazında, yaralı, yatır, bırakılır mı? Taşliktaki uğultu, merdivene doğru geliyordu. Hacer, uykusun- da yörüyormuş gibi, ağır ağır odasına — girdi, kapıyı kapayıp kapamadığınin farkında bile de- gildi. Yatağin kenarına çöktü: — Fena kırağı düşüyor... Azılı domuzun — kizil kısrağı da zorlu hayyan ha... Kanatlanmış gibi uçuyor... Bereket Cevat beyin al ceylânına! Hacer, merdivenden — sofaya çıkan ayak seslerini, sofada kapı vurulmalarını, biddetli — hiddetli söylenmeleri, — bağırmaları, — bir müddet duydu. | Gönül İşleri | alacağı Sayv'a 5 —. Tanımadan Evlenmek Doğru Mudur? "Yeni evliyim. Buralarda her genç kızı yalnız — uzaktan görür. Onu yakından — görebilen — yalmz o gencin akrabası olan kadınlardır. Ben de bu şekilde evlendim. Evlendikten sonra — karımın birçok sevimsiz halleri olduğunu öğrendim. —Bunları slaha çalıştım, İukat muvaffak — olamadım. Hele şimdi anne oldu. Artık bütün bütün kafa tutuyor. Ne yapayım? Biga 1 F. İnsan —bütün mukadderatını bağlayacağı —hayat — arkadaşını iyice tanımadan seçerse netice fena olabilir. Bu eski ananeyl artık bırakmak lâzımdır. Meşru ve masum tanışmalar ve tanışma şekilleri vardır. ki, bu tanışma- nın husule getirdiği muarefe kâ- fidir. Memleketin mühim kısmı bu zarureti kabul etmiştir. Alle- ler evlâtlarım artık körükörüne evlendirmekten çeklamelidirler. Bununla beraber, şunu da kaydedeyim ki evlendikten sonra kadının bazı huylarını — islaha kalkmak hatadır. Evvelâ erkek kendisinde bu Üstünlüğü sezmekte haklı değildir. Kadının fena gör- düğünüz huyları belki size öyle görünebilir, fakat belki kadınca onlar birer meziyettir. Evlilik karşılıklı fedakârlık ister. Bunu yalnız kadından beklemek doğru değildir. Binaenaley karınızı ıslaha de- gil, onun hareketlerini makul gör- miye çalışınız. Biraz da kendinizi ona uydurmıya mecbur olduğunzu düşününüz. * Beyoğlunda Mehmet: Mademki bugünden mesut ola- mıyacağınızı anlıyorsunuz. O halde şimdiden bu İşten vazgeçiniz. Hem müstakbel bir bedbahtlıktan kur- tulmuş, hem de kadını bir felâ- kete sürüklememiş olursu 1uz. N Halıcıoğlunda Bay Abdüsselâm: Mektubunuzu aynen neşret- mekte mazuruz. — Tanıdıklarınız veya akrabanız vasıtasil e İstedi- ğiniz evsafta bir kız bulabilirsiniz. TEYZE Sonra, kendi kendine sayıkladı: — Acaba, çok mu ağır yaralı? Zavallı jandarma gibi, acaba, genç mülâzim de mi son nefesini veri- yor?.. Kimi takibe gittiğini bana söylemedi... Demek ki Bekir Efe- nin, benim, akrabam olduğunu bildiği için, bana, — söylemeğe çekindi... Acaba, © mu Bekir Efeyi vurdu? — Yoksa Bekir Efe mi, ona kıydı?.. Ikisi de yarzlı imiş... Bekir Efe, benim yüzüm- den eski mutasarrıfın torununu vurmuş... Peki, jandarma mülâzl- minin benimle ahbap olduğunu da biliyor mu? Bını.h:end:ı.?u nasıl duymuş olabilir? Ancaba, bunun için mi bukadar kırasıya, kıyasıya vuruştular?., Ya, Covat Bey ölürse?,.. Genç mülâzimin, iri siyah göz- 10, beyaz aydınlık yüzünü, gözle- rinin -önüne . — Hacerin yt- reğine ateş gibi bir sızı çökmüştü: — Pek de genç, evlâdım! Ellerile yüzünü kapadı ve göz yaşları, kalbinin içine aka aka ağladı! AS TP Otel kâtibi Zihnl efondi, te- lâşla soruyordu: — Geç mi kaldım? Hacer ha- nım, hazır mı? Hacer, 'erkenden hazırlanmış, odada durantıyor, sofaya çıkıyor, sinirli sinirli dolaşıyordu. Zihni efendinin sesini duymuştu; mer- diven başına koşarak haykırdı: Ürüne veri