SÖ| — Meclis ekseriyoti sağ İspanya İle Yuna- nistanın Benzer Vaziyetleri Var Geçenlerde İspanyada bir kıyam hareketi oldu. Müfrit solcu teşkilâtın bir rojim değişikliği yapmak makaa- dile vücula getirdikleri bu kıyamı, Madrit hükümeti kanlı bir şekilde bastırdı. Şimdi, bu hareketin mesul- leri muhakeme ediliyor. Bunlardın biri va hareketin ele başısı sosyalist mebus Goozaler Penayı divamıharp idama mahküm etti. Fakat birçok teşebbüsler meticesi olarak yüksek İspanyol — temyiz — mahi cezayı — affetti. Cümhı Zamorada bu mülüyemete ' mazır, bu mülâyemeti afık bulma- dıklarından dolayı İstifa ettiler. Bu süretle İspanyada bir. buhran baş gösterdi. Bu buhranın diğerlerinden fazlaca farklı oluşunun sebebi gudur: cenahin elindedir. Binnenaleyh kıyam mesul- lerine korgı giddet gösterilmesi, bu ekseriyetin başlca — emelidir. Aksi bareket, — reaksiyon —yapmakta va | memleket efkârını karıştırmaktadır. | Bu yüzden İspanya mühim kararlar vörmak arfesindedir. Bu yolda gös- terilecek bir isabetsizlik elddi bir vahamet doğurabilir. * Yunanlatan Isyanı — münasâbel'le komşu memlekette hasıl olan haleti ruhiyeyi de İspanyaninkime benzete- biliriz. İktidar mevkinde bulunan hü- kâümetin müzahirleri arasında fikir ga Gf ayrılığı görülüyor. Bu arada, kıyam z Piyer Renedel, ölmüştür. B i i daf,, | pishanesinde g Mesuil guruplardan biri hakkında di- rbin veripte gekli umumiüsile hafif görülen mahkümiyet kara: orada da memnuniye makta, nümayiş itingler yapılma- *ina sabep olmaktadır. Şu hal göste- riyor ki bu gibi gürültülü hâdiselerden vonra vaziyet üzerinde hâkimiyetlerini tesis edem hükümetler için bilek kuv- veti bükülmez bir derecede olmak görektir. Ufak bir zaaf, kazanılmış pek çok şeyleri kaybettirebilir. Süreyya Bir Sosyalist Öldü Paris, 2 ( A. A.) — Fransanın tanınmış — sosyalistlerinden Bay Edebi Küçük masanın üzerinde bir toprak testi ve kalın dipli, mavl özlü kalın — kenarlı bir bardak vardı. Hacer, şiltenin kenarıma İlişti. No yapacaktı? ' Göüzelce otel sahibi, evvelden haber vermişti: — Kızbeyli — oteli, handan bozmadır.. Orada rahat edemez- . siniz... Yadırgarsınız. Fakat Hacer, bu kadar renk« :İ:. do;uk, karanlık, küflü, paslı ava ile — karşılaşacağını, aklmdan bile geçîımo'ı:ıiı:tl. ş l'-lEıı d:.l: gönüller bile burada a ; en ,HlıNbundıı k.'l::: dîhlr gözler © aşağı katın, ne ların gürültüleri, Sağır ,.;:":î:_ dan geçmiyordu. Hacer, pence- reye yaklaştı.. Pencereden, damı yılık bir kulübe yıkıntısı görü- :l'ışordu; gözleri oyalayabilen, | I;:çı:.’ukl yabani kestane ağacı Bu taş duvarlar arasında Ha- cer, kendisini, ha j Pse atılmı; Eski belâh, blr kere lılın:n::n:: örmağe — gitmişti, ı i —— Mançuri İmparatoru Japonyada Bir Harp Gemisile Yoko- hâma Limanına Çıkacak Huinking, $ (A. A) — Mançukuo İmperatora ve maiyeti — Japonyaya gitmek üzere hareket etmliştir. İmpe- rator Dairen'e kadar hlsusi bir trenle gidecek, orada bir Japon zırhlısına binecek Yokohamada karaya çıkacak- tır. Mikado ile İmperator — arasında Hlk buluşma 6 Nisanda olacaktır. Çinde Müthiş Bir Felâket Tersanede Yangın Çıktı, 80 Kişi Öldü Şanghay, 2 (A. A.) — Dung Şunpao — gazetesinin — yazdığına göre Mukden, — tersanesinde 30 Mart günü bir yangın” çıkmış ve 80 kişl ölmüştür. Yangın bir ka- zanın patlamasından — çıkmıştır. Yangın tahripçiliğe hamlolunmak- tadır. Örfi idare ilân edilmiş ve tersane müdür muavini ile birçok amele tevkif olunmuştur. Memel Meselesi Ve Devletler |Litvanya Hükümetine Kat'i Bir Müracaat Yapıldı Londra, 2 (A.A) — Avam kamarasında İngiltere'nin ve diğer devletlerin. Memel meselesinde müdahalelerinin nevine dair soru- lan suale karşılık Sir Con Simon demiştir ki: “ — Ingiltere, Fransa ve Italya tarafından vukubulan son teşeb-" büsler —esnasında, Memel'deki vaziyetin, bu mıntakaya bahşedil- miş olan muhtariyet prensipine uygun olmadığı ve bu vaziyete bir nihayet vermek İicap eylediği, Litvanya hükümetine bildirmiştir.,, Berlin. 2 — Alman gazeteleri, Ingiliz Harlciye Bakanının Memel hakkında sözlerini tahlil ederken, bu gibi teşebbüslerin hiçbir fayda vermiyeceğini ve kat'i bir hare- ket yapılması lâzımgeldiğini yan- yorlar. Yzana: Mahmut Yosari Bu dört duvar, Mehteranenin koğuşlarından daha az kasvetli değildi, Hacer, otelcinin asık suratına hak veriyordu; bu hava içinde yaşayan bir insanda, keyif, neş'e mi kalırdı;. gülmek, oynamak isteği mi uyanırdı? Otelin hava- sının, matem tülleri geçirilmiş bir J1âhit manzarasından farlı yoktu. Bu hava, Hacerin zaten ge- rilmiş sinirlerini, büsbütün boz- muşlu. Akşam karanlığı, pencereden yapışkan bir is halinde odaya doluyordu. Bu, gittikçe koyula- şan Joşluk, Haceri, korkutmuştu. Odada, bir mum, bir lâmba vardı. — Elbette, bir ışık getirirler! diye düşündü. Fakat isli gölgelerin hücumu, onu boğuyordu. Odadan fırladı ve kibrit çakarak sofadan geçti, merdiven başından otelciye ses> lendi ; Üküer Ömer Efendi... İnden çıkar gibi, aşağıdan Efendi ». Cenup Amerikasında Bolivya Ile Paraguvay Mu- harebesi Bitmiyecek Gib ı Paraguvayda seforber edilen halk harbe gönderilirken Assompslon, 2 (A.A.) — Par- Tâmentonun içtimaını açarken reisl- cumhur Bay Ayala demiştir ki: “ — Bolivyanın Şakoyu fethe- demiyeceğine kanüz. Herşeyden önce gereken, muhasematın tati- lidir. Huzur ve emniyeti temin edecek olan başlıca İş, orduların derhal terhisi ve ordu movcudu | ile teslihatın tahdidir.,, Amerika İle Çin Arasında Vaşington, 2 (A. A.) — Mali kalkınma cemiyeti reisi B. Jose Jones, Çin hükümetinin Amerika- dan pamuk ve buğday mübayea- sını bildiğini ve verilen 50 milyon dolar kredinin — tahminen üç te birini bu işe kullandığını söyle- tir. Buğüne kadar Çin, 2.205.000 dolar ödemiştir. Yeni Uçuş Tecrübeleri Varşova, 2 ( A.A ) — Yüzbaşı Burzinski, serbest bir balonla bu- gün yaptığı bir uçuşta 9,625 metreye çıkmıştır. bir ses duyuldu : — Kimsin sen? Ne istiyon? Bü. yabancılık, — kayıtsızlık, genç kadının iliklerini dondurdu : — Yeni gelen misafirim... Bir lâmba yok mu? — Ne lâmbası? Hacer, dili tutulmuş gibi kala kalmıştı. Fakat, aşağıda, ayak patırdıları çoğaldı, sesler biribirina karıştı ve Hacerin, otelcinin oldu- ğunu tahmin edebildiği bir ses, cevap verdi: — Olur hanım, olur.. Şimdi gönderiyorum.. Hacer, — odasına — dönmüştü; biraz sonra, elinde, fitili iyl kes'- memiş, — yıyık yiyık İs çıkaran küçük bir el lâmbesı ile ote'ci görünmüştü. — Lâmbayı kapıdan uzattı: — Buyur, hanım.. Başka bir diyeceğin var mı? Bu, köruşık, Hacerin, bin mumluk bir ampul gibl gözlerini kamaştırmıştı. — Lâmbayı — aldı, masanın üzerine koydu. Yemek meselesi ne olacaktı? Hacer, bunda da, Güzelce otel sahibinin sözünü dinlememişti. Muharrem Bey: — Orada, geç vakit yemek bulamazsınız! Size, soğuk yemek hazırlatayım, götürün! demişti. Hacer, istememişti. Elbette, kuru — yavan iki lokma birşey bulurdu. Fakat gözlerinin önün- Paraguayın askeri — vaziyete hâkim olmakla beraber, Şako'da sulhun İadesinl temenni eden Reisicumhbur, sözlerini göyle bitir- miştir: “— Eğer biz, uluslar kurumu- tavsiyelerine karşı itirazda bulunduysak, bu, © tavsiyelerin ihtilâf biter bitmez her iki tarafın silâhtan tecridini mevzuu bahset- mediği içindi. nun 'Ispanğa Buhranı Madrid, 2(A.A.) — B. Velas- ko, kabineyi teşkilden vazğeçmiş- tir. Reisicumur. B. Lerruyu tekrar çağırmış memur etmiştir. İsviçrenin Almanyadan Bir İsteği Bern, 2 (ALA.) — İsviçre hü- kümeti, Almanyaya verdiği bir notada, —mazi aleyhtarı — olup “İsviçreden kaldırılarak — Almam” yaya gölürüldüğü ,, iddia edilen Alman gazeteci Jakob'un derhal iadesini ve onu kaçıranların tec- ziyesini istemektedir. deki herşey, idini kırmakta ıdi. Korka korka sordu: — Burada — bir aşçı var mı? Yemek getirtebilir miyiz? Otelcinin — yüzü, — büsbütün asılmıştı: — Bu vakit, bir şeyler bulun- maz! Eğer sabahtan haber verey- din, sakalattırırdık... Artık geçti.. Hacer, korktuğuna uğradığını anlamıştı: — Peki, hiçmi bir şey bu- lunmaz? Otelci, müşterisine, adeta bıyık altındcan gülerek bakıyordu: — Yumurta var... Peynir var... Zeytin tanesi var... Eğer bekler- sen, bir tavuk keseriz. Emme kızarıncaya, haşlanincaya kadar, yarı geceyi bulur. Hacer, yemek beğenmek, seç- mek gibi çocukça şımarıklıkları, Istanbulda ikex bile yapmamıştı: — Tereyağı da var mı? Otelci, başını eğdi: — Tuzsuz tereyağı var... Hacerin içi ferahlamıştır — Tereyağına dört yumurta kırarsın... Birazda peynir geti- Kirsin... Otolci, şaşkın şaşkın baktı: — Dört yumurta ile doyar mısın ki?.. * — Doyarım... Doyarım... Otelci, kapının önünde, sordu: — Ekmekte ister misin? — Elbette... — Bir okka mı? Hacer, güldü: kabineyl teşkile onu | Ânneler Niçın Kıskanç Olurlar? Küçücük bir kız bebeğiniz var, e| Parlak gözlerine baktığınız zaman ı kalbiniz şafkatle ve sevgi ile do- layor. Sabah gözünüzü açtığınız zaman Ük aradığınız şey onun vevimli gözleridir. Birgün bu se- vimli mahlüku kıskanacağınız ale huza gelir mi? Hayır, diyeceksiniz. — Doğru amma, daha gençsiniz ve daha yeni evlisinizde onun için öyle #öyliyorsunuz. Siz, erkek çocuk anası! yavs runuzun zekâsile, çevikliğile, se- vimliğile eve dönüyorsunuz. Ar kadaşları ile gününü geçirmesin- den Ürülmiyorsunuz. Onun bir dakikalık saadetini, kendi saade- tiniz bahasınada olsa bozmıya razı olabilirmi siniz? Tabibi hayır diyeceksiniz. Far kat bekleyiniz. Bugünkü oyun arkadaşları yarın kıza, nihayet gelininiz olacak bir kıza inhisar ettiği zaman ne düşüneceksiniz? Onun kalbinde size tahsis ettiği yeri kapacak olan bu yabancıyı oğlunuz gibi bağrınıza basabile- cek misiniz ? * Biz anneler değişmiyoruz. Fa- kat çocuklarımızın değişmesini kabul ve hazmedemiyoruz. Bize o kadar bağlı olan bu sevgill mahlüklarıa hir gün bizden uzak- laşıp - istiklâllerini arayacaklarını düşünemiyoruz. Bir gün gelir ki onların arzw- larıle bizim dileklerimiz çarpışır. O gün onların İsteklerini yakacak kadar kendimizde fedakârlık hissi duyuyor muyuz ? D TEYZE Yeni Bir Tayyare Londra, 2 ( A.A ) — Bir İngi- Hiz hava pakliye şirketi, uçarken karaya iniş tertibatını gizliyecek ve kanatlar fazla inik tek satıhlı tayyareler kullanmaya başlamıştır. Bu tayyareler saatte 250 kilametre mesafe katetmektedir. — Iki dilim yeter!. — Olur! Şimdi mi latiyon? — Hazır et, getir... Hacer, bulunduğu yeri unut- muştu, kendikendine: — Ekmeği de soruyor... De- mek ayrıca söylemesem, getirme- ecekl diyordu. B Otdd.’ kapınm önünden çekik mişti; kapı yarı aralıktı; Facer, otelcinin homardanır gibi söylene diğini duydu : — Emme, çerden çöpten garı be... Yol yorgunu bir yolcu, dört yumurta ile doyar mı? Bunlarınki, guş gürsağı... Hacer, tekrar şiltenin kenarına oturmuştu, hemen kalktı iki yan- dan sarkıtılmış hamam peştema- lına benzeyen perdeleri iğneleyip kapadı. Artık, yavaş yaşvaş alışıyordu: — Belki, bu da bir söz olur! Iskemleyi masanın yanına çek- tiş gülüyordu: — Ne lüks sofral.. Ah, Nat- kiye teyzem, beni burada görme- liydi. Z Bütün azmine, kararına rağ- men eski günleri, vakit vakit hatırlamaktan kendini alamıyordu. Bir teviye is çıkararak pır pır yanan lâmba, gözlerini rahatsız ediyordu. — Şişeyi çıkardı.. Ve bavullarından birini açtı, maka- sını buldu; bozuk fitili makasla düzeltti. ÇArkası var