Slyf Habeşliler De Seslerini Yükseltiyorlar İtalya ile Habeş ihtilâfında şimdi- yt kadar İtalyanları sert konuşur, Habeşlileri yavaş ve uyaal hareket #der görüyorduk. Son günlerin hadie satile İtalyanların barışmak niyetinde olmadık'arını gören ve — anlayan Habeşliler de sexlerini yükseltmeye başladılar. İlk yüksek sesi Habeşin Londra sefirinin ağrından İşitiyoruz. Geçenlerde, Somalı hududunda bir İtalyan müfreresi tarafından öldürülen Habeş askerinin katil münasebetile diyor ki: — Bu, alçakça bir harekettir. Bu hareketin giddetle — cezalandırı!me s: İçin icap müracaatı yaptık. Dedim yal Şimdiye kadar uysal görünen — Habeşlilerin — böyle — sert konuşmıya — başlamalarının — sebebi, artık sabırlarımın tükenm'ş olması ve İlılyınlırlı barışmak — imkânlarının hergün bir parça daha azaldığını Grüp anlamalıdır. Şu hale göre lyan - Habeş ihtilâfı, — allâhlhı bir nizaa dayanacak — olursa, — hadlast, Habeşlileri gafil avlamayacaktır, Süreyya Irlanda Yakında Tam İstiklâline Kavuşacak Londra, 4 (A. A.) — Dublin- den - bildirildiğine göre, Irlanda parlementosu tabilyet hakkındaki kanunn kabul etmiştir. Müzakere esnasında başkan Dövalera meseleyi hal için en iyi çarenin bir Plebisit olduğunu ve bu gvretle ulus ekseriyetinin Irlandanın, cümhuriyet ilânı sure- tile, tam bir istiklâl İsteyip İste- ıııodıkimn anlaşılacagımı — söyle- Bu kanun neırlndıı itibaren İrlandalılar, büyük Britanya te- baası olmuktan çıkacaklardır. Danzig Meselesi Varşova, 4 (A. A.) — Dam- zig'de Nazileri Yahudiler aley- hindeki prop: gudı taşkınlıkları devam ettiğinden Lehistan kombk seri Danrig âyan nezdinden pro- testoda bulunmuştur. S a Edobi Tofrikamız — Sen böyle katı döşeklere alışkın değilsindir, emme, ne ya- parsın, elde bulunanı bu.. Yadır- gasan da yerldir., Hacer, koskoca adamın bir çocuk gibi kızarışına gülüyordu: — Pek yadırgamam, — rahat ettim.. Eksik olma, yinel Otelci Ömer ağa, genç kadına baktı; » — Haydi, beni günaha sokma! Demek ister gibi boynunu bük- tü, odadan çıktı. Hacer, o gün, aşçıya ısmarla- dığı yemekleri yememişti | Etler ağırlaşmış ve çok yağlı; sebzele- Fin çeşnisi d> bir tuhaftı. Aşçı çırağı, dar alınlı, sık saçlı elmacık kemikleri çıkık, sıska bir Oğlandı. Hacer bakarken yılışık yılışık. sırıtıyordu. Genç kadının, etlere elini sür- Memiş olmasına baktı: — Beğenmedin mi? Hacer, yüzünü buruştardu. — Etler, ağırlaşmış! ç'"k Yine sırıtıyordu. 7 Fin hafifi, ağırı olur mu, Çam Tırtılları Amerika Ve Ingilterede Silâh Ticareti Londra, 4. (A. A.) — Silâh ve mühimmat ticaretine dair lordlar kamarasında cereyanb eden bir mü- zakere esnasında bariciye müste- şarı lord Stanhop demiş!ir ki : Silâh imalâtının tahdidi iİçin bir mukavelenin pek mahdud ma- hiyette olacağını ve belki de an- cak muayyen bir çaptan sonraki toplarla, muayyen cesametteki tank- ların mıktarını tabdide yarayabile- ceğini teslim ederiz. Amerikada Vaşington, 4. (A. A.) — Silâh ticaretl tahkikatına memur komiş- yon huzurunda, âyandan Bnya: Harbiye bütçesinin müzakeresi de- vam ettiği sırada japon tehlikesi heyulâsını gözönüne koymak mak- sadile devamlı neşriyat yapılıyor, demiştir. Müumaileyhin bu beyanatı, Ame- rikanın en mühim demir sanayil şirketlerinden birinin reisi bulunan Nevel'in, matbuata, harbe dair ve zihinleri tethiç edecek mahiyette bazı maktualar dağıttığı hakkın- da komisyonca hasıl olan kanaat Üzerine vukubulmuştur, (Dün yazmışdık ki, Amerika si- lâh ticaretini hazerde kısmen ve seferde ise temamen Devlet eline almak kararındadır, ) Cenup Amerika- sında Harp Bitiyor Vaşington, 4 (A. A.) — Ame- rika Hariciye nezareti, Şako man- takasında sulhun iadesi için Şili ve Arjantin hükümetlerinin teklif- lerini kabul eder mahiyette bir nota hazırlamıştır. İtalya Da Habeşistanı itham Ediyor Roma, 4 (A. A.) — Dün ak- şam resmen beyan edildiğine göre, Italya hükümetinin harbe lıuırlındığı kanaatindedir. Na 27 Yrana: Mahmut Yesari Hacer, dayanamadı, bir. kah- kaha attı: — Taze değil.. — Anlamıyor musun? Taze değil... Çırak, gülmedi, kaşlarını hay- retle kaldırdı: — Hergün et kesilmez ya... Satılmayanı, usta atacak mı? — Öyle ise, et kesildiği gün bana, et yemeği getirirsin! OL- maz mı ? Çırak tepsl elinde odadan çıkarken mırıldanıyordu: — Buda bir çeşitmiş be... Usta görse bir yol, beni yollamaz, kendi taşır, gayri... Vay anam, tahta sandıklar, renk renk çıkın- lar — görüyor; poturlu, şalvarlı, yamçılı, paltolu adamlarla, ve kara çarşaflı umacı gibi kadınlar görüyordu. Genç kadın, bunların ne yüz- lerini biribirinden ayırt edebiliyor ne de kim olduklarını ve nereden gelip nereye gittiklerini biliyordu. Mançuri İmperatoru Mikadoya Misafir Oldı: Tokyo, 4 (A.A.) — Mançukuo imperatoru —Konglesyi — buraya getirmekte olan Hiyel dretnotu, Japon karasularına girmiş ve 70 parça harp gemisi tarafından karşılanmıştır. Bu esnada Şüzden fazla deviz tayyaresi de dretnotun Gzerinde uçarak Mikadonun misa- firini selâmlamıştır. Bir Alman Yasağı Roma, 4 — Alman hükümeti Gazetta del Popolo Italyan gazetesinin — Almanyaya girmesini yasak etmiştir, Büyük Sir Vapur Londra, 4 ( A.A ) — Bu sabah Barov'da — “ Peninsular — Ando- rıcntal ,, kumpanyasına ait olmak üzere, İnşa edilmiş olan 24000 tonluk Strathmore gemisi denize indirilmiştir. Roma İle Londra Arasında Yeni Bir Hava Hattı Tesis Edilecek Roma, 4. (A. A.) — Gazete- ler, Roma ile Londra arasında haval yeni bir ticaret yolu tesisi için tetkikat yapılmakta olduğunu haber vermektedirler. Bu mesafe beş saatte katedilecektir, Hava yolu Belçika, Felemenk, Ren vadisi ve İsviçreden geçecek- tir. Roma ile Londra arasındaki mesafe 1600 — kilometredir. Bu yolda kullanılacak olan muazzam yeni tayyareler saatte 320 kilo- metre katedebilecek ve 24 yolcu alabilecektir. Cenup Kutbunun Kâşifi Artık Yorulmuş Panama, 4 (A. A.) — Nev- york'a gitmekte olan Amiral Bird, buraya geldiği zaman Röy- ter ajansı muhabirine - verdiği Fakat onların Haceri bildiklerini öğrendiklerini, fısıltılardan, mırık tılardan anlıyordu. Hacer, — otelciyi — çağırmak, yahut elini yıkamak için sofaya çıktığı zamanlar, oda kapıları, hafifce gıcırdayarak aralanıyor ve mütecessis gözlar, onun her adı- mını, her bareketini takip edi- yorlardı. Hacer, onların tarafına bakacak olsa, derhal kapılar ka- panıyor, hattâ acele sürmeleni- Bu, Haceri sıkıyordu. Ondan korkuyor, çekiniyorlar midi? Bir çatı altında yattıkları halde, biri- birlerine yabancı, daha doğrusu, biribirlerine — rastlamamak — için kaçan düşman gibidiler. Iki gün olmuş, daha Aktaş tan bir haber çıkmamıştı. Otel kâtibi Zihni Efendi de dönmemiş meraktan — ziyade, Kızbeylideki akrabalarını bil- miş olsa, ya kendi çıkar arar, yahut otelci ile, aşçının çırağı ile aratttırır, bulurdu. Otelci Ömer ağaya açılmayı faydasız buluyordu; Ömer ağa, bütün gün otelden çıkmıyor, işinin başından ayrılmıyordu. Işi, ne idi? Hacer, bunu bir türlü kestiremiyordu. Otel sahibi, odalarını — gösterdikten — sonra, adındaki” Mançuri İmperatoru Kongteeyi Hindistanda Kanlı Kavgalar Otuz Kişinin Olumunden Kimse Mes'ul Değilmiş! Bombay, 4 (A.A) — Hükü- met Karaşi'de zabıtanın mulaas- sıp halk üzerine ateş açarak, müslümanlardan 30 kişinin ölümü ve 100 kişinin de yaralanması ile neticelenen son facla Üzerine, kimseyi cezalandırmamaya karar vermiştir. Bulgar Hariciyesinde Sofya, (Hususl ) — Bıılgııb- konso- dosluk şubesi müdürü — doktor Karacof, hariciye müsteşarlığına Ostobilof tayin olunmuşlardır. beyanatta Kutbu Cenubiye bir daha dönmiyeceğini ve seyaha- tine dair bir kitap yazmak niye- tinde olduğunu söylemiştir. ırLıIı müşterilerile meşgul olmu- yordu. Otele gelen müşteriler de kendi işlerini kendileri gördükleri için otelciyi fazla aramıyor, sor- muyorlardı. Aşçının çırağı, pek yılışıktı. Hacer, ondan da Umidini kesmiş idi, Fakat dört taş duvar arasın- da kapamıp, insan yüzüne, insan sesine basret, oturup kalmak, onu çıldırtıyordu . Güzelce — oteldeki — günlerini tırlarken! — Köye gidince, korkarım, burayı da arayacağım! Diyordu. Fakat içinde, köye gitmemiye karar vermiş gizli bir inat vardı. Kasaba, onun gözünü, fena kor- kutmuştu. Otel kâtibi Zihnl Efendinin dönmesinin uzaması, Haceri dü- Şündürüyordu. — Acaba annemi, evi bulamadı mı? Ufacık yerde bulamamış, olmaz! Ânnem mi gelmek istemi- yor? Bana, İstenbula yazdığı mek- tupları, kasabadaki akrabasına yazdırırmış... O mektuplarda ya- zılıydi amma, hepsini, bir başka- sına okuttum, aklımda kalmadı! Eğer annesi, kasabaya gek mezxse, Hacer, çaresiz, köye gide- cekti. Aonesinin, hasta, yataktan kalkamaz bir hâalde olması ihti- mali de vardı. İki yol yorgunluğu bal Gönül İşleri îKarıııa Paranı Ve Borcunu Bildirme! “Birkaç senelik evliyim. Kazancım ğdır Evime, silöme güzel bakanın. ana babamın bir sözü vardır: “Karına paranın sayısını bik dirme, seni masrafa sokar. Ka- rına borcunu da söyleme. Günün hinndo. uçan kuşlara borçlusun oıhunlnlo alay eder, seni hiç yoktan sinirlendirir.,, Ben bu söze balmumu yapıştırdım. Karı- ma para işlerimi söylemiyor ve uıı fazla paramı teslim bile muhafaza edecek ğıri yoktur. Param artık olursa ankaya veririm, Kayınpederim böyle değilmiş. O, lıı;ı(ıındın parasını —ı:;:;:l; “Kuş, yuvada — gör İçlır,. fehvasınca karımda sene- lerdenberi ııdlıııo itlmadım dıî. h. Üü cllııtt— tsız eder. Makul! sözle- Artık — paraların hııdo dursun der, durur. Bir vakitler onu da tecrübe ettim. Paramın onda — durduğu günler de oldu. Lâkin — parayı görünce olmıyacak tekliflere kak kıştı. Ben de — vermez oldüm. Şimdi de bu yüzden rahatim çok kaçtı. Paran bende dursun neka- ratı daha sıklaştı. — Yuvamız bu yüzden bozulacağa benziyor. Ne yapacağımı m. Ne dersiniz? Biga D. K. Bence kadın ya bir hayat arkaşıdır, ya değildir. Hayat are kadaşı ise, Onun sizin mali vazi- yetinizi olduğu gibi — bilmesine ihtiyaç vardır. Parayı görünce kaprislere kalkan kadın, düşün cesiz, bir adım ilerisini göreme- yen mahlüktur. Ona da vaziyeti anlatmak, dünyanın hep a şekilde gitmiyeceğini Izah etmek ve yarın için bir kenara birkaç para koymak lâzımgeldiğine inan« dırıııkoyllnıııdıı y klıı h kadından mali vulyoüniıi glılo- meyiniz! onun, vıılyod bilmiye- r.i Iıtlâo'eığl şeyleri tatmin da- ıııı—ı.h' nlam Bugün a ıyımı. artık para evde, sandıkta falan saklanmaz. Gıyet tabit olarak bankaya konur, kadın lıınlııdı değildir ki ! 'I'EYZE olmasın, diye, Zihni Efıııdl de onu bekliyordu. Hacer, Kızbeyli otelinde, pije- masını giyemiyordu; giyse bile, kapı vürulunca, hemen - sırtina mantosunu alıyordu. — Bilmemişim, Istanbuldan düz entarı diktirip getirmeli imi- şim!.. Bu esvapların, biri burada sökmez! diyordu, Yine şiltenin kenarına otur- müştu. Kapi vuruldü; — Hacer, kıklı. sürgüyü çekti kapıyı ara- ladı: — Buyurun ! Otelci Ömır Ağa, gözlerini tuhaf tuhaf kırpıştirarak bak- kıyordu ; — Göüzelce otel kâtibi Zihnl Efendi, Aktaştan dönmüş! Se- ninle konuşacakmış ! Hacer, ıçhıdeıı. geniş bir ; — Ohi! Ömer ığı. tok bir sesle ilâve etmişti: — Aşağiye in de, konuş! Hacer, tutuk tutuk sordu: — Zihni efendi, yalnız mı geldi? Ötelci, başını eğdi: — Yalnız geldi.. Faz'a söylemedi, kapıyı çekti, gitti. Hacer, anlamıştı; otel odasın- da, bir genç erkekle konuşamazdı. ÇArkani var)