6 Sayfa I Dünya Hâdiseleri ! Telsizle Yapılan Yeni Bir Sahtekârlık Son —günlerde —Hamburg'ta şayanı — dikkat — bir sahte- Telsizle kârlık — meydana sahtekârlık | çıkarılmıştır. Şöyle ki: Hamburg'da yapanlar | muhtelif memle- ketlerde yapılan at yarışları için müşterek bahis kabul eden mü- essese vardır. Bu mücssesenin müdürü, bir müddettenberi bazı adamların, gişeler kapanmadan birkaç dakika evvel gelerek bah- Be giriştiklerini ve her defasında büyük büyük paralar kazandık- larımın görmüştür. Kısa bir tah- kik şu neticeyi vermiştir: Meselâ Pariste —yapılan yarışı müteakip kısa tulü mevçle yarış neticesi bunlara — bildiriliyor, —onlar da sür'atle gelip bu kişede bahse kaydolunuyorlarmış. Işin püf nok- tası bu imiş. Bittabi sahtekârlar tutulmuşlardır. x Anlırın hayatının -tetkike diğer mühim bir âlem ok Arıların | duğu herkesin ma- lümudur. Yine her-« kes - bilir ki işçi ismile anılan âdi bal anlarının ömrü gayet azdır. Bu müddet yetmiş günü geçmez. Bunlar ça- hışırken ölürler. Bazıları uçarken Üzerinden geçtikleri nehre düşer boğulur, bazıları bir rüzgâr sar- sıntisı ile yerde ezilirler. En çalış- kan devresinde bir arı kovanının günlük zayiatı bazan (2500) arıyı geçer. Fakat kovan kıraliçesi ki ona bey deriz, mütemadiyen yeni yavru yapar; bu yavrular yirmi — bir günde — neşvünema bulur. Ba Gdoğurma kabiliyeti günde — ( 3000 - 5000 ) — arıya kadar çıkar, bu sebepledir ki kovan halkının arkasiı kesilmez. Kışın arıların en rahat devirleri- dir. Bir arı, çok defa altı aydan fazla yaşar. Kovanı sade zifaf uçuşu için terkeden bey veya kıraliçenin ömrü ise iki, üç sene sürebilir. Mamafih dördüncü yaşı- na basmış ve hâlâ doğurmakta devam eden arı kıraliçeleri çok görülmüştür. * ahudilerin Filistinde kur- dukları Tel Aviv şehrinin Yumurta | birkaç kilometre civarında bir Ya- hudi kölonisi var- dır. Arapça Har Mlal ismindedir. Yahudiler buraya «Hayat kay- nağı » derler. Bü — koloniyi Davis Triç isminde bir Ya- hudi tesis etmiştir ve berabe- rinde 1000 Ingiliz lirası getirebi- len Yahudi muhacırlarının iskânı için tesis olunmuştur. Bu paranın (850) lirasile yeni muhacırlara, içinde bir ev, bir sebze bahçesi, yumurtlıyan 800 tavukla beraber bir küçük çiftlik verilmektedir. Bu yüzden ve tavuk yetiştir- menin Filistinde taammüm etmesi yüzünden, şimdi bu —memleket senede 100 milyon yumurta ihraç etmektedir. Bu şehrin ismi, şimdi 50 bin tavuklu kasaba olmuştur. -— TAKVİM — Gün SALI 31 9finci TEŞRİNDIİŞ 157 Arabt Ruml 28 Cemahar 1353 26 2Eylâl-11$) AD Vakit PEzart| Vasatt)| - Vakit uı.:' 14 236 4 | Alışam Öğle | 620)| ııoıı Yatsı Tladi | 9 32 | 13 19) İzisala Ezani ll - 140 1 4 Vasa 17 40 19 12 “.ıs Hızır || SON POSTA Tarihi Müsahabe Berlinden istenilen Üç ni DN KN Müneccim ardan Da İIstifade Fo YKD NS ASA Sırtına kakum denilen kürklerden birini geçirmiş, arkasına da birkaç uşak takmış olan bir adama tesadüf etti Üçüncü Sultan Mustafa, deli- liğini kitaba uydurmaya çalışan hükümdarlardandı. Yıllarca ka- feste yaşadığı ve her ika zehirlenmek korkusu geçi için tahtası sağlam değildi, yani kafası hayli bozuktu. Fakat deli Ibrahim ayarında değildi, düşünebilirdi, konuşabilirdi, istemeyi ve yaptır- mayı becerirdi. Önun zamanında Istanbulda bu- lunmuş olan Baron de Tott ken- disini şöyle tarif ediyor: * Sultan Mustafanın bacakları çok kısaydı. Fakat ata bindiği zaman uzun boylu görünürdü. Yüzünde, hemen göze çarpan bir sarılık vardı, bunu, Şehzadeliğinde s*alışkınlık temin ederek bir mu- afiyet kazanmak fikrile - bol bol içtiği zehirlerin tesirine hamledi- yorlar. Gözleri de adetâ başka bir yapılışta imiş hissini verirdi, çok iri olmakla beraber ta başı- nın hizasında bulunan bu gözler hiç te iyi görmezdi. Burnu koca- man ve yassı İdi. “Kâğıthane alemlerinin, helva sohbetlerinin, ıı?ırığııı ıilencolbo- rinin şahinşahlığını yapan ve bu sebeple tacını tahtını kaybeden Üçüncü Sultan Ahmedin bu garip yaradılışlı çocuğu, şüphe yok ki, zeki bir adam değildi. Lâkin Fransız filezofu Volterin ikinci Katerine yazdığı — mektuplarda karikatürünü — çizdiği Osmanlı hükümdarı da Sultan Muatafaya katiyen benzemez. Volter, Kate- rine yaranmak için yüzünü değil, resmini bile görmediği bu adamı abdal ve alık bir tip olarak tas- vir ediyor. Üçüncü Sultan Mus- tafa o derece salak olmamıştır. Daima siyaha boyadığı sakalı içinde bu sarı çehre, vasat bir zekâ göstermekten geri kalmıyor- du.. Osmanlı — müverrihleri — onun tahta çıkar çıkmaz birkaç şöh- retli kafa — kestirdiğini, — sonra kıyafet işlerile uğraştığını yazar- lar. Filhakika onun üç işe büyük bir merakı vardı: Teptil gezmek, halkın kıyafetile uğraşmak, yık- dızlardan haber sorup almak, Bu teptil gezişlerde birçok tuhaflıklar yapardı, uhşveriş ba- hanesile dükkâncıların narha ria- yet edip etmediklerini araştırırdı. Meselâ sarayda “ Istanbul sır- malısı ,, denilen kıymetli kumaşın bulunmaz olduğunu görünce kıya- fetini değiştirerek çarşıları dolaş- mış ve o kumaşın neden piyasada görünmediğini tahkik etmişti. Bu araştırma sonunda o, İstanbul sır- malısının Venedikten gelen ayni çeşit kumaşla rekabet edememek yüzünden yapılmaz olduğunu an- ladığından Sadrazamı sıkıştırmış, yeniden tezgâhlar kurdurmuş ve bu kumaşin yapılmasını temin et- tiği gibi vezirler filânlar tarafın- dan bayramlarda saraya verilen hediyeler içinde mutlaka bu ku- ” maşın da bulunmasını mecburiyet altına almıştı. Yine bu tebdil gezmeler sıra- sında bir gün kale haricinde ge- zinirken o devirlerde tatar deni- len postacılardan birinin çala kam- çi yol aldığını gördü, yanındaki atlılardan birini koştutarak herifi- durdurdu, götürdüğü posta çan- talarını açtırdı, içindeki mektup- ları birer birer okudu. Bu tatar, Eflâk voyvadasının postacısı olup Istanbuldan ona yazılan mektup- ları taşıyordu. Bu mektupların arasında Hekimbaşı Arif Efendi- nin de bir küâğıdı vardı ve bu saray adamı, Ellak voyvadasın- dan bir takım eşya İstiyordu. Üçüncü Sultan Mustafa, kendi adamlarından birinin bir voyvada- dan öteberi istemesini çok çirkin buldu, saraya gelirgelmez Hekim- başıyı azletti, kovdu. Halkın kıyafetile uğraşmak ta onun için bir dert bir zevk | — Gazelenin esas gazısila Bir sütunun ikl satırı bir (santim) sayılır. 2-e Sayfasına göre Bir santi- mün ilân fiatı şunlardır; 3e,;Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4 İnce ve kalın yazılar tutacakları yere — göre sanlimle ölçülür, l İ idi. Bir gün şu unsurun kara yaz- ma sarmasıtı, başka bir gün di- ğer bir unsurun mavi papuç giymesini — emrederdi. Bir zinti — sırasında Kakum ı'l: nilen kürklerden birini sırtına ge- çirmiş ve arkasına da birkaç uşak takmış olan bir adama tesadüf etti. Devlet ricalinden gibi görü- nen o adamın zengin bir kasap olduğunu öğrenince devlet hizme- tinde olmayanların ve büyük mes- net sahibi bulunmayanların böy- le kerli, —ferli — dolaşmalarını yasak etti. Onun fikrinc9 kıymetli kürk giyebilmek Için mutlaka me- mur ve büyük memur olmak lâzımdı ! Kadınların sımsıkı kapanmala- rını, mesirelerde dolaşmamalarını iltizam edecek kadar mutaassıp olan bu hünkâr siyasi münase- betlerde taassubu bırakırdı, neza- ketli davranırdı. Fransız donan- masında küreğe vurulmuş otuz kadar Türk bulunduğunu duyar duymaz Kıral on beşinci Luiye hığır yollamış ve bu Türklerin serbest bırakılmasını — istemişti. Kıral, onun iltimasını kabul ede- rek küreğe konulmuş Türkleri serbest bıraktı. İstanbula yolladı. Elçi Vergennes de onları giydirdi, kuşandırdı, saraya getirdi. Üçüncü Sultan Mustafa bu cemileyi kar- şılıksız bırakmadı, Osmanlı - do- manmasında kürek çeken hıristi- yanlardan üç yüz kişiyi hürriyet- lerine kavuşturdu. Fakat onun en çok uğraştığı, merak sardırdığı şey, yıldızlardı. Gece ve gündüz hesaplar yapar, yaptırır. ve gelecek — günlerin sırrını yıldıılırğııı anlamıya sa- vaşırdı. Prusya kıralı Fredrigin yedi sene süren bir harpte birçok za- ferler kazandığını işidince onun müneccimlerin yardımile bu mu- vaffakıyete verdiğine hükmetti, bize “hülâsatülitibar ,, adlı güzel bi risale — bırakan kü- çük Evkaf Muhasebecisi Giritli Resmi Ahmet Efendiyi Berline Kıral Fredrikten üç mü- istedi. Maksadı 0 münec- cimleri kendine müşavir yapmak ve oların yıldızlardan alıp tebliğ edecekleri haberlere göre siyasi, askeri, mali, teşebbüslere girimek ve iyi vezirler, kumandanlar se- çebilmekti!.. Birinci toşrin © — Resminizi Bize Gönderiniz — * * Size Tabiatınızı Söyliyelim | Resminizi kupoa İle — gönderiniz. —| Kupon diğer sayfamıdadır. 5 İstenbul; Hasali Bey; Zekidir. Verilel işleri başarmak istefi Menfaat bahsinde pek feragatlı hareketlerdt bulunmak — istemek mesuliyetten — çekinir İşini gördürecek kef dar sokulgan olur. - 6 Iğnemnda; bakkal Ahmet Efendi; Tut- tuğu işte — becerikli olur. Sokulgandır. Ağ- zi lâf yapar. Rahatına pek düşkünlük göster- mez, para mal ve öşe ya işlerinde tutumlu ve açık göz dave ranır, <> 8 Bor; Sami Bey; Ağırbaşlı ve 46 sokulgandır. — Husüsis yetlerinin pek — belll olmasını istemez, Gis riştiği İşlerde muame- lesinde taşkınlık — ve ataklık yoktur. Tanıs diği arkadaşlara aç lr. Herkesle — hususi ve samimi olmaz, eğ- - lencelerden geri kak mak istemoz. - 7 İğneada: Haydar Bey: Ciddi ve vakür bir tavur ve ifadesi vardır. Kendi- sine ehemmiyet veril- mesini ve sayilmasını ister. Şıklığa, temiz ve kibar giyinmeğe özenir. Etrafında ce- reyan eden hâdiselere kulak kabartır, uya- mik bulunur. - 9 Ankarat Vehap Bey: Zeki ve girgindir. Konuştuğu kimaelere kargı lırJ_ j lir. Menfaatlerine ü kayt değildir. Elinden iş gelir. Başkalarına pek itimat — etmet. Tuttuğu işte muvat- fak olmak çarelerini B arayan takip ve te“ teşebbüs fikirlerine sahip olabilir. .- 39 Adana; Salühattin Bey; Noşeli ve yakacıdır. Sokulur, etrafını anlar, dinler, her mevzula alâkadar olmak ister. Tuvur ve hareketleri serbesttir. Boğazını sever ve menfaatlerinden arka- daşlarını da - latifade ettirmek isteyen cü- mertliği vardır. Büyük Fredrik, halden anlar bir hükümdardı. Osmanlı elçisinin resmi bir üslüp ile kendisir” yaptığı iltimas üzerine istihza e - medi, Üçüncü Sultan Mustafan: * adamsızlıktan — nasıl bunaldığı:- . suildareden nasıl müteessir old - ğunu sezdi, Resmi Ahmet Efe - diye şu sözleri söyledi: — Azizim Elçi Efendi, met- buunuzun kazandığım muvaffal | yetjeri tetkike değer bulmasındı * memnunum. Benim politikada 1 : harplerde muvaffak oluşumun sı * ri üç noktaya inhisar eder. 1 — Tarih okumak, eski tec- rübelerden istifade etmek. *2 — Eyi bir orduya — malik- olmak ve sulh günlerinde de bu orduyu muharebede bulunuyor* muş gibi talim ettirmek, 3 — Hazineyi dolu tutmak. Muhterem — dostum — Sultatt Mustafaya bu üç sırrı. söyleyiniz ve benim kullandığım müneccim” lerin de bunlar olduğunu ilâve ediniz. Tarih, ordu ve para, iştö üç müneccim!.. Sultan — Mustafa, — Berlindet tavsiye olunan bu üç müneccim” den istifade etti mi?.. Tarih bunâ kocaman bir “hayır,, demekte tereddüt etmiyor. ç M.T