e Dünya Hâdiseleri Paris Belediyesi- ' nin Hayırlı Bir Kararı Pııiı Belediyesi beş yu evvel kabul - ettiği programın tatbikine devam ederek bu sene de gayet ucuza kira- ya — verilebilecek bir seri apartıman yaptırtımıştır. Bu apartımanlarda küçük dalreler 2, büyükleri ise 3 odalıdır. Hepsinde de soğuk su, mıcak su, kalorifer, asansör, tele- fon ve radyo vardır. Fazla olarak bu apartımanların çatıları düz olduğundan birer bahçe haline WHrağ edilmiş ve tenis oynayanlar için de ayrı bir yer bırakılmıştır. Paris Belediyesinin bu apartı- manları yaptırtırken takib ettiği program şu — cümle e bulâsa edilebilir : — Fakir halk ta 20 incl asrın çıkardığı tam konfordan Istifade etmellidir. Bu apartımanların kiraları 30 ile 40 lira arasında değişmektedir. * ikago gazeteleri basit bir otomobil kazasının doğur- Amerikada :'.“ garib bir 'anın tafsilâtını |ı:lıl'ı':lr iycrlar &. lülat tander — adını taşıyan — bir zat Mist — Fulk- nerin otomobili altında — kalır, eüz'i yaralanır. Mahkemeye mü- racaat ederek dava açar ve 200,000 dolar xarar ve xiyan is- ter. Bu vaziyet karşısında Mistr Fulkner ne y beyenirsiniz? Oda mukabil bir dava uçarak ezilenden ayni miktarda tazminat ister, Istidasında söylediği şudur! — Ezilen kendi ihtiyatsızlığile bu hâdiseye sebeb oldu ve bana öyle bir heyecan geçirtti ki kalb bastalığına — tutuldum, — ölünciye kadar iylleşmiyeceğim. — 200,000 gdolar tedavi parası isterim! * 'ransız hükümeti memleket haricinde — güçlükle — işitik (Fransız rad- | Mekte — oldukları ölnrz Ka için Fransız rad- B #” | yolarını kuvvatler- vetleniyor | dirmiye karar ver- miştir. Bu karar safha safha tatbik edilecektir. İlk olarak önümüzde- ki Nisan ayında (P.T.T) merke- zinin kuvveti (120) kilovata çıka- rı'acaktır. Tam “kon- 'or,, dan fa- Dabiliye Vekâleti terafından çıka- mlan aylık “İdare,, Mecmuasını cü Şubat 1935 nuzhamı zengin mi gatlı intişar etti. Mecinuada İskân muafiyetleri ml- zamnamesi, İstanbul ve müdürlüklerine ve Bit niz mname, ha sına ait bir tadil ni Devlet tarafından kararların metni, soyaı ve Dahiliye Idari işlerle bütüm alâ- “İdare, Mecmuanını e bulundurmaları . Na- Kültür — İzmirde çıkan bu ©on N: =ıı Mmeemuanin 3İl aci sayısı çıkmıştır. Fikirler — İzmirde çıkar Muallim kültür. mecmuasıdır. 122 mel — sayısı katişar etmiştir. Türkistan — Benli; Tekei olarak glll HLT b S inci sayısı intişar etmişlir. “Parmak İZzİ, Mecmuası — Bu zabıta vak'aları ve heyecanlı ma. geralar mecmuas'nın (3) üneü #zyımı da bol münderacat ve bol resimlerle çıktı. Fintı (5) kuruştur. Fransızcayı çabuk ve kolay öğretirim — Muallim Münürüa dil tedrisinde bir yenilik gösteren usulü- mün ikinel kitabı. çıkmıştır. Tavsiye ederiz. Naşiri Anadolu Türk Kütüb- yanesidir. — RZ—— — Tarihi SON POSTA | Müsahaio : u a Zai aa n Sert Bilek Başka, Pek Yürek Başka! Giîclü Adam Tahammüllü — Haybey yiğillm, nasil elsun bu arslan? kanlı, pençeler kavmık, tırnak hançerimsi, kuyruk yüksek, ağır köptüklü, göğüs şişkin! — Gökremiş olacakı yeloleri dik, gözler Zeki olub da hiç bir şey bilmeyenler bulunduğu gibi kuv- vetli olub da korkak bulunanlar | da vardır. Bu gibilere dillmizde Gödlek derler, tabansır derler. * Gemi aslanı , tabiri de onlar için kullanılır. Yüksek kıymetli bir Türk şalrinin fare dilile yaz- dığı bir eserde gözüme çarpan bir hikâye, biribirine uygun düş- | meyon bilekle yüreğin ne gülüne | bir manzara teşkil edeceğini eşsiz bir belâgatte tasvir ediyordu. Zevk ile okuduğum bu hikâyeyi tercüme etmek istedim, şu müsa- babe vücude geldi. Umarım ki okuyucularım da ayni xevki ala- caklar ve hikâyeyi beğenecek- lerdir * Orta çağda şark ellerinde bir | pehlivan türemişti. Boyca, bosca eşsizdi. Tepeden tırnağa kadar taşıdığı olgun temastb, kendini görenlere parmak ısırtırdı. Yü- rürken ayaklarının altından top- rağın kaçtığı sezilirdi, o derece sert basardı, sert yürürdü. Herkes onu seyretmekten heyecan du- yardı, harekete gelmiş bir çınar gibi gözleri ardından çekerdi, yürütürdü. Bu heybetli adamın dehşetli bir kuvveti de vardı. Bir çift öküzün kaldıramadığı yükü bir elle kaldırırdı, düzinelerle adamın yerinden kıpırdatamadığı şeyleri tek bir omuz darbesile fırlatıb atardı, kart ağacları cılız bir fidan söker gibi kökünden. ç- karmakta güçlük çekmezdi. Ayni zamanda usta bir gü- | reşci İdi. Pehlivanlık san'atının bütün inceliklerini bilirdi, Bu se- beble Turanda, Iranda, Hindis- tanda, Kıfkasyada Zal oğlu Rüstemden daha fazla ün almıştı. Yaptığı güreşler, devlet savaşları gibi dillerde dolaşıyordu, destan- laşıyordu. Beş on yıl içinde belki üç beş yüz güreş yapmıştı, kar- gısına çıkan en Ünlü pehlivanları paçavraya — çevirib — bırakmıştı. Karşısında üç dakika dayanan baba yigit yoktu. Kiminle tutu- şursa bir şimşek hizile onu yıkı- W İN V ) W İ yordu ve kendisi küçük bir yorgunluğa uğramadan dimdik ayakta kalıyordu. Dönüb dolaştığı yerlerde umumi bir kanaat uyan- dırmıştı. Ecel bile bu yiğiti güç yıkar diyorlardı. Bununla beraber — Hindden, Çinden, Bizanstan arasıra pehli- vanlar geliyordu, onunla güreş yapıyorlardı. Bdiki onlar, “davul sesi uzaktan hoş gelir,, 'diyerek bu eşsiz pehlivanın bükülmez bir bilek — taşıdığına İnanmıyorlardı, kendisile boy ölçüşmeye kalkışı- yerlardı. Yahud kendilerini güçlü kuvvetli bulub böyle ağır bir imtihana girmekten çekinmiyor- lardı. Fakat Ünlü kehlivan, sayızız zaferden ve sonsux bir şöhretten sonra karşısına şunun — bunun çıkmasına sinirlenmeye başlamıştı, kazandığı büyük şöhret ona de- rin bir gurur getirmişti, yer yü- zünde tek bir kimsenin kendine güreş teklif etmesini çok aykırı bulub sinirleniyordu. İşte bu gürür ve sinirleniş ona bir fikir ilham etti: Kendini bilmezleri yenmeden evvel kor- kudup er meydanından kaçırmak! Bunun için geniş göğsünde bir aslan resmi işletmeyi tasarladı. Arabların Veşm ve franklerin Tatouage dedikleri dövme, Şarkın erkeklerince de, kadınlarınca da pek sevilen süslerdendi. İşle bu bu pehlivyan da dövme usulile göğsüne bir as'an resmi işletib 1 — GCasetenin esas yaşısila Bir sütunun ikl satırı bİr (eantim) sayılır. 2— Sayfanına göre bir ranti- min tldn fiatı yanlardırı (8) kalime 4— İnce ve kalın gasılar tutacakları gere — göre santimle ölçülür. karşısına — çıkacak — pehlivanları korkudacak, titredecekti. Bu ka- rar ile kalktı, bir san'atkâra | gitti: — Usta, dedi, aslan koy. — Hayhay yiğitlm, nasıl o sun bu aslan ? — Kökremiş olacak: Yeleleri dik, gözler kanlı, pençeler kıvrık, tırnaklar hançerimsi, kuyruk yük- sek, ağız köpüklü, göğüs şişkin ! — Peki yiğitim, otur işe baş- lıyalım. Onu ve çok kuvvatli bir pehli- van oturumu, göğsünü açtı, san'- atkâr da eline bir iğne aldı, eline daldırdı. Pehlivanın canı yanmış, gözleri nemlenivermişti ve telâşlı) telâşlı soruyordu : — Arslanın neresini yapıyor- sun ? — Tırnağının ucunu ! — Tırnaktan vazgeçtim. Üste tarafını yap ! San'atkâr, ikinci bir iğne ala- rak yine eline soktu. Bu, evvelkin- den daha fazla acı verdi, pehlivanı yerinden sıçrattı. Adamcağız, bir taraftan göğsünde damlasını siliyordu, bir taraftan anlamıya savaşıyordu : — Şimdi neresini yapmak im- tedin ? — Kuyruğunda bir kıl ! — Varsın —kuyruksuz — olsun Üat tarafını yap | Üçüncü iğme, pehlivanda ne Dakıl bıraktı, ne tahammül. Harıl harıl gözyaşı dökerek — yalvan- yordu : — Kuzum usta, şu uğursuzu ganımı acıtmadan yap, yelesini filân da bırak. Mini mini bir şey olsun. Tek canım yanmasın! San'atkâr, sükünetle aletlerini topladı, bir tarafa koydu ve son- ra üç beş yüz babayiğitin kolaca sırtını yere getirmiş olan pehli- vanın omuzlarını okşadı: — Evlâd, dedi, yüreğinde ar- lan gücü yaşamıyan adamların göğsünde aslan resmi görünemez. İkin yüreğini pekleştir, — sonra | göğsüne aslan oturt. Haydi git, güle gülel.. Bu hâdise, © pehlivanın şöh- göğsüme bir beliren kan | şönt Ze Kari Mektubları Bir Zafran Yetiştiricisinin Dileği Akviran köyü ;Zafranbolunun zafran yetiştiren köyüdür. rana yarım — saat ınul“d'u Davut ubası köyünde de zafrap yelişir. Başka yerde rafran ye tişmez. — Eskiden — Akvirai | herkes zafran — istihsâl ede Fakat son zamanlarda - istl! azalmış ve birkaç kişiye i elmiştir, bunun — sebebi tabil zafrana sun'i ve sahte zafranli yekabetidir. Zafran güç istibili edilir ve az elde olunur bir,mâ' de olduğu için biraz bahalıcadi!ı Fakat sun'i, — boyalı ve sahtt zafranda bu güç ve ax istihsâl keyfiyeti yoktur, onun için piyb” saya ucuzca arzolunmakta, ucuzluk karşısında da tabil ranın kiymeti düşmekte ve mü' liyet — fiatından daha satılması zarureti hasıl olmaktâ” dır, Bu vaziyet karşısında eklğ ve istihsâl — kendiliğinden maktadır. Son senelerde piy ven'i zafran azalmış, ucuz ol için tabil zafran rağbet görmi Bu rağbet flatların da bir parçâ yükselmesine sebeb oldu. Tabil zafran yavaş yavaş — yine kıiymetini — bulmaktadır. Fakst zafran ekim ve istihsâlinin çO" galtılması İçin uraat .bakanlığınıf Bnayak olması, ve kolaylıklaf göstermesini dileriz. Bu takı zafran İstihsâli ceki — vaziye | bulacak ve eyi bir ihrac maddi elde edilmiş olacaktır. 3 Akviran köyünden: — Thrahim - Ermüf | evablar / Kıtıkkale çelik fabrikasında BW Ahmede : Dündar Türkçe değil, Farsçt” dır. Asıl Türkçe mukabili ku! tutan demektir. Fakat kellmt? arkadan giden asker mana gelir. Pişdarın zıddıdır. * Ilgından bay A. Fazlıyar Intihablarda propaganda yâP | mak herkesin meşru hakkıdi” Muhtar intihabında da rey A lamak ve muhtar olmak iste! lerin propaganda yapmasına ld; ) müdahale odemez ve bu ) haktır. x Kayseriden A” Ön'üek ve RUfİ kurd imzalerile mektub yazanlara! Ç Mektubunurda sarih ad olmadığı için neşredemeyiz. bu busustaki şikâyetlnizi V? kirlerinizi bir mektabin Dabli Bakanlığına bildirmeniz daha vafık olur. retini baltaladı, kıymetini düşürdü. Artık herkes, bir aslan resmi iİşletemiyen adamla eğ'eniyordu, çocuklar onu gördükçe etrafını bağırıyorlardı: — Gökremiş aslan mh ruk aslan mi istersin?.. Şöhreti yıkılan pehliva' kuvvetini de kaybettiği 'n., güreşlerde hüner göster” muştu, boyuna sendeliyo” una yeniliyordu. zendil’eriıı şöhret Y'Pnı.w* rek pekliğini de olı'lılı yur unutmamalıdırlat. Korka! vetli olmazl.. M T