Muharriri: A. R. No.: 80 Rahip Löyulâ, sağ oelini yavaş yavaş yukarı — kaldırdı. Kıvırcık aldı. Birkaç saniye — düşünceye daldı ve sonra — hafif bir sesle mırıldandı: — Pek âlâ Madam.. Şartınızı kabul ediyorum. Fransuva, kral olarak kalacaktır. Fakat Şarlken aleyhine, en küçük bir harekette bulunmıyacaktır. Bunun için eöz veriyorsunuz, değil mi?... — Ben — hayatta — kaldıkça Fransuvayı Şarlken aleyhinde hiç bir harekette bulundurmıyacağı- ma., Dinim, asaletim ve şerefim lizerine yemin ediyorum. Papaz Löyülâ derhal cüppe- sini giydi. Kıraliçenin karşısına — Haşmetmeap! Diz çökünüz. #sizl takdis edeyim, Henüz aradan yarım saat geçmemişti... Papas Löyula, Baş piskoposluk dairesinde, kendisine tahsis edilen odaya girdi. Arka- sındaki cübbeyi fırlattı, bir tarafa attı. Yazı masasının önüne otura- tak şu mektubu yazmaya başladı: Haşmetmaapl!... “ Şimdi Luvr sarayından geli- yorum ve derhal size neticeyi bil- diriyorum. Tamamile — müsterih olunuz. Fransuva, dişleri ve tır- fakları çıkarılmış.. elleri ve ayak- ları en kuvvetli zencirlerle bağ- lanmış, âciz bir aslan haline ge- tirilmiştir...Artık Romada durmak bir fayda temin etmez. Türklerin," bergün adım adim ilerlediklerine dair haber alıyorum. Ya, Macaristana geliniz; ordu- ların başına “geçiniz.. — veyahut (Madrit)e gidiniz, imdat gönderi- niz... Çok korkuyrum ki Türk si- pabilerinin atları, (Tuna)dan su içecek.. Türklerin altın aylı tuğları (Bodin) sarayının Üstüne temev- vüç edecektir. Hemen (Rab) bin inayet ve merhameti. sizin ve ordularınızın Üzerinde olsun, V3 A CA Türk ordusunun İstanbuldan hareketini haber alan rahip Lö- yüla, Madride haber göndermiş, Şarlkeni Romaya davet etmişti. Türkler aleyhine teşvik etmek.. eoşkun bir sel gibi avrupanın or- tasına yürüyen Türk ordusunu durdurarak, istilâya maruz kalan hıristiyan beldelerini tahlis ey- Şarlken, bu korkunç haberi, bu mutaassıp rahipten daha ev- vel almıştı. Fakat gelen orduyu karşılayecak kadar kendine gü- venemediği İçin — şaşırmış, kal- (Cihan imperatorluğu)nu haya- linde parlak bir gaye olarak ya- şatan bu haris hükümdar, şimdi- ye kadar kendisini Türkler aley- hine teşvik edenlere daima beyanı memnuniyet ediyordu. Fakat şim- di.. büyük bir heybetle ilerliyen bu muazzam Türk ordusunun kar- şısına çıkmıya cesaret etmek şu tarafa dursun; hatta neticenin kesbedeceği korkunç — şekilden Dikkate Şayan Bir Firdevs Ismail GÜZEL FATMA Mektup.. Papas Löyüla Arkasındaki Cüppeyi Fırlattı Ve «Azizim Nejat, talilm varmış: dü;l!ncıııiııl-n verdiği vlcdan güzel Fatma bu sene de kocası Hemen Kâğıda -Kaleme Sarıldı.. bile belki de güzel Fatonun b ve çocuğile ayni köşkteler!.» parmaklarının arasına luk olur. * değil ki... edersiniz?, Löyülü * (Rahip) ve (kadın) bu haris İmparatoru lı.dı'ğı' itirafı o, günden güne : Nefesi bir dakika durdu, mek- tubu yazmaktan vazgeçerek dü- şünmiye başladı. Geçen sene her ikisi da güzel Fatmaya kur edi- o, hiç farkında gâayet nazik ve terbiyeli muamele ediyor, yalmız altı yedi yaşında sarışın bir bebe- ğe benziyen güzel kızına, gösterdiği alâkadan memnun görünüyordu. Fatma hemen hemen her za- man yalnızdı; kendinden epeyce yaşlı olan kocusı (Fatonun söyle- Bu endişe ile muztarip olan Şarlken, rahip Löyülânın daveti üzerine derhal Romaya - gelmiş.. papazın sözlerini büyük bir dik- katle dinledikten sonra, Ça ceva- bı vermişti: — Muhterem peder!., Maale- sef şunu arzedeyim ki, bu tavsı- yelerinizi Icra edecek bir. mevki- de değilim. Ispanyadaki ordularımı Macaristan ve Almanyaya geçire- rek Türklerle harbe - giriştiğim takdirde, arkadan bana hücum edecekler.. ve iki ateş arasında bütün varlığımı erk teceklerdir. Bâ husus şu esnada Almanya ve Avusturyadaki din- sİz ve mürtet protestanların bize gizlice ne büyük husumet besle- diklerini de biliyorsunuz. Bunlara güvenmek, pek büyük safderun- Sonbaharın yaklaştığını habe veren bulutlu bir günde sözlerinin ta yürekten geldi gösteren sıcak, derin bir | ona aşkından bahsederken, güzt| Fatma genç adamın elini Rıfkı yeter biraz & ben anlatayım. dedi. Bilmem b anlayacak — mısın? On evvel beni çılıgınca seven bi Birkaç sene sonrl onu, Edibi tanıdım... Evet, Benliğimi saran aşkı beni çıl döndürdü. O zaman aşkın öl kandım — ve kocal evine gelebildiği haftamın bir iki odasında — yazılarile uğraşarak geçiriyordu. Pek ağır pek ciddi olan kocası beyazlan- mış saçlarile karisından yirmi yaş daha büyük görünüyordu; buna rağmen biribirlerini Resmine bakarak anlayınız!. Y AreMANAE Ce eeEEENAA ER AA AnemsaanA 1935 Brüksel di sekiz senedir yorum. Çok İyi geçiniriz. Fal bir zamanlar sönmiyeceğini nettiğim aşktan eser yok.. bir şey söyleme Rıfkı.. Ben cama hiyanet ettim. Fakat E edemem, anlıyor musun bilm bir şey söyleme. Y — Şu halde Macaristanı kay- bedeceksiniz, haşmetmaap... — Ne yapayım, Kıral Lölye haber gönderdim. Son nefesine kadar #müdafaada bulunmasını tavsıye ettim. —pek alâ amma, bu kâfi Genç kadın sabahtan akşama kadar bütün vaktini pilâjda geçl- riyor, gruba doğru rahat, saki küçük kızının arkadaşları Nejat'la Rıfkıdan ayrılarak evine dönü- yordu. Ona, Rıflkı “Güzel Fatma,, Beynelmilel panayır ve sergiler her yıl, her mem- lekette açılmakta- Özere ayrılıyorum, Çünkü b lüzüum hissediyorum. — Burad senden ayrılmağa mecburum, Yalvarır gibi bakan gö lerinden son kelimeleri söylerkel yaşlar boşandı. » — İşte bukadar Rıfkı, y artık. Allaha ısmarladık. İ Güzel Fato arkasına dönü bakmadan Rıfkıdan | gitti. Va birçok aşklar aşk ta böyle bitti. Brükselde de her sene beynelmilel bir Fakat önümüzdeki çılacak olan bey- Rıfkı bu sene bir kaç gün için sayfiyeye geldiği halde ' Nejada mektup — yazarken geçirmeye karar — verdi. Çünkü o, güzel Fatmayı sevi- — Bunu, ben de bililiyorum muhterem peder. Fakat ortada bir Fransa varken, benim için Mad- ritten kımıldamanın imkân ve ih« timali yoktur... Siz de takdir eder- siniz ki; Fransuva, ne (Pavi) mağ- lübiyetini ve ne de Madritteki esa- ret bayatının elem ve meşakkati- ni henüz unutmamıştır. Şu anda Fransa ordularının da hareket emri almadıklarını ne ile temin için Brükselde a nelmilel sergi, Belçikadan gelen haberlere göre, şimdiye kadar misli az görülmüş bir derecede mükemmel ve büyük olacaktır. bi memleki zamana kadar renksiz, günlerine acıyordu. meşhur bir şalir olabilmek için fakat, maalesef ancak bir lisede edebiyat muallimi ola- bilmişti. Sonra o, tarifi gayrıkabil aşk yaratabilecek esrarengiz ka« dınları tehayyül ederdi.Bu zamana kadar tanıdığı kadınların birini etlerin ııîın Iııt’i.:ık etmesi temin edilmiş olan sergiye tertip heyeti 41905 Bflkııol ğ ki beynelmilel sergisi , ismini ver- mekle eserin büyüklüğü ve şi- mulü hakkında bir fikir vermek istemiştir. Sergi Için 125 hektarlık bir saha tahsis edilmiştir. Bu yerin ortasında bulunan on yedi hektar kadar bir park serginin umum! manzarasını çok hoş bir hale sokmaktadır. Bu vüs'at şimdiye kadar görül- memiştir. Şimdi sergi heyeti bu sahayı tanzim etmek için büyük bir faaliyet sarfetmektedir. Bu son söz, müteassıp papazı çıldırtmıya kâfi gelmişti. Derhal yerinden fırlamış: — Hayır!.. bu, olmiyacaktır haşmetmeapl., Siz, (Pavi) de kor- kak davrandınız. Fakat, Paris de benim nekadar cesurane hareket ettiğimi göreceksiniz. Ben, şimdi gidip (Papa) dan Fransuva için bir afaroz emri alacağım. Ve bununla her İşi yoluna koyacağım. Diye bağırmıştı. Bu sene Fatma ile ilk tesa- düfleri pek tuhaf oldü., Rıfkı mektepli bir çocuk tavrile genç kadının karşısına geçmiş safdi- — Beni tanıdınız mı? Diye mütemadiyen soruyordu. O gör- lerini açarak, kaşlarını kaldırarak “elbetto,, derken sevincinden göz bebekleri titreyordu. Ufak tefek olan güzel Fatma o gün çıplak ayaklarile, kısa elbisesile Rıfkıya daha güzel, daha genç göründü. O günden itibaren her gün bu. laştular. Kadın az konuşuyordu. Rıfkı kısa, kesik cümlelerle ken. dinden, hayatından, hülyalarından bahsediyordu., Rıfkı sessizce din« leyen güzel Fatmaya “bilmem an« ladınız mı?,, Dediği zaman o, güzel gözlerini daha fazla açıyor, ince kalkık kaşlarını daha fazla kaldırıyor, sesini her zamandan daha fazla tatlılaştırıyor ver — Elbetta diyordu. Rıfkı, güzel Fatmayı seviyor« ve her akşam ayrıldıkları zaman bir kimse Fatmanın gözlerine baksa derhal eşik olduğunu an- lardı. İşte Rıfkiı da bunu anladığı için mes'ut idi. Fatma çok sa- bırlı bir kadındı. Genç adam ona #evgisinden bahsetmeyo cesaret edemiyordu. Bu kadın sadakat için yaradılmıştı. Acaba kendi de onun kocasına karşı olan sada- katına halel getirmek için yara- dılmış bir şeytan mı idi? İşte bu , İnhisarlar Umum Müdürlüğü istihbarat — daire- sinden — aldığımız malümata göre, Ispanya tütün in- Rahip Löyüla, dediğini yap- mıştı. Yukarıki fasılda arzettiği- miz veçhile (Paris) e gelmiş.. Valde kıraliçe ile yaptığı müna- kaşada, nihayet Fransayı felce uğratmıştı. Fakat, bu vaziyet de onun maksadını temine kâfi gel- miyordu. O, Türk ordusunu oldu- ğu yerde durdurmak için mutlaka Şarlkeni harekete getirmeyi düşl- nüyordu. Halbuki Şariken, yine sessizce Madride dönerek hadisa- ta intizar ediyor.. Ancak, eniştesi olan Macaristan kıralı Luinin gençliğine ve emsalsiz kahraman- lığına güveniyordu. Lâkin rahip Löyülâ, büsbütün başka türlü düşünüyor, Şarlkeni, mutlaka Türklerle çarpıştırmak isteyordu. İşte şimdi, onu korku- tan Fransayı haraketsiz bırakmak için valde kıraliçeyi tehdit ve ikna etmişti. Bu meseleyi daha kuvvetli enaslara raptetmek için, başka teşebbüslere de - girişmışti. Nitekim, Şarlkene yazdığı mek- tubu henuz ikmal etmişti ki, kapı vurulmuş, kapıdan İçeri sessizce bir kadın girmişti. lünden iki milyon kiloya kadar Cezair tütünü almak için müra- Bu tütünler ikl partide teslim edilecektir. Şayet tütün fe: bi SELÂNİK BANKASI — ——— Lnodranın Aristokrasi lloı: tiensüp - bin! Davidson &n ııpçıılırıâ:.ı danslı bir akşarf yemeği vermiştir. Bu yıııu',î davetlilerden bir kısmı, frak yö” rine milli Iskoç elbisesi ile hazif Ba münasebetlt ziyafete milli Iskoç çalgıları di | Türkiyedeki şubeleri: İstanbul, (ı)a'ı'ı"' İzmir, Adana, Yunanistendaki şubeleri: | Selânik, Kavala, Atina, Pire,