Fransada delesinin Sonu Fıırl(ı mücadelelerinin bazan verdiği garip bitimlerden Bir belediye | bit tanesi geçen teleit, Fransanın velslein ÂAsnier — şehrinde cevabı görülmüştür. Bu şehirde belediyeye ait bir bina yıkılmış ve ankazı da otomobil- lere doldurularak belediye re'sinin şehir. haricinde — malik nlduiu sayfiyeye götürülmüştü. Ertesi gün şehrin sokaklarına Sosyalist fırkası tarafından büyük kıt'ada Aafişler yapıştırtıldı, bu afişlerde Radikal fırkasına men- sup ölan belediye reisinden, bele- diyeye ait ankazı nereye götür- düğü soru'uyordu. Belediye reisi bu sorguya 24 Saat sonra ayni şekilde şehir du- varlarına afiş yapıştırtarak cevap verdi. Bu cevapta bir tek kelime yardı: — Evime gönderdim, diyordu. Sosyalistler bu cevap Üzerine: — Ne hakla? Diye sorunca belediye relsi yine afişle ikinci bir cevap verdi. Bu cevapta da: — Ankaz açık arttırmıya kon- du, en fazla parayı ben ver- diğim —İçin —üzerimde — kaldı, parayı Belediyenin kasasına ya- tırdım, makbuzu emrinize amade- dir, Şimdi enkazını götüren oto- mobillerin gelirken ne getirdikle- rini soracak olursanız onu da söyliyeyim: * — Beş bin kilo patates ge- tirdiler, bu benim tarafımdan yetim mektabine hediye edi!miştir.,, Münakaşa bundan ibaret kal- madı. Sosyalistler Belediye reisini, bu yerden fazla kazanç temin etmekle İtt.ham ettiler. Belediye reisi; — Yanılıyorsunuz, diye cevap yerdi, kazanç temin etmiyor, bilâkis cebimden para çıkmasım muücip oluyor. Hesabını isterseniz meydandadır. — Peki o halde neden bu mevkide kalıyorsunuz? Bu son suale verilen cevap tidden mükemmeldir. — Yolu Sosyalist'ere kapa- mak İçin! Burada dikkat edilecek bir nokta vardır: Belediye resi itti- ham altında kalınca karşıs.ndakini susturmak için hbemen mahkemeye gitmemiş, bilâkis halkın önünde açık münukaşa yapmayi tercih etmiştir. D — Gatetenin esas yazısila Bir sütunun iki satırı bir (santim) sayıtır. 2—a Sayfasına göre Bir santi- min ilân fiatı şanlardır: 3—!Bir şantimde — vasall (8) kelime vardır. 4—İnce ve kalın yazılar tutacakları santimle ölçülür. iki Hanın Boğuşması Bir Fırka Muca- Bo a Vc Üçüncü kadının yüzden — aşkın gariyesi — vardı Altınordu devleti, bir zaman- lar pek muhteşem bir varlık ka- zanmıştı. Bu devletin payitahtı olan Saray şehri, orta rzamanda n alan büyük şehirlerden biri idi. Pek mamur, pek güzel ve pek zengindi, işlek bir ticaret mahalli idi. Ta Iraktan ve Şam- dan oraya tacirler gelirdi. Yine Altınordu - şehirlerinden Macar, Sudak, Kırım, Kefe, Harzem de © devrin bir mamuresi, tlcaret antreposu halinde idi, gelip geçen seyyahların ve tacirlerin hayretini uyandırırlardı. Altınordu ülkesinde para bol- du, asayiş düzgündü, kudret ve haşmet vardı, binaenaleyh halk, bahtiyar idi, On dördüncü asırda bu Ülkeyi dolaşğmış olan meşhur seyyah Ibni Batute, bakınız, neler yazıyor: “ Kıpçakta (Altınordu devleti- nin öbür adı) at sürüsü koyun sürüsü kadar çok, Burudan Mısıra, Hindistana at gider, kadın ara- balarına bir arşın uzunluğunda bir deyneğin ucuna bir karış keçe asarlar, Böyle bir deynek o sahibinin bin atı olduğuna delâlet eder. Ben bunların içinde on tane deynek asılan araba gördüm. * Kıpçakta gördüğüm tuhaf şeylerden biri kadınlara pek fazla hörmet edilmesidir. Han karıla- rının eteklerini otuz cariye tutuyor. Kadın hanın yanına gelince han ayağa kalkıp kadına selâm veri- yor, yanına oturtuyor. Sonra kı- mız geliyor. Kadın kendi eliyle kimız — doldüurüp hanın - yanına gidiyor ve iki dizile ulcaşıp (reve- rans yapıp) hana veriyor. Sonra han doldurup karısına sunuyor. “Türk kadınlarında kaç göç . yok, çarşıda alış veriş ediyorlar. Bazan kadınların yanında koca- ları da bulunuyor, lâkin kadınlar pek süslü, erkekler sade bir koyun derisi ve börk giydikle- rinden kadınların uşağı zanno- lusur | “Kıpçak hükümdarının ordusu “piştav,, da — olduğundan oraya gittik. Ordu kalkmıştı, geri dö- nüyordu. Bizde döndük, bir yer- de çadır kurdum ve bir bayrak astım. Ordu gözükmeye başladı. Sanki yürüyen bir şehirdi. Cami, pazar ve herşey var. Türk asker- lerl — yürürkende — arabalarında yemek pişiriryorlar. Sultanın ka- rıları önümüzden geçtiler. Dör- düncü kadın Emir Isa kızı Tövbe e Ş Nogay rıbırlerı MÜZZ” Kuyuya Düştü ler, Fakat... .— olduğumu anlayıp durdu, uşak ve cariyelerile selâm yolladı . *“Kıpçak sultanı — kuüdretli ve şöhretli bir padişahtır. Yeryüzün- de bulunan yedi büyük hüküm- dardan biridir. Bunlar — sefere giderken kızlarını beraber götü- rürler, Sultan, altın kubbe adlı ve altın kaplı bir yerde yine altından yapılı ve elmaslı bir tahtta oturur, dört karısından ikisl sağında, ikisi solunda du- rur. Oğul ve kızları da bunların yanında yer alır. Her cuma günü işte bu altın. kubbede — sultun: Devlet adamlarını huzuruna ka- bul eder. Kadınlar da hazır. bu- lunur. Perde falan yok !..,. “Benim kendisile görüştüğüm Kıpçak hükümdarı Özbek Meh- met sultandır. En sevgili karısı “Aytoğlu,, dur. Huzuruna çıktım, yanında on yoldaş (nedime, mu- sahibe, dam donör) kadın, elli cariye vardı. Üçüncü kadının adı Bilondur. Bizans kayserinin kızıdır. Onun da huzuruna girdim, Yanında yüz cariye vardı,, Işte debdebeleri, zenginlikleri bu kadar göz kamaştıran altın ordu devleti, taht etrâfinda yüz ,zıçerkın bayrağımdan yabancı Beki Zabtiye, Çatalçeşme tokağı, 25 İSTANBUL — BGazetemizde — çıkan Ve resimlerin bütün bıkluı mahfuz ve cuılıııuı sittir. ABONE FiATLARI Abone bedeli iadir. Adreş değiştirmek ';İ' kurüştur. — Gelen evrak geri verilmez. Hüânlerdan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mkluplın 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. vit i - — gösteren kavgalar ve bükümdar- / larla beyler, kumandanlar arasın- da başlayan battı. Bu acıkh — hâdiseler Tedan Mengü Han adlı hükümdarın za- manında başlar. O, bir Handan ziyade bir dervişti. Muhteşem bir devletin — başında bulunduğunu unutarak kendini oruca, namaza vermişti. — Gece gündüz - tesbih çekerdi, başını seccadeden kal- dırmazdı. Halbuki Kıpçak devleti Avrupanın — şarkında, — Asyanın ortasında kurulmuş muazzam bir varlıktı. Moskovayla Saray şehrine bağlı idi, — Rus prensleri oraya gelirler, Hanların ayaklarını öper- ler ve prenslik buyrultusunu alır- lardı. Altınordu tahsil memurları hirgür yüzünden Rus — ülkesinde — dolaşıp vergi toplarlardı. Böyle — bir devletin başında öyle bir sofu adam çok yakışıksız görünüyordu. Taht önünde kılıç ışığı görmiye alışık gözlere tesbih taneleri pek çelimsiz geliyordu. Bu sebeple bir hareket yapildı, Tedan Mengü tahttan indirildi, yerine Boğa Han geçirildi. Bu işi yapanlar Beyler, Mirza lakabı taşıyan prenslerdi. Fakat bu hareket, Beylerin ve Prenslerin icabında tahta tahakküm edecek- lerini göstermişti, bundan dolayı da hükümdarın yüreğindea bir kin doğmuştu. — Boğa Han, işta bu kini taşıyarak tahta çıkmış bulu- nuyordu, Yeni hükümdarın bütün hıncı * Nogay Mirza üzerinde toplanmıştı. Kendini — tahta çıkaran — askeri kıyamın başında o vardı ve Boğa Han, ondan dolayı Nogay Mirzayı ölüme lâyik buluyordu. — Lâkin Nogay kuvvetli Idi ve kendine İyilik etmiş almak mevkiinde bu- lunuyordu. Onun — için hıncını saklıyordu, fırsat gözetiyordu. Boğa Han, kendinden evvelki sofu hükümdarın bıraktığı miskin hatırayı silmek için Macaristana sefer açmıştı. -Umulmıyan — bir bora ve kar tipisi bu seferi uğur- suz bir neticeye sürükledi. Ordu, Karpatlarda yolunu şaşırdı, uçu- rumlara düştü, — birçok — telefat verdi, darmadağın oldu, Han bile hayatını güçlükle kurtardı. Yalnız Nogay Mirza, kendi kumandasın- daki fırkayı — güzel idare — etti, dağılmaktan korudu, telefatsız ve zaylatsız ric'at ettirdi. Boğa Han, onun bu muvaffa- kıyetinden büsbütün — sinirlendi, eski hıncı bu sinir bubranı içinde on kat ziyadeleşti ve Nogay Mirzayı hemen öldürmeye karar verdi. Fikrini ilk açtığı adam, iyi ve fena günlerde biribirlerine Hanlar Bi- |Doktor nin Kazdıkları tiyacı Kari Mektupları Güdülde On iki bin nüfusa baliğ olan nahiyemizde tek bir doktor yok- tur. Kaza merkezinin altı saat mesalede ve yolların gayrimunta« zam olması dolayisile hastalar kazaya gidememektedirler. On bin nüfusla * Bayburt ,, ta beş doktor, otuz bla nüfuslu Mersinde otuz doktor olduğu ve bu dok- torların hasta muayenesinde baş ları bunalacak hale — geldikleri düşünülürse on iki bin nüfuslu nahiyemizde doktora ne kadar ihtiyaç olduğu anlaşılır. Gödül: H. C, Bergama Belediyesinden - Bir Temenni Bergamanın en İşlek yerinde 25 yıldanberi yıkiık duran bir bodrum vardır. Burası şehri çir- kinleştirmektedir. Bir süprüntülük halinde olan ve içinde çirkef gibi bir su biriken bu bodrum etrafa hastalık, bilhassa sıtma mikrobu neşretmektedir. Belediyenin bu zararlı yerleri temizletmesini ve kapatmasını dilerim. Borgama: |. 8. Samatyanın İsmi Birçok yerlerin yabancı isimleri türkçeleştirilmiştir. — Ayastafanos “ Yeşilköy ,, Tatavla * Kurtuluş ,, olduğu gibi, Samatya da Türkçe değildir. Çokluğunu Türk ahali teşkil eden Samatyaya da Türkçe bir isim verilmesi temenni olunür. Niyazi sadık kalmak için Nogay Mirza ile antlaşmış Beylerdendi. Boğa Han, bu gizli mushedeyi bilmi- yordu, Nogay Mirza hakkındaki kararını o adama apaçık söyle- mişti, İşte bu gaflet, Boğa Hanın başına felâket getirdi. Kendisile İstişare ettiği Bey, Nogay Mirra- ya keyfiyeti bildirdi, ©o da müs kemmel bir plân kurdu. Kendisle nin Ööldürülmesi için hazırlanan av oyununa iştirak ederken bir pusu hazırladı. Boğa Hanın kur-« duğu pusu yerinden biraz daha beride olan bu pusu önünden geçilirken mabir ellerin attığı oklar, Boğa Hanı Blü olarak atından düşürdü ve ayni dakikada Nogay Mirzanın adamları, yüz adım ilerideki p rinde saklı suikaatçileri çevirerek birer birer kılıçtan geçirdi. Boğa Han, kazdığı kuyuya kendi düşen bir adamdı. Lâkin Nogay Mirza da, onu öldürerek yerine geçirdiği Toktay Hanın darbesini yemekte — gecikmedi, ağır bir hezimete uğrayıp dağlara düştü, serseri dolaşırken bir Rus nefer tarafından yakalanıp öl- dürüldü. İşte Boğa Hanın Nogayı, No- gayın onu öldürmek İstemesi ve bu karşılıklı cinayet teşebbüsleri arasında Beylerle Hükümdarların biribirlerine girmesi yüzünden © koca Altınordu devleti de battı, mahvolup gitti. Eski Türk tarihi bu maceralar ile dolu olmasaydı kürenin çeh- resi bugün bambaşka olurdu. M. T.