I Dünya Hâdiseleri î_’ Herşey Bir Nisbet Meselesidir ! Fransız frangı altına iİstinat Bir istatis- i tikten çıka Fransız — frangı verildi mi, olarak bir Fransız frangı alına- | bilir. Şu halde hayat pahalılığı- nin tabii şekilde olması için, altın | kullanılan muharebeden evvelki zamana nazaran ancak beş defa fazla —olması İicap etmez mi? Halbuki neşredilen bir istatistiğe nazaran Fransa'da: Vergilerin — altın — zamanına nazaran beş defa yükselmesi icap ederken 10 defa - yükseldiği görülmüş, —buna mukabıl bazı yiyecek maddelerinin fiatı beş defa —yükselecek yerde ancak 3, 4 defa yükseldiği anlaşılmıştır. Fransız gazeteleri bana bakarak: İşte umumi sıkıntının — sebebi, diyorlar! * Kınıdı'mn devlet bankasın: bibi bir türlü bulu- nımı;ın.kbir mil- 'ar — frani bi lanmıyan !ılm bir u!vîel bir para saklı durmaktadır. Bu servetin hikâyesi şudur: 1871 senesinde Toronto — şeh- rinde, irkan Fransız olan Andre Mereer İsminde bir adam, zengin bir fabrikatör ölmüş ve arkasın- da 2 milyon İngiliz altını bırak- mıştır. Bu adamin uzak yakın hiçbir akrabası yoktur, herhangi bir vasiyetnamesi de çıkmamıştır. mdi faizi ile birlikte bir milyar Tansız — frangına — baliğ — olan bu servet Kanada hükümetine intikal edecektir. * Buıı sevdiğimiz bir adam- dan bahsederken: — Ağırlığınca a- tın eder, deriz. Bu söz hiç değilse Hindistanda Gondal mihracesinin Sahibi bu- hsı için doğrudur. iş Filhakika bu zat geçen ğün saltanat makamına geçişinin ellin- €i yıldönümünü tesit için, büyük bir terazi yaptırmış, bir kefesine kendisi Muııuı. Gbür kefesine de halis İngiliz altımını doldurtmuş müvazene tesis edince rayı saydırmış, tamam — 13,000 İngiliz altını olduğunu görmüş ve bu tecrübeden memnun kalarak pa- - rayı yoksullara dağıtmıştır. Haraş Keki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları tmühfuz ve gazetemize aittir. ABONE FiATLARI Abm ledelı ge:ııdır Adres Gelen evrak 'n! verilmez. ilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap ıcm ıışuJIıu 10 kuruşluk lâzıcadır. Posta kutusu: 741 Ltanbul Telgrat : Sovposta Telefon 20203 —e Zomlıllıl Au EL. ııın Mezaı-ı ' Zeyrekte, Bir Sokak Başında Yatan Koca Zembilli, Üç Padişaha Osmanlı haya- tında Ömür sü- rerlerken, birer dürlü hatıralarile büyük izler bıra- kıp göçen çehre- ler içinde Zenbilli Ali Efendiyi bil- Mmiyenimiz var m- dır? Çocukluğu- muzda biz onun ismini daha sık | duyardık. Hayali- mizdes ırtına vur- duğu zenbille do- laşan ©o heybetli vakur beyaz sa- kallı, geniş cüppeli adam daha ziya- de canlanırdı. Bü- yük annelerimiz, dadılarımız geceleri bize onun hikâyelerini anlatırlardı. Onu biz gaddar pa- dişahlara kafa tutan bir iİnsan diye tanırdık. İşte bu, zenbilile, dik kafalılığı, ilmile, doğru söz- lüliğile şöhret bulan Zenbilli Şey- hislâm, bugün Zeyrekte yatıyor. Saraçhaneden yürüyerek ke- meraltını geçin. Zeyreğe inen yo- kuşun solunda — kenarları - alçak duvarlı yüksek bir yol vardır. O- yoldan birkaç adım yürüdükten sonra solunuza gelen İlk sokak başında durun. Bu sokağın bir köşesinde yüksek demir parmak- lıklarile, ince sülün gibi asması, kısa fidanlarile daracık bir mezar gözünüze çarpar. Zenbilli Ali Ef. işte burada yatar. Mezar taşında kına bir yazı var: Sultan Bayazıt Han ve Sultan Se- lim ve Sultan Süleyman asırlarında Müfti merhum ve magfur Zenbilli Ali Efendi ruhiçün fatiha - sene 932 Bu tezarın sonradan yapıldığı muhakkak gibi.. çünkü taşın Üze- rindeki ifade yeni, başka hiç bir yazı-yok. Tarihler Zenbilli Şey- hislâmın — ölümünü 941 - olarak kaydediyorlar. Aradaki dokuz sc- nelik farkın nereden - geldiğini | anlamak müşkül, Zenbilli Ali Efendinin mezarı, j Kâtipçelebi gibi harap bir vazi- “yette değil, hiç olmazsa kabir, » duvarlar, parmaklıklar, çardak ve yeşillikler bakımsız olduğu halde yine sâğlam, bozulmamış. Duvar- ların yüksekliği bu tarihi ölünün | yattığı yerin harap olmasına ma- ni olmuş.. ben mezare göz gerdi- virken abâni sarıklı bir ihtiyar yüzüme ters tors bakıyordu: Aca- ba ne zannetti?. Bunu da bir türlü anlayamadım. * Zenbilli Ali Efendinln asıl ir- ml * Sofu Ali çelebiyyülcemali ,, yahut “ Zenbilli Alâeddin Ali Çe- mali,, dir. — İhtiyar Karamanelinde doğmuş, 8 sene Fatibin oğlu Bayazıt, 9 sene Ya- | vuz Selim, 6 sene de Kanuni Sul- | tan Süleyman devrinde müftülük yapmıştır. Vefatına- kadar- bütün dik kafalılığına dürüstlüğüne rağ- men müftülük makamını muhafa- za etmiştir. Hayatında verdiği fetvaları esas tutan “Muhtarat,, İsimli kıymetli bir kitap yazmış, birçok medreselerde müderrislik Şeyhislam | Zembilli Ali Ej. işte bu sokak başındakl çardaklı mezarda yatıyor kış | yapmış, binlerce talebe yetiştir- | Idamlarını emretmişti. Bu kanlı miştir. Fakat Zenbilli müftünün bu büyük şöhreti, daha ziyade verdiği birkaç fetva ile bu zama- na kadar yayılmıştır. Onda mev- cut olan doğru söz, hakikatpe- restlik ve temizlikti. Ali Efendi daha henüz bozulmamış olan Os- manlı içtimal hayatında bu yol- lardan yürürdü. Ona “Zenbilli,, lâkabı da bu yüzden konmuştu : Ali Efendinin en büyük gara- beti fetva meselelerinde halk ile temasının şekil ve süretinde Tdl. Odasının penceresinde daima bir zenbil asılı dururdu. Fetva tale- binde bulunan, taleplerini bir kâ- gada yazdırarak bu zenbile ko- yarlar, biraz sonra da müftünün hiç yüzünü görmeden ayni su- rette cevabını alırlardı. Zenbilli müftünün — bundan maksadı, fetva istiyenlerin yüzünü görmemek ve bitarflığını muha- faza etmekti. İşte bu yüzden halk ona “Zenbilli,, lâkabını takmıştı. * Zenbilli All Efendinin hayatını araştırırken onun birçok garip ve hakiki hikâyelerine tesadüf ettim. Bunlar okadar çok ki, bu sütun- larda bir solukta anlatmanın im- kânı vok. Fakat tok sözlülüğün, medeni cesaretin ve iç temizliğinin bir timsali olan bu adamın, o kanlı devirlerde, korkmadan, çekinme- den yaptığı hareketlerden bir ka- çını da yazmaktan kendiml men- edemedim : Zenbilli müftü Yavuz Selime Mısır Üzerine açılacak harbin pek haksız olacağını açıktan açığa ılyloııı_k cüretinde hu!unışıu.. fas PD Garetenin esas gazısile bir sülunun iki satırı bir (santim) sayıtır.. 2ve Şayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: Müftülük Yapmıştı !... | Zembillinin Penceresinde Daima Bir Zembil Asılı Dururdu. Halk Fetvalarını Bu Zembile Atar, Müftünün Yüzünü Görmeden Cevapları Yine Bu Zembilden Alırdı kat sözünü bir türlü dinleteme- mişti. Buna mu» kabil bazı kanlı hâdiselerin önüne geçmeğe muvafi fak olmuştur. On lardan biri de şu di : Yavuz Selim bir gün Hırkai saadet dairesini ziyarete gitmiş, kapı ve bucağı biraz tozlu gö- rünce köpürmüş, memurlardan yüz elli Enderun ha- demesinin derhal emri haber alan Ali Çelebi ka- vuğunu bastırarak Yavuzun huzu- runa çıkmış, dürüşt bir çehre ile söze başlamıştı : — Padişahım müftünün vazi- felerinden biri de, Padişahı âlem- penâhın ahret umurunu muhafaza etmektir. Katillerine şer'an fetva verilmemiş olan yüz elli hazinel hümayun hademesinin derhal af- finı İsterim. Yavuz Selim birdenbire kö- pürmüş, bağıra bağıra Zenbilliye saltanat işlerine burnunu sokma- masını tehditâmiz bir ifade ile söylemişti. Yavuz Sultan Selimin sözleri Ali Efendiyi kapı arasın- da çökertilip kılıca havale olun- makla biteceği muhakktı. Fakat Zenbilli aldırmadı devam etti : — Hayır Padişahım, bu bir “emri din,, dir. Saltanat levazı- mından değildir. Padişahın din ve dünyaşını kayırmak zimmet ve himmetinize farzdır. Şerlat bi- lâfıma olarak allahın binasımı yık- mak caiz olamaz. Bu adamların terbiyelerini mucip olan hal her ne sebebe mebni ise #beyan bu- yurun da, mücazatlarına hükmü ger'i lâhik olursa fetva — verelim. Yok eğer günahları yok ise, Pa- dişahi islâmı, günaha girmekten menedelim. Koca Zenbillinin bu sular dur- duran sözleri karşısında Yavuzun yelkenleri inmiş, zavallı Enderun hademelerini — yalnız affetmekle kalmamış, yine Ali çelebi marife- tile onları memuriyetlerinde bırak- mıştı. * Yine Koca , Zenbillinin hakiki hikâyelerinden biri de şudur : Yavuz Selim, Iran seferine gider- ken - fuzuli olarak- — “kızıl baş,, namı verlilen yüz bine yakın öz Türk evlâdını kılıçtan geçirmişti. Zenbilli müftü, bütün uğraşmala- rına rağmen bu kanlı hallenin önüne bir türlü geçememişti. Fakat — memleketteki — bütün. hırıstiyanları da katliâm etmek fikrine kapılan —Yavuz Sultan Selimi, yine bir Fetva ile yola getirmişti. Yavuz Selim Istanbul- daki bütün kilişeleri camiye tep- dil etmek ve İslâm dinini kabul etmiyen hırıstiyanları kılıçtan ge- çirmek — istiyordu. Fakat Veziri Kari Mektupları Bir Kari Şehir Hudutlarını Kü- çültmek Fikrinde İstanbul belediyesinin şimdiki hududu çok büyüktür. 7,5 mi- yon İlra varidat ile bu kadar büyük ve o nisbette ihtiyacı çok bir şehirde esaslı bir eser mey- dana gelmez. Beyoğlu, — Beşiktaş, Sarıyer, Eminönü, Fatih, Bakırköy, Bey- koz, Üsküdar, Kadıköy “adalarla on şubel idariye vardır. Buralar- daki memur maaşları, hastaha- neler, dispanserler — sanatoryom itfaiye gibi büyük — masraflardan sonra bütçeden ne kalabilir? Birkaç sene mukaddem bir şirketle — kanalizasiyon — yapmak Üzere mukave yapılarak esasında lağım mevcut mohallere yeniden kanalizasiyon - yaptırılmış, Kadı- köy ve mümasili mahaller bırakıl mıştır. Kadıköy bu zamana ku- dar mecra, kaldırım ve fenerdon mahrum şekildedir. Istanbul Belediye hududu Parla Belediyesinin — dört Beş misli büyüklüğünde imiş. Bu iftihar edi« lecek bir şey olmayıp bugünkü şeklile düşünülecek bir meseledir, Mademki bu kadar büyük arazide bu teşkilâtla her ferdin en tabil ve basit ihtiyacı olan ummi mecra, sokaklara kaldırım, ve fener dâhi yapılamamaktadır, o halde bunun esasından tebdili yani Belediye hudunun — küçültülmesi lâzımdır, Belki o zaman toplu bir şekilde ihtiyaçlar yakinen görülerek me« deni bir şekilde teminine İmkân olabilir. & Bunun için haricinde kalan Bakirköy, ve Boğaziçinde Hisarlardan öteki taraf göztepe Istasyon caddesinden çamlıcaya müntehi bir hudut ve Adalar belediye hududundan hariç bira- kılacak olursa belki birkaç sena zarfında büyük medeni eserlere şahit oluruz. Yoksa şahsım İtiba« rile hudut bu şekilde kaldıkça Istanbulun imarına imkân göre- miyorüm. Kadıköy Hasırcıbası Yeni sokakk 88 numarada Mütekait Bedri azam Piri Paşa ile Müftü All Efendi bu meselenin (uhudu atika) ya mugayir olduğunu iddia edk yorlar, Fatih Sultan Mehmedin hırıstıyanlara — verdiği Fermani ileri sürüyorlardı. O sırada derhal patılğe haber gönderildi ve bu ferman istenildi. Fakat ferman bir yangında yahmıştı. Zenbelli bu meselenin İslâm şahitlerle de hallonulabileceğini söyledi. Patrik, üç ihtiyar yeniçeriyi şahit gelir- di. Bu şahitler müftünün de bu- lunduğu Divanıhlimayunda dinle« nildi. İhtiyar Yeniçerller Istanbul zaptedildiği zaman, altın bir tabale içinde şehrin anahtarları Fatiha teslim edilirken, Padışahın hırıs- tıyanları kendi dinlerinde serhest bıraktığını - kiliselerini de kendi lerine bağışladığını — kulaklarile işittiklerini yemin ile ettiler. Koca Müftü, bu şahadetin mutee ber olduğuna ve bunun hilâfında haraket caiz olmadığına fet 1 verdi. Yavuz Selim, bittabi bun : da itiraz edemedi. Zuvallı A i Çelebi, istikbalde Türk milletine bin bir zarar veren, bin türlü belâlar getiren (uhüdu atika) yı - bilmiyerek - müdafana etmişti. Temiz kalpli bir Türkün, adalete ne kadar bağlı olduğunu bu hadi- e göstermez mi?. — 4