SON POSTA Yine Verem Derdir Kabahati Halkta j Bulanlar Var! #|Bir Doktor Dıyor Ki: Veremden Kur- Kım Yardıma Çağırmış ? “Fransız karikatürü,, Muharririr A, R. Telrika No.: Meçhul Adam... Derviş Efendi Anlatıyordu: Tamam Uyuyacağım Sırada İçeri Bir Hayal Girdi, Yüzüme Sıcak Bir Nefes Değdi — Hayır, mevlânâ. O mah- rüt taşlanma gecesinden sonra sarayı hümayun etrafına gözcüler konulup, karakollar gezdirilmek- te.. Yabancı ve yaramaz kimse- lerin sarayı hümayuna takrip etmemeleri için kat! dikkat edil- mekte, - Bu menfi cevaplar karşısında, kadı Hasan efendi biraz sarsık mış.. Kendi kerdine: — Ben, bu deli Veliyi mut- lak saraya gitmiştir; Zannetmiş- Hm amma. Aldanmışım. Demek — mecburiyetinde kal- mıştı. — Yalnız, bir mesele aklıma geldi; Mevlâna... Zölâlü zade, derviş — efendi- nin bu sözlerini — işitir İşitmez, adeta uykudan uyanır gibi bâl almış.. Helecanlı bir sesle: — Ne gibi?.. Dedikten sonra, onun yüzüne bakmıştı. Derviş Efendi, bir müddet tereddüt gösterdikten sonra sesini alçaltarak anlatmaya başlamıştı: , — Vakıa, nakleyleyeceğim mesele., sarayı hümayuna ait bir Bırdır amma.. mademki emir buy- ruldu. Zan ve gümanimizi huzu- tunuzda ketmeylemek — bi edeblik olur. Bu sözler, Kadı Hasan Efen- dinin gözlerini açmış.. başını eğerek sol kulağını Derviş Efen- diye uzatmıştı. Derviş Efendi, kesik kesik ifadelerle anlatmaya başlamıştı: — Efendiml. Geçen isneyin gecesi sarayda nöbetçi — idim, Allah kabul etsin; yatsı namazını cemaatla eda ettikten.. ve.. ağa- B 1 — Öz türkçe köklerden gelen #özlerin karşısna ('T. Kö.) boeldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında — sirası ile uzmanlarımızın (mütehassıs) yazılarını gazetelere ve- receğiz. 2 — Yeni konan kargılıklarin iyi Ayırt edilmesi için, geregine göre, Fran- sızcaları yazılmış, aynıca örnekler de konulmuştur. 3 — Kökü Türkçe olan kelimolerin bugüakü işlenilmiş ve kullanılan şe- killeri alınmıştır. Aslı ak olan hak, aslı Ügcüm olan hüküm, Türkçe “çek,, kökünden gelen şekli gibi. Ebeveyn — Ana baba Örnnek : Ebeveyne hürmet ev- ' Bâtların ilk vazifesidir - Ana babaya saygı çocakların lik ödevidir. Ebkem — Dilsiz, epsem Ebr — Bulut Ebrar — İIyiler, iyiciler Ebru — Kaş Ebter — Güdük Ecdad — Dedeler Örnek; Ecdadımızdan kalan eserler - Dedelerimizden kalan izerler. — İçin, sebep Örnek: Bu ecilden — Bunun için. Ecir ( Bak: ücret ) Ecâf — Ayak takımı, baldırı çıplaklar Ecnebi — Yaduyru - Fr. &tranger Örnek: Istanbuldaki yaduyrular- les sujets ötrangers â Istanbul Eda — Ton (T. Kö.) Örnek; Söyleyişindeki özgül ton onu öteki sözmenlerden ayır- yor - söyleyişindeki asli ( ork sujet lardan, aşçılardan, baltacılardan, bostancılardan bazılarının sorduk- ları sureti meseleleride halleyle- dikten sonra, höcrel fakiraneme çekilmiştim. Tamam uyku galebe edipte içim —geçeceği zaman yavaş yavaş — kapı — açıldı. Sanki içeri sessizce bir hayal girmiş — gibi bafif bir ayak sesi peydahlandı. Ve sonra yü- züme bir nefes çarptı. Hemen bir lâhavle çektim. Yerimden sıçra- yarak : — İn misin.. Cin misin, ya mubarek. Dedim. Pes perdeden bir ses cevap verdi : — Ne inim.. Ne cinim.. Senin gibi beni âdemim. Dedi.. Allah, Allah.. Şaşırdım, kaldım. — E, pekâlâ.. Kimsin?. Ge- cenin bu vaktinde benden ne istersin ?. Çabuk söyle.. Yoksa şimdi bağırır. Saray halkinı buraya toplarım. Dedim.. Dedim amma, Cenabı hakka ayan ki, o anda da kemali havfimden yatsı abdestimi kaçı- riverdim. Zülâli zadenln merakı artmış.. Başımı biraz daha uzatarak: — Şey'ün actp.. E sonra? Diye mırıldanmıştı. — Sonra, efendim.. O meçhul adam kulağıma eğilip : — Korkma, imam efendi. Yabancı değilim. Ben Amber Ağayım, Demez mi ?., Kadı Efendi, gittikçe artan merak ve alâka ile sordu: — Bu, Amber Ağa kimdir?.. ( Arkası var ) ginal ) eda, onu diğer natuk- lardan ayırıyor. Eda ( Şive, cilve anlamına ) — bayla - Fr. grâce, charme Edalı — Baylan * Fr, gracleux, charmant Örnek: Edalı odalı yürüyordu - baylan baylan yürüyordu. Eda etmek — Ödemek Ürnek: Edayı deyn etmek isti- yordu - borcunu ödemek - İstis yordu. Edeb — Edeb Edille (Bak: delil) — Kavıtlar Örnek: Dâvâsını edillesile izah etti - Dilevini kanıtlarile açım- ladı. Edip — Yazman Örnek: Büyün Türk edibi- Büyük Türk yazmanı. Efkârınmumiye — Kamusaldüşün Fr. Opinion publigue Örnek: Bir memleket efkârı umumiyesini gazetelerinde göre- bil'riz - Bir Şülkenin — kamusal- düşününü gazetelerinde göre- biliriz. Reyi âm — Geneloy iraek: Sar'da yapılan reylâm- Sar'da yapılan geneloy Efrat — Erat Örnek: Bölüğe yeni gelen ef- rat — Bölüğe yeni gelen erat. - efraz — Kaldıran, yükselten Örnek: Alemefrâzı isyan — Azı bayrağını kaldıran. * etruz — Parlatan, aydınlatan tutuşturan Örnek: Dilefröz — Gönül ay- dınlatan, gönül tutuşturan. Elsâne — İS l Efsun — Afsun tulmamız İçin Halkın Seferberliği Lâzım ( Buştaratı 1 inci yüıdı ) halkın da seferber olması elzemdir. Halbuki — maalesef; — meselâ :| İstanbul Verem Cemiyeti, bütün — İmdat istizen siz miydiniz madam? — Teşekkür ederim. Fakat uz ya hecet kalmadıl.. ( Topianiller, Davetler ) Tütün İkramiyeleri Her — sene olduğa — gibi 935 sesine zit iitün — ikramiye defteri yapılmaktadır. İkramiye alacaklardan Kadıköy — askerlik şübesinde — kayıtlı bulunan harp malâ ü zabitan ile efrat ve şehit yetimlerlrden — henüz kayıt iç'n şübeye — gelmeyenlerin — Nisanın 15 ne kader gelmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları zayi olur. Tek sayılı günlerde zabıtan ile efrat çift sayılı günlerde şehit yetimleri kaydedilir. şubeye res- mi senet maaş ve nüfus cüzdar- larile bir fotoğraf getirilecektir. Cerrahlar Toplanıyor Türk Cerrahi Cemiyeti aylık toplantısını 7 Nisan Pazar günü saat 17 buçukta Gülhane hasta- nesinde yapacaktır. Muğla Kadınları Şehrimizde toplanacak olan u- luslararası kadınlar — kongresine halkevinden muğla kadınlığının çe- şid alanlarda çalışmalarını göste- rir muhtelif pozlar ve vesikalar yollanmıştır. Örnek: Bu asırda efsuna kim inanır? — Bu asırda afsuna kim inanır 7 Efsus — Yazık Örnek: Efsus, sadhezâr efsus! — Yazık, yüzbin yazık! efşân — Saçan, dağıtan, silken, serpen Örnek: Dürefşân — Inci saçan Etrafa ziya efsan olmakta — Her yana ışık dağıtmak'a. efzâ — Artıran, çoğaltan Örnek: Meserret eİzâ — Sevinç artıran, ( çoğaltan, ) Efzâyiş — Atma, çoğalma Efzün — Çok, artık, yukarı Örnek: Sinni 25 ten dün, 35 ten efzün olmıyanlar — Yaşı 25 ten aşağı, 35 ten yukarı olmi- yanlar. Ehadiyet — Birlik Ehali, ahali — Elgün Örnek: Ehaliye karşı — Elgüne karşı, Ehemmiyet — tance Örnek: Bu işin ehemmiyetini anlamalıdır. — Bu işin önemini anlamalıdır. Önemli - Ehemmiyetli (mühim) — fr. Important Örnek: Bu ehemmiyetli fikirleri ilk önce ondan İşittim — Bu önemli düşünceleri ilk önce on- dan İşittim, Ehemmiyet vermek — Önmek, önem vermek Fr. attacher de Vimportance, donner de |'im- portance Örnek: Sözlerine ehemmiyet vermediler - B.zlerine Öönem vermediler, sözlerini önemediler. Önem - fr. Impor- Osmanlıcadanş Türkçeye — Karşılıklar gayretine, bütün propagandalarına rağmen, İki binden fazla aza kaydedememiştir. Sordum: — Hükümet te yardım etmi- yor mu ? Bu sual muhatabımın gözleri- ni minnetle doldurdu: — Nasıl, dedi, nasıl yardım etmiyor. Hükümet.. Hükümet, her derde olduğu gibli buna da Çare düşünmüştür. Sıtmaya, frengiye, trahoma karşı olduğu gibi, vereme karşı da âmânsız bir savaş açmıştır, Birçok yerlerde - bütün me- deni — memleketlerdeki — esaslar dahilinde -, asrt dispanserler ku- rulmuştur. Bu disşpanserlerin ve ziyaretçi haemşirelerin bütün vazifeleri ken- di mıntakalarındaki — veremlileri meydana çıkarmaktır. ,, Sözlerini bitiren muhatabımdan ayrıldıktan Gsonra doktorlarımız arasında ayni fikirleri, ayni müta- lea ve kanaatları besleyenlerin ekseriyet teşkil edip etmediklerini anlamak İstedim. Bu — isteğimi tatmin maksadile müracaat ettiğim mütehassıs doktor general Tevfik Sağlam bana, evvelâ memleketi- mizde verem vefiyatının nisbetini verdi ve sonra da verem müca- delesinin Iç yüzü hakkında, hepi- mizi derinden derine düşündüre- cek sözler söyledi, bunu okuyu- culara yarın vereceğiz. İzmire Altın Madalya Ege Mahsulleri İyi Tanıtılıyor ( Baştarafı 1 incl yüzde ) rinin gönderilmesi hususunda bü- yük bir faal.yet sarfetmişti. Bu- nun neticesi olarak Selânik pana- yırında ayrılan (Eğe toprak mahsuk leri köşesi) ecnebilerin gözlerini büyüleyecek kadar iyi bir tesir yaptı. Dost Elen hükümetinin iktısat doktorlarından teşekkül eden Se- lânik 934 sergisi komitesi, Eğe köşesinin kazandığı rağbet, rek- Ehli — evcil Örnek : Ehli hayvanlar - evcil hayvanlar Ehlileştirmek — Evcilleştirmek Örnek: Yırtıcı hayvanları bile ehlileştirmeye çalışıyorlar « yır- tıcı hayvanları bile evcilleştir- meyo çalışıyorlar. Ehlivukuf, ehli hibre — Ayırtman Örnek: — Ehlivukufun — verdiği raporda - Ayırtmanların verdiği raporda Ehliyet — Erdik Örnek: Ehliyetsiz adamlara İş vermemelidir - Erdiksiz. adam- lara iş vermemelidir. Ehven — Ucuz Örnek: Bunun fiatını ehven bulmadınız mı? - Bunun paha- sını ucuz bulmadınız mı ? Eizze (Bak; aziz) — Erenler Ekâbir — Büyükler Örnek: Ekâbiri Kureyş — Ku- reyş büyükleri. Ekal — En az, en aşağı Örnek: Ekalll mücazat - Çeza- ların en azı Ekalli üÜç saatte oraya vâsıl olabilir, ondan evvel gidemez - Enaz üç satte oraya varabilir, ondan önce gidemez. Ekalliyet — Azınlık -Fr. Minorit& Örnek: Kamutayda azınlık par- tileri yoktur, bağınsız saylayla- mmiz vardır. - Büyük Mi'let Meclisinde akalliyet fırkaları yoktur, müstakil meb'uslarımız vardır - İln'ya pas de partie de minoritt âla Chambre, mais il existe des indöpendantı. Ekseriya — Çoğun, çok vakit, çoluk (Bak: alelekser) lam hususunda gösterdiği muvaf- fakiyetten dolayı Izmir Hearet o- dasına birinci sınıf bir altın ma- dalya hediye etti, ayrıca birde sertifika gönderdi. İzmir odasının bu muvaffaki- yeti, herşeyden önce mahsulleri- mizi tanıttığı için memleket hesa- bına faydalıdır. Odayı idare eden- leri tebrik ederiz, AÂA. B. Kılavıızâ Örnek ! Eseriya İşine vaktinde gelmez - çoğun İşine vaktinde lmez. riya onu çalışırken gördüm - çok vakit onu çalışırken gbrdllm. Ekseriyet — Çoğunluk - Fr. Ma- jOod“ Önerg rnek : eniz lukla kabul olunmuştur -'?“. büyük bir ekseriyetle kabul olunmuştur « Votre propositlon est acceptöe â une grande ma- jorlte Eksibe — Kumul — Ekanimi selâse — Üç örkümler Örnek : Ekanimi selâse, hıris- tiyanlık itikatlarının esasıdır - üç örkümler, hıristiyanlık İnan- larının temelidir. Ekber — Ulu Ekül - Obur El'an — Daha, henüz Örnek: Gönderdiğim — adam el'an gelmedi - gönderdiğim adam daha (henüz) gelmedi. Elâstikt — Esnek - Fr. Elastigue Örnek : Elâstikt ciıhııleı esnek csimler. Elâstikiyet — Esneklik-fr. Elasticit& Örnek: Bu cismin elâstikiyeti azalmış - Bu cismin esnekliği azalmış. Elbet, elbette — Kesin olarak, üzkes Örnek: Elbet ( elbette ) onun dediği olacak - Üzkes onun de- diği olacak. Elbise — Giyim, uruba Örnek: — Elbiselerini çıkardı « Giyimlerini çıkardı, (Devamı 11 iaci yüzde)