8 Sayfa SON POSTA ” Büyük resimli roııın — 64 aa Yazan: Sormed Muhtar Alus |K| GÖNÜL BİR OLUNCA.. Samanlık Seyran Olur ! B. &- 0535 oovıo Düğün Hikâyesi Uzadıkça Uzuyordu.. Alel'acele aslanın yanına ıl— dip mermer taşa oturdum. Şaşa- kalmayın. Kanlı basura bire bir olduğunu bilmiyecek kadar bu- dala değilim. Ayağımı altıma ahp hafifçecik ilişmiştim. Böyle anlarda, kimin içi büzü- löp büzülüp yüksük kadar ki- çülmez, kimin enirleri tambura teli gibi gerilmez? — Oya sa ki ben, Elim yüreğimin üstünde, ne- fesimi güç alıyorum. Her tarafım raşeden dökülecek... Bu derece helecanın sebebi, pek sevdiğim kimselerin cemiyetlerinde bulum mak memnuniyeti değil Kona- ğımda büyüttüğüm bir tazenin mürvetini görmek sevincinde de- ğil, zırzop oğlan yine ne potlar kıracak, ne çamlar devirecek diye çarpıntıdan halim harap. Mermer arslana dayandım. Bir gözüm taş merdivene açılan ka- pıda, bir gözüm de etrafımda. Kalantorluğu pek ileride olan hanımefendiler, yerlerinde kımı- damamışlar, yukarıki salonlarda kalmışlardı. Bir gömlek madun- ları, ecnebi madamalar matma- zeller, merdiven başına sıralan- mışlar, — tazeler — basamaklara dizilmişler, şöyle böylelerle ayak takımları da aşağıda kordon ob- muşlardı. Hepsinin topuzlarında mini mini mendiller.. Yektacığım o sultanlar gibi nazile, prensesler gibi edasile , teyzeciğile kaynanasının arasında, tıpış tıpış merdivenden indi. O daki- kalardaki halini dünyada unutmam. Rabbim inandırsın ki şu saniyede yine gözümün önüne geldi... Allah aşkına elinizi uzatın, göğsümün sol tarafına koyun. Bakın yüreğim nasıl çifte çarpı- yor?.. Kuzum bana bir yutumcuk sul.. Görüyorsunuz ya, katresi Aağzıma gitmeyor, Zira boğazım döğümlendi. OH.. kahrol gaddar felek!.. Şimdi © acı yaprakları kapa- talım da sözümüze devam edelim, No diyordum?.. Yektacığım, teyzesile kaynanasının arasında, pe- şindede o kazık matmezel, direkli taşlığa indi. Artık gözümün ikisi de bahçe tarafındaki kapıda derken efem- dim, güvey arkasında Dilâver ve Mercan uğa, ayrıca üç dört hadım karşıdan göründüler. Yakami ağmma almışım, ne itırma ne isırma.. Parmaklarımı çekip çekip me çatlatma, ne çatlatma... — Sinir geyirtisi tut- masın diye dilimi damağıma ne dayama, ne dayama.. Oğlanın lamı cimi yok, bir halt ediverirki insan — yer'ere geçer. Dakika geçmeden hatırıma gelen çıkmasın mı?.. Zırdeli, mer keraliğe beslemeyi çekip karşıdan perende atar gibi binek taş am ortasına sıçramaz mı? Boreket versin gelinle teyzesi bir az içerlek durdukları - için görmeciler, Damat, içeri öyle bir gi iş girdi ki ha pismiş kelleyi miz değil mi?.. Hangi hâli akıl kârıki bu olacak?.. Sıgarayı ku- lağının arkasına koymasın mı?. Yerimden, havaya öyle bir sıçrayış — sıçramışımki — az kaldı arslanıda yuvarlıyormışım. 40 ki- şilik bando, camekânın arkasında Hamidiye — marşını — gürletmiye başlamış. — Aman maşallah, fetebare- kâllah!.. Allahımı seven tu tu de- sinl.. Kuzum hamfendiler, tazeler, çocuklar besmele çekerek bakınl. gibi ağız kalaba'ığı arasında sağ merdivene doğru yürüdüler. En önde, Dilâver ağa: (Des- tur!) Diyerek kılavuzluk - ediyor, Mercan ağa gelinin uzun eteğini tutuyor, Bâşkâtibin hâdiml sağda, Yıldız kumandarınınkl solda yü- rüyordu. Lâfı kesib başka dala atlama: yayım diyorum amma söyle- meden yapamıyacağım, Başkâtip paşa — İle Yıldız kumandarının haremağaları gibisi dünyada gö- rülmemiştir. Şirinliklerine fevka- lâde şirin, akıllılıklarına da son derece akıllıdır. Edep ve erkân bususlarındaki vukuflarına da söz yoktur. Babıâlideki Amedi kalemi beyleri kadar terbiyeli ve zarif- tirler. Söıumnıe dıvım edelim. Da- Kıg pırıhk tey, fırlatı verirdi- ' madın deli fişekliğini hiç bilmiyor gibi yapayım, şöyle bir yancı gö- züle süzeyim, bakayım nasıl bula- cağım dedim. Allah varken inkâr edecek değilim. Karşıdan gösterişi; halâ- veti, boyu posu hiç te yabana atılamaz. Kaşı gözü sahiden güzel; biyıkları zümbül zümbül; teninin beyazlığı, pembeliği de yerinde... Yakışıklı — delikanlının — boynuzu olmaz ya, işte bu da pekâlâ dil- ber, parlak bir genç... Hikmetine — kurban — olayım Allahım, — akılcığının — tahtalarını noksan yapmasaydın ne olurdu? Onlar kolkola çıkarken seyre- diyorum amma içimden de ne adaklar... Terveren dedeye, Selâ- met dedeye, Elekli dedeye, Zuhu- rat babaya ne lç ihlas bir fatiha- lar, mumlar, yağlar, süpürgeler... Merdivenin nihayetine vardılar, koridora saptılar. Evvelâ, büyük salonlara girip ortalığı bir devre- decekler; kanepelerinde ahkâmü- küm oturan fazla itibarlı hamfen- dilerin — önlerinden — geçecekler ardından, kimsenin yanma çık- mayan, ayrı odalara kapanan Haznedar ustalara, Başkâtibin- kilere, Kaptan Paşanın kızına arzı hörmet eyliyecekler, ( Arkası var) Keşif Bedeli 870 lira 03 kuruş olan Emrazı zühreviye Hasta- hanesi lâboratuvarı odasının çini ile döşetilmesi açık eksiltmeye konulmuştar. Şartnamesi ve keşif evrakı Levazım Müdürlüğünde görülür. Eksiltmeye girmek Isteyenler 2490 numaralı arttırma ve eksiltme kanununda yazılı vesika ve 65,50 Hralık muvakkat temi- natiyle beraber ihale günü olan 8/4/935 Pazartesi günü saat 15 de Daimt Encümende bulunmalıdır. “1453,, * » Keşif bedeli 200 lira olan Fatih At pazarında ihtisap memuru için yaptırılacak kulube açık eksiitmeye konulmuştur. Şartnamesi ve keşif evrakı Levazım Müdürlüğünde görülür. Eksiltmeye girmek isteyenler 2490 No. h arttırma ve ka ve 15liralık teminat makbuzile eksiltme kanununda yazılı vesi- birlikte ihale günü olan 8/4/935 Pazartesi günü saat 15 de Daim! Encümende bulunmalıdır. "1456,, * * Üsküdar ve Beyoğlu Tebhirhanesi için yaptırılacak etüv kazan- Tarının tamiri pazarlığa konulmuştur. kuruştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülür. Tahmin bedeli 1920 lira 50 Pazarlığa girmek isteyenler 2490 numaralı kanunda yazılı vesika ve 144 lira- lık teminat ile ihale günü olan 4/4/935 Perşembe günü saat 15 de Daimi Encümende bulunmalıdır. * “1554,, * Haseki hastanesli için lâzım olan boyu 2 metro” 10 santimden 2 metre 25 santim, eni | metre 50 santimden İ metre 57 santim arasında ve ağırlığı 2,800 den 3 kiloya kadar S0 tane yerli malı battaniye açık eksitme ile alınacaktır. Bir battaniyenin tahmin fiatı 11 liradir. Eksiltmeye girmek isteyenler 2490 No. l arttirma ve eksiltme kanununda yazılı vesika ve 41,5 liralık teminat makbuzu ile ihale günü olan 8/4/935 Pazartesi günü saat 15 de Daiml Em- eümende bulunmalıcır. *1455,, Bugünden itibaren ALK AZAR Sinemasında Mevsimin en heyecanlı ve akılları durduran filmi MAKİNELİ ADAM Canlı malükları temasile öldüren... Çelik zırhları delen... Demir kapıları açan... Frankensteln ve Görünmiyon Adam filmlerinin fevkinde bir şaheser,. S RER A e p RAr | © Nisan- 3 | 1 Nisanda Aldananlar Ve Aldatanlar Doktor Sureyya Hıdayet Pijamasile Sokağa Fırladı ( Baştaralı 1 inci yüzde ) Orada kimseyi bulamıyorlar. Fakat ameliyathanenin kapısına iliştirilmiş bir kâğıtta, şu büyük harflerle yazılmış cümleyi oku- yorlar: “Muühteremler: Gelecak — yılın bir nisanında da böyle oyunlara kurban — olmamanızı — temenni eylerimi,, Iki doktor - içlerinden okuya- rak biribirlerine bakışıyorlar. * Aynı günün —akşamı, bay Mim Kemalin telefonu çalımıyor. Telefondaki sesin meçhul sahibi: — Bayım diyor, burası has- tane, Şimdi namıniza bir acele tolgraf geldi —isterseniz evinize gönderelim, dilerseniz, açıp oku- yalım? Bay M. Kemal telaşla cevap veriyor: — Okuyun... Meçhul sesin okuduğu bu telgraf, — operatörün Sofyadaki damadındandır. Ve o gece İs- tanbulda bulunacağını bildirmek- tedir. Bay M. Kemal bu haberl alın- €a damadını istikbale yetişebilmek için alelâcele paltosunu, şapkasını kapıyor, fakat tam kapıdan çıka- cağı sırada — karşısına kerimesi çıkıyar ve: m — Nedir diyor, nereye gidi- yorsun baba? Kemal, kızma, iki üç vaziyeti sanlatıyor ve çıkmak istiyor. Fakat kızı mani oluyor, bu mümanecata mâna ve- remeyen babasını salona götü- Muhnlriılı aşağıdaki çııl hoş vak'ayıda, bizzat yazıcı arka- daşımız. M. Turhandan - dinle- ıl.ılr pazar akşamı; al ııılduplır ıçıııdo blir tanesi ıl- hassa gözüme çarptı. Bir kadın elinden çıktığı derhal anlaşılan tarihsiz ve adressiz mektupta şu satırları okudum: — Edebi — şöhretinizle, ne yalan söyleyeyim, alâkadar deği- İlm. Fakat, sizin, tarihten, ede- diğinizi duydum. İşte bu rivayete dayanamıyorum ve sizi tanımak istiyorum. Ben, yarın, saat iki buçukta — Süreyya — sinemasında bulunacağım ve 14 numaralı loca da oturacağım. Münasip bir yere | oturarak beni görebilirsiniz. Ya- Yarın akşam T ÜRK Sinemasında | tuma yapmak istediğim — muzip- liğe bu mektubu alet öotmeyi düşündüm. Az sonra, tesadüf beni onunla karşılaştırdı. Ona, cebimden çıkar- dığım mektubu uzatarakı — Dostum, dedim, bizim matbaa vasıtasile gönderilen bu mektubu — yanlışlıkla açmışlar. Benden, sana vermekliğimi, ve calgınlıklarnı) mazur — görmeni rica etmemi istediler. Ondan sonra dostumu bu sa- bah gördüm. Birşey söylemiyor- du amma, halinden atlattığı anla şılıyordu. Asıl garip tarafı, yarım saat eyvel, telefona çağıldım. Yabam c bir kadın sesi, kıvrak kıvrak güldükten sonra: — Nasıl, dedi, balığımı yut- tunuz ya ? Ve ilâve etti: — Bir nisan günü, 14 numa- ralı locada oturan arap bacımı nasıl buldunuz ? Bu sözlerden, — muhatabımın kim olduğunu da sabahleyin, alık dostumun niçin suçlu suçlu dur- duğunu da anlıyordum. Güldüm; şükür, — sözleriniza inanmak - budalalığını gösterme- dim Bayan. Siz yerinize siyahi bacınızı göndermişsiniz, Ben de kafasının içi, bacımzın yüzü kar dar karanlık bir bildiğimi yolla- dim. Muharririmizin yazdığı üçüncü Nisan balığı hikâyesi, yukarıda- kileri bastıracak kadar enfestir: *T Son Yemen valisi Bay Mah- mut Nedim Akdilek; Yemendeki hayatma ait bazı hatıralar neşet- mektedir. Mubharrir dostlarından * bir xat kendisini ziyaret ediyordu: — Müjdel Diyor, hem de bi- ’“I:ı' Mahmut Nedim merakla — Ne var? Ne var? Beriki sükünetle anlatıyor: — Biliyorsun ki senin tefrikayi “Savtül Ehrar,, isimli arap gaze- tesi aynen tercümeye başlamıştı. Bu sabah namınıza gazetemiz vamtasile ve İş bankası yolile bin liralık bir ihbarname geldi : Biz, — diyorlar, Bay Mabmut Nedime, yazılarının ücretini takdim edecektik. Fakat adresini bula- orduk. Gönderdiğimiz paranın =duhı teslimini, ve tesellüm makbuzunun bize gönderilmesini rica ederiz. İleride, bin lira daha takdim edeceğiz! ,, Bu hâaber; bugün mağdur mev- kide, ve müzayaka içinde bulunan değerli valiyi çok sevindiriyor. Müjdeci: — Artık, diyor, tabil ziyafeti hak ettik. Bu gece sendeyir. Sabık vali; bunu memnuniyetle kabul ediyor. Ve yarım düzüne misafirile gelen dostuna, mükellef bir sofra hazırlatıyor. Berikiler, patlayıncıya kadar yi- yorlar, çatlayıncıya kadar içiyorlar, ve katılınciyakadar gülüp eğle- biyorlar. Gece yarısından sonra çıkıp giderlerken; sona kalan muzip dost: “ — Muhterem ustat, diyor gör, ha onu; 32 dişi meydanda. Gelinin koltuğuna — gireceği esnada, efinde yanmamış bir ka- hp sıgğarası bulunduğununu farkı vardı. Şimdi size sorarım. Onun ye- yerîndo olsaydınız ne yapardınız? bu gece kulağında küpe olsunda bir daha takvime bakmadan her palavraya inanayım deme! Ve hatırla ki, bugün, yalan günü, balık günü, oyun ve katakulli gü- nü olan bir Nisandırf,, Müıııını bir musiki vı aşk filmi N * Gern hab'ich die fran'n geklisst ,, P A G A N ı I - Ben, kadınları zevkle Ööpmüştüm - IWAN PETROVİTCH - ELİSA iLLİARD - MARiA BELiNG Meşhur bestekâr (FRANZ LEHARS )n unutulmaz şaheseri, Yerlerinizi evvelden tutunuz. Tel, 40690