29 Ocak 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B AAA AA LAIDALARIARI Fransada Demokrasi Münakaşaları Fransada Dumerg kabineszini dü- Hürün küdise, demokrasi ve parlâ- mentarizm swlâhatına teşebbüs etmek slmuştu, Flanden İkabinesi iktidar :vv'lıı'ıı. geçince ilk günlerde ehem- &,N meseleler karşısında — kaldı. '" zamanlarda da Marsilya faciasının M _Dıı_ıqiıı intikal etmesi, Sar Pilebisiti gibi büyük işler, hükümeta demokrasi sslühat, A c ima teşebbüs etmek Fakat Bazeteler, büyük mestleler ırnııııd.ı hemen Iıııı'— Framsız de- lo_irıııı'mıil geçirdiği bubrana mid ve mütalea yazıl tmekte S klîııııywlıı'd.: arı meşretmekten _uı:uıüıı ise Fransz kabinesinin için ÇAPek mühim iş'er bulunmadığı Kazeteler, ve kabine haririndeki ""l__—_iyıı Şahsiyetler demokrasi ae ltenİ daha geniş bir ehemmiyetle aİmiş bulunuyorlar. Başbakan Bay '::l'l—ı. Meb'asan Mec'isine kabine- ilap kdim oderken, parlâmentarizm lAbatını da sözge'işi etmiş ve “Par- talarizmin son tecrlibesini yapı- Yoruz , demigti, Bay Flandenin birkaç ey Önce ŞĞN çu cümle, bugün Fransada münakaşaya yol açmış bu- iöayer, Dumerg kabinesinde Adliye :'—"0' yapmış olan Bay Lemeri akanın Üç ay evvelki bu sözüne veriyor ye diyor kiş H“. şekildeki — parâmentarizm tala, birkaç yıldan beridir. sosyaliz- __km..uıııiı ve fırkalar inhita- ç Yarattıkları parlâmentarizm'dir.,, _;—'kıd'ınııd gadur ki, / Fran- ı.._::;ı..ı mücadelesi kurvet. vazpıektedir. Bu kuvvet harici siyasal ..t:“. durgunluğa ile maküsen Muhee b olarak artacık ve çok —":—'Hlt ki kısa bir zaman #sonra Eörültülere meydan verecektir. —:l fazla bedbinler, bunu “yenl ..__': :ıııı,.. kadar götürmek- — Eğer Beyhan, aksilik ed- Hai n e, ben, evden karı Teti getirmek bahanesile çe alır ” doğru Beyhana - giderim, Bgelirim, dedi. Cevad Galib, güya onu sürük- Yör, beyib u, ayni şekilde z Biraz —daha sabredelim. 'nyıl. anlaşılacak herhalde.. ce, masa başma geldiği Cevan Galibin kolundan "'ı rildi N'i' onu şiddetle — sağa — lığ Bıktim senin bu yapışkan- "'"'li. Haran Şinasinin dol- durdüğu kadebi î'=., oe dı:_— kesik kesik gülmiye aPt cülve mi? Yoksa,| yine Beçimsizlik başlıyor? E Cilve,., q.—'—hr. İiı—ltı.tçıiğl& şadı: ı.—_'-— ok- Fransız Radikal Ve Sosyalistleri- nin Kongreleri Parla, 28 (ALA.) — Radikal sosya« list fırkasının bir grapu kongre has linde toplanmış, rele programı şöyle anlatmıştır: “ — Para kuvvetlerine karğiı mü- cadele, faşizrme kargı mücadele, bütün sol fıkralarla birleşmek — auretile de- mokrasi ilk cumhuriyetin yaşamaları için mücadele. Uus, ihti'âlel Bir vas kındır. Uluslar arası düşüncesini mü- dafum etmek gerektir., * Parla, 88 (ALA.) — Fransn sosrya- | list partisi kongre halinde toplanmış, isyan yolu Üle ünkılâba aleyhtar oldu- gunu bildirmiş, parsümentodaki yeni sosyalist gurubunu, Fransız — sasyalist gurublası ve cumuriyetçi sosyalist'erle müşterek hareket etmeği araşlırmağa davet etmiştlir. Diş siyasada, yeni sosyalistler Avrupa ve acunda kuvvetler müvaze- nesi politikasına mleykitar olub, Fransız Alman yaklaşması tarafdarıdırlar., Leningrad- Mosko- va Treni Kazası Mes'uller Mahküm Oldular Moskova, 28 ( ALA.) — Mos- kova-Leningrat arasında, Torbino istasyonunda, ayın yedinci günü wuk bulan ve 23 kişinin ölümü ile 7 kişinin yarâlanmasına #ebeb olan şimendifer kazası dolayısile mahkeme çarpan trenia makinis- Eni ölüme, istasyon memuru Ka- #apof'u da 10 haps cezasına wpıır.m;hı. ,âıq diğer — suçlu bakkında 3ten 7 yıla kadar muhtelif cezalar tayin edilmiştir. Sabık Kayseri Öldüreceklerdi Londra, 28 ( A.A. ) — Deyli Meyl gazetesine göre, sabık ÂAl- man İmparatora Vilhelm, kencdi aşçısı tarafından zehirlenme te- şebbüsüne maruz kalmıştır. Aşçı şimdi bir timarane- dedir. — Bilirim, sen, kimseyi kas- kanmaz, herkesin iyiliğini — ister, yi kalb'i bir kızsmn! Hilkat, sol elini göğeüme koy- muştu: Bu taş ta bana! Behice hemen kaşlarını çattı, başını dikleştirdi: — Üzerine alınmasan, olmaz, değil mi? Türkân, alay etti. Ben de onunla alay ediyorum. Hilkat, yanaklarımı çuükurlnş- fırarak sinsi sinsi güldü: — Peki inandım... Behice, bahsi uzatmadı, bir kadeh konyak içti, bir çikolata — Çocuklar pek merak edi- yorum, şu solrayı görelim. Hılkat bağırdı: — A, dur, acelen ne? Bey- han da gelsin... Sesinde öyle ateşten bir zehir wardı ki Harun Şinasinin yüzü ölüm sarılığı ahvermişti. Cevad Galib, tırnaklarını avucuna ge- çirdi. Behice yutkundu. Türkânın yüreği çarpmıya başlamıştı. Odayı birdenbire saran seve SON POSTA HARİCİ TELGRAFLAR İFransa Başbakanı Ve Dış Bakanı Londra Yolunda Almanyanın Uluslar Derneğine Dön- mesi İşi De Görüşülüb Konuşulacak & Tarih bi takorrürden ibarettir. Bay Flânden bundan birkaç yıl önce de Londraya siyasi bir ziyaret yapmıştı Londra, 23 (A.A) — Bay Flan« den ile Bay Laval perşembe —günü Londraya gelecekler, cuma ve cumar- tesi günleri İagiliz bakanları İle görü- şeceklerdir İngitsre bükümeti, cuma günü, Diş işleri bakanlığında Fransız ba- kanları şorefine bir ziyalet verecek, ziyafete — Bay Makdonald — riyaset edecektir. Paris, 28 (ALA.) — Tan gazotesi, yakında 'Londraya gidecek olan Baş- bakan Bay Flandenin İngilir devlet adamlar na, frangın — düşürülmiyeceği hakkında teminat vermesini tememni ediyor. Gazete, hiçbir. #ebebin Fransayı altın — esasından — ayıramıyacağını da ilâve edi, Entransijan — gazetesi de: " Eğer İngiltere tereddüd — politikesını bırakıb bir. Fransa - İngiltere anlaş- dı. O dakikada, odaya biri gire- cek olsa, onları, balmumudan kuklalar sanırdı. Behice, için için kızmakla be- raber, Hilkatin — cür'etkârlığım, pervasızlığını, hattâ iğneli şaka- larmı, zehirli alaylarını pek de hoş görmüyor değildi. Düşünü- yordu; eğer bu kuvvetlerin — biri, Beyhanda olsaydı, neler olmazdı! Harun Şinasi, bu cilveleri, gaka- ları, alayları, kinayeleri, sitemleri, hattâ kabkahaları, birini, bir şeyi duymıyor, dinlemiyor gibiydi. Ka- fasının içinde vaklt vakit şimşek- ler çakıyor; kulakları pilli elek- trik zilleri gibi ötüyor, ötüyordu. Cevad Galfb, bu soğuk ha- vayı dağıtmak, değiştirmek — ist- yordu. Onun da sinirleri - bozul- muştu. Beyhanın Fgeleceğine o, fazla ümid bağlamamıştı. Fakad içinden: e — Belkil diyordu:. Belki ge- lir,., Sahte bir güler yüzle teşek- klür eder ve çok oturmaz, gider. Eğer hiç gelmezse, pek ayıbeder, doğrusu... Dakikalar geçtikce, bu zayıf, sönük Ümidi"de kLarılıyordu. Cevad Galib, kararımı vermiş- ti; Beyhan gelmiyecekti... Gelmi- ye niyeti olan bir insan, bu ka- dar bekletmezdi. Cerad Galibin en fazla sinirlendiği nokta, Bey- banın, arkadaşlarım da biçe say- ni ibiydi. sizlik, bepsini şaşırtmış gi Veğk Mülvdüemiğet Mi Ne oturuyor, ne konuşabiliyorlar- masma yanaşırsa, Fransa da Almıman- yanın —Uluslar derneğine — dönmesi hakkında İngiltere Te mutabik kala- saktır. Ancak Fransa bu hususta milli mevcudiyetini mevzubahs ettirc- cek derecede fedakârlık yapamar.,, diyor. Bulgar Komünist- lerinin Faaliyeti Solfya, 28 (A. A. ) — Bir takım Bilâhlı komünistler, Sofya civarındaki bir fabrikaya girerek, bekçiyi bağla- mışlar, telefon tellerini — kesmişler, mmtleye karşı ban sözler de söyledik- ften sanra, poliz yetişmeden — kaçmış- lardır. Birkaç gün evvel, gene bazı ko- Mmünistler bir amele trenini Gdurdura- Tak, nutuklar söyleyib — dinlettikten sonra tekrar sakıvermişlerdir. Lâkin arkadaşlarının — hatırlarını hnnı.ı'-' biç doğru bulmuyordu. Behicenin teklifini de düşünü- yordu; © giderse, Beyhanı zorla alır getirirdl. Fakat geliş değil geliriş; “kırılan — gönülleri — tamir edemiyecekti. Cevad Galib, Hilkatin koluna — Bizi bu kadar beklelti 4 için Beyhana cera olarak ıohıhyğı olır:&lil'. Hi katt ilkat, Cevad Galibin ün- deki kat'iyeti N—e&:&*i; ıı:::ı kendi aleyhine olacağını anladı; — Buna bir diyeceğim yok. Kapıya doğru yürümüşlerdi. B.Ucü ;:th:rıı; Şinasiye bakıyor- e nda — yerindi kırmnıl- danımıştı. ? a kânı kollarından tuttu: KOCıR — Yemek odasına elim! Hilkatle Cevad Gıl?bndın çıkmışlardı. Harun Şinasi, kapının önünde durdu ve Türkânla Behi- ceye ayrı ayrı baktı: — Beyhan, bunu, b yecektir. SA SÜRE e İki gene kız, hi k Hma y Ç seslerini Hilkat, yemek odasına girdiği zaman, bir çığlık kopardı: — Bu ne şik, bu ne mükem- mel sofra.. Arkalarından giren Türkünla Behice de hayretlerini gizleyeme- diler: — Sayla 5 ı : % Gönül İşler 4Kaç Türlü » Sevgi Vardır? İyi tahsil görmüş bir okuyu: cum, Bayan Sevgeç beni imtiha- ma çekti, sorduğu ilk sorgu şudur: — Sevgi kaç nevi ve cinstir? Buna cevab olarak: — Dünyada kaç tane erkek ve kaç tane kadın varsa okadar ceşld de sevgi vardır, diyeceğim. Bunları bir araya toplayıb cins- lere ve sınıflara ayırmak mümkün değildir. Olsa olsa ana çizgile- rinde benzeyiş olanları bir araya toplayabilirsiniz ki, yine muayyen bir meseleyi tedkikden fazla fay- da vermez! Okuyacumun ikinci sorgusur — Sevgi dlk anlarda masıl başlar, nasıl biter, ozeli ve ebedi olabilir. mi? Bakınız, İşte ba sorguyu —kı- sımlara ayırmak mümkündür. Hc- fif bir göz alması Te başlayan Sevgi vardır, alışa alışa gönülde kökleşiveren sevgi vardır, ve bir- den temellük hırsı ile derhal du- man saçınıya başlıyan sevgi vardır Yalız nesıl bittiği belli ole- maz, bir gün bakarsınız ki kalbi- nizde soğumuş, buz kesilmiş. Han- gi anda soğumıya yüz tuttuğu estirilemez. Ezelisini bilmiyorum, ebedisi yoktur, muhakkak #onra- ları adını değiştirir, ona samimi, candan, geçilemez birdostluk denilir Okuyucumun 3 Üncü sorgusu: — Sevgi en ziyade kimlerin /arasında ve kaç yaşında başlar? Umuml! kaide gençleri gösterir. Fakat bünyesi çürümiye başlayıb da, kabuklarının döküleceği za- man yaklaşdığı vakit de yeşeren ığıı;îlı'r vardır ve en tehlikeli aşk, aşığını akşam güneşinden alandır. Okuyucumun dördüncü sorguse — Sevmek mi daha zevklidir, sevilmek mi? Sevmeden sevilmek, sevilme- den sevmek, esası olimmyan, çatısız bir binaya benzer. İçine girdiğiniz zaman yıldızları seyreder, zevk duyar, fakat Üşürsünüz. Maksadı- nız mutlaka — he duymaksa her İkisi de aynı dere- cede temin eder. DEYZE — Bir nişan sofrası bile, bu kadar güzel donanmaz! — Msan,(bu sofraya oturub bozmaya, kirletmeye korkacak! Harun Şinasi, sofraya doğru ilerlemişli: bir kadeh aldı, yere atarak parçaladı: — istediğinizi yapmakta ser- bestsiniz... - Kırınız, — dökünüz... Hiçbir şeydaen korkmayımız, çe- kinmeyiniz... Bu sofra, bunun için kuruldu... Cevad — Galib, göz ucu ile Harım Şinasiye bakıyordu. “Yels, ıstırab, miskinlik devresini fgeçir miş, atlatmıştı; bu isyan en Bgön- amez zannolunan;bir aşkı, bir ham- lede yakar, kül edebilirdi. Hilkatin gözlerindeki zehirli iğneler ışılışıl parlıyordu. Türkü- min rengi solmuştu. Behice, vak'a ve hüdise bekleyenlere mahsus bir durgunlukla gayet sakin görü- nüyordu. Solraya oturdular. Harun Şinasi garsona bağırdı: — Wasil, bire şampanya aç! Cevad Galib, hayretle sordu: — Şampanya — Hemi başlı- H Şinasi, âiçmeden sarhoş olıuıı:n"-benıiyorlht yayık yayık üldü: N Tektifli insandar mıyız? Teş rilat an z? Kim cam e isterse, içi neyi çekerse, ondan lasın! SA ÇCArkası var ) | l g

Bu sayıdan diğer sayfalar: