22 Şubat 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

22 Şubat 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa aaz— — Büyük tarihi roman 22 - 2 - 935 ESMER GÜL Muharriri: 4. R. Tefrika No, : 16 Kadın Kıskanclığ_ı!._. Esmer Gül Artık Dinlemiyordu, Baş Kaplan Ağanın Sözleri Ona Bir Uğultu Gibi Geliyordu, — Aaah, Esmer Gül, ah.. Sen bu, beyax derili adamların tabiatini bilmezsin. Ne, sevdikleri bellidir,; ne de — sevmedikleri.. Hani, kelebek yok mu? Onun gibi uçtukları yeri — bilmezler. Nerede hoşlarına giden bir şey görürlerse, hemen oraya akıve rirler.. Sen saraydaki akçacık kızlardan bahsediyorsun. Sfl'ı daha tuhafını söyleyim. Bizim sultan efendimizin bir kardeşi kızı var. Râbia Hanım Sultan.. — Dün gece, eğlentide var mı idi ?. — Vardı.. Dur sana - tarif edeyim. Sultanın oturduğu sedirin en alt köşesinde.. Mavi atlaslar giymişti.. — Evet.. - hatırladım.. gibi saçlı.. Hele gözleri.. — Ya, hele gözleri.. sor onu.. — Amber ağa, yaman şeysin. — Allah.. Allah.. Amber ağa- ıt canı yok mu, yahuuu.. — Ne, ne olmuş, © hanım sultan. — Bizim sultan efendimiz, bu Osman Beye onu alıvermek istiyor. Esmer Gül, birdenbire yerin- den sıçradı. — Nasıl ?, lstiyor ?. Diye bağırdı. — İster a, ayol. Osman Bey gibi bir delikanlıya onu almayıb da seni alacak değil ya ?. Esmer Gülün, başı göğsüne düştü. Bir lâhza düşündü. — Şübhesiz Amber ağa.. Onu almayıb da beni alacak değil ya? — Şimdi, onu bir tarafa be rak.. Yani şunu demek İsterim ki. Bu söz Osmanın kulağına gitti. Hanım — Sultanı merak ederek bir gün harem daire- sine — girdi. EBir köşeye sak- lanarak hanım sultanı gözetledi. — Beyendi mi?.. — O00.. Ne demezsin?.. Hem de ağzının suları aktı. — Evet. — Öyle iken, işte şimdi de senin derdinden yanıb tutuşuyor. — Fakat.. Onunla evlenirse.. Acaba bu ateş birdenbire kak binde sönüvermez mi?.. — İlâhi, Esmer GüL. Şu, dü- şündüğün şeye bak... Ben ne güne — duruyorum... Amma sen deyeceksin ki.. Esmer Gül, artık dinlemiyordu. Baş Kaplan ağasının sözleri ona, derinden akâeden bir uğultu gibi geliyordu. Dün gece, Osmanin aşk ve ihtiras dolu gözleri bir burgu gibi oyula oyula onun kal- bine girmiş.. Derin bir yara hu- sule getirmişti. Şimdi Anberin bu sözleri, o yarayı bir kat daha derinleştirmiş ve, — genişletmişti. Anber ağanın uzun süren sözlerine artık ehemmiyet vermedi. Hayatı, en şahane zevk Ve neş'e İle geçen bu Tomboktolu adamın yalnız şu sözleri, onun ruhuzda derin bir intiba husule getirdi: — Adaaaam, sen de.. Şu dört günlük dünyada, vaktini hoş ge- çirmeye bak. Bugününü tatlı yek çir de, yarına Allah kerim. Bir adamın başına devlet kouşu ko- narsa, kolay kolay uçmaz. Amma Sırma Bana Onu mu almak insan ;kdlı davranmalı da, o kuşu ürkütmemeli, haa; * Bir Saz Şalrı (Ali) nin Çenberlitaştakl kah- vesinin — kapısı — açıldı. — İçeriye, mütevazı tavurlu uzun — sakallı bir adam daldı. Omuzunda, İnce blr. kaytanla boymuna asılmış b.l)yük bir çökür (1) vardı. İçeri girer 'girmez sağ elini göğsüne dayadı. Halka karşı boyum ke- serek: — Hüüsu, dost... Diye bağırdı. Birdenbire halkın sesi kesildi, Başlar, bu adama çevrildi. — Âşık... Ibadi... Diye —kulaktan kulağa bir fisilti geçti. Bu sükünet içinde, evvelâ birkaç çelik telin perişan nağmeleri., Ve sonra şu sözler yükseldi: Bre canlar!.. Kulak tutun Sözlerime nişan koyun Aldanmayın şu dünyaya Birgün eder size oyun. Halk arasında, bir kaynaşma oldu. Her tarafda, derin ahlar | çekllerek: — Şair, gerçek söyler.. — Şu yalan dünyanın nesine tamah ederiz, bilmem ki... Ecel gelir, çatar bir gün. Bölbül dilin susar bir gün ©O bir alçak devecikdir. Kapınıza çöker » bir gün. — Ona, ne şübhe ?.. — Biliriz de.. Daha hâlâ gaf- let uykusundan uyanamayız. — Hoş geldin üşık |.. — Eyvallananah .. — Çınar Ahmed... — Buyur, erenler.. Bir. acı kahvemizi iç. — Eyvallah, canım.. Ne za- rarı var?.. Kahven acı olsun da, dilin tatlı olsun. Âpık Ibâdi ilerlemiş, köşede oturan Üç kişinin önüne giderek Bektaşl erkânı üzere boyun kes- mişti. Bu üç kişiden, Çınar Ah- med denilen İri vücutlü bir adam, Âşık Ibâdiyi kolundan tutarak köşeye geçirmişti. Ve sonra, kah- veciye : — Bizlm âşıka, halls bir ye- men kahvesi.. Bir de telli çubuk olsun. Diye seslenmişti. Uzun zamandanberi - biribirini görmemiş olan bu iki ahbab, derhal büyük bir samimiyet ve muhabbetle konuşmıya başlamış- lardı. Anadolunun şark eyaletle- rinde uzun bir seyahatten avdet eden âşık, bu seyahatinden bah- sederken yavaş yavaş sesini yüke seltiyor. Etrafındakilerin alâka- sımı celbediyordu. Bir aralık Çınar Ahmed sor- muştu : — Oltarafta hal, ahval nice- dir. Gelib gidenler, vüfir müza- yakadan bahsederler. Demişti. Âşık Ahmed, hemen hemen bütün kahvedekilere duyuracak kadar gürültülü, bir! — Aaaaah, ah... Çekmiş.. — Kendine — çevrilen gözlere baka baka cevab ver- mişti : > ( Arkası var) () Çökür, büyük saz, SON POSTA Bir Yanlışlık — Giriniz!.. Ziraatimizde Beygir Ve Bakım Meselesi ( Baştarafı 7 inci yüzde ) bakım meselesi de geriye doğru gittikce ehemmiyetli olmak İâzım gelir. Bunun için taylar doğar doğ- maz ancak yirmi yirmi beş gün anasının sülüle kalıb bir aylık olduktan İtibaren bakılmıya muh- tactır. Taylara ilk aydan itibaren bilhassa ezilmiş yulaf yedirmek suretile yardım edilirse hayvan- cıkların büyüyüb serpildikleri gö- rülür. Hele anaları dalma çalış- tırılan yorgun kısrak yavruların da bu beslenmenin faydası daha çok göze çarpar, En son araştır- malarda yulafın mükemmel bir beygir yemi olduğu fanlaşılmıştır. Bugün her tarafta olduğu gibi geçen yıldanberi blizim ordumuz- da da yulaf, arpanın yerine esas yem tutulmuştur. Yulafla beslen- miye alıştırılan taylar büyüdükçe dine ve kuvvetli olmıya namzed- dirler. Yokga daha yavru iken baklılmıyan taylar, büyüdükten sonra ne kadar bakılsa ana ve kabası soylu da olsa elverişli bir beygir yetişemerz. Tayların cinsine göre İlk ayda günde elli gramdan başlıya- rak gittikçe arttırmak suretile beslemelidir. Taylar alıştıkça bu miktar birinci ayda 250 grama kadar çıkarılmalı. Üçüncü ayda 500 dördüncü ayda 750 beşinci ayda 1000 altıncı ayda 1250 gramı bulmalıdır. Daha sonra her ay büyüdükçe gündeliğine 250 gram yulaf ekliyerek yaşını dok durduğu zaman günde Üç kilo yulaf yedirmelidir. Böyle bakılan bir. Anglo- Arab tayın İlk altı aydaki büyümesi bakınız nasıl olmuştur?: Bu tay 90 santim yük- sekliğinde doğmuş birinci ayda 98 ikinci ayda 103 — üçüneü 109 dördüncü ayda 113 beşinci ayda 116 altıncı ayda da 120 santim boyuna varmıştır. Bu tec- rübede yulaf tayı Adeta Ufliyerek büyütmüştür. Yerli beygirlerimizin ve hele ziraat işlerine pek elve- rişli olan Karacabey Nonyüsleri- nin hazım kuyvetleri daha - fazla olduğundan yulaf besisine ehem- miyet vererek bundan daha gü- zel neticeler alınabilir. Elhasıl beygir neslinin — düzeltilmesinde soyun seçimi kadar hayvanın bakılmasının da değerl olduğunu akıldan çıkarmamalıdır. Tiran, 21 (AA) — Kıral Ahmed Zogo ile prensesler, Mati mıntakasında bir kaplıcada bir müddet kalmak üzere buradan hareket etmişlerdir. D l Bu Sütunda Hergün Çeviren: Selim Tiynet NİÇİN ÖLDÜRMÜŞ? —Niçin öldürdüğünüzü muhak- kak söylemelisiniz. Bir avukatın herşeyden evvel, hakikati bilmesi lâzımdır. Eğer cinayetinizin se- | beblerini bilmezsem, sizi yarın hakimlerin karşısında nasıl müda- faa edebilirim? Söyleyin bakalım! Bir fenalık mı yaptı bu adam size. — Hayır. — Meşru müdafaa vaziyetin- de mi İdiniz ? — Değildim. — Ohalde ? — Ohaldesi yok. Öldürmek istedim ve öldürdüm. Avukat kollarını havaya kaldı rarak tavanı şöyle bir süzdü: — Adam öldürmenin de böy- lesini görmedim doğrusu, dedi, Üstünde söz söylenebilecek Iyi bir sebeb bulamazsanız, kurtulmanıza hiç imkân yoktur. Kadri donuk gözlerile avukata bakıyordu. Dalgın ve hissizdi. Mı- rildanır gibi cevab verdi : — Ben bu adamın karısını sevl- yordum. Fakat ne lesem yine derdimi dökemiyeceğim. Bakın, size hatıra defterimi bırakıyorum. Okuyun bir kere, Belki birşeyler anlarsınız. Avukat defteri aldı: — Her halde anlamaya ça- hşacağım, dedi. Zaten lâzım olan da bu değil mi? * Yanhanesinde yalnız kaldığı zaman defteri açtı. İçinde sıra ile şunlar yazıliydi: 15 Nisan — Macide nıştım. 24 Nisan — Ziyaretlerde onu arasıra görüyorum, 27 Nisan — Evinde çalmıya gidiyorum. 30 Nisan — Çok tutu!'dum bu kadına. 3 Mayıs — Evinde yemek yi- yoruz. Kocası Saffet dikkatle bizi süzüyor. 7 Mayıs — Macide evime ge- liyor. Kocasına dalr konuşuyoruz. Çok kıskançmış. 9 Mayıs — Hergün buluşuyo- ruz. Hiç bir aksilik bizl ayıra- mıiyor, 15 Mayıs — Saffet şübheleni- yor ve hep bizi gözliyor. Dün kendisile uzun, uzun konuştum. Işlerim ve yaşayışım hakkında beni sorguya çekti. Bu adam ba-* şıma çorab örüyor kaliba, 23 Mayıs — Akşam yemeği- ni Macidelerde yedim, kahve içer- ken Saffet sıgara arar ık için de şarı çıktı. Macid şaklaşmak çılgınlığından kendimi alamadım. Gözlerim, aynada, bizi yiyecek- miş gibi bakan Saffetin gözlerile karşılaştı. Ummadığımız — bir zamanda —odaya girmişti. He- men yerime oturdum, Halinden ile ta> keman birşey anlamak mümkün olmaı Ne düşündü acaba? 24 Mayıs — Macide bizde, hep dünkü meseleyi konuştuk. Fakat istediğim şeyleri söylemedi, Beş senelik evli olduğu halde, kocasının karekterini bir — türlü öğrenememiş. 30 Mayıs — Saffet karısının, benden soğuyarak, kendisine dö- neceğine İnanıyor ve bunu bek- Tiyor. Halbuki Macide beni bırak- mıyacağına yemin etmişti. Abh, keşki sevmeseydim bu kadını. 6 Haziran — Saffetin bizi süzen bakışları hâlâ içimi hırpalı- yor. Her şey bana bu bakışlar! aksettiriyor. Ve yine bu bakış” larla yastığımın yandığını hisse” diyorum. Yarın Macide ile etraf- hca konuşacağım. 7 Haziran — Macideye, içimi kemiren bu derdden beni kuf” tarması, kocasından boşanıb banl varması için seatlarce yalvardım Hayret! razı. - olmadı. “Kocall ölür, kocam bensiz yaşayamazır dedi. İ 8 Haziran — Bu bıkı.lıl'd. her şey var. Aşk, kin, istibziı merhamet, herşey.. Kendimi but* lardan bir kurtarabilsem.. 15 Haziran — Artık ne yiyofr ne içiyor, ne de uyuyorum, Mer cidenin her halde benimle kaf” ması lâzım. Fakat ne tuhaf şu kadınlare Hâlâ gelmek istemiyorr: — «Sen delisini» diyor. Evet deliyim. Ve o gelecek, gelmezse 25 Haziran — Daha fazla tt hammülüm kalmadı. Saffete gidiP açıkça karısını bana verimi istedim. Anlamamazlıktan geldi Kızmıştım : « — İkimizden birini — ölü€ bekliyor, dedim. Ya #sen, Y benl » — Ne sen öleceksin, ne de ben, diye cevab verdi. Macidt hiç kimsenin olmyacak, o yolnk kendisinindir. — Anladınız. m! Yalnız kendisinin. Bakışları okadar — tuhaftı İ kan beynime sıçradı. Ben Maci” desiz yaşayamazdım. Ölmesi ike zimgelen Saffetin sonsuz — aşlkı sonsuz tahammülüydü. Tabancasi alnına dayamıştım. Güzlerimi bi erici bakışlardan kurtarmak içib teliği çektim. Ancak şimdi, yaşt dığımın biraz farkındayım. i * Avukat — defteri — bitirdiktef sonra derin, derin düşündü : — Bunlar da, dedi, bir mi” dafaa yerine geçebilir. Mıhln"ı de hepsini okuyacağım. Fakat 1| d _:ı_ıl:t_ıhiluık miyim / Spor bugünkü Maçlar Buğün Taksim, Şeref ve Fefiğ bahçe stadlarında yapılacak gounlardırı H Taksimde: Küasımpaşa « 5’“ y Beşiktaş - Süleymaniye, Hi Şeref ( Boşiktaş ) da: VÜf İstanbulspor genç — takımları. I İstanbulapor B. takımları, Hilll'v lerbeyi A. takımları. İstanbulspor: ” —— A. takımları. ’ Fenerbahçede: Topkapi w dolu A takımları, Galatasaray- B ve A takımları. Amerika Bahriyuind;'._; Vaşington, 21 (A.A.) — M! ral Murfin — Amerikanın — içer suları donanması baş kumüf ,’Ö lığına tayin ıdilml'tir.b.:'. ki an İti " önümüzdeki yazdı Ü olacaktır. Murfin amiral yerine gelmektedir. 18 Zikade 1358 *;;Lr:"tf 637 ( 1227 o.k Wse ( 15 37 Güneş İktndi

Bu sayıdan diğer sayfalar: