24 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

24 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cefrika No: 5 Alman, çantadan bazı evrak seçti. Raftaki bavullardan birinin kilitlenmemiş olduğunu biliyordu, çünkü Caresse'nin onu açtığını ve kilitlemeden kapattığını görmüştü. Fakat ötede daha büyük, içi dolu ve muhteviyatınım fazlaca araştı- rılmaması daha muhtemel olan bir bavul daha vardı. — Muayene etmeye başladı. Her nekadar dışındaki — makanizma — oldukça karışık idiyse de o da kilitli de- ğgildi. Uzunca bir uğraşmadan sonra nihayet bavulu açtı. Bavulun ta dibine, Perdita'nın en mahrem çamaşırları arasına ve ancak gayet dikkatli bir muayene f Şimdi bütün - bu — muamelelere seyirci gibi bakıyordu. Şen bir sesle sordu: — “Bunun hiç mi sonu gel- miyecek?,, Macar hafifçe omuzlarını silk- ti ve lâkayt bir tebessülmle cevap verdi: — “Buranın usulleri,, dedi. “Her vakıt böyle,,. Gümrük memurlarından kom- partımana girdi. Diğeri biri kapıda bekliyordu. Içeriye giren memur elini Macarın evrak — çantasına daldırdı. Gözleri her şeyi dikkatle muayene ediyor, elleri Gür'atle hareket ediyordu. Yabancı bir Eeki harbin hatırası ünutulmuş, bir yenisinin hazırlıklarına başlanmıştı ile bulunabilecek bir tarzda evrakı sakladı ve bavulu tekrar kapattı. VI *“Pasaportlar !.... Pasaportları- nızi hazırlayınız , ,, Şimendifer hudut İstasyonuna gülmiş ve birkaç senedenberi iki memleket arasında tatbik edile- gelmekte olan sıkı ve adeta hat- mane olan uzun ve Üzücü pasa- port ve gümrük muayenesi baş- hamıştı. Birinci muayene ikâ — Alman memuru tarafından — yapılmakta Idi. Bu muayene gayet dikkatli olmakla beraber Çek ve komü- nist olmıyanlar hakkında gayet nazikâne bir surette yapılıyordu. Gümrük Memurları Bunlar muayenelerini bitirdik- ten sonra sıra Çek memurlarına gelmişti. Şöylece bir göz attıktan sonra İngiliz kadınlarının pasa- portlarını nazikâne bir surette lade ettiler, Macarın pasaportu daha itina ile muayene edildi ve kendisinin tanınmış bir Macar hükümet memuru olduğu anlaşı- larak onun da pasaportu samimi değilse bile zahirt bir nezaketle iade o'undu. Schmit'in pasapor- tuna gelince, bu, elden ele dolaş- dıktan sonra koridurun nihaye- tinde kayboldu. Pasaport sahibi hisset iği hayret ve üzüntüyü sak- hyarak lâkayt bir tavırla yerin- den kımıldamadı. Pasaport memuzlarından son- ra da gümrük memurları geldiler. Engizisyon Caresse, mua:eneyi kolaylıkla #ilattık gından do ayı memnundu. lisanla bir sual sordu. Soğuk, fakat nazikâne bir cevap alınca derhal muayenesine nihayet verdi. Bu defa diğer köşede oturan kadınlara ve raftaki bavullara döndü. Perdita derhal ayağa kalktı ve bavullardan birini İndir- mek Üzere uzandı: — * Bunları tabit görmek ls- teyeceksiniz,, dedi. Memur elini kaldırarak onun bavulu indirmesine mani oldu ve bir sual sordu. Soalini ayrı ayrı Üç lisanla tekrar etti fakat kızca- ğız bunların hiçbirini anlayamadı. Nihayet Macar müdahale etti: — * Gümrüklük eşyanız var mı? Diye soruyor.,, — * Hayır, Ingiltereden getir: diğimiz kendi eşyamızdan başka bir şey yok.,, Kendisine tercüme edilen bu cevap üzerine memur nazik bir tebessümle kadınları selâmladı ve Sehmite döndü. Bu zatın eşyaları büsbütün başka bir muayeneye tabi tutuldu. Evrak çantasındaki her kâğıt ayrı ayrı gözden geçi- rilerek, bunların bir cürüm teşkil etmeyecek mahiyette oldukları görüldükçe adetâ hoşnutsuzlukla yerlerine iade ediliyorlardı. Bun- dan sonra çamaşır ve tuvalet takımları bulunan bir el çantasının muhteviyatı kâmllen kanepenin Bzerine boşaltılarak teker teker muayene edildi ve sahibi tarafın- dan yerleştirilmek Üzere öylece bırakıldı. Bu hareketlerinden do- layı memurlar özür bile dilemediler. Maamafih muayene de artık bitmişti. Tren ağır ağır hareket SON POSTA 24- 4- 1935 etmeğe başladı. Artık hudut ge- çılmiş, Almanya arkada kalmıştı. Perdita şuh bir eda ile ve alây ederek: — “Galiba hududu geçme- de ettiler.,, Dedi. €sse cevap verdi: — “Saçma bir şey,, “niçin insanlar biribirlerile dost olamı- yorlar? Anlamıyorum kil...,, Erkekler bu sözlere mukabele etmediler. Derin bir düşünceye dalmışlardı. Koridorun boş oldu- ğu zamanlarda yabancı bir lisanla bir iki cümle taati ettiler. O kadar, Böylece aradan bir saat geçti ve nihayet yemek zili çaldı. Kadınlar derhal yerlerinden kalktılar, fakat iki erkek hiçbir harekette bulunmadılar. Alman, mütereddit nazarlarla Perdita'nın bavuluna bakıyurdu. Silâhlı Muhafızlar O, tam bu fırsattan İstifade ederek saklamış olduğu evrakı istirdat etmek isliyordu. Bundan iyi bir firsat olamazdı. Fakat pasaportunu iade etmemiş- lerdi. Bunun sebebi acaba ne idi? Belki de hiçbir P — yoktu. Nerede ise getiri i. Pasa- portu aldıktan sonra evrakı tek- rar kendi çantasına iade etmek okadar tehlikeli olmazdı.. Maama- fih, iş sarpa sararae Perditanın oteline kadar da gidip — lüzumu derecede itirafta bu unur ve evrakı istiyebilirdi. Kâğitların Perdita için hiçbir ehbemmiyeti olamazdı. Zaten onları okuyamazdı — bile, Hayatının bu evraka bağlı oldu- ğunu söylese bile okadar büyük bir tehlikeye maruz kalmazdı. Macar gayet yavaş bir sesle: “ Biraz daha bekleseniz muvafık — olur. Daha — vaktimiz var.,, dedi. Bu sözü takip eden vak'a Macara hak verdi. Gümrük me- murlarından biri kapıya geldi ve: — “Isminiz Sehmit değil mi? Pasaportunuz — iade — edilmedi zannederim. Lütfen benimle be- raber geliniz pasaportunuzu vere- yim.,, dedi. Alman yerinden kalktı Canı sıkılmıştı, — birşey — anlamıyordu. Maamafih kendine hakimdi. Me- muru takibe hazırdı. ( Arkası var ) B_inlerce Ölü Var İranda Da Bir Günde 500 Ceset Bulundu Tokyo, 23 (A.A.) — Tayyare- ler Formoz adasındaki — zelzele sahasında iki bin mil ararzinin tahribata maruz kalmış olduğunu tesbit etmişlerdir. Petrol ve şeker fabrikalarına birşey olmamıştır. Toyoharaya yakın bir köyde ölenlerin adedi ©o kadar büyüktür ki, kalanlar cenazeleri — kaldırmıya — kifayet etmemektedir: Dün saat üçte şiddetli diğer bir zelzele Taişu sakinlerini kor- kuya düşürmüştür. Münakaleleri kesilmiş olan bazı köyler yiyecek- siz kalmıştır. Kabaran nehirler yeni bir tehlike teşkil etmektedir, iranda 500 Ölü Paris, 23 (ALA.) — Tahrandan gelen bir telgrafa göre, Mazendı- ran vilâyetinde vukubulan zelzele yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur. Muhtelif mıntakalarda enkaz allından 500 cesed çıkarık dığı bildirilmektedir. Bayram günlerini fabrikalarda geçiren yavrular Kendi Bayram Günlerinde Gündeliksiz Amelelik Yapan Yavrular Da Var Küçük Kemal Söylüyor: “—Anneme Ben Bakıyorum. O, Şimdi Hasta Yatıyor.,, Ve Bu Çocuk, Yaşını Bile Bilmiyor Bugün bir haftalık çocuk bayramının ikinci günündeyiz. Çocuklarımızın Şilüp eğlenmek . için en geniş ser stlik kazandıkları günlerde bulu« nuyoruz. Pek çoğu geziyor, kahka- balar atıyorlar. Fakat, yine sayısı &z olmayan çocuklarımıza, ekmek parası kazanmak uğranda bu bay- yam günlerinden uzakta yaçıyor. İşte Son Posta muharriri bu, sile geçindiren yavrularla görüştü. Şu sütüunda muharrıril görüş ve duyuşlarını okuyacı aZ Dört, beş yaşında ya var... Ya yoktu. Bardaktan daha ufak bir yüzü vardı.. Ve küçücük ellerile, boyundan oldukça büyük bir destiyi güç halle sür2klemeye çabalıyordu. Onu Sultanahmet parkında; kendisinden az büyüğü, fakat kendisinden hayli gürbüz, ve ve hayli şık bir müşterisine su satarken gördüm. Sokuldum, ve sordum: — Adın ne senin küçük? — Kemal! — Kaç yaşındasın? — Bilmiyorum ki... Ne bileyim ben, Benim nüfus kâğıdım çık- madı dahal! — Kimsen yok mu senin? — Annem var! — Bakamıyor mu sana annen? — Hasta şimdi annem. Ben bakıyorum onal — Mektebe gitmedin mi hiç? — Gittim! Her akşam üstü gidiyorum. Çocuklar çıkarken çok su satılıyor da! Ayrilirken, — not — ediyorum: Bayram — yapamayanlar serisi: Numara: 1.. * * * Parkın Öönünde boyca, ve yaşça — Kemalden biraz — daha kabaca bir küçükle konuşuyoruz. Adı Lâtifmiş. Babası sağırış amma boşta imiş, Annes, Çatak çeşmede, Cumhuriyet pansiyonun- da odacılık ediyormuş, ve Lütfiye de, babasına da © bakıyormuş. Lâtfi de su satıyor, günde on beş yirmi kuruş kazanabiliyormuş. Kazandıklarını annesine veri- yor, biriklirtiyormuş, bütün bun- ları not ettikten sonra sordum: — Biriktirdiğin paralarla ne yapacaksın? O, sözlerine gizlenen hakika- tın açılığını bile gizleyebilen nik- bin bir eda ile: — Mıktıblı).gitmıdı J: için elb'si racağıml . Vei ü yıph_ Çnğıllıll geçen seler kılığım kötü diye koğdulardı beni! O, çağıran bir müşteriye ko- şarken “Bayram yapamayanlar se- risine ilâve ediyorum: Numara; 2.. * * * Ayni kılıkta,.. Daha doğrusu aynı kılıksızlıkta iki yavru. Büyüğü dokuz, on; küçüğü beş altı yaşla- rındaiki kardeş.. Küçüğün adı Fikretmiş. Büyüğü- nünde Feridun. Anneleri yok- muş... Ve Vasfi adında bir baba- ları varmış. Bu zat eskiden sıhhiye memuru imiş. Erzurum dağlarında bacakları donmuş. Neticede bir ayağını kökünden kesmişler. Şim- di Sirkecide simitcilik ediyormuş. Babaları gibi #simit satan za- Küçük sımitçi ve küçük sucu ekmek pürası peşinde, vallı yavruların — küçüğüne so- kuldum: — Fikret değil mi senin adın? Fotoğrafçının resim çektiğinl seren büyük, telâşla yanımıza koştu, ve küçük Fikretin cevap vermesine vakit bırakmadı. — Yürü, dedi, budala... Hâlâ duruyorsun alık gibil Bu mâna veremediğim ikaz; küçüğün — gözlerindeki — safiyeti korkuya - çevirmişti. — Kardeşinin - ihtarına itaat etti, ve kaçınıya — yeltendi. İ — Korkma, dedim... — Seni — gazeteye yazacağım, İsmini, ad- resini söyle bana, sana da oyun- caklar hediye ettirelim! — Sen, dedi, o ağızları baş — kasına yuttur. Geçen sefer de — öyle dediler, götürdülerdi. Sonra karşı sokağın içinde simitlerimi alıp kaçtılar, babamdan yediğlm dayağın acısı hâlâ geçmedi! * * * Cağaloğlunda, Recep Bey zade Ismail Kâzım fabrikasındayız. Ha- rıl harıf işleyen tezgâhların ba- şında, bayram yapamıyan yavrular çorap dokuyorlar. Son Posta ob- jektifi size onların yüzlerindeki hazin çöküklüğü benden çok dahs kuvvetle canlandırıyor. * * * Şimdi de Çi'tesaraylarda, Men- ğgene sokağında Avram ve Sabe- tay, Kastoryono kardeşlerin fab- rikasını geziyoruz. Onun tezgâh arınım başları da bayram yapamıyanlarla dolu, İne san, onların ışık, ve hava hasre- tile solmuş süzğün, soluk yüzlerine bakınca, İşleyen tezgühların ço* raplarla beraber körpe ömürleri de dokuduğunu acı acı seziyor. İçlerinden bazıları, henüz para a'mıyorlarmış, Pazıları; her gün on iki saat çalışmanın karşılığı — olarak haftada bir lira alıyor- — Tarmış. # Birçoklarının bayramdan değil — dünyadan haberleri yok. werrvJn F .e ao a a e

Bu sayıdan diğer sayfalar: