A .P T A? îi ” ŞU T I Dünya Hâdiseleri I : a Amiral Nelson'un Matem Mendili Ingiliz bahriyelilerinin öteden beri adetidir: Ya- 'ngiliz ; kalarının — altına a.hrıyulnde siyah ipek mendil bir efsane bağlarlar, Bu men- dilin şekli muayyendir. Hiç değiş- mez, bu şekil müstatijdir, Halbuki Ingiliz Bahriye Birinci Lordluğu- nun kararile mendiün iki züppelerin — boyun — atkılarında olduğu gibi uzun olacaktır. Bu mendilin mustatil olması, şimdi şeklinin değişmesinin ehemmiyeti nedir? Diyeceksiniz, haklısınız. Fakat onun bir tarihçesi vardır ve anlatmaya değer: Malüm olduğu üzere İngilizler, meşhur İspanyol Armadasını yen- dikten sonra denizlerin hâkimiye- tini ele almışlardır. İspanyol do- nanmasını mağlüp eden Jİugiliz Amirali Nelsondu. Nelsonun ölümü Üzerine bütün Ingiliz bahriyelile- rinin boyunlarına bir siyah ipek mendil bağlamaları bir matem alâmeti — olarak kabul - edildi. Fakat bu tariht efsanedir. İşin hakikatı şudur ki Ingiliz bahriye askerleri, çelin bir vazife gö- rürlerken — alınlarının — terl göz- lerine inipte yakmaması için bir siyah mendil bağlarlar. Bu men- dil, topçular cephane verirken de dizlerine bağlarlar. Mermi dize dayandığı zaman acıtmasın diye. Muzibin biri zamanla — bunun Amiral Nelsondan sonra bir. ma- tem alâmeti olarak taşındığını iddia etmiş ve bu kanaatı bütün İngilizlere kabul ettirmiştir. Bir masal, işte bu suretle bir ha- kikat olmuştur. * Sıbık Amerikan Maliye Na- zırı ve yine Amerikanın Hoover zamanın- A'ı:ı':' ::ı"yobı:. daki son Londra sefiri aleyhine, A- zna gelenler| merika birleşik hükümetleri yüksek hukuk mah- kemesinde 3,075,103 dolarlık bir vergi davası açılmıştır. M. Mek lon 1931 sesinde vergi kaçırdığı için ceza ile beraber bu para kendisinden iİstenmektedir. Ame- rikan hazinesinin iddiası şudur: M. Mellon Maliye kanunun birçok ahkâmını di vaziyetine uydurmuş, bu suretle vergi vermemek imkânlarını bul- muştur. Bunun — Üzerine geçen Mayıs ayında Cümhuriyet müddei- umumisi M. Cummings harekete geçmiş, M. Mellon da büyük jüriye müracaat ederek — itirazda bulunmuştu. Büyük jürl, ileri sü- rülen delilleri kâfi görmeyerek yapılmak istenen takibatı menet- miştir. Bunun üzerine M. Mellon | verdiği | harekete — geçmiş — ve verginin fazla alındığını, hazine- nin, bu yüzden kendisine 130,945 dolar — borçlu — olması — lâzım- geldiğini iddia etmiştir. Cevap olarak, Amerikan hazinesi, M. Mellon aleyhinde Amerikanın en yüksek temyiz mahkemesine baş vurmuştur. M. Mellon Amerikanın en zengin adamlarından biri ol- makla maruftur. Kendisi Alomin- yom kıralıdır. -— TAKVİM — Gta PAZAR Hızır se 23 Eylül 934 41 Rumt 10 * Eylâl -13$3 Arabi 12 Cem.ahar 1985 Vahit | Ezaa!|Vassti) Vakit (Ezanl | Vasa Güzeş (l 40| $ 38| Akşum l12 — | 18 07 Öğle (8 50 12 06 Yatsı Va 81 |t 40 Tldadi |9 25 ( 15 32| İmsak |10 |a 8 Nazırı iken | ken- | ucu | Lam İstanbul Surlarında, Eskiden Surların 366 Kapısı, Küsur Kulesi Varmış!.. İmperator Kostantin Paskalyada Surlara Kırmızı Halılar e z imm DD ae Astırır, Trampet Çaldırarak Şenlik Yaparmış!.. j 4 Surlar şimdi bögle yıkık, dökük bir dev Teşi gibi yatıyor Istanbul surları gün geçtikçe parça parça topuîı gömülüyor. Geçenlerde Edirnekapı haricinde- ki kahvelerden birinde oturan ih- tiyar bir mütekait anlatıyordu: — Ben —çocukken — sağlam duran yerler, şimdi ya çatlamış, yahut teşları dökülmüş, az çok yıkılmıştır. Bu surlar ha deyince, rüzgârdan, yağmurdan pek yıkı- lacak gibi değildir, amma, eh, © da bizim iîi Geçen sene Mevllnekıpı:rı kale duvarlarına bitişik bir kulübeye koca bir -iki taş düştü, —kulübeyi hurdehaş etti. Bereket versin içindekiler | misafırliğe — gitmişler. Yağmur | yağınca, bu surlardan oldukça korkuluyor. Baksana şu hendek- lere.. — zannediyor musunki — bu yığın yıgın yıkılmış duvar parça- İarı Fatihin yıktığı taşlardır. Değil evlât değil, bizim peder merhum anlatırdı: Galiba 1288 de bir kış olmuş, yağmur, fırtına, kasırga için- de Topkapı surlarından kocaman bir parça büyük gürültülerle ko- pup hendeklere yuvarlanmış, halk gece — yarısı gürültüden adeta kıyametin koptuğuna zahip olmuş. * Ben bir sabah Yedikuleden, ta aşağıya Silivcikapıya, Mevlâne- pıya, Topkapı ve Edirnekapıya kadar suürları gezdim. Bazı yer- lerde- surların üzerine çıktım, aşağısı, hendeklerin gerisi san- ki perde perde açılıyor, Fati- hin iri yarı askerleri, İsfendiyar oğlunun, Karaman oğlunun, — Ay- dın ve Saruhan oğullarının muha- ripleri gök gürültüsünü andıran seslerile — kalelere - saldırıyorlar, oklar — işliyor, yağlı paçavralar atılıyor, merdivenler — kuruluyor, mancınıklar keskin seslerle çat- | hyordu. Hey gidi hey?. Beş asır evvel buraları ne kanlı boğuşmalar gör- müş, bu surlar ne canlar yemiş, nice insanlar taş parçalarile ezi- | lerek, satırlarla parçalanmış, öl- müşler!.. — Surları böyle yalmız başıma gezişim esnasında hep eskiyi, Bizansı ve Osmanlı kavga- larını, — İstanbulun — muhasarasını düşündüm. Halbuki şimdi surlar, birer dev leşi gibi yatıyorlar. Hiç- bir tarafta can, hareket yok. Çocukları hendek içlerindeki düz sahalarda bağrışa bağrışa topla- nıyorlar. İri taşları devrilmiş sur- lar üzerinde sıska koyunlar otlu- yor, Edirnekapı, Topkapı genç- İeri, yine surlarda #saka, iskete ökseleri kurmuşlar, kuş tutuyorlar. Arasıra İşsiz serseriler, duvar dip- lerinde çalı çırpı yakarak vakit geçi- İstanbul surlarının kapılarından biri riyorlar.Surların şimdiki zavallı, halsiz | nikbin ve ölü halile, eski mağrur, canlı, mütehakkim - vaziyeti ara- sında ne büyük fark var. Edirnekapıda rantladığım, ih- tiyar mütekaitle kahvelerden bi- rinin önüne iki İskemle atarak uzun boylu konuştuk. O buranın eski sakinlerinden biri.. Bana sur- lar hakkında oldukça geniş ma- lâmat verdi : * — İstanbul surlarının bânisini “Büyük Kostantin,, derler ve ri- vate göre de bu adam oldukça ilim sahibi bir adammış. Surların plân- larını, bir hendese Üzerinde o çizmiş, © yaptırmış. O zamandan bu za- mana kadar surların değişiklikleri yalnız, bazı yerlerinin yıkılmasın- dan ibaret kalmıştır. Bir kere dü- şünün surlar Yedikuleden başlar ve bütün surlar 30 bin metre | genişliğini geçer. Bu surlar da, yani Yedikuleden Eyübe, Ayvan- saraydan Bahçekapıya, — oradan Ahırkapı ve Yedikuleye kadar 366 kapı varmış, Bu kapılar ve bu surlar, zamanla yıkılmış, yer- lerine binalar yapılmış, bazı yer- ler de, parça halinde kaimiış, bazı yerlerde ise büsbütün du- ruyor. Hatırımda kaldığına göre de yine surların 400 küsür esaslı kulesi varmış. Bu kulelerin bazıları dört köşe, bazıları da yuvarlaktır. Kıral Kostantin surları yap- tırdıktan sonra birçok - kulelere demir toplar koydurmaş, bilhassa deniz cihetinden kuş bile uçurt- mazmış. Büyük — Kostantini — tarihler “imarcı,, olarak kabul ederler, Şarki Roma kıralı ekseriya İstan- bulu süslemek, öteye beriye bi- 30 metre genişliğinde uzanan İstanbul surlarından bir köşe nalar, kiliseler, kuleler yapmaklı ömür geçirmiş. Meselâ Meryemana, kırmızı yumurta — bayramlarında her pazar günü kıral İstanbul sur- larınt kırmızı. kilimler, halılarla süsler, sakallarına inciler dizdirir, başına Iskenderin tacını geçirerek at Östünde surların etrafında, kale kapılarında gezermiş. Kıral her ki apısında muhafızlara bah- şişler dağıtır, kale duvarlarına e- mas ve yakutlarla süslü haçlar, bayraklar asar, trampeteler, bo- rular, bin türlü çalgılar çaldırarak şenlik yaparmış. Ihtiyar mütekaide sordum: — Yedikuleden başlayıp uza- yan surların kapıları hâlâ açık mı duruyor?. — Hayır, bir çoğu kapalıdır, işlemez. Meselâ, size yıkılmış olan surların kapılarile beraber hepsinin isimlerini sayayım: Silivri Kari Mektupları 400 Seyyar Esnafın Hilesi Bazı soyyar satıcılar müşte.İ- lerine mal verecekleri vakit içeri- sine çürük ve bozuk meyvalar doldurulmuş kese kâğıdı kullanı» yorlar. İyi mal aldığı kanaatile evine giden müşteri bu malı boşaltınca ne kadar fena bir şekilde aldatıldığını anlıyor ve bittabi müteessir oluyor. Seyyar esnafın bu hilelerine mani olmak mümkün olamaz mı? Beşiktaşta: Orhan Ali Bir Müracaat Ve Bir şikâyet , Taksimde Sıraservilerde otu- ran bir hanım, geçen gece bir- denbire hastalanan çocuğunu te- davi için Beyoğlu Erkek hastane- tine götürdüğünü, fakat kapıda uzun müddet bekletildikten sonra muayenesinin mümkünr olamıya- cağı cevabının verildiğini bildir- mekte, bunun sebebini sormak- tadı! Sorgun Müftisi Hasan Efondiyet — Şliriniz güzeldir. Fakat şlir neşretmek — mutadimiz olmadığı için dercine imkân bulamadık efendim. * Ankarada Kastamoni otelinde A, Kadir Efendiyo: — Şikâyetinizi doğrudan doğ- ruya Nafıa Vekâletine bildirme- apı, kapı, İğrikapı, Balatkapısı, Fener kapısı, Petrokapısı, Ayakapısı, Cibalikapısı, Ayazmakapısı, Ha- tapkapısı, Zindankapısı, Balıkpa- zarıkapısı, Yenicamikapısı, şehit | kapısı ilh.. İlh. Buradan sonra yine kapılar başlar ve ta Yedikule ye kadar devam eder. Şimdi bu kapılardan yalnız bu civardakiler kaldılar. Alttakiler, zaten surların yıktırılmasile yok oldu. Meselâ eskiden Eminönünde bir sürü | gurlar varmış, tabif hemen hepsi- nin taşları denize döktürülmüştür. Eğer yukarıdan bakılacak ol« saydı, İstanbul surlarının İstanbulu bir müselles içine aldığı görülürdü. Sonra, şu gördügün hendeklerden de, bizanslılar zamanında sular akarmış. — Dereler mi demek istiyor- sunuz?, — Evet, dereye benzer bir şekilde. Ve kaleler bir rıhlım üzerinde gibi dururmuş. Fakat Kostantinden sonra bu &u temin edilememiş, hendekler boşalmış. | Sonra, Bizanslılar zamanında de- niz, Yedikuleden ta Silivrikapıya kadar bu hendeklerden — İçeri girermiş. Ihtiyar adam, cebinden boya- ları dökülmüş, teneke bir tabaka çıkararak bir sigara sardı: — Bu surlar tam on bir defa muhtelif milletlerden sille yedi, muhasaralara, hücumlara uğradı. Fakat on birincisinde nihayet kapana düştü Fatih on birinci muhasarada — surları geçtikten sonra — sanki — surlara düşman oldu, bir daha dönüp te yüzlerine bakmadı. : — Yazık!.. — Yazık değil, büsbütün yıksa idi, iyi yapardı. Bilmezsiniz, sur- lara civar evler Ööyle rutubetli oluyxı kil. en ihtiyar mütekait arkamdan sesleniyordu : Evlât, yazarsan, belediyeye bizden selâm da yaz. Şu surlara, şu kale kapilarına biraz çeki dü- zen versini.. »