e B B e l Tavukçuluk ' Okuyucularımızın Sual.lerine Cevaplarımız Uşakta Bay Salâhuddin Köse oğlunau — Mektubunuz içinde — bah- çenizin krokisi çıkmamışlır. Ta- wukculuğa büyük mikyasıa baş- lamak doğru değildir. Bu işe 15 tavuk ve iki horozla, alışa alışa girişmeli, miktarı yavaş yavaş artırmalıdır. Yapacağınız kümes de mühkem ve sağlam olmalıdır- ki, kışın sıcak, yazın serin ka!sın, Kümes hava cereyanı karşısında bulunmamalı, tahtaları delik de- Ş#ik olmamalıdır. Kümesi ayrıca arazinin en yüksek yerine kurma- h, yağan yağmur sularının etra: fında toplanmaması, akıp gitmesi için tertibat almalıdır. Kümesi koyacağınız yerin rutubetsiz ve cephesi cenuba yahut cenubu şar- kiye dönmüş, kapı ve pencerele- ri de güneşe karşı olmalıdır. En iyi kümes, içi on çok güneş gö- ren kümestir. Tavukların geze- ceği yerler çimenli, rutubetsiz ve kuru — bulunmalıdır. - Yağmurlu havalarda — tavukları kümesten dışarı çıkarmak doğru değildir. Ankarada tüccardün bay Zekâiye: — Mahmuzları pek ziyade uzayan horozlar — tavuklara - iyi aşamazlar ve aşmalarına da bu mahmuzlar mani — teşkil eder, Bunun için İözumundan fazla uzamış olan mahmuzları keskin bir çakı ile yavaş yavaş kurşun kalemi yontar gibi kesip kısalt- malıdır. Ankarada kaymakam — bay Ferlit Özkiler — Yumurtalıktan ilik — defa yumurtanın yalnız sarısı düşer. Salr kısımlari ve kabuğun bilâhara yumurta borusunda teşekkül etti- ğini yazmıştık. Bu veçhile teşek- kül eden yumurta bazan harice çıkmayıp tavuğun şercinde kalır. Bunun sebebi mecrayı beyzinin soğuktan iltihaplanması ve yabut bir takım şişlerin mani olmasdır. Bunun ârazı şudur: 'Tavuğun karnı günden güne şişer, dalma karnının — Üzerine yatmak ister, İştihası birkaç za- man sonra keslilir. Yumurtanın şerçten dışarı çıkmaması şercin de iltihaplanmasına sebebiyet verir. Şerç dışarıya fırlamışsa temiz ve soğuk su ile yıkayıp — içeriye sokmalıdır. Mecrayı beyzinin iltihaplanması yumurtanın — iriliğinden — vesair sebeplerden de — ileri — gelebilir. Onun için ağzına gelen yumurtayı şehadet — parmağınızla — şerçten *İçeriye sokarak kırıp çıkarmalı- dir. Yem - olarak - beş altı. gün yeşillikle ıslatılmış kepekten baş- ka bir şey — vermemelidir. Bu süretle — yumurta - çıkarılamazsa tavuğu kesip yemelidir. Tavukçuluğa — başlamak — için büşük sermaye koymak doğru * değildir. 15 tavuk, (2) horozla işe başlayınız. Bunların cins olma- larına da İüzum yoktur. Yalnız ihtiyar olmamalarına dikkat edi- niz. Yerli tavukların arkalarından bakıldığı — zaman — bacaklarının arası çık, kışa bacaklı, olanların çok yumurtladıkları görülmekte- dir. Bu suretle işe başlamak ile beraber tavukçuluğa dair mufas-« sal yazılmış kitaplardan birisini okuman zı tavsi: e ederiz, Brenköyı bere.et tavak ç Aliği Kavuklu Ali KarşıKarşıya - . Orta Oyunu Bir Taklit Ve Tenkit Sahnesi,İnsanların Karikatürü — Ba... na... Ba... akl., — Vay efendim, — zatialiniz misiniz efendi hazretleri? Bu yanınızdaki kambur neden böyle ufak tefek?. Neden lakırdıları kesik kesik söylüyor? — Efendim, bu, böyle değildi. Iri yarı bir adamdı. Minareden düştü, hurdehaş oldu. — Bizde kaldırdık, hastaneye götürdük. Ameliyat yaptılar. Ötesinden bir lokma, berisinden bir parça kese kese bu hale getirdiler. Fakat böyle kesik kesik konuşmaktan kurtulamadı. Geçenlerde karar kılıp rotokene götürdüm, baktır- dım: Meğerse efendim, doktorla- rımız ameliyat esnasında bunun gırtlağında bir makas unutma- mışlar mi — imişl, İşte zavallının lakırdılarını o makas kesiyor?. Ben gülerken, orta oyununun emektar kavuklusu bay Alı, ba- şını sallıyordu: — Kavuklu tipi orta oyununun canıdır. İşte bu anlattığım hikâ- yecik de, orta oyununda, kavuklu le dolaşan kambur kekeme ve bir de pişekârın muhavereesldir. Kavuklu, yaman bir münekkittir. Sırasında halkın üzerinde durduğu bir meseleyi ağzına dolar, nükte Hle, cinas ile © mesolenin gülünç taraflarını bulur, çıkarır. Biraz evvel anlattığım muhavereyi de bir gece Tepebaşında verilen bir müsamerede ben — söylemiştim. Çünkü o gün birçok kimselerin doktorlardan şikâyetçi olduğunu duymuştum. 30 senedenberi orta oyunu aşkile herşeyden feragat eden Kavuklu Ali, ince bir tevazu ile yavaş yavaş sorduklarıma cevap veriyordu; — Her haves gibi sizin bu san'at havesiniz de tabi çocuklu- ğgunuzdan başladı ? — Evet, benim başkalarını llk olarak taklide başladığım yer mekteb — sıralarıdır. 12 yaşımda iken Aksarayda Mahmudiye mek- tebine giderdim. Bizim bir kava- id hocamız Halil Edip bey vardı. Özene özene. ince ince şiirler okurdu. Ben tenefüse çıkınca, onun gibi ezile bürüle şiirler in- şat eder, arkadaşlarım gülmek- ten kırar geçirirdim. Sonra son- ra Abdülrazak efendiye merak sardım. Mecelel kitabettekl tene- füs odasında Abdülrazağın sü- pürge ile sahneye girişini taklit ederdim. Sonra sonra Kavuklu Hamdiye merak sardım ve mahal- lede çoluk çocuk hısim akraba öy- unlar tertip elm.ye başladık, Sadık SON POSTA dür isimli bir arkadaş pişekâr olur, Celâl zenne, ben'de kavuklu.. Artık oyun arkasına oyun.. Oyun arkasına oyun.. bizim haberlimiz yok, meğerse şöhretimiz yayılı- vermiş, bir gün sıkıştırdılar tay- yare menfaaline bir müsamere vereceğiz, büyük bir arsada ça- dırlar kuruldu, çalgılar geldi, el- biseler dikildi, arkasından sahne- ye çıktık. Fakat hafezanallah !.. etraf gözümde karışıyordu. Ka- dınlar hep birden : —A, a al. Hişt ayol bak- sanıza L. Şu kavuklu Ali Bey de- ğil mi?.. Diye bağrışmıya başla- masınlar mı7.. Şaşırdım, elim ayağım zangır zangıir titremiye başladı. Raşeden kavuk başımda sak- Tanır, .ben sapır. sapır. dökülüp dururum, Hay Allahi. Bu halime halk güler bire güleri. Ben otuz senelik ortaoyanu hayatımda böyle korkuyu hiç geçirmedim. Kavuklu Ali birdenbire elini dizine vurdu; — Ha, bakın, Yanlış söyledim. Pişekâr Ali ile meşhur Küçük İsmail Böyle birtane' daha var. Onu dâ dalatayım. Kaç sene oluyor, bil- miyorum. Bir gece Bostancıda bir oyun — veriyorduk. Oyunumuzun ismi Sandıklı. Bir sıra geldi, sahneye: — Haaaayyt, anaml. Nârasile sarhoş taklidi yapan bir oyuncu girdi. Faka nâra duyulur duyuk maz halk arasında daha keskin bir nâra koptu: — Ulan, nâra öyle atılmaz, böy- le atılıri. Diye ortaya bir sarhoş fırladı ve arkasından bir iki el tabanca.. Ben korkudan yerimden sıçradım ve gözümlü açtığım za- man kendimi — ağaçlardan biri üzerinde buldum. Meğerse delbr şetten ağaca çıkıvermişim!.. Kavuklu Alinin, eski günleri ile hatırladıkça gözleri parlıyor, ba- genı sallıyarak gülüyordu : — Daha neler oldu, şimdi hatırlamıyorum. Galiba İzmirde sarhoşun biri xennelerden birine “ah gülüm, anami,, Diye sarıldı, Beykozda yine zennelerden birini kaçırmıya kalktılar. — Orta oyununun ilham kay- nağı nedir? — Karagörz.. Zaten bu oyun evvelâ Arap, Türk taklidile baş- lamış. Mabeyinci Şükrü Efendi daha mütekâmil bir hale koymuş.. Kavuklu Hamdinin — ustası Kör Mehmetle, Hamdi en güzel haline- getirmişler.. Şimdi sıra ölmesinde.. Bay Ali sigara paketini çıka- rarak bir sigara yaktı: — Bizim orta oyunu tam bir karikatürdür. Baştan aşağı tak- Hd.. Eski hayatın kadınlarını zen- neler, softa ulema geçinenlerini kavuklu, her şeyden anlar, lâf ebesi, mahalle kâhyası kimseleri de pişekâr taklit eder. Kavuklu ümmi, abdal, saf, tufeyli bir adamdır. Pişekâr natıkalıdır. Ikisi karşılıklı saatlerce konuşur, du- rurlar, gülünç saf mükâlemelerde bulunurlar. Meselâ pişekâr sorart — Efendim, ne yana teşrif ? Kavuklu sert sert çıkışırı — Ben Şerif Ağa değilim, kendine gel |.. Kavuklu Alinin nefes alışım- dan istifade ederek sordum: — Ya oyunlarınız?. Eşhası- nız?. Sahneniz?. — Bizim — sahnemiz, * Yeni dünya ,, dediğimiz ufak tahta perdelerdir. Yenl dünya sırasın- da saray, sırasında düğün evi, sırasında çayır, mer'a oluverir, Ressamın karikatür çizgisi gibi bir şey.. sonra oyunlarımız. Ya “asri hanım ,,, ya “damat iki gelin bir ,,, ya da “kadının fen- di ,, dir. Oyun başlar. Biraz sonra pişekâr iki kavuklu karşı karşıya kalır. Iİşte bütün komedi, bütün zevk neş'e bunlardadır. Hey gidi hey, vaktile Küçük Ismall ile bir buçuk saat mütemadiyen konuş- tuğumuz, güldürdüğümüz olurdu. Orta oyununda kavuklu Ham- diden sonra en büyük kıymet sayılan Bay Ali omuzlarını silki- yor, başını sallıyordu: — Eski çamlar bardak oldu. Ben bu aşk uğruna neler kaybet- tim, neler.. Öyle olduğu halde onun böyle dermansız, himayesiz kalışma hâlâ yüreğim parçala- niyorl... — * Bir Âmânın Ihtisasları Bu, iki yaşından beri göıld kör olup ta yi yııındı açılabi. yani on sekiz s€' ne âmâ kalan D& vid Vilyamın hikâyesidir. BU adamın gözleri açıldığı zamali #etrafına bakmış ve gördüğü ç reler onu İnkisara uğratmıştılı David Vilyam Ingilterenin Car' narvon kasabasında oturuyordü. Gözlerinin — ameliyatını doktor Tüdor Tomastır. Her nt kadar gözleri tam bir surettt iyileşmemişse de önündeki on © re mesafe içinde bulunan bnt“ eşyayı adamakıllı seçmektedir. — dermiş ? duracılık öğrenmektedir. Akrabaâ” larına yazdığı mektupta inkisa" rının sebeplerini şöyle anlatıyor. Benim insanlar hakkını hayal inkisarına uğradım. Meselk bir uzun boylu ve zayif adami ele alalım. Zannediyordum ki onun vücu” du baştan aşağı aynı |ıklldedıh Meselâ kalın bir Üstüvane gibk gişman bir adamı İse geniş bif fiçi gibi tahmin ederdim. Af sonra resimde Öğreneceğim ve O zaman, görmediğim insanları ıııd' tasavvur ediyordum? O tasavvu” ruma göre resimlerini yapacağımı * Alııınyınııı Primasen — şebt rinde çalışan ve az &İ tisas sabil Heike aü =ıîıuıun ameler bir Mayıstan itiba* ren hükümet me* muru olacaklardır. Fakat bu sıfa* tı alabilmek için bu amelenlü beş senedenberi ihtisasını ispüt etmiş olması lâzımdır. Almafi bükümeti, bazı kayıtlarla diğef ameleyi de hükümet memuru sın!” fına sokmak — tasavvurundadı! Onlar için de birtakım yeni şartlaf tespit edilmektedir. Bu — suretlt le olan bir şehlr Iılı erbabi lıulııııııyıukhr Ütün milleti, B hpıı'ıı::: nıııdli;':'.. kado'nun ilâhi bif vazife ile ıuv!ııd kıcı birtakım nazariyeler ortayâ | atılmaktadır. Bunların bir tan: ileri süren de, Japonya Yüksek Meclisi azasından ve Tokyo Ünt versitesi profesörlerinden Mino* | do'dur. O, bu iddianın saçmalığın kanldir ve bu kanaati her fırsatlâ etrafına yaymaktaktadır. Japo? | hükümetinin müdahalesile profe' sör Minodo Adliyeye verilmiş v'“, sorguya çekilmiştir. Eğer dakikada nazariyesin inkâr ıtl'*' ve yanıldığını itiraf eylemez8? — gerek Yüksek Meclisteki vazife” sinden, gerek Üniversitedeki prt” fesörlüğünden olması ihtimallı vardır. A Geküünen n e veverena a AABADERE BöneDErLAS erLE enenmenAN DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki F'*"f"j Galata - istanbul - Izmir Deposu: İst, Ditün Gümrüğü * Her türlü banka işi *