ŞAG D, 4 P K ğ İ | i | Büyük tarihf roman 29 - 1 - 935 / Ü ESMER GÜL Muharrırı: 4.R. Tefrika No : 13 İçki Ve Kadın Meclisi.. Yardakçılardan Biri, Kırmızı Mürver Tohumundan Kızla- rın Dudaklarına Ve Yanaklarına Kırmızılık Hazırlıyordu Her köşeyi, rengârenk başlar we kumaşlarla doldurmuşlardı. Anber ağa, saraydaki nüfuz ve hudretini çengilere göstermek mek istemiş, derhal öfkeli bir tavurla saraylılara dönerek: — Kızlaaanar.. Defolun yerle- rinize bakayım.. Alima'lah, hepk nizi kırbaçtan geçiririm. Diye seslenmişdi. Kızlar, bir anda kuş kümeleri gibi dağe hvermiş'erdi. Anber ağa, derhal büyücek bir odanın kapısını Açmış: — Buyurun, kadınım.. Buyu- run çengi hanımlar... Burası sizin.. Soyunun.. Dökünün.. Vakit gelin- tiyekadar rahat edin... Ben şimdi size tepsilerinizi de gönderirim, Demişti. * Kolbaşı yosma Nigâr ile mu- avini ve eşi Baygın Ayşe, İpek sedirlerin baş köşesine geçmiş, ve yerleşmişlerdi. Küçük kızın hazırladığı çubuklarını - tellendir- mişlerdi. Şöylece bir yorgunluk Aalma faslı geçireceklerdi. Diğerleri de sıra sıra sedire dizilmişler, başbaşa vermişlerdi. Sıracılar, —yardaklar, — bohçaları açıyorlar.. Çengi kızların giyecek- leri o!biseleri çıkarıyorlar; sedir- lerin boş yerlerine Üst üste koya- rak hazırlıyorlardı. Yardakcıların başı olan Çınar Aşu İsmindeki yaşlı bir kadın, düzgün çanağın- dan çıkardığı yağlı düzgünü ezi- yor.. Küçük bir şişenin içinde çalkayarak ikide birde tavanda parıl parıl yanan avizenin mum- larına kaldırarak matlüb kıvama gelib gelmediğini tetkik ediyordu. Yardakcılardan biri, kırmızı mür- ver tohumlarını bir tabağın içinde eziyor, bundan yanaklara ve du- daklara sürülecek bir kırmızılık vücude getiriyordu. Küçük tulum- lar içinde toz sürmeler, duvar- daki höcerenin önüne sıra sıra dizilmiş.. Birkaç gümüş el aynası, höcrenin küçük gözlerine yerleş- tirilmişti. Sedirlere çift çift oturan çengi kızlar, başbaşa vermiş oturuyorlar, | kırılakırıla fısıldaşarak sakız çiğ- niyorlar.. Arasıra ağızlarındaki sakızları çıkarıb biribirinin ağzın- da değiştirerek: — Al canım.. Biraz da be- nimkini çiğne... — Ver gülüm.. yarasına merhem o'sun. Diye cinaslı sözlerle biribirine olan — sevgilerinin — derecelerini gösteriyorlardı. Sedirin alt köşesinde ellerini biribirinin — omuzundan aşırarak sözlerini koulaklarına — fısıldaşan Sedef Zehra ile Benli Hacer, birdenbire sözlerini — kesmişler.. Başlarımı, — kendilerinden — biraz ötede ve ayni vaziyette oturan iki kıza çevirmişlerdi. — Ah eşim!.. Gene bu gece, “kimbilir kimleri deli edeceksin?.. Eğer oynarken gözünü benden başkasına çevirirsen, bu geceki zevkin haram olsun... — Eğer bu gözler senden başkasına bakarsa, Fitnet.. Dile- rim bârl hüdadan, tez zamanda toprak dolsun.. Coşkunluklarından bu sözleri yüksek sesle söyliyenler, yeni Kalbimin yetişen meşhur çengilerden ( Zil kıran Kamer ) ile ( Kelebek Fit- net) d. Biribirlerine o kadar dalmışlardı ki; adetin — hilâfına çıkmışlardı. Sedef Zehra, Benli Hacerin elini sıktı. Kulağına eğilerek, fısıldadı: — Görüyor musun şu kok- muşları.. Bunlar da adam oldular da.. Güya, hallerince hallenmek isterler. — Ne olacak, ciğerim.. Dün- ya böylelerine kaldı. Biz bu çağ- dayken şunu göstermeye — bile arlanırdık. Hacer, bu sözleri söylerken elinl kaldırmış, boynunda zarif bir düğümle bağlı olan beyaz mendilin uclarını tutarak hafifce sallamıştı. Bu beyaz Hind kete- ninden mendilin ucunda, yine beyaz sırma ile işlenmiş, (âh..âh) kelimelerile, altında ince okla delinmiş bir kalb resmi vardı. Zehra, — birdenbire kaşlarını çattı. Öfkeden titreyen dudak- larını, Hacerin baygın menekşe yağı kokan perçemleri arasına sokarak kulak deliğine dayadı: — Ben bu karıya bir oyun etmek istiyorum. Diye fısıldadı. Hacer de o ka- dar hiddetlenmişti ki, birdenbire anlayamadı: M — Kime?.. Demeye — mecbur sonra — aralarında başladı: — Kime olacak.. Kamer, kahbesine. — Aman, ne iyi olur, eşim.. amma, sakın alt ucu, pot çık- masın?.. — Sen, hiç merak etme. Beni bilirsin ya?.. Saman altından su yörütürüm. « — Allah, nazardan saklasın, canımın içi.. — Sen hele burada kal... Şimdi ben dışarı çıkacağım. Eğer | şayet benden sonra başka birl | daha arkamdan çıkmak isterse., Sen daha tezce davran. Kapıdan kaldı. Ve şu konuşma ©, zil kıran dışarı — çıkınca, — şöyle — hızlıca öksür, — Aman, yavrum.. korkuyo- | yum.. cadı Nigâr, şayed işi hayal- lerse dilinden kurtulamayız. — Korkma, — civanım... yalnız etrafa göz kulak ol. Zehra, ağır ağır yerinden kalk- tı. Ellerinin Ustüme doğru düşen altın halkaları, dolgun bileklerine doğru sıvadı. Baygın Ayşe göz- lerine baka baka mestane bir eda ile konuşan Nigâra baktu — Kadınım!.. Eğer iznin olursa, helâya gideceğim. Diye, hafifce kıvrandı. ( Arkası var * Sen Üsküdar hukuk hâkimliğin- denı Üsküdarda Selâmialiefendi ma- hallesinde Ethemağa — sokağında 15 No.lu hanede sakine Fatma hanım tarafından kocası İzmitte Hacı Hakkı maballesinde sakin Şeref ağanın oğlu Ahmed Şevket elendi aleyhine açılan boşanma davası üzerine mumaileyhin ikametgâhının — meçbhuliyeti hasebiyle dava arzuhali bilâ tebliğ iade kılın- makla müddeiyenin talebiyle — ilânen tebligat icrasına karar — verilmiş bu babdaki arzuhal suretiyle — davetiye mühkeme divanhanesine asıldığı gibi davaya karşı tarihi ilândan — itibaren 20 gün zarfında cevap vermek ve tayin olunan 2*2-935 cumartesi günü sast 14 te Üsküdar hukuk mahkemesine gelmek üzere keyliyet ayrıca gazete ile ilân olunur. — Ne zaman böyle virajlar dönsem, otomobilin acı acı altın- dan inlemeler duyarım, Bir Facia dillerince dillenibi (On Metre Yüksekten Yere Düşüb Yaralandı Evvelki akşam sabaha karşı Tahtakalede bir facla — olmuş sarhoş bir adam 10 metre yükseklikte bir taracadan düşerek ağır surette yaralanmıştır. Facia şöyle olmuştur: Tahtakalede zıraat bankası- nin deposu önündeki bir evin üçüncü katında — oturan İran tâbasından Abdullah ve kardeşi Mehdi evvelki gece Beyoğluna çıkmışlar, bir meyhanede saat bire kadar içtikten sonra evle- rine dönmüşlerdir. Bundan sonra ne olduğu henüz belli değildir. Yalnız ayni evde oturan Demir adlı biri zabıtaya — müracaatla Abdullahın, evin — taracasından düşerek sokakta yatmakta oldu- gönu haber vermiştir. Zabıta memurları Abdullahı, vucudünün muhtelif yerlerinden ağır surotte yaralı olarak sokakta bulmuşlar ve derhal Cerrahpaşa hastanesine kaldırmışlardır. Zabıta, Abdulla- | hin kardeşi Mehdi ile zabıtaya haber. veren Demir ve Mehmed adlı birini nezaret altına alarak tahkikata başlamıştır. İzmirde Düzenlik İşleri Izmir, 28 — Şehrin imarı ve diğer ihtiyaçları için belediyece beş senelik bir program hazırlan- maktadır. Bu programda yukarı mahallelerin imarı, kanalizasyon ve sair işleri yangın yerlerinde açılacak yeni caddeler ve “Kültür park,, — adı verilecek olan şehir koruluğu, yeni yapılacak parklar, şehrin ağaçlandırılması, yangın yerlerinde spor sahaları, müzeler vücuda getirilmesi gibi mühim Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetçi czaneler şun- lardır: İstanbul — tarafı: Şehzadebaşında ( Asaf ), Aksarayda ( Etem Pertev ), Karagümrükte ( Suad ), Topkapıda ( Nazım ), Samatyada ( Teofilos ), Zeyrekte ( Hasan Hulüsi ), Kumka» pıda (Belkıs), Balatta (Tolidi), Eyübde ( Hikmet ), Divanyolunda ( Esad ), Bahçekapıda ( Beşir Kemal ), Bakır- köyünde ( İstefan Terziyan ), Beyoğlu tarafı Taksimde ( Kanzuk ), Pangal- tıda ( Karakin Kürekciyan ), Taksim- de ( Güneş ), Galatada ( Hidayet ), Şişlide (Necdet Ekrem), Kesnımpaşada ( Merkez ), Halcıoğlunda ( Halk ), Kadıköy tarafı: Modada ( Alâeddin sıhhat), Pazaryolunda (Rıfat Mümtaz), Üsküdar tarafı: İmrahorda ( İmrahor), Büyükadada (Şinasi Rıza), Eczaneleri. * Eczanelerin ötedenberi her gece nöbet tuttukları malümdur. Öğrendi- gimize göre, ecracılar birliği, bu şek- lin Cuma günleri için de kabul edil- mesi husunda alâkadarlar nezdiüde teşebbüslerde bulunacaktır. Bu istek mahzurlu gürülmediği takdirde, Cuma günleri de her semite bir eczane nöbetci kalacak, diğerleri kapalı bulunacaktır. Süniıete Dair Bir Sual Oğullarımı Sünnet Ettire- yim Mi, Ettirmiyeyim Mi? ( Raştarafı - imel yüzde tin doktorlar tarafından — sıhhi bir şekilde yapılması tavsiyesini de kabul edecek değilim. Çünkü: Sünnet te kulak deldirmek, vücude döğme yaptırmak, buruna halka taktırmak gibi iptida! âdet- lerdendir. Sürü sahibleri, hayvan- larının karışmaması İçin kulakla- rına “İn,, denilen — oymalı ve delikli işaretler yaparlar. Şübhe- siz ki Muhammed de — sürüsünü tanıtmak için buna ihtiyaç gör- müş. Ben böyle düşünmüyorum. Benl aydınlatınız. ve belki beni iknâ edecekler bulunur..,, İsmetpaya okulası İsmet Oleayto Bu okuyucumuzun işaret ettiği mahrurları biz de kabul ediyor ve bunların behemehal çarelen- dirilmeleri lüzumuna kani bulunu- yoruz. Ancak sünnetin, topyekün, e olduğuna İna- nanlardan değiliz. Bu sebebledir ki bu Bayanımızın fikirlerini iki doktorumuza açtık. Biri, memle- ketimizin ileri gelen operatörle- rinden Bay Mim Kemaldir, Diğeri ise Gülhane hocalarından Bay Esaddır. Biri, bu ameliyenin le- hinde, diğeri aleyhindedir. Fakat lehde olan Mim Kemalin delilleri önünde Bay Esadın umumi mü- talâaları pek iltifat edilecek soy- dan değillerdir. Bu mütalâaları sırasile aşağıya yazıyoruz: Mim Kemal Konuşuyor “ — Okuyucunuzun biraz (if- rata ve hayale kapıldığı anlaşı- ltyor. Sünnet, hiç bir zaman kor- kulacak kadar zararlı neticeler doğurmaz. Yalnız az veya çok kesilme ufak tefek arızalar do- gurabilir. Sünnetten dolayiI kim- senin öldüğünü bilmiyorum. Za- rarını görmediğim iİçin İüzumsuz bir ameliyat telâkki etmem. Kal- di ki, fennt cihetten ve temiz- lik bakımından çok vardır. Sünnetsizlik yüzünden birçok Hiristiyanlarda — ihtilâtlar olduğu görülmüştür. Bu da gayri sıhli vaziyetler yüzündendir. Hulâsa, sünnet yapılması, yapılmamasın- dan çok daha faydalıdır. Sünnet için birçok noktainazarlar öne sü- rülmüştür. Fakat, hemen hepsi amell olmaktan ziyade nararldir. Sünnet edilmiyen çocukların tenasül aletlerinde yağ tabakası- nın toplandığı, bazı zaman şişdiği ve derhal ameliyat yapmayı icab ettirdiği görülmüştür. Ben, sün- netin nesil yetişdirmek hususun- da da hiç bir mahzuru olmadığı kanaatindeyim. ,, Bay Ali Esad da Diyor ki Diğer taraftan doktar bay Ali Esad da şunları söylüyor: “— Sünnet daha ziyade din! bir ameliyattır. Eski rejimlerde, ictimaf muavenet ve sıhhat bilgisi olmadığı zamanlarda sıhhi bakım- sızlığa karşı koymak için kabul edilmiş bir vikaye usulüdür. Sün- netin, tenasül altındaki prepüs'ün altında biriken kirleri ve bu yüz- den vukua gelecek arızaları ber- taraf etmek noktasından faydaları olmakla beraber zararları da faz- ladır. Acemi ellerin yaptığı sün- netler her zaman için kan zayiine sebebiyet verebilir.. Neşvünüma çağındaki çocuklarda ağır zafi- yetler görülür, Hattâ, —erkek tenasüll cihazını kangren edebile- cek feci ihtilâtlar yapabilir. Bence — tarihe — karışmış — bir ameliyattır. Ve kütleye tatbik edilmesi zararlıdır.,, faydaları * Son Posta: Şu iki müta- leadan ikisi de tanınmış doktor- larımıza alddir. Bunlar okununca ortada mevcud sünnetci mesele- sinin üzerinde durulması icab et- tiği gün gibi aşikâr oluyor. İ İ | İ Ege Mıntakasının Son Güzellik Kıraliçesi... ( Baştarafı 1 inci yüzde ) fotograflarile süslenmiş.. Küçük bir kızcağızın ikram ettiği üzüm- den alırken Bayan Neriman anla- tıyordu: — Üzüme, incire bayılırım, doğrusu.. Taş olayım, raklâm ol- sun diye söylemiyorum. Yirmidört saatte bir kilo Üzüm ve incir y yen İnsan dalima sağlğını muha- faza edebiliyor. Egenin nesi kötü ki.. Tasanın, rengine kapılarak, Akhisarın nefis tütününü — bile içeceği geliyor. wGşlın'lllkyıcul böyle konuşur- ken gülüyordu. Kendisine güzellik müsabakalarının kalkması etra- fında duygularını sordum. Bir saniye düşünür gibi kaşlarını oy- nattı ve söyledi: — Güzelliik müsabakalarının bir. kızın umumi hareketleri ve hatta karakteri Özerinde tesir yapması pek tabiidir. Güzellik çalışmakla elde edilen bir netice olmadığı için bu gibl teşvik mü- sabakalarının fazla bir kıymeti yoktur. Bu itibarla müsabakalara devam — edilmeyişi — bir kayıb sayılamaz. Sonra... Durmuşdu. Çehresin- deki gülen hatları muhafaza ede- rek söylediz — Kadınlara güzellik müsa- yolları açılmış bulunuyor. Sıyasal işler görmek, büyük Ulus Kurultayında (40000) insan namına söz —söylemek, ulus teklerinin ( ferdlerinin ) isteklerini açmak çok zevkli İşlerdendir. Yaşım henüz müsald olmadığı için şim- dilik meb'us olmayı düşünmüyo- rum. Ancak bir gün meb'us olursam her halde güzellik ecesi olduğum gece duyduğum gururun çok daha genişini hissedeceğim. — Ya askerl.. Asker — olacak mismiz? . — Barışta ve savaşta bera- beriz.. Türk kadını yurd müda- faasında erkek kadar mukave- metlidir. Biz Türk kadınları Ata- türkün savaşlarında yer almış bir neslin — çocuklarıyız. Yurd bizi vazifeye çağırdığı dakikada Türk kadınının kahraman ve asil var- liğını dünyaya göstereceğiz. Kadın, herşeyden evvel anne- dir. Bu annelik vasfı yurd müda- faası vazifesini görmiye neden mani olsun.. Türk cemiyetinde kadın anne olduğu kadar fikir insanı ve yurd koruyucusudur. Ayrı gayri yok.. - ortaklaşarak çalışacağız. — Adnan Bilget İ bakalarından daha Üstün savaş | | | |