MAT SON PO STA Ikinci kânun y K Muharriri, A. R. Tefrika No.: 15 Çırağan Alem_i!.. Herkesin Kalbinde Tatlı Bir İstiğrak Vardı. Lâle Kokuları Hepsini Mestediyordu.. Ibrahim — Paşaya, yeri işaret etti: — Gel Ibrahim!.. Gel, benim sevgili vezirim. Şöylece yamba- şıma geç... Kızım sultana selâm ederim, Nerkiz gözlerinden öpe- rim. İstirahata varmadan evvel kendisile söyleşürüz; Inşallah... Dedi... Ve sonra, çadırın ke- narında elpençe divan duran hü- kümet erkânma da elile iltifatta bulunarak, oturmalarını İşaret etti. * Artık eğlenceler başlıyacaktı.. Saraydaki kadınlar, sarayın eğ- lence meydanına karşı olan ceb- hesindeki odaların kafesleri arka- sına sıralanmışlardı. Bahçede ya- nan binlerce kandil ve fenerden akseden ışıklar, kafeslerin içine kader girlyor.. Kadınların elmas gerdanlıklarına, yüzüklerine, bile- ziklere.. Ve nihayet bunlardan daha kıymetdar olan gözlerine aksederek bedil pırıtılar husule getiriyordu. Eğlenceye, Ibrahim Paşanın hususi saz heyeti ile başlanmıştı. hanendelerden, neyzenlerden, tan- burtlerden, santurllerden, kemani- lerden, düdük, nefir, cenk, miskal çalanlardan mürekkeb altmış ki- şilik saz takımı; yavaş yavaş ça- dirin. önüne doğru — ilerlemiş.. Hepsi bir sıraya dizilmiş. Bir anda padişahın önünde diz çöküb yer öptükten sonra kendilerine tahsis olunan köşeye çekilmiş.. Küçük erkân — minderlerinde dir- Üstü oturarak büyük bir halka çevrilmişti. Hepsi de zamanın en meşhur hanende ve sazendelerin den mürekkeb olan takım, şu şar- kı ile eğlence faslına girişmişti: Çıkıb ikbal ile gülzere şehinşühı cihan Ültiftatile eder gülleri şadü bandan Lâle zare yelir elbet yine sultanı zaman Müjdeler gülşene ki vakti çırağan geldi Herkesin kalbine, tath bir vecdü istiğrak gelmişti.. Lâleler- den taşan kokularla mest olan kalbler, sazların ve seslerin bir anda başlıyan coşkun ahengile titremişti. Bir anda başlıyan bu coşkun ahenge, arka taraftaki korudan yine bir anda yüksaelen binlerce bülbül şakraması, cevab vermişti.. Bu ılık yaz gecesinin durgun semasında, beşer! nağme- lerle bu ilâhi bülbül zemzemeleri birbirine karışıyor.. dalga dalga etrafa yayılarak karşı sahillerde derinden derine akisler yapr- yordu. Padişahın önünde büyük bir altın sini getirilmişti. Bu sininin ortacına yakuttan oyulmuş küçük bir kâse içinde (cevahir macunu) yerleştirilmiş; etrafına da en kıy- meltar çini ve billür takımları içinde muhtelif içkilerle mezeler dizilmişti. Eski İran minyatürle- rinde tersim edilmiş kız resimle- rini andıran.. ve zavallı ( Şair Nedim )i : Kız Oğlan nüzı nezik, Şehlevend âvazı üvasın.. Belâsın ben de bilmem ; Kız misin, Ozlan mmain kâfir. Diye (hayran ve dembeste ) bırakan iç ağaları Üçüncü Al- medin önünde diz çökerek bu siniden aldıkları (büde) delu ka- deble-i sunuyorlar.. bir vcu bo- yun vi a asılı isci dişlemeli peş- kir er uzatıyorlardı. yanındaki (Destür buyuruldu ) ğu için, davetliler de bu zevkten ( müte- na'im ) oluyorlar.. Iç ağalarının sundukları kadehleri bir hamlede nüş ediyorlar.. Kavuklarımı bas- tırarak : — Yaa Hayyy... Diye inledikten sonra hafifçe #ilkiniyorlardı. Meclis, tezce kıvamını almıştı. Üçüncü Ahmedin ikinel — bir ( destür ) u — ile artık her türlü merasim vo teşri- fat kalkmıştı. Bağdaşlar kurulub, sırmalı yastıklara teklifsizce daya- nılmıştı. Harem tarafından da Aarı şen kahkahalar gelmiye başlamıştı. Altkattaki mumlar sön- dürülmüş odadan, güçlükle zapte- dilen neş'eli gülüşler işitiliyor: — Ah, zalim.. Beni yaktın.. Nâraları, kınalı ellerle kapatılan ateşli dudaklarda boğuluveriyordu. Bu gece, çengi ve raks işlerini idare etmeyi bizzat üzeriae almış olan Amber Ağa ortada görün: müyordu. —Her zaman sarayın koca sofalarında, dar koridorla- rında garaylıları haşır haşır haş- hyan başkaplan ağası, bu gece meydanı — zavallı — kızcağızlara terketmiş., Kendine sadık olan gene bir haremağasını kapının önüne nöbetçi bırakarak usullacık çengilerin bnlunduğu — odaya gir- miş.. Kolbaşı yosma Nigârla eşi, B?ygm Ayşenin arasına yerleş- mişti. —Ağanın bu teklifsizliği, öteki — kızlara ve kadınlara da cesaret vermişt. Artık kadehler dolub boşalıyor, eşlerile başbaşa vermiş çiftler arasındakl neş'e, arttıkça artıyordu. Zilkıran Kamerle — Kelebek Fitnetin fıkırdaşmalarından r- lenen Benli Hacer, Sedef Zehranın kulağına eğildi: — Elimden gelse şu karıları bir kaşık suda boğacağım. Dedi. Zehra, dişlerini — gicire datarak : — Civanım 1.. — Hazırladığım oyunu sana söyledim, ya.. Hele biraz sabırlı ol. Diye cevab vermişti. Bu sırada, kapı aralanmış.. Amber ağanın kapı önlüne yerleş- tirdiği gene haremağasının başı içeri dalmış.. Telâşlı bir sesle: — Lâla.. Lâla,. Tez gel.. Seni arıyorlar. Diye fısıldamıştı. Farmakoloğların Yıllık Kongresi Türk Farmakoloğ birliğinden: 1-8-19358 Cuma günü saat 14 de İstanbul Halkevinde - birliğin senelik kongresi yapılacağından bütün diplo- malı — meslekdaşların — gelmeleri rica olunur. Cumhuriyet Gencler Birli- ğinin Temsilleri Cumhuriyet Genüçler mahfelindeni Her onbeş günde bir verilmesi söz birliği edilen parasız halk temsillerinin üÜçüncüsü 1-2-985 Cuma günü saat tam 15 de mahfilin beyoğlunda Tokatlıyan asında O, H. F. binasındaki müsae salonunda verilecektir. Bu tiyatro oyualarına herkes - gelebilir. salon dolünca — kapanacaktır. alıamaz, Fransızca Dersler Halkevi Beyoğlu şubesinde Pazare tesi ve Perşombe günleri aaat 18,30 da fransızca dersler verilmiye başlanmıştır. Kapılar Çocuk l İstiyenler idaraye müracmat edebilirler. İ Bir Kidöm Ihtilâfı — Hey, dursana be, kızı ev- velâ ben gördüm!. T Dünga İktisad Haberleri Dünya Piyasalarında Romanya Malları hükümeti, Ticaret ve Sanayi Bakanı B.thııııl:;iko 'ıî rafından er anlaşma ral Avı'ııpığ dev- teşebbüsleri | 1etleri ile müşte- reken Romanya ziraf İstihsalâtının ve hassatan Romanya buğdayının dünya piyasalarında satışının bir nizam altına alınmasını gözeten teşebbüslerine ittilâ hasıl edi- miştir. Lehistan Ziraat Bakanı B. Radrcinski ve Cekoslovak Ziraat Bakanı B. Hodza'nın müsaadesile Romanya Zirmat ve Sanayi Bakanı Macaristan hükümetine, — gerek kendi namına ve gerek Lehistan ve Çekoslovakya namlarına Ma- caristanla bir iş birliği andlaşması teklif etmiştir. çe Yugoslavyamnın da gireceği zam- nedilen — bu İş birliğinin esasları şunlardir: 1 — Dünya ziral istihsal satış pliyasalarıı, bu beş memleket arasında biribirlerinin menfaatle- rine balol getirmemek ve reka- betin önüne geçmek maksadile taksim etmek. Romanya Birkaç dev- et arasında 2 — Ihracat fiatlarında müş- terek bir siyaset takib etmek. 3 — Müşterek satış flatlarında hububat satışı sİyasasında müş- terek vaziyet alınması. Bu siyasa- nın gayesi Okyanos ötesi reka- betine karşı Avrupa hububatı vaziyetinin her cihetçe korun- masıcır. 4 Yunanistan bu yıl içinde ayrı kontenjanlarda ol- mak üzere mühim ipek kozası | onikdarda — ipek alacak kozası — alacıktır. ilk parti 50,000 kilodur. Yugor- lavya geçen yıl — Yunanistana 232,000 kilo koza ihrac etmişti. Yugoslavyanın — bir. yıllık koza rekoltesi aşağı yukarı 1000 tona ulaşmaktadır. Yananistan * Romanya T. ve Sanayl bakanlığı idhalât kontenjan- larının süreti İsti- malini kontrol et- mek ve idhalât müsaadelerinde yolsuzlukların önü- ne geçmek üzera bir kontrol da- iresi kurulması hakkında bir ka« rorname neşretmiçtir. Sulistimale yer verme- mek için RİKÂYE Bu Sütanda Hergün Yazan: Vahid Yusufoğlu DEĞİRMEN PAYI Harman çağı geldi mi; köyden uzakta, kolları uzun, tuhaf bir oyuncağı andıran bu dört köşe tahtaya can gelir; bezler kımıldar, ağır taşlar takırdar, değirmen dönmeğe başlar. Artık değirme- nin bayramı aylarca sürer. Bu yıl değirmenci — Memiş, — öğütmeğe getirilen buğdaylardan — alınan değirmen payını çoğalttı. Değir- mene bakılmak İstendiğini söyli- yor, kaplamaların eskidiğini, de- mirlerin çürüdüğünü anlatıyordu. Eğriboyun köyü, toprağı kıt verimli bir yerde — kurulmuştu. Köylü, hemen bütün yıl, tarlalar: da uğraşır, ırgadlığa gider, bo- ğazı ancak doyardı. Üstelik bu yıl değirmen payı da artıyordu. Bu cimri adamın beyni yokmuydu? Bu kıtlıkta nasıl pay arttırılırdi. Bütün köy ayak diremeğe başladı. Pay verilmiyecek, değirmen de sökülüb yakılacaktı. Ceviz Ali, bu elebaşı; köyü firıl, fırıl dönü- yor, bırakın şa cimriyi, köyü ha- raca kesmeyl ona öğretirim diyordu. Değirmenin kolları durmuş, köye küskün, küskün bakıyordu. Memiş de, elleri cebde, boş kıl pay torbaları önünde dolaşıyordu. Köylü —kahvede, değirmenin dedikodusile gün geçiriyorlar.. Birgün Ceviz Ali; söylene, söylene — geldi, — öfkeli, öfkeli bakındı. — Siz dedi, durun böylae.. Sünepe Memiş, sizi sustursun.. Değirmene şimdi karı da yetirtmiş.. — Karı mı getirtmiş, vay domuz vay, ©o karısı — Göleli azdı büsbütün.. Desene karıyı da bize besle- tecek, onun için bu yıl çok pay istiyor. Ceviz Ali artan kızgınlığı gördü, bir palavra daha savurdut — Memiş bizden bıkmış, de- ğirmeni satıb gidecek. Alan olmazsa tahtaları sökecek de- mirleri — çıkaracakmış, köylü latarso taşları alsın diyormuş. Köylü bu alaya dayanamadı. Bir çoğu Ceviz Alinin arkasına takıldılar. O gün muhtar Mehmed çavuş da köyde yoktu. * Köy ertesi gün kara, kara gerinerek uyandı. Horozlar acı bir sesle Ööttüler, Malaklar, bükük bir boyumla çitlerden baktılar. Memiş artık sağ değildi. Cevix Alinin dayağı, yaşlı adamı bir gün ancak yaşatabilmişti Değir- mendeki kadını da yaralamışlardı. Muhtar köye dönünce çıldıra- cak gibi oldu. Eskidenberi o, Ceviz Aliyi sevmezdi. Onu, köy için koyun ağılında bir kurd gibi görürdü. Jandarmalar Ceviz Aliyi uzun, uzun aradılarsa da bu'ama- dılar. Değirmenin kapısı ardina kadar açıktı Kalım ve goğuk tah- talar, kara toprak, kirli bir yor- gan, eski çarıklar, kırık testi bir kaç kabkacak vardı. Kırık sandr gın dibinde biraz tarhana, küflü soğan buldular. Memiş'in Üzerim den de bir lira çıkınıştı. Muhtar da köylülere Memiş'in gömülü parası olduğunu sanıyor- du. Öyle ya... Çuval, çuval pay buğdayları.. Bunlar nereye gidi- yor, satılıyor da — parası ne- reye saklanıyordu ? — Gizlice de- inanmış, ğirmene gidib para arayanlar İ oldu. * d Karakışa girlliyordu, sert bif yel değirmenin kollarına vuruyo' buzlarını parçalıyor. kar, ddf | zatıdan değirmenin içini kaj| 4 yordu. Değirmencinin görünü çanı, sanki orada buz gibi *î daklarile haykırıyordu. Korkudif değirmenin —önünden — köylülü geçmez oldular. * Bir akşam muhtarın kı H çalındı, yırlık urubalı bir Memişi soruyordu. Bu adam mişin canciğer arkadaşı — imlf Değirmeni boş bulan Dursufk köye kadar güçlükle yelebllmllı Karlar daha erimemiş, kırlar bif taklıktan kurtulamamıştı. Dııı'l'r © gece muhtarın evinde kald Memişin ölümüne çok üzülmüştik Dalgın ve gözü yaşlı oturuyord! Bir iki kaşık çorba içebildi. YE€ mekten s#onra muhtarla birlikt? kahveye çıktılar, Kahvede olif ranlar geleni öğrenince - sustul. Yüzler sararmış. İIssızlık kahvı kaplamıştı. Dursun ağır, ağır af Tatıyordu 1 e *“Bir gün değirmene arkadafi Memişi dolaşmıya gitmişti. Memif tuhaf tuhaf düşünüb duruyordt Pay torbaları boşalmıştı. Tahtâ sandıktaki — tarhana — tükenmif t. Karı koca o akşam, yf rim - bir ekmekle sofradan kall”| mıştılar. O akşam Memiş, suna dönmüş te: — * — Köylüye ödüne buğdaf veriyorum. Verimsiz toprak, bı dayları yetişmiyor borçlarını remiyorlar. Üstelik yardım | yenler de var. Bilmiyorlar ki bef onlardan daha düşkünüm, aldıf larını vermezlerse ben neyle g” çinirim, İşte şu yarım ekmel başka bu akşam yiyeceğimiz yet demişti. Karısi öldükten sonra; beş © gün efendi kendisine baksın di hısımlarından bir kadını yalv çağırtmıştı. | Dursun ağa geçmişi andık€ köylüler büsbütün eziliyorlart” Ah domuz Ceviz, ah ele bir güf se bütünn köyü ateşe yakan ©© du. Memişin içyüzü şimdi aydı! lanmıştı. O gizli bir iyilik ka; imiş.. ne kadar yazık.. o gün © ğirmende onu döverlerken, varmıştı. Şimdi onun ttrek duyar gibi oldular... * Köylü artık duramadı. lerce Ceviz Aliyi aradılar. gece gizlice damına geldiğini & yarak onu bastırdılar doğri” değirmene götürüp kalın t lara bağladılar. Ertesi gün onu jandarmalara verecel Değirmene gelince şaşırdılar. pi açıktı. Ceviz Alinin yüzü rarmış, başı sarkmıştı, Köyll yanıma toplanıb ötesini berif, çekiştirdiler. Göğsünü açıb ğini dinlediler. Birisi: «oynat artık dedi. Belki ölmüş, bet korkusundan.. Yaşlı bir köylü de söyleniy?f | « Bakın kapı da açık. ÜŞ rin gezdiği de olur. Onu * boğmuştur çocuklar.. Köylüler dağıilirken rında yaşlı köylünün sesi yordu; — Onu Memiş ı çocuklarl..