Ziya Şakir 86 inci kısım Her hakkı mahfuzdur. İTTİHAT » TERAEKKİ NWasıl Doğdu?.. No. 105 11 -11- 934 Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü? Birçok Makamlara Ait Mektuplar, Postahaneden İttihat ve Terakki — tarihlini ehemmiyetle alâkadar eden - ve, ciddi bir ibret levhası teşkil et- mesi lâzım gelen - bu facıa, şu şekilde vuku bulmuştu. Henüz harp başlamadan evvel, Harbiye nezaretine, Emniyetiumu- miyeye ve sair bazı resmi ma- kamlarla bilhassa Dahiliye Nazırı Talât Beyo ve Harbiye Nazırı Enver paşaya ait mektuplar kay- bolmıya başlamıştı.. O - sırada Avrupada bulunan Maliye Nazırı | Cavit Bey, muhtelif mesaili siya- 'n— siyeye dalr Istanbula mektuplar gönderiyor, fakat bunlara cevap alamadığından şikâyet ediyordu. Posta Nazırı Oskan Efendi sıkış- tırılıyor, — tahkikatlar — yapılıyor, fakat bir ipucu yakalanamıyordu. Tam bu esnada Pariste Şerif paşa tarafından bir kitap neşre- dilmiş.. Esrarengiz bir surette kaybolan mektupların bu kitapta kılişe halinde teşhiri, herkese derin bir hayret vermişti. Bunun Üzerine, postanede gizli tahkikat ve tarassudat büsbütün arttırılmış, Bütün şüpheler, tefrik memurların- dan Talât Efendi ile nakliyat me- murlarından Kenan Efendi üze rinde toplanmıştı... Sivil taharri komiserlerinden K. Osman Efendi aldığı emir üzerine Talât Efendiyi büyük bir dikkatle takibe başla- Tade'lar ada düklannde cebindeki mektupları Şerif Paşa- nin adamına teslim ederken, cür- mümüşhut hâlinde yakalamıştı... Talât Efendinin Üzerinde bulunan mektuplardan bilhbassa iki mektup büyük bir ehemmiyeti haiz idi. Bunun biri, Cavit Bey tarafından Berlinde Dahiliye nazırı Talât Beye gönderilen ve pek mühim mesaili siyasiyeyi ihtiva eden hu- susi bir mektuptu. Diğeri de, Petresburg etaşemiliteri Mümtaz Bey tarafından, Harbiye nazırı Enver Paşaya yazılıyordu. Talât Efendinin Evi taharri edilmiş Şe- rif Paşa ile olan muhabere ev- rakı - ve bu meyanda, Üzerinde Şerif Paşanın fransızca matbu adresi bulunan bir deste mektup zarfı -ele geçirilmişti. Talât Efendi divanıharp müstantiki Vehbi Bey şeklini göstermekte mıra, Abuk Ahmet paşanın mühim işi deruhte etti. Yalnız ba- şına doğruca Abuk Ahmet paşa- nın Erenköyündeki köşküne gitti: — Efendim, Dahiliye Nazırı Sır Ol Bove zırllısını batıran top ile kumandanları uyordu.. 1 — Bu topun mensup olduğu batarya kumandacı Hilmi Bey 8 — Bu topun kiymetli zabiti mülâzim Fahri Bey Talât bey tarafından geliyorum. Mahsus selâm söylediler. Harbiye nezaretinde mühim bir — mesele hakkında gizli bir meclis yapıla- cakmış. Bu mecliste zatıâlinizin de bulunması lâzımmış. Sivil el- bisenizi giyerek derhal teşrifinizi rica etti. Arzu buyurursanız, be- raber gidelim. Dedi... Abuk Ahmet paşa kalbine' hiç şüphe getirmeden bu teklife muvafakat etti. Sivil elbise- lerini giydi. Osman efendi ile beraber İstanbola indi. Oradan bir arabaya binerek Harbiyo nezaretine geldi. Lâkin kapıdan içeri girer girmez Iş değişti. Abuk Ahmet Paşa der- neticesinde Paşanın — muvakkat kürek cezasile tecziyesine hükme- dilmişti. Fakat Beyrut valisi Be- kir Sami Beyin şefaati sayesinde bu ceza, meclisi vükelâca sürgün- lüğe tebdil olunarak Bekir Sami Beyin kefaleti altında (ikamete memur olmak) Üzere Beyrula gön- derilmişti. Her suretle hürmete şayan olan Abuk Ahmet Paşa, ağır bir cezadan kurtulmuştu. Fakat ne oldu ise, o iki talisiz. gence ol- muştu. Şerif Paşanın iğfalâtına ka- pılan ve mukaddes vazifelerini on beşer liraya satan - Talât Efendi ile Kenan Efendi, nihayet - saflık ve cehaletlerine kurban olmuşlar ; Postabanenin karşısında salben Idam olunmuş!'ardı. Kendi ihtirası uğruna bu üç ha- yatı manen ve maddeten felâkete sürükliyen Şerif Paşa, bu feci hâ- Kebandaki Altın Damarı diseden hiçbir nedamet hissetme- miş, yine işinde devam eylemişti. | Anadoluda binlerce masum Türk evlâtlarımın kanlı cesetleri ortada dururken, bu defa da ermeni ko- m.tecileri'e birleşmek istemişti. Fakat bu hal onun muhitinde- kilere do nefret vermişti. Parasına tamah eden bir kaç dalkavuktan başka, diğer muhalifler artık paşayı terk etmişlerdi. Şerif paşa şimdi de gülünç bir bayal peşin- de geziyor; Ermenilerle Kürtleri birleşlirmek istiyordu. Şerif paşa- nin Bsürmeli gözlerinden ziyade dolgun kesesine ehemmiyet veren Ermeni komitecileri onu bir müd- :;t.d.oyılıımqlu.. Şarkın, ezelden S G _.l-ı.h.ııl .dlı—ııı muşlar; nihayet (Van) bezimetin- den sonra, onun suratına acı bir tokat atarak kaldırıp bir tarafa atmışlardı... Şerif paşa, ermenilere karşı gösterdiği bukadar bariz temayülâta rağmen, böyle nan- körce bir mukabeleye maruz ka- lımca birdenbire şaşırmış.. Büsbü- tün yalnız kalmaktan korkarak Prens Sabahaddin Beye tekarrüp etmeye başlamıştı. Halbuki Prens Sabahaddin Bey, Gümülcineli Ismail - Beyin Selânikte takip ettiği mesleği ne derece menfur buluyorsa, Şerif paşanın harakâtını da o derecede takbih ediyor.. Bütün meşaisini siyasi uzlaşma —cephesinde ve muslihane — bir şekilde — teksif iyordu. İşte buna binaendir ki; 'anin gııeleıîıdt. bütün muha- lifleri birleştirmek suretile ortaya atılan (S yasi komedya ) hakiki mevzuuna — tevafuk etmiyordu... 4 ş (Arkası var) Oldukça Zengindir yeniden açılmakta, yenl direk- lerle yıkılmaması temin edilmekte işin Üerlemesi için geceleri de ameleler çalışmaktadır. Alman — parçaların — yapılan tahlilleri neticesinde, madoen da- marlarında — karışık bir — halde bakır, altın, gümüş, kalay, kur- o, mermer ve mür- rııınk#-tulııdn anlaşılmıştır. Mühendisler madenin pek zengin olduğunu söylemektedirlerler. Kebana dört saat mesafede Fırat kenarında Başvartenik na- hiyesinde de zengin kömür mu- denleri bulunmuştur. Şimdiyekadar yedi kuyu mey: dana çıkarılmıştır ki bu kuyulara 200 ayak merdivenle inilmektedir. Kebandaki altın madeninin 1263 tarihinde İşlenildiği ve 1295 tari- hinde Haliyatin durduğu anla- şılmıştır. Sondaj ve su boşaltma makinesi Elâzize gelmiştir. Burada bir maden muhasebeciliği tesis edilmiş, Bakır madenide bu muhasebeciliğin emrino verilmiştir. Maden mühendisi M. Zimmer, altın madeninin binde 100 nisbe- tinde olduğunu söyleyor,kl bu nisbet Keban — madeninin h: zengin olduğuna delâlet tedir. Bir Meb’_"'—?lğ'l_ T etklrı' ; Köylüyü Zğnginleştirmek İçin Neler Yapılmalıdır? (Baştaralı 1 inci yüzde ) Köylü ikinci olarak mahalli esnafa borçludur. Mahsul alama- dığı senelerde giyeceğini veresiye, tuzunu veresiye, gazını veresiye almıştır. Fazla faiz ve hatta ihti- kâr derecesine varan bir kârla köylünün borç yekünu kabardık- ça kabarmış ve bugün ödeyemiye- ceği bir haddi bulmuştur. Köy- lüyü en fazla sıkan borç ta bu- dur. Bunun devletin de müdaha- le edemiyeceği ve çare bulamıya- cağı bir borç olması köylüyü nev- mit etmektedir. Yalnız sırf köy- İüye mahaus olmak üzere bu borç- ların az faizlerle uzun vadelere bağlanması gibi bir mütalea ileri- ye sürülebilir. Eğer araştırılacak olursa iki tarafın da kolayına gi- döcek daha iyi çareler buluna- bilir. Köylü üçüncü olarak Ziraat bankasına borçludur. Köylünün bu borcu da ödeyebilmesi için çareler düşünmek icap ediyor. Köylü — borçtan kurtulunca ikinci ve ayni derecede mühim bir mesele karşısında kalırız : Köylüyü nesıl kacandırmalıyız? İlk yapılacak iş istihsal mad- delerinin kaymetini arttırmaktır. Bu, pek basit bir iş değildir. Ziraat bankasının buğday müba- yaatı iyi, fakat kâfi değildir. Çünkü köylünün islihsal maddesi yalnız buğday değildir. Koyun, keçi, yün, yapağı, tiftik, av derlai, afyon, yağ, Özüm, incir, pala- mot gibi —muhtelif mıntaka- larda — yetişen mahaili — istihsal bulmak, kıymetlendirmek, istihsal masraflarını -koruduktan — başka müstahsile mütevazı ve endişesiz bir hayat sürmek imkânını ver- direcek kadar kıymet verilmiş olmak şarttır. Köylünün malımı | elinden yok bahasına çekip alan bir mütovassıt sınıf her yerde parasile, teşkilâtile vaziyete hâ- kimdir. Bu fena tevassutu ortadan kaldırarak müstahsil ile devleti doğrudan doğruya ve vasıtasız anlaştırmak -lâzımdır. — Aradakd fiat farkının köylü lehine mahsüle inzimam elmesi ve inhisar altıne daki maddelerin devlet — tarafın- dan dolgun fiatlarla mübayaası gibi tedbirlerle artan kıymetlerin yalnız köylünün hissesine girmesi temin edilmelidir. İstihsal — şartlarının is'âhna gelince: Karasaban birçok yerler- de hâlâ Türk köylüsünün mukad. deratına hâkimdir. Susuz, çorak, kurak, bozkırlarda kurulmuş köy« leri münbit ve sulak — vadilere nakletmekle — köylünün istihsal hayatında çetin tabiata karşı ilk zaferi kazanmış oluruz. Meselâ, Konyanm, hayat şartları gökten inecek dört damla yağmura bağlı olan çölündeki yüzlerce köyü bol sulu münbit ve fakat boş olan Ereğli vadisine yerleştirmekle hiç olmazsa kıtlık felâketinden uzak« laştırmış oluruz. Bu; her mıntaka«» da tatbik kabiliyeti olan bir fi kirdir. Münbit ve verimli toprak sa- hibi, çift çubuk sabibi, toprağın altındaki zengin maddeleri üste çıkaran pulluk sahibi, borçsuz, dertsiz, gallesiz Türk köylüsü dünyanın en çalışkan, en idareli, en enerjik, en efendi müstahslli» dir. Bütün bunlar olacaktır. Has- Jtalığa teşhis koymak, tedavisi ça« relerini bulmak demektir. Bire istiklâl savaşı ile hür devleti, ike tısadi İstiklâl ile hür milleti kai zandıran Cümhuriyet, müreffehen ve mesut Türk köylüsü ile de yarınki bol nüfuslu, şen Anados kuyu yaratacaktır.,, Eski Hesaplar Aranırken ( Baştırafı 1 inci yüzde ) teşekkül citikten sonra impara- torluk — nazırlıklarında — bulunan bütün hazine davaları da Defter- darlık Muhakemat Müdürlüğüne verilmişti. Yeci l eski dosyalardan (10)binini hifzedilmek Özere ayırmıştır. Şimdi eskiden kalma beş bin dava dosyası üze- rinde takibata geçilmiştir. Hazine bu beş bin dosya ile halktan (18,5) milyon Jira istemektedir. Ayrıca diğer devlet dairelerinden de Muhakemat Müdürlüğüne (2) bin kadar dava dosyası gelmiş- tir. Devlete borçlu olanların çoğu mütecahhitler ve zenginlerdir. Muhakemat Müdürlüğünü son zamanlarda işgal eden m him davalardan birisl de yeni istihlâk vergisidir. Yeni kanun tatbika başlandıktan sonra Istanbuldaki toptancılar tespit edilmiş ve bun- lara (3,.5) milyon Tiralık vergi yazılmıştı. Tahsil müdürleri ver- giyi tahsile başlayınca bunlardan hemen hepsi bukuk mahkemele- rine müracaat ederek icranın tehiri İçin kararlar getirmişler ve bu suretle (3,5) milyon Hiranın tahsili geciktiği için Muhakemat Müdürlüğü bütün avukatlarını se- ferber etmiştir. Bu yüzden Ma- Lye ile adliye arasmda da bir Ahtilâf çıkmıştır. Maliyecilere göre vergilere yapılacak itirazların şe« killeri yine mali kanınlarda göze terildiği için adliyenin vergiler hakkında müdahale hakkı yoktur, Adliye yalnız- istihkak davaların- da icranın tebirine karar vere« bilir. Öğrendiğimize göre Maliye Vekâleti bu hususta Adliye Ve« kâletine de bir müracaat yap- mıştır. Kırkağaçta Yeni Bele. iye Meclisi Çalışmıya Başlaı Kırkağaç (Hususi) — Yen Beledişe — Meclisi — içti başlamıştır. Memleketteki — elek- trik tesisatının yeniden yapılma- sına karar verilmiştir. Kırkağaç çamlığının içinde — yeni yollar açılacak, tarhlar yapılacak, ça- mlığa bol sü akıtılacak — ve bu işler ilkbahara kadar b- tirilecektir. Enette Millet Mektep eri Emet (Husust) — Okuyup yaz- ma bilmiyenleri öğretmek mak- sadile burada iki millet wektebi açılmıştır. Bunlardan — bir sinde muallim Hâdi Bey erkeklere, di ğerinde Hals Eey kadınlara oku- tup yâazma öğreteceklerdir. b Gd GüA S X —