27 Mart 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

27 Mart 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tenkid İ Bir Hikâve Kitabı #durullak Ataç Yaşar Nabi Nayır'ın « Bu da bir hikâyedir » (I adı İle yeni çıkardığı kitabın birinci hikâye- sinde genç Aâlim Bay Turgud, sevgilisi Bayan Aysun'a «Bebek» diye hitab ediyor. Hattâ ona şöyle cümleler bile söylüyorı «Evet, Bebek, hattâ ! n bir cinayet — olacağını — bilmek - bile beni, hakikati söylemekten alır koyamaz.» Yaşar Nabi Nayır, — bunları gülerek yazsaydı kitabı hoşuma gidecekti. Fakat bu gibi İnsanları ciddiye amasını, hele bize onları ciddi ve sevimli adamlar diye kabul eltirmek — İstemesini bir türlü bavysa'am almıyor... Turgud, Aysun'u bir akşam Maksim'de bir baloya götürüyor, orada onu serhoş ediyor, öpüşüyorlar, sevk- li akat sevişmeleri sadece sahasında kalıyor. Çünkü Turgud, Aysun'un kendi- sine lâyık bir zevce olamıyacağına kanidir. Bu kanaati nereden edin- diğini bilmiyoruz; çöünkü muharrir, Aysun'un « büyük bir şirkette basit bir kâtib» olmasına muka- bil delika-lının Üniversitede do- çentlik ettiğini söylüyorsa da onun akli ve fikr! kuvvetleri hakkında bize bir şey bildirmiyor. Bilâkis bile diyeceğim; çönkü Turgud'un Aysun'a söylediklerine bakılırsa onun akıllı bir delikanlı, kendini beğenmiş ve çok toy bir genç olduğuna yemin edilebilir. Uzatmıyalım, o geceden sonra Turgud ile Aysun ( doğrusu aksı- rık sesine pek benziyen bir ad ) bir yıl biribirlerine aşıkane sözler söylüyor, arasıra kıskançlık kav- gaları ediyorlar ve nihayet AÂy- sun, bir kadın için kocaya var- manın İkzumunu anlıyor. ve ken- disini almağa biç niyeti olmıyan delikanlıdan yüz çeviriyor. Yaşar Nabi Nayır'ın bu kızcağızı niçin hor gördüğünü bir türlü anlamı- yorum. Bence asıl Turgud son derece antipatiktir; mamafl Ay- sunun da alâkaya Jâyık olduğunu söylemiyorum. Yaşar Nabi Nayır yalmız şair ve romancı değil, bundan başka bir de moralisttir. Bu sahada dolgun, insanı düşündüren şeyler yazıyor. «Bu da bir hikâyedir,, de, kaleminin o kabiliyetini unutma- miş ve Tüurgüd ile Aysun'un tad- sız macerası arasına aşka, kis- kançlığa dalir m edeler serpiş- tirmiş ; bunların içinde İnce ve hoş olanları var. Fakat nmiçin birinin başıma: “Dikkat, diye bir. kayıd — uyuyor ? « Ve kıskanclık sevgiden Öönce baş- lar » — gözündeki: —" Ve,, ne oluyor? Yoksa muharrir de Turgud ile müsabakaya mı giriyor? Kitabda beş; altı hikâye < var. Bunların daha hepsini oku- madim; — okudüklarırın — İçinde * Para ,, kitaba adını veren hikâ- yeden daha çok hoşuma - gitti. (J Ulus Basımevi, 180 sayfa, 40 kuruş. Gün ÇARŞAMBA — Kumm 31 27 MART 8358 — 140 Arabi | Rumi M Zilhlece 1558 | W Mart ge | Vakit Vı,—ıı_ Güzeş (l 26 (6 58 | Akışam (12 — | 18 28 B3 | 1219)| Yatsı 1 99 ( 19 50 | # zi ( 18 So| İmsak O$ 44 | 412 yası | SON POSTA Mîas;îıuı- Mgddainşkl V 60 Sene Durmadan Söyliyen Ve Durmadan Güldüren Adam... — Herif Karşıma Ceçînîş.. “Gâh, Gâh, Gâh, Gâh!..,, Diye Karı Gibi Gülmez Mi ?. Aman Allah, Beni Bir Sinir Tuttu Meddah Aşkinin karakteristik bir renmi Dar bir sokağa sapınca, solda Arkadaşım birkaç kere: “Baba, baba!l..,, diye seslendi. Aşkı — Efendinin kırık kırık aksetti. Gece karan- lğında evin kapısı açıldı, kısa, | küçük bir gölge bir oda. kapısı özünde durmuş bize bakıyordu ve buyur etti, HAlâ kapının pa- muk perdesi kalkmamış bir oda- dan içeri girdik ve ancak o za- man —Aşkı — Efendinin yüzünü görebildim. Aşkı Efendi karşı — mangal başına oturmuştu. Ağızlığına iliş. tirdiği sigarasını titrek hareket- lerle ateşledi: — Efendim, dedi. Bihikmeti hüda, ben çok #söylemiş adam olduğum için, çok söyleyen adam- ları sevmem. Eb, gevezeliğin ne olduğunu bilirim, çünkü san'atim geverzelikti. Aşkı Efendi gözlerini kapaya- rak, bir sevgiliyi anan İnsan halile boyun bükdü: — Vaktile Meşhuuur bir med- dah Aşkı var idi, şimdi yok oldu. Evet, dehre gelenin... Ne diye- yim, 8l seneden sonra, Meddah Aşkı dünyaya kazık kakmıya kal- kışacak değil a.. Meddah Aşkının tükendiğini, geçen sene anladım. Giresundan çağırmışlardı. Gittim, kahvede yine yerime geçtim. Fa- kat gel gelelim ki, 500 den fazla bikâye kafamın içinde karma ka- rışık oldu, hatırlayamamaga baş- ladım, — duraladım, — karıştırdim, Eh Bi yıllık Aşkı — Efendi, iki gece sümmettedarik söyliye- bildi. Ne yalan söyliyeyim, hiç kimse beni beğenmedi. * Haydi bakalım, dedim. Top- Ja pılını pirtini.. çek arabanı.. bu dünya sana gerekmez..,, Aşkı — Efendi, — duvarlarında " Tevekkeltüalâllah,, lar, “ve mi- nelmai..,, ler, “Fesuphaneke,, ler asılı basık ta odada, bir hayal gibi sallanarak konuşuyor: — 60 sene mütemadiyen söz söylemek az şey mi?. Hem nmasıl sör.. başkalarını tahrik edecek, İ güldürecek sözler... 20 yaşımda sesi, — İçerden basık bir evln kapısında durduk. | Meddah | ken meddahlığa heves sardım. V) zaman sarayda meddah Şükrü üminde biri vardı. Bütün saray kındisini severdi. Yavaş yavaş, onu dinleye dinleye, işlediği yer- lere Üç sene mütemadiyen devam ede ede bir defter tuttum. Bütün hikâyelerini bu deftere yazdım, Çalıştlım ve Üç - sene sonra da — “Ya heyyyl.,, deyip meydânı meddaha atıldık!.. kendisinden izin alarak meddahlık meydanına: “ Yaheyyyl.. », deyip atıldım. Eh sesim de güzeldi, enderonda, şehzadelere — müezzinlik ettiğim için beni tutarlardı. Böylece bu cefa ve mihnet çukuruna girmiş bulunduk.. — — Aşkı Efendi anlatırken bir- çok yerlerde durüyor, tereddüt ediyor, yine göz kapaklarını yu- marak kelimeleri çiğneye çiğneye söylüyordu. Ihtiyar adama - hatı- rıma geldi de - İlk aşkını sordum. Gülümsedi. Aşkı Efendinin gözleri, içine küçük bir taş atılmış havuzlar gibi dalga dalga açılıyordu. Par- maklarını hafif hafif başı üzerinde gerdirdi ve yüzüme baktı: — 20 yaşında evlenmiştim. İlk mMeddah Aşkinın günde 10 lira kazan- dığı günlerde toplayıp alabildiği ev.. karım güzel, çok güzeldi. Babası bir pirinç tüccarı idi, evlendiğim zaman karımı delicesine sevdim, fakat bir sene sonra ikimizi de birbirimirden ayırdılar. Aradan şimdi altmış sene geçtiği halde onu bâlâ unutamam, Geçenlerde bizim mahallenin imamının oğluna rastgeldim: — Canım burada, görmek 's- ter misin baba?. dedi. Korktum, Reddettim. Eh, şöyle bir düşünün ben bu hale geldikten #sonra o, kim bilir ne olmuştur, nekadar ih- tiyarlamıştır. Ben onun o on yedi yaşındaki hayalini kafamda hiç — Ffendim, sörde müezrinlik oluncea, çabucak meşhuunur oluverdik!.. öldürür müyüm?, Aşkı efendi, bahsi kapamak istiyor, adeta titizleniyordu. Niha- yet bunda da muvaffak oldu. — Mene baaah hemşeerilil.. Hle sen susirmisen?.. Dedi. Gülüştük. Sonra par- makiarile tarif etmiye çalışarak başka bir bahse atladı: — Ah efendim ah.. Neydi o 40 sene evvelki İstanbul., Ramazanları bütün konaklar şenlik içine girerdi. 18 odada birden lâmbalar yanar, geniş sofalara #bfralar kurulur, iftardan sonra çoluk çocuk, kadın erkek arasında şöyle kabarık bir ş oturup ta hikây latmak, a bir yumurcakların üzerine yürür gibi yaparak korkutmak, sonra hikâyelerimin Acem, — Arnavut veya Ermeni kahramanlarım ba- yıltarak — onların yerine buzlu şerbetler içmek bulunur zevkler- den miydi?, Aşkı Efendi eski âlemleri, köşkleri; cam kandillerle süslü, renkli mumlar dikili bahçe safa- larını - anlatırken yüzüne sanki kan geliyordu. — Anadoluyu çok gezdim, birçok yerlerde yaşlı başlı adam- lardan çoluk çocuğa kadar her- kesin — gülümsemesinde — benim dilimin hakkı vardır. Hele hiç unutmam. Trabzonda büyük bir kahvede bir akşam hikâye anla- tıyordum. Ben güldürdükçe kala- balık içinden karı gibi bir ses: — Gâh, gâh, gâh, güh, gühi. diye gülmeye başlamasın mı ? Hay Allah belâsını vermesin.. Beni bir sinirdir. tutturdu. Bire aman, sinirden söyleyemez oldum. Bir gece, iki gece, Üç gece “güh, gâbh,, eksik olmuyor. Dördüncü Keri Mektubları ! Lâleli Caddesinirn Sonu 45 senedenberi — Aksaraydaâ otururum, 45 senedenberi günde belki Iki üç defa Aksaray kara” kolu önünden geçerim, Istanbulun en pis ve en çamurlu caddesini aramak — için Kasımpaşalart, Eyüplere gitmeye lüzum yok. Elll metroluk — Aksaray — cadderinde şehrin en çamu lu geçidini bule mak mümkündür, bu cadde sayılf işlek caddelerden birldir. Yağ” murda, karda boranin çamurunu çekmok her babayiğidin kâri değildir. Burada sonelerce « istimlâk edilip arsa haline getiri* len Röfüş bir türlü düzeltilmemif ve bu birkaç yüz metroluk yer kışın geçilmez bir çamur deryasl, yazın da boğucu bir toz yığınl halinde bırakılmıştır. Belediyenill veya tramyay şirketinin bu yall her halde bu birkaç yüz metroluk yeri Lâleli caddesine eklemesini temenni ederlz. Aksaray Horhor caddesi müteltali Server Kâmil Barut Firtları Bahalıdır Uşak ve havalisinde domu$ ve kurt pek çoktur. Bunun 66* bebi köylünün — avlanamamasi, avlanmak — Imkânlarını bulama* masıdır. Avcılık sporun lüke kısml vazıyetine gelmiştir. Çünkü barut ve saçma çok pahalıdır. Köylü evvelce barutunu kendisi yapâr ve avlanır, bilhassa ziraatine zarâk veren domurzları öldürürdü, Fakat şimdi barut yapmak yasak ole duğu, pahalı olan İnhisar baru-. tunu da alamadığı İçin bunlafi öldürememektedir. Köylülere mahi sus bir barut ve saçma tarifesi yapılırsâ çok faydalı olacak, bt takdirde hem köylü xiraatint muzur hayvanları öldürebilecekr hem de av derisi ihracatını ço* galtarak — kendisine — ayrı kazanç menba: — temin etnilk olacaktır. Uşak havalisi avcılar — kulübü Azasından Hasan Sungur —— ...2nrmememarmamertli gece Samsun kodamanlarından bi rine başvurdum. Kodaman * gübı gâh,, ın tepesine dikildi ve herifl kapı dışarı etti. Aşklaı Efendi bu meyanda tW nıdığı, şöhretini duyduğu, berabef düşüp kalktığı meddahları saymi” ya başladı: — Kaşıkçı Vâhit Efendi, Kt tebeden Asım Bey, Fhmi Bel pirlerden Ahmet Baba. Efendiliir eümle esnafın bir pirleri var bizim de pirimiz, hayalin piri ol*l'ı Sahibürrumidir. Cenabı toprağını bol etsin.. Meddah Aşkı o halsiz yaziye” tile bizi kırmadı, bir hikâye lattı. Uzunca bir hikâye.. cımnıll"'l kavgalar, kaçmalar, kızlar, a$! N kabramanlıklarla dolu bir h';klz':'" Sonra bir düğün esnasında lananların taklidini yaptı. AC.L;' Ermeni, Yahudi, Karamanlı, h Kürt, Arnavut taklitleri... Medâ"l Aşkı ermeniceyi, rumcayı, ""ç:r su gibi biliyormuş. Çıkarken ar! mızdan sesleniyordu; — Maşalâh maşalâh, ıpill" toptan toptan toplândikl.. —

Bu sayıdan diğer sayfalar: