No: 140 Rıılll ; Büyük N omııı 4 TOMBUL MİRASYED Yazanı Sermed Muhtar Alus 20 - 2.. 005 Vehbi Yeni Bir Âleme Giriyordu.. Gelgelelim gözleri, uykusuz- luktan, ayyaşlıktan kançanağına dönmüş akları içinde, ateş böceği gibi parlar, cin gibi bakardı. Tombul mirasyedi ile dostluğu kızıştırmış olan iki ahbab çavuş mal bulmuş mığribiye dönmüşlerdi. Mahmudaki, — sevgilisi teyzeye yolunacak bir kaz götüreceği için memnun mu memnun, Hüsaü de soyulub soğana dondürülecek bir hımbıla rastladığı için keyfli mi keyfliydi. Her ipten atlamıya, her boya- daa boyamıya can atan, ne oldum delisi Tombul, şöyle, göyle dene- mo meneme, şaka maka derken, kumara bayılmıştı. Bir o marifeti ekaikti, onu da tamamladı. — Meğerse dünyada bundan meraklı, bundan tatlı, bundan şeker şey yokmuş bel.. Ne tiyat- roşüna pandemlnasına, ne gez- mesine, piyasasına benziyor; hattâ ne de içkisine, gacosuna,.. Müba- rek bal mı ball.. diye tutturmuş, Hüsnünün eteğine yapışınıştı. Bir dakika yanından ayırmı- yor, halaye gitmiye bile bırak- mıyordu. Gelsin dübâra, düsso, düşeş; gelsin bacak, kız, dağlı.. Mahmudaki ile — Hokkabaz Hüsnü, sütçü Tomadaki tanışıld- ğt gece, sıcağı sıcağına, Fındık- hya götürülmüş, ikram ve izzetle, ea temiz yataklara yatırılmıştı. Ertesi sabah, ahbab çavuşla- rin ikisi de kolları sıvamışlardı. Mahmudaki, genclikten, delk kaalılık icabatından açıp lâkırde yt çapkınlığa, hovardalığa getir. miş, bunca yıllık tecrübesinden, saçı değirmende ağırtmadığından şimdiye kadar kokladığı güllerin hadsiz hesabsız'ığından, bire yüz katarak; bir hayli bahsettikten soora asıl maksadına gelmişti. Yenl çarşıda, dostunun evin- deki yosmaları, şöyle maviş, şöyle süzük bakışlı, şöyle yürek yakışlı diye ballandıra, ballandıra met- hedib de Vehbinin, elini göğsüne basdırarak: — Eyvallah erenler, nasiple- melim; bu akşamdan tezi yok dü- şelim... Oraları karış karış - bili- riz amma belki yeni gelmiş bir piliçtr, görmediğimiz bir çiçektir! mukabelesini görünce bir — oh gekmişti. Olacağa bak, oba gırtlağında O akşam, (dolmuşa bir adami) halindeki lândo, mahud evin ka- ptsına yanaşmış, içindekiler cum- burcemaat içeri dalmışlar fakat netico fos çıkmıştı. Tombul, kap.dan adımını atıb, beş atmaralı lâmbaya çil kuruşu fırlatır. fırlatmaz: — Ulan burası seksen kere girdiğimiz yer; © suratsız, kenef karının evi.., Euradaki fasalisola» rın alayı kaknemdir; en genci üç otuzundadır! d.yerek küfürü savu- rarak — yukarırçıkmış, — salondaki baş köşede kurulurken, buyuran yosmaları görünce, Tahsinin ku- lağına: — Ayvaz kasab, hep bir hesab.. Ev değil, yine eski Ka- sımpaşa İâğımı; içindekiler de Kirliderenia bilmem mece bülbül- leril.. demesile fırlaması bir ol- müştu. Dili dışarıda ve elleri koltu- ğunda kalan Mahmudaki, -dost- sağızile — barıştığile kalmış, - bir daha — mirasyedi A beyin — semtine z | uğramamıştı. | Asıl, Hokka- baz Hüsnüye gün doğmuştu. — Fin- dıklıdaki eve pos- tu sermişti, Kendisine mah- sus — oda... İçin- de pirinç karyo- laş karyolada Üste fiste üç kat şilte; Kandilli yazmasın dan çifte yorgan; Feshune mamu- lâtından battani- ye atlas başlı kuş tüyü — yastıklar; Hama kumaşın- dan gece'ik; şal örneği hırka... Duvardaki camlı dolapta, şi- şe şişe Metaksa konyağı; - sur durma gibi gözde, hasırlı dolusu kayık düzü... Öğle akşam, börekli tatlılı, mükemmel yemek, (Kahvaltı za- manı uykuda geçtiği için ona vakit yok)... Vaktikerahette, en seçme mezelerle donanmış çilingir sofrasının başı... Günde iki pa- ket, yaldızlı (Bohça) cıgarası... Ayrıca ceb harçılığı. Üstelik - te avanta; — oyunda, Tombulun kesesindekileri boyuna çekmek. Vehbi, kumardan büyük bir zevk almış, öteki eğlence ve ke- yiflerini solda sıfır. bırakmıştı... Var mı kumar, yok mu kumarl., O yukarıda, Hüsnü aşağıda, ikindilere kadar yatak çürütü- yorlar, gözlerini açar açmaz, ye- meğe kargşıliklı oturuyorlar, vakit geçirme kabilinden bir boy, tave lada (Mirasyedi oyunu), Iskambille (G1) veya (kılıç), zarin (barbut) yarığı yapıyorlar, hokkabaz herif mahsus yenilip cebini başaltıyor; — Müsaade et beycağızım, hemen gideyim; bir arkadaştan alıb getireyim. Zira oyun borcü hiçbir borca benzemez. Ürzstüne limonata içmek düpedüz dolan- dırıciliktir, hirsizliktir! diye yalan- cıktan — kalkmıya — davranırken, Vehbi: — Otur oturduğun yerde be Hüsnücüğüml.. Gönül rızasile ba- Bışlamıya da söz yok a... - Alaca- ğımdan geçtim gitti! diyerek ete- ğinden yakalıyordu. O sıiralarda, iki kulplu rakı tepsisi ortaya geliyor, yukarıki odada Melek Hanımla — burun buruna oturan Bolses de — Şunları — satıb — savayım, şimdi gelirim — elmasım! diyerek aşağı inib utu — kucağına alıyor, heyheye girişiyorda. Yatsıdan sonra lando hazir- lanıyor, Tombulla hokkabaz, içine yan gelib Beyoğlunun en sapa, en batak yerlerindeki kumarha- nelere damlıyorlardı, Hüsnü, bu evleri İşleten eski kurtların, ged.kli ve sayılı kumar: bazların kulaklarını bükmüş, hep- sini bir kenara çekerek: İşimiz iş.. Aradığımız ena- yinin âlâsını bulduk, lüpe konduk! demişti. Gittikleri her yerde, İâzımge- len tertibat, dört koldan alınıyor- du. Vehbi bu işte o kadar acemi, ©o kadar gafil, o kadar ahmaktı ki işaretli kâğıtlara, cıvalı zarlara, emsali — hile — ve — düzenlere Tombul söküldükce sökülüb kesenin dibine darı ekiyordu bile lüzum yoktu. Biraz aceleya getirilince o kadar şaşalıyor, alıklaşıyordu ki bacağa — dağlı, altılıya onlu desen, gargara bilo etmeden yutuyordu. Hüsnü, güya Tombulla ortak oluyordu. Karşıki kurdlar, yemlik ve göz boyamak için önce bir haylı kaybediyorler, mecidiyeler, Hralar önüne yığılınca Vehbi keyfe geliyor, fesi yere vurub konyağa dayanıyordu. Bir kat daha şaşkın şapalak oldu mu, Hüsat karşıdakilere İşaretlerin envama girişiyor, hattâ bazan apaçık fıslıyor, veya —kâ- gatları bile gösteriyor, Tombul söküldükce sökülüb kesenin dibi- ne darı ekiyordu. Ikinci kâm Zelzele Mıntakasınd alışal Yıkılanlar Pek Yakınd Yapılmış Olacaktır. ( Baştarah i-inci yüzde )— Gündoğdu ve Paşalimamı, 18 ( Husust surette gönderdiğimiz muharririmizden ) — Gece saat 11,5. Bir. çadırdayım. İçi, dişı halkla dolu. Bir gene söylüyor: | — Bizim Mehmedle - birlikte | güzün dağlarda avcılık- yaptığı» mız xamanlar top seslerine benzer gayet derinden gelen sesler duyar- olduğunu, anlıyamazdık. İskelemize bir vapur mu geldi yahud civarda askeri talim mi var? Anlamak için birkaç kere de köyümüze vaktinden — evvel indik. Fakat böyle bir şey görmeyince arka- daşlara bu uğultunun ne olduğunu sorar, cevab alamadan dururduk, Şimdi anlıyoruz ki bu uğultu Saçları ve vücudü — ihtiyer fakat — sesi. ve — hareketleri gene bir adam anlattı : — Cuma günü idi. Hani şu büyük — zelzelenin llk günü, Arkadaşım Süleymanla beraber Marmaraya gitmek Üzere köyden çıktık. Geç kalırız. korkusu ile yanlarımıza yemeklerimizi de alb- mıştik. Köyden çıkalı on — beş dakika ancak olmuştu. Kuvvetli bir uğultu oldu ve müthiş bir sarsıntı ile yere düştüm. Yere düşen ilk insanın yaptığı gibi ben de elimi vücudüme destek yapa- rak kalkmak istedim. Tam bu sırada elimiri durduğu yer çatla- maz mı. Haydi benim kol yarıya Horozlar — öterken, — cebda meteliksiz — batakhaneden çıkıyorlar, karda kıyamette köşa başında bekleyen, her tarafı buz tatmuş landoya geliyorlar, içinda büzüle kalmış olan keleş araba- cıyı uyandırıyorlardı. Kuradalıkta tramvay - beygir- lerinden farkı kalmayan biçara kadanalar kamçılanıyor, bozuk kaldırımlarda çukurlara hendek- lere bata çıka, köşede duvarlara çarpa çarpa, köpek yavrularını eze eze, makaslar kırılarak ko- şümlar koparak, südcü arabası gibi — çakıl — çukül, — Findıklıya varıyorlardı. ( Arkası var ) .. . Nöbetci Eczaneler Bu gece — nöbetol — sorsaneler ginlardır: Ünivetsite (Şehzadebaşı), M. Fuad ( Halızpaşa ), Şeret - GCelâl ( Cerrah- paşa ), A. Hamdi ( Şehremini ), Te. olilos. (Samatya), Hüsameddin (Balat), Hikmet ( Eyüb ), Yorgi ( Unkapanı ), Eşref Neşet ( Birkeci ), Cemil (Beya- zıd ), Hasan Haydar ( Eminönü ), İstofan Terziyan ( Bakırköy; İstanbu caddesi), Sotıryadis ( Kadıköy, İskele erddesi ), Üçler ( Kadıköy, Yeldeğire meoi ), Şinasi Rıza ( Büyükada ), Ömer Kenan ( Üsxüdar, Çarşıboyu ), Galataaray ( Takzim ), Vinekopulo ( Yüksekkaldırım ), Hilâl ( Fındıkhı ), Şişli ( Şişli ). Yeniturtan (Kasımpaşa), Yenitürkiye ( Hasköy). -— TAKVİM — Gün PAZAR Kası 31 20 2 nci KÂNUN 935 4 “ Arabi Rumt — 15 Şevval 1398 T 144 Künun 1389 ——— — (Viapini Vakdt Vaktt | Eza »i Vasat! —ı_ıılıııl Vasa Güneş | 212|7 22) Akışım 12 |17 09 Öğe İTiıs|iz a| Yatsı (1 26 | 18 45 ikiadi | V 45 | 16 66) kasak | l4 3a0 37 kadar ğ içine. Çekmek Iıhrlm..:îm.:'ı-. Benim arkadaş çoktan tabanı yağlamış. O, meğer bu çatlağı görerek korkmuş. Güç belâ beünden ayrıl- mak isteyen kolu çukurdan çıkar- dim, Amma neler çektiğimi ben bilirim. İşte bak hâlâ sarsılıdır, Şimdi o yarık yer kendi kendine &z çok kapanmış. Fakat ufak bir çatlak kalmış. Gündoğdulu genc, ilk sarsın- tayı işte böyle duymuş ve kolunu böyle kurtarmıştır. Gökalp x Bir sabah gazetesi, geçen gün bir yazısında «yeniden çöken ev filân yoktur» diye benim verdi- ğim bir haberi tekzibe kalkış- mıştır. Ben, bu haberi buradan yani zelzele mıntasından verdim, Bu yüzden bir de kaza geçir- dim. O sabah gazetesi - gibi, — SARAY Yarından itibarean M nazarlarile uynlkişinix AŞKDAN “KIM OLDUĞUNU BILMEK ISTEMİYORUM ,, filminde takdir eni fikmi olan x mükemmel (filmi esliş edeceksini mkü bu fiimde daba u:l:. ıı:" daha :ıvini ıbl:.dıî.;kto&r. ü Bu Çarşamba akşamı SÜ MER Sinomasında haberlerimi masa başı zelzele — tafsilâti — diye madım. Tekzibe değer hangi gazeteye ald oldüğ bu işaret okuyuculara — sari göstermiş olacaktır. Ğ. Bir Köyün Suları Çekildi — Çanakkale, (Hususl) — seklye yedi saat mesafede bi dık. Çok ura ile gelen bu seslerin ne| Haa 90 evlik «Beyçayırı, köyün kuyu ve çeşme suları zelzelenin tesirile kâmilen çı miştir.|Halk su ihtiyacını güclü temin etmektedir. — » Yeni Bir Altın Kaçakçılığı ( Baştaralı 1 inci yüzde ) altın kaçırdıkları zabıta tahkikı tında ileri sürülen bu şebeki ele başılarının Karaköyde şekerel Aram ile yanında tırdığı Lefter olduğu iddia edilmektedir. | Bu arada birkaç sarraf da işin | içerisinde medhaldar görülmüş lerdir. Kaçakcılık işinde suçlu görük lenler hakkında takibata başlan” mış ve sorgüya çekilmişlerdir. Yakında — ihtisas mahkemesine verileceklerdir. Nişan Adana Saylavı Bay Damarın kisi Ankara Hukuk mektebi son — anıf talebesinden Melâhat Arıkla S hhiya Bakanlığı Müsteşarı Bay Hüsamed- dinin oğlu Hariciye Bakanlığı me- murlarından Bay Adnanın Ankarada nişanları — yapılmış, merasimda ikt silenin birçok dostları bulunmüştür. Genç nişanlıdlara saadet dileriz. H | Kronbuf Belediyersi Tepeba, ; sdliı"rı.uatm. T:;ı!r'omş:" [I Bu akşam saat 2üde — | İNSANLIK — KOMEDİSİ 4 perde f Yazan - Balzak ) —e ra nn Srnne Eski Fransız tiyatrosunda Bu akgşam saat 20 de DELiİ DOLU Operet 8 perde Yazanı Ekrem Besteliyon : Cemal Reşid 22/1/35 Salı akgşami Bir Kavuk Devrildi. Bir dofa için Sinemasında “BİTMEMİŞ SENFONİ,, yi yaratan WİLLİ FORST'un ikinci şaheseri MASKELİ KADIN filminin son günleriaden İstifade ediniz. ELLT Sinsmada Düönyanın en büyük ve en güzel filmi TARZAN - SEVGiLiSi -Baş rollerde ; * Dünya yüzme şampiyonu JOHNNI WEİSSMULLER ve O, DEKX SOLLMWAN remmemnnı caareai LIİYAN HAYO' KORKMA Ka tasile g aĞ p SĞ ddez