24 Eylül 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

24 Eylül 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ziraat İşleri | Yeni Usul Bahçeler Bahçe usulleri tamamen de- ğişmiştir. Eskiden her memleketin kendine göre yani iklimine, top- raklarına ve halkının zevki seli- mine, bahçe meraklılarının serve- tine göre bir takım usuller ve kaideler altında bahçeler, parklar yapılmakta idi. Bu itibarla Fransız, Ingiliz ve mühtelit isimlerle bahçe ve park projeleri çizilir ve herkes bu tarzlardan boşlanırdı. Bu tarz- larda yapılmış büyük park ve bahçeler dünyanın her tara"ında yer bulmuştu. Fransız usulünde bahçelerde daha ziyade muntazam şekillerde tarhlar yapılır ve bu tarlar çiçeklerle, mozaik nebat- larile renk — renk şekillerle süslenirdi. — İngiliz usulünde ise geniş çimen tarhları — İle vasi ağaçlıklar, gayrımuntazam şekillerde — taksimat — ile gay- rımuntazam — koruluklar — yapıl- makta idi. Bu usul daha ziyade tabiatte kendi kendine yetişen ormanlara benzeyen bir tarz idi. Muhtelit bahçeler ve parklar hem Fransız hem İngiliz usul'erinin birleştirilmesi — ile meydana çık- mıştır. Bu usuülde bir park veya bahçede — gayrımuntazam - şekil- lerde çimen tarhları ve üzerinde veya aralarında muntazadm tarhlı çiçek karıkları yapılırdı. Son on beş sene zarfında bütün bu usul- ler yavaş yavaş eski ehemmiyet ve rağbetini kaybetmiye başla- mıştır. Buna sebep her işte ol- duğu gibi bahçe ve park tesisa- tında iktısadi vaziyetin hâkim olmasıdır. Ucuz ve az masrafla bahçe yapmış, her sene çiçek ve fidan masrafından kurtulmak için vücut bulan yeni bir takım kaide ve usuller meydana gelmiye başlamıştır. Bu yeni usullerde bahçe ye- rinden azami istifade temin ede- erk bodur ağaç ve fidanları, ö- mürleri uzun çiçek ve fideler di- kerek yalnız bir defaya mahsus tesis masrafı yapmağı esas tutul- maktadır. Eski tarzda muhtelif şekilli havuzlar kalkmıştır. Geniş mikyasta çim , tarhları küçültül- müştür. Bir sene ömrü olan çi- çekler bahçeden çıkarılmıştır. Az su ile bahçeyi idare etmek İçin Alp nebatları ve sıcak memleket- lere mahsüs nebatlara, sovanlı, Yumrulu çiçeklere fazla ehem- miyet verilmiştir, Dallarından, köklerinden, s0- yanlarından, kolaylıkla çoğalabi- len çiçekler yetiştirilerek bir iki sene içinde artırılacak bu gibi çiçek fidanlarile bahçelerin bü- yütülmesine, fidanların çoğaltıla- rak istenildiği kadar ve istenildi- ği yere dikilmesine kıymet ve- rilmiştir. Bu yeni tarzların hiçbirinde şekil ve taksimat vaziyetlerinin ehemmiyeti kalmamıştır. Herkes bangi şekil ve biçimden hoşlanırsa köşkler ve binaların biçimlerine göre şekilleri kabul ve tatbik eylemek moda olmuştur. Hattâ bu gibi şekillerin tatbikinde her- kes arzu ettiği renklerde boyalı taşlardan, — çakıllardan, mermer parçalarından, mozaik parçaların- dan kenarlıklar, muhtelif resimler yaptırarak Üzerlerini tatmin ede- bilirler. Memleketimizde de bu yeni tarzda bahçelerden yapılmıya başlanmıştır. Bahçe meraklıları bu usuüllerin yavaş yavaş - bizde lahi taammlm etmesini hoş görüyor- dar. Buna da seben bahce tesis ı E Sır Saklama ! Ayancık Kerestelerinin Hariç Piya- salarda Ragbet Bulacagı Anlaşılıyor Ayancık (Hu- susi) — Ayancıkta- ki orman işletme tesisatı fabrikaları Zindan ve Çan- gal ormanların- daki ağaç kat'i- yatından başla- yarak kuru ve sulu oluk, hava veragelesi, de- kovil gibi nakil vasıtaları, su ka- nalları ve en modern kereste imalât hanelerini ihtiva eden mo- dern tesisatlır. Ormandan ke- silen büyük tomruklar, çok dik yamaçlardan kuru — oluklardan, daha az meyilli olan yerlerden is:, sürtme ve dokunmayı azalt- mak içinden su geçirilen “sulu oluk,lardan hava varagelesi ve dekovil hattının uç İstasyonlarına indirilmektedir. Zingal şiketinin Zindan ve Çangal — ormanlarından — kesilen bu tomrukları sahildeki fabrikaya kadar indirmek içia kullandığı vasıtalar, bidayette fazla masrafa malolmasına rağmen amele Ücre- tinden ve nakliye hayvanı mas- rafından azami tasarruf temin eden bir — mükemmeliyettedir. Yalnız bunları hesap etmek, - şir- ketin ba işe hasrettiği serma- yenin amortismanını kısa bir za- manda telâfi edebileceğini anlat- maya kâfidir. Ayancıkta, ormanlardan ağaç kesiminden başlıyarak fabrikadan mamül kerestenin — vapura yük- lenmesine kadar geçirdiği safahatı dikkatlice tetkik etmek, Ayan- cıktaki tesisa vücuda getirilirken muasır iktısat zihniyetinin tam ve ekmel manasile hakim olduğu- nu anlatabilir. Ormanlardan hava ve kara yöolile sahildeki fabrikaya getiri- len tomruklu bir su kanalından geçirildikten sonra — müteharrik zencirler Üzerinde cinsine göre, kayın, köknar dairelerine sevke- dilmekte ve bu dairelerin muhte- lif hezar makinelerinde — istenilen eb'atta kesildikten sonra yine müteharrik — plâkalar — üzerinde rende dairesine, sandık altelyesine parke ve ahşap ev dairelerine, mamül kereste ambarlarına gön- derilmektedir. Ormandan gelen koca bir tomruğun en küçük bir yongası bile israf edilmemektedir. Koca fabrikayı, atelyeleri, havai hat- ları bu tomrukların hazarlanma- sından hasıl olan talaşları yakan buhar kazanları çevirdiği gibi kabuklu, damarlı kısımlar, rende artığı parçaların elektrik fırınla- rında yakıldıktan sonra katranı alınmakta, geri kalan kısımdan odun kömürü olarak İstifade edil- mektedir. Burada insan mesaisi de en ve idare masarflarının ıımııçı azalmlIş olması ve herkesin zevkine göre bu tarzlarda bahçe yaptırıl- masının kolay, bedil ve iktısadi oluşudur. Lütfi Arif © Zirast — bususundaki lleriniei serunuz. Son Postanın at mü- Yekharmm sİşe eevan verecaklir. Zingal şirketinin tomruk sahası geniş manasile hesaplı ve ölçü- lüdür. Müteharrik zincirler üze- rinde yürüyen tomrukların mamul kereste haline gelinciye kadar plâkalar üzerinde geçirdiği muh- telif safhaları idare eden amele- nin çalışması makine kadar mun- tazamdır. Her amele tomruk önü- ne geldiği zaman muayyen işini muayyen — zamanında bitirmek mecburiyetindedir. Fabrikadaki muvman öyle plân- h ve hesaplı bir şekilde yapı- mıştır ki; bir amele günde 10 sa- atlik mesaisl esnasında kendisine düşen işi, meselâ: Su kanalından demir bir sırıkla zincire tomruk vermeği, zincirlerin biribiri arka- sında yürüyen tomrukları Öölçüp üzerine damgalamayı, tomruğu zincirden müteharrik bir araba üstüne almayı, arabalardan hizar makinesine vemeği ilâh.. Fasıla- sını ayni şekilde tekrarlamak mec- buriyetindedir. Donılıhil.ır ki; bir amelenin iş saatleri — içinde bir dakika bile boş durmasına, hattâ — kafasını başka — taraflar- da çalıştırmasına imkân yoktur. Zingal şirketi 1930 - senesinde 6000, 1931 de 17000, 1932 de 26000, 1933 de ise 62000 metre mikâp — kereste istihsal etmiş ve satışa çıkarmış- tır. İstihsal ve satış mikyasının her sene gür'atle artmasına rağmen şirketin bilânçolarında zarar ha- nesi dalma kabarık bir yekün taşımaktadır. Alâkadarlar bunun sebebini karşılaştıkları şiddetli rekabetler- de bulmaktadırlar. Meselâ, Kara- denizin öbür kıyısında eski bir keresteci memleket olan Roman- ya ile, bilhassa Romen parasının düşkün olması yüzünden rekabet şimdilik mümkün olamamaktadır. Mamafih vaziyet inkişaf ettik- çe Ayancık kerestelerine harici talepler de artmaktadır. 1933 senesi istihsalâtının 50,000 metre mik'abı memleket dahilinde geri kalan 12,000 metre mik'abı da hariçte satılmıştır. Ecnebi memleketlerden; Kıbrıs, Suriye, Filistin, Mısır, — İtalya, İspanya ve Ingilterenin ileride Ayancık kerestelerine iyi birer mahreç olacakları tahmin edil- meldedîr * Çatalcada Gençlık Ve Spor Faaliyeti Çeatasca gençlerinin bandosu Çatalca (Hususi) — Bir sene- denberi devam eden sistemli ça- lışmaların son günlerde feyizli semereleri görünmiye başlamıştır. Bir sene ı:gıl.ımıo kadar bütün gayretlerini yalnız futbole has- retmiş olan: Çatalca — gençleri bir senedenberi içtimai sahalarda da yükselmiye başlamıştir. Bugün Çatalca spor — kulübünün faali- yetinde temsil, muzik,köycülük fut bol ve voleybol şubeleri vardır. Avculuk şubesi ile kütüphanesi de yakında açılmak için hazırlık- lara başlanmıştır. Teşkil edilmiş olan bando bir iki ufak Hoksanlarile günün ihtiyacını temin etmiştir. Getiri- lecek bir muallim ile bando ta- kımı daha ziyade mükemmelleş- tirilecektir. Spor “kulübü ekzersizlerine müntazaman devam etmektedir, Son bir ay zarfında İstanbuldan getirdiği muhtelif kulüplerle maç: lar yapmış ve çok iyl neticeler almıştır. Futbol Kasabada okadar büyük bir merak uyandırmıştır ki: Cuma günleri daha erkenden sahanın etrafı kalabalık bir halk kütlesi ile dolmaktadır. Son ay zarfında temsil şubesi üç müsamere vermiş ve çok alkış- lanmıştır. Halk temsillere okadar rağbet göstermektedir ki fırkanın büyük fedakârlıkla kulüp binasına bitişik olarak hazırladığı200kişilik salon bu işe kâfi gelmemektedir. İki gencin hararetli bir mü- nakaşasına şahit oldum. Bunlar- dan biri «sırrımı. fâşettin, beni ele güne küçük düşürdün» diyor* du. Öbürü: “Sır ne demek bira der, bana söylenmekte mahzur olmayan bir sözü ben de başkar sına söylemekte mahzur görmem,» diyerek işi mühimsemiyordu. Asri telâkkilerde sır mefhumu ne gibi bir sima alıyor, bunu bilk miyorum. Yalnız, emanet paradati farkı olmayan, doöst esrarının, tıbkı emanete ihanet edilircesine, dört tarafa yayıldığını va bu işte hiç te perva edilmediğini sık sılk görüyorum, halbuki insanlar ce“ miyet halinde yaşadıkça &ır var« dir ve bunun - saklanması lâzim* dir Fakat sır. meselesinde - sırri ifşa edenler değil, sırrımı önüne gelene açanlar kabahatlıdır. Ş fikra da bunu — gösterir: Vaktile Şark hükümdarlarından biri eşek kulaklı imiş, Tabiatia bir hükümdar kafasına taktıği bu yarım metrelik sivri ve enli alâmet bütün saray halkıni endi- gelendirdiğinden devlet sırm gibi onu da olanca dikkatlerile ııll tutuyorlarmış, harice sızıntı ver- ıılyoılınııı. Lâkin hükümdarın | | olması da lâzım, herif beline i kı lar uzamış saçlarla yaş | saray ricali düşünüp taşınmışlar, | meçhul bir berber bulmuşlar, hü- | kümdarın saçımı — kestirtmişler, herife de tenbih etmişler: Dilini tut, yoksa kelen gider. Berber evine gelmiş, üne miye dalmış, gördüğü kulaklar gözünün önünden giıtmiyor, bu acibeyi karısına söylemek için içinde —büyük bir ihtiyaç var, lâkin kellesinden korkuyor, lıll şey söyleyemiyor, bir gün, iki gün geçince herifin rahati gibi sabrı da elden gidiyor, şu külak« lardan birine bahsedemezse öle- ceğini sanıyor. Bu tevehhümle evde oturamıyor, kırlara kaçıyorş dönüyor, dolaşıyor. Nihayet bir tepeye çıkıp küçük — bir çukur kıııyor. ağzını o çukura dayayarak *“ padişahm kulakları eşeğinkine benziyor!,, diye bağrıyor ve hemen çukuru toprakla örtüyor. Üç dört gün sonra bu çuku- run Üstünde bir saz beliriyor ve çabucak büyüyor, sazın dili var, çünki rüzgârın tesirile sallandıkça berberin sözünü tekrar ediyor, “Padişahın kulakları,, diye başlı« yarak çukura haykırılan — sırri terennüm ediyor, bu garibeden saray haberdar olunca berberim nueuk ettiği anlaşılıyor ve ifin kafası uçuruluyor!. lııı(','ıılrııvlııdıı duramıyan — sir, an — ağızlarında Ser verip tesır vermemek modası geçmiş olsa bile herkes kendi sırrını kenıi yüreğinde saklama- lıdır, kirli çamaşırların sokaklara düşmemesi de ancak bu sayede temin olunur. — M. T Maden Tetkikleri 6 Ankara,(A.Ay23— B.:l ııoeılk anayi umana göre işlettirile- cek ı’ı:::lz:r.hıklıı'ndı tetkikatta bulunmak üzere profesör Gra- nik, maden umum — müdürü Bekir — Vehbi, bınıufemı mü- hendis Aı:ih".l;-udınıâ:;i altın arama müdürü ler ya- rın İzmire hareket edeceklerdir. Ve oradan başlıyarak Mardine kadar muhtelif yerlerde tetkik- lerde bulunacaklardır. Birinci Umumi Müfettişin Teftişleri Diyarıbekir 23 ( A. A. ) — Birinci umumi müfettiş Hilmi Bey kendi mıntakası dahilinde uzun bir tetkik seyabati yapmak ü Karaköseye hareket etmiştir. İzmit - Adapazarı Maçı Adapazarı, 23 (A,A.) — taka futbol birincilik fınılııtlerl için Adapazar ve İzmit Idman yurtları takımları dün sön maç- larını Ada sahasında yaptılar. Oyun çok temiz oldu. Ada- hlar 4/2 maçı kazandılar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: