Salıdan Salıya Arayoruz Bütün dünya anyor. kada, Avrupada, Asyada, Afri- kada arıyorlar. Biz burada arr Ameri- yoruz, belki Merihte yuşayaniar varsa, onlar da arıyor.. Arıyorlar. Arıyoruz.. Amma ne arıyoruz bi- liyor musunuz, siz bilmiyorsunuz; tahmin ediyorsunuz, bilmem doğ- ru mu tahmin ediyorsunuz; söy- leyin bana bakayım, sıkılmayın, | çekinmeyin; ne, ne, İyi anlama- dım, bir daha tekrar edin! Anla- dim, anladım, para değil mi; yok canım bilemediniz kaldırın vurun! Ben mi söyliyeyim. OSöyliyeyim amma söyliyemem? — Söylersem bana bir şey kalmaz. Hem eşin, dostun sırrını Mşa etmiş olurum. OYok ol maz pek o kadar üzerime varma- yınl söylemem dedim mi söylemem! Arıyoruz, bulursak ne alâ; o | zaman görürsünüz. Görürsünüz diyorum fakat bulamıyoruz ki gö- receksiniz.. Haydi bakayım yavaş yavaş gönlüm oluyor söyliyeceğim; İşi- me yarayacak bir şey ne İstiyorum onu mu sordunuz? Acaba ne istiyeyim, para istemem, pul istemem, Suadiyede bir köşk adada bir yalı, Maçkada bir apartıman hayır, hayır! eli yüzü düzgün, sözü sohbeti, yerinde, sarı. saçlı, elâ gözlü, billir vi | cutlu bir küçük Hanım başâ haşâ başıma belâ alacak vaktim yok. Bunlardan hiçbirini istemem istediğim şeyi ne kadar düşünse: niz bulamazsınız ben söyleyeyim. Mevzu İstiyorum. Ne mevzuu olursa olsun hikâye, şiir, fıkra, roman mavzuu varsa verin ben de size aradığimizin ne olduğunu söyliyeyim. » Bütün dünya arıyor. Avrupa- da, Asyada; Afrikada, Ameri- kada, (oOkyanusyada arıyorlar. Biz burada ariyoruz; Merihte arıyorlar. Aradığımız, aradıkları gayet basit birşey amma bulamı- yoruz, bulamıyorlar. o Kıhtlığınaa kiran girmişl, Muharrirler “mevzu arıyorlar. Mevzu! Pazarola vadedin; | 000067600910009065: — Her tarafta buhraı Hasan Bey ne yapacağımı, nere- ye gideceğimi bilmiyorum. — Bir dostuna birkaç ay için misafirliğe (gitmeyi de bilmiyor musun? var Kolay Hasan Beye bir tanıdığı söy- ledi: > — Dün bir lokantada serse- min biri benim şapkamı giyip gitmiş! — Kolay bulursun, kafası se- nin kafanın aynı olan biri giyip gitmiştir. mmm Kayseri'de eşeği boyayıp satarlar- mış, Adada in- sanın gözünü boyayıp eşeği liraya veriyorlar. * Birgün yanılıp, bir kadına; — Köpeğin olayım! Demiştim, boy- Büma hemen bir tasma taktı. * : “Kel baza şim- şir tarak,, diye eğlenenler, Müzi» ba niye; körgöze altın gözlük diye eğlenmezler. * Ahlat şehirde yetişseydi, onun da adını armut koyarlardı. — Kaynanam pek fena bir kadın değil, on se- İ nedir evliyiz, biz çağırmayınca evimize gelmez. — Ne vakitlerde çağırırsınz? — Şimdiye kadar hiç çağırmadık! | mıdır? HMAŞAN BEY vw Yarın Dil Beyramıdır.. 7 Bir Fincan Kahve Kırk yıl hatırı varmıs, Bir tek fincan kahvenin. Sayısı hep artar Günden güne, 8 Yeniloiaz “bapüe hupnü; Yenilmezee ne zarar, İçilir şapur şupür; Onun da bir zevki var, Komşu gelince eve, İlk işimiz hep odur; Harırlanır bir kahve, Fincanlar dop doludur.. İçeriz birkaç tane. Biz bergün akşamacak.. Hepsi hepsi bahane; Paramiz gider ancak. P.O.H.B. 0000000v0400v0690060040010050099 İ ya gittiğim doktor hayatımı kur- Evvel Mi, Sonra Mı Öğrenmek: İçin Hasan Bey üzerinde .( kiralık apartıman ) yazılı bir binanın önünde (durdu. Kapıyı oçaldı kapıcı açtı. — Burası kiralık apartıman — Evet efendim, buyuru gez- direyim.. Hasan Bey aparlımanı gezdi. — — Beğendiniz mi efendim! — Beğendim çok güzeli — Tutacak mısınız? — Hayır, benim de kiralık bir aparlımanım varda kiracı geldiği zaman nasıl gezdirmek, neler söylemek © lâzımgeldiğini bilmiyordum; onu öğrenmek için gezdim! Nasıl Bildin Hasan Bey bir şapkacı dük- kânındaki şapkayı gösterdi: — Bu şapkanın modası bir ay sonra geçecektir? — Nasıl bildin Hasan Bey! — ım eşini odaha dün e bal, ONA m di aa ..00000000000 Konuşulmaz Hasan Bey bir yandan tiyatro | seyrediyor, bir yandan da yanın- daki arkadaşile konuşuyordu. Arka sıralardan birinde otu- ran biri bağırdı. — Tiyatroda konuşulmaz ; Hasan Bey arkaya baktı... — Beni mi gördün? Birde sahneye baksana yirmi otuz kişi bir araya gelipkonuşuyorlar; on- lara hiç ses çıkarmıyorsun! Sakın Hasan Bey geldi: — Karıcığım sana haber ver- meden bir tayyare bileti almıştım. biletin numarası 13 tü, birinci iks ramiye İsabet etti. Zengin oldum. —i3mü dedin, sakın bu yüzden başımıza bir felâket gel mesin | Sebep Hasan Bey evini sigorta etti- recekti, bir sigorta kumpanya- sına gitti. — Benim evimi sigorta eder | misiniz? — Hay hay efendim! sevinçle (o evine — En ucuz tarifeyi tatbik İ edip, az para almanız (şarttır. Evimin kolay kolay (ye masına i imkân yok? — Eviniz kârgir midir? — Hayır (o ahşaptır Ooamma, | rutubeti çoktur. | İyi Olur Hasan Beyi, şarkı söylemiye meraklı bir hanım evine çağır mıştı. — Geçen gün muayene olmi- tarda. Hasan Beyden başka birkaç — İyi bir ilâç mı verdi Ha- | misafir daha vardı. Şarkı söyler san Bey? miye meraklı hanımın sesi hiç hoş değildi; Hasan Bey dinlemi -İ yor, mütemadiyen esniyordu; ha nım şarkısını bitirince sordu: — Sizin kulağınız ağır m işk tir Hasan Bey? — Evet hanımefendi. — Bilâkis hiç ilâç vermedi. Hasan Beye doktor tavsiyede bulundu: — Hergün sabah öğle ve akşamları bol tereyağı ve bal — Şimdi bir parça daha süye yiyeceksiniz. liyeceğim! Hasan Bey sordu: — Bir parça daha uzakta m — Yemeklerden (evvel mi, | oturup dinle! dediniz hanımefendi, sonra mi? | teşekktir ederim, çok iyi olur! ge a amman Anladım Oğlu Hasan Beye söyledi : — Baba ha- tırhlıyor o misin, Sen bana bir şey anlatmıştım, Ç©- cukken bir gün imtihana girmi » sin, — birdenbire dilin — tutulmuş, hiç cevap verme mişsin ! — Evet ne olacak.. — Ikmal im- tihanında anla” — Br roman okudum Hasan Bey, romandaki dım, benim bü- kadın hergün kocasından para istermiş. tön huylarım s€-. — Bu çok tabii bir şey! ileşime » bol — Tabii olmıyan tarafı da var; kocası da her | İ sefer de para verirmiş! a e