T Ziya Şakir Pire Mehmet Sokağı, an Silâl larla Bir Harp Sahnesine Donm_uvştuv.. Eve, kolayca girilmişti. Fakat girildikten sonra büyük bir müş- külât baş göstermişti. Burada İhtifa eden caniler silâha sarılmış, Memurlar Üzerine ateş etmeye başlamışlardı. Pire Mehmet sokağı birdenbire bir harp sahası ha- lini almış; bütün © civar deh- şet içinde kalmıştı. Bu arada yâver Hilmi — Bey, karnına isabet — eden — bir kurşuula &ğır sürette yaralanarak biraz sonra vefat etmişti. Diğer kur- #unlardan da Samoel Bey di- zinden ve Levhi Bey de kulağından ağır surette yaralanmış, bu iki Cesşur zabıta memuruna, bu şe refli hizmetlerinden ebedi birer hatıra kalmıştı... Canilerin bu su- Tetle silâhla mukavemeti Üzerine derhal Beyoğlu ciheti kumandan- liğından asker ve itfaiye efradı Mmüfrezeleri getirtilmiş; bitişik ev- lerin damlarından bu şekavet yu- Vasına geçilerek çatıdan açılan deliklerden girilmiş.. nihayet, bu şerirlerde ele geçirilmişti... Kâzım yakalandığı zaman üzerinde kıs- men banknot ve kısmen altın ola- rak üç yüz lira kadar bir para bulunmuş; ev arandığı zaman da bir miktar dinamitle birkaç muh- telif silâh ve saire derdest olun- muştu. * Bu cinayet şebakesi, derhal Divanıharbe verilmişti. Başta da- mat Salih paşa olduğu halde bu tinayete fi'len| iştirak edenler; !Nl menfur fiillerinin cezasını çekmiş- ler.. darağaçlarında can vermiş- * Mahmut — Şavket — Paşamın şehadeti — yalnız ber — tarafta büyük! bir teessür busule getir- mekle kalmamış, ayni zamanda mühim bir endişe de uyandırmıştı. Böyle nazik bir devrede sadaret mevkiüne kim geçecekti ?.. Bulgar ve Sırp orduları, he nüz Çatalca ve Bolayır cephele- rinde duruyor; Yunanlıların Ana- dolu sahillerine asker çıkarma- larından korkuluyordu, — Londra- daki sulh konferansı, bir - türlü neticelenemiyor; siyaset kıl kadar ince bir ibre üzerinde — dönü- yordu... Beş aydanberi sadaret mevkiüni işgal eden Mahmut Şev- ket Paşa, bu son vazifesinde oldukça büyük bir dirayet eseri iş, harici siyasete temas eden bir takım pürüzlü İşleri halle(nzığ_m,î:bd Miçe d eee cer n Resim Tahlili Kupona ÜrArELAPEŞÖREAERÜRRRZ Tabintiniti öğrenmek istiyorsanız | resminizi bu kupondaa 10 - adet ile birlikte gönderiniz. * Resminiz uraya tübidir ve'iade edilmez. y BĞi VA ” Mahmut Şevket P;ıı ile ya camiinin (meyyll kapısı) letlerinin efkârım Osmanlı hü- kümetinin lebine çevirmişti. Bu münasebetle — şunu — kayde lâzımdır ki: Eski Harbiye nazır- lığında — bir hayli dedikodulara sebebiyet veren ve bilhassa Arnavutluk — meselesinde — takip ettiği hattıhareketle büyük bir hoşnutsuzluk tevlit eden Mahmut Şevket Paşa, sadaret mevkiindo gösterdiği muvaffakiyetlerle arka- sında çok iyi bir iz bırakarak hayata veda eylemişti... Şimdi, gerek harici ve gerek dahili siyasette Mahmut Şevket Paşanın busule getirdiği sükün ve salâhı bozmamak, ©o iz üzerinde yürü- yerek -henüz neticesi belli olmr yan Londra konferansından- ol dukça mühim bir menfaat kopar- mak elzemdi. Başta Vahdettin efendi olduğu halde bazı şebzadelerin sarayda içtimalle bu mesele müzakere edilirken mabeyn b"ud.u til;i'thH t Be önün fon at b ve mikrofonda sözler işitilmişti: a — Aloı:ıo.. Ben, Talât... Sada- rete Prens Sait Halim Paşanın tayinine şimdi fırkaca karar ve- rildi. Zatı şahaneye böylece arze- diniz. Adeta bir emir mahiyetinde olan - bu — tebliğ, — birdenbire sarayda — bir — hayret tu'.lil etmişti. — Vakia Sait Halim Paşa ağır vakur, gayet nazik ve terbiyeli, tahsili yüksek bir zat idi. Fakat şimdiye kadar iğıro hayatına girmemiş, hükümet işle- rine ait en küçük bir meselede bile kendini göstermemişti. Onu_n için sarayda husule gelen bu derin hayret, pek yerinde idi. Hılîl. bu mesele etrafında bir itiraz bile husule gelmişti. T Fakat.. Vaziyetin nezaketini derhal takdir eden« Beşinci Sultan Mehmet, — fırka ile münakaşaya girişecek kadar budala değildi. Muhitini de kırmak istemedi. Her tarafı memnun etmek için büyük | bir kurnazlık gösterdi. Sait Halim Paşanın (sadaret kaymakamlığı)na tayinini irade etti, Sait Halim Paşa, (kaymakam) sıfatile sadaret mevkiine geçmiş ve eski nazırlarla teşriki mesai etmişti. Halbuki —bu vaziyet, Kanunu Esasiye muhalifti. Mab- mut Şevket Paşanın şehadetile reisten — mahrum kalan kabine TTİHAT ve TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur — Beşinci Kısım No. 19 Betk aa e ——— Nasıl Doğdu?.. Nasıl Yaşadı?.. 6-8- 934 — Nasıl Öldü.? Atılan Silâh- .;' 5 veri Ibrahim Beyin tabutları Ayasofya önünde ve musalla taşının üstünde heyeti, kanun mucibince bütün kudret ve salâhiyetlerini kaybet- mişlerdi. Buna binaen yeniden bir kabinenin teşekkülü elzemdi. — Kabineye kimler girecek?.. Bu sual, cemiyet ve fırka mu- hitinde oldukça mühim bir velve- le hüsüle — getirmişti. Padişahın kurnazca iradesi, Sait Halim Paşa hakkındaki düşünceyi göstermiş- ti. Fakat fırka erkânı buna hiç ehemmiyet vermemiş, Prensin sad- razamlığı takarrür etmişti. Asıl düşünülen cihet, kabine heyeti idi. Fikirler ikiye ayrılmıştı. Baş- ta, © günün yegâne kahramanı olan İstanbul muhafızı Cemal Bey ile ona taraftar olan zümre, yeni kabinenin cür'etkâr ve mütecellit- ve bilhassa geçen köngrede ka- rar verildiği veçile, artık - genç zevattan teşekkül etmesini - ileri sürüyorlardı. __S_A_rknı var) ADAPAZARI Türk Tîcırît_ Bankası Sermayesir: T. L 1.200,000 Ahtiyat — : 130.000 MERKEZİ ADAPAZARI Şubeleri: Sasamaı BANDIRMA, BARTIN, BİLECİK, BİGA BOLU, BOZÜYÜK, BURSA, DÜZCE, ESKİŞEHİR, HENDEK, İZMİT, KARA- MURSAL, KÜTAHYA, — MUDUANU, M. KEMAL PAŞA, GALATA, GEMLİK, GEREDE, — GEYVE, — SAFRANBOLU, TEKİRDAĞ, ÜSKÜDAR, — YENİŞEHİR e İstanbul Şubesi: —? B Vakıf Han. Zeminkat ee Tel. 22042 43201 60590 Galata — gübesir Üsküdar şubosir Müsait şartlarla: B t alır- ikraz muamelesi 1'h'dî hı:.ı[n: ve mevduat kabul eder. yapar ” V vdunk faizleri müdiriyette 'ürü,üleıck teşbit edilir. n ve üÜcaret kısmı K;:::zioücı:n emtiası salışına delâlet eder. Te 23623 ÖTİMADI MiLLi kendi sigortasıdır. Bankenı'” VC41937 V _ıılai-ıtii' Öldürmek İstjyen Ana ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Hem de kurt köpeklerinin yav- rusundan. (Faik Bey köpek meraklısıdır. E- vinde 20 tane kadar muhtelif cinsto köpek vardır.) Tayyar Konuşuyor Evvelki günkü facianın günah- sız. şahitlerinde Tayyar, Lütfiye Hanım ile Faik Beyin büyük oğludur. Tayyar, evvelsi günkü kor- kunç hâdiseyi, el'an yüreği titre- ye titreye şöyle anlatıyor: — Sabahleyin babam işe git- tikten sonra annem bizi giydirdi, iskeleye indik, bir sandala bindik. Biz sandalda başımıza gelecek facladan biç habersiz, gülüşüyor- duk. Birden nasıl oldu, bilmem. Annem kucağında meme verdiği Kudreti birdenbire denize fırlattı. Ben apışıp kaldım. Sonra ortan- camız Hikmeti de tuttu ve suya atıyerdi ve hemen benim Özerime atıldı. Fakat ben sandalcı dayının yanına kaçtım. Dayı beni tuttu ve kurtardı. Küçük Hikmet neler söylüyor? Lütfiye Hanımın ortanca çocu- gu dört yaşındaki Hikmet, çetre- fil bir dile, başından geçen facia bakkında ancak şunları söyli- yebiliyor: — Anne beni ( omuzlarını göstererek ) buradan tuttu, yukarı kaldırdı, sonra cup diye — suya attı. Zavallı yavru denizde başına gelenleri, — boğulmak üzere iken tekrar hayata kavuşuncıya kadar geçen zaman arasında olup biten- leri hiç hatırlamıyor. Sandalcı Davut Dayı Ço- cukları Nasıl Kurtardı Lütfiye Hanımı Defterdardan Sütlüceye geçirmek Üzere san- dalına bindiren Rizeli sandalcı Davut Dayı 60 yaşında bir deniz emektarıdır. Bütün — soğukkanlılı: ğına rağmen kendisini hayli şa- şırtan facia bakkında şunları an- latıyor: « — Sabahleyin — Ayvansaraya giderken kucağında bir, yanında daiki çocuk bulunan bir kadın kıyıdan bana seslendi. Yanaştım ve bunarı karşıya geçirmek için aldım. Biraz açıldık. Kucakta küçük çocuk ağlamaya başladı. Kadın susturmak için meme verdi. Sütlüce iskelesine 50 metre kadar kalmıştı. Ben bir sandala çarp- mamak için arkama bakarken kadın denize beyaz birşey attı. Ben çocuğun pis bezini attığını sandım. Fakat — başımı çev.ripte yanında duran ortanca çocuğu omuzundan — yakalayıp — denizo fırlattığını görünce aklım başımdan gitti. Kadın bu sefer de büyük çocuğu yakalamak — istedi, fakat ben önledim ve denize göz attım. Suyun Üstünde iki minik el vardı. Hemen kendimi denize attım. Bir elimle kucaktaki çocuğu, öteki elimle de orlanca çocuğu ya- kalayıp kurtardım. Ve yüzerek sahile çıktım. Kadın Deli MI? Hâdisenin tahkikatile meşgul olan Müddelumumilik Lütfiye Ha- nımın akli muvazenasinden şöüphe ettiği için muayenesine lüzum gös- termiş ve kadın dün Adli tıp müessesesine gönderilmiştir. “Suryede Şiddetli Kuraklık Ve Kıtlık Var ( Baştarafı 1 inci sayfada ) görülmektedir. Kuraklık ve açlık bilhassa Havran mıntakasındaki tahribatı yüzünden gazeteler hü- kümete şiddetli hücumlar yapmış- lardır. Hükümet felâketzedelere dağıtılmak üzere (3500) lira gibi çok az bir para tahsis etmiştir. Diğer taraftan Şamdan gelen haberlere göre, Şam köyleri de ayni — vaziyette bulunmaktadır. Onlar bu açlıkla pençeleşirken, hükümet tahsildarlarının, jandar- masının zülmile de uğraşmaktadır. Bu yüzden Şam köylülerinden (200) U mütecaviz zavallı, bu va- ziyetten galeyana gelerek, Şama gitmiş, büyük bir nümayiş yap- mışlar, Reisicümhuru görmek is- temişlerdir. Fakat polis nümayiş- çileri dağıtmıştır. Nümayişçi köy- lüler Şam işsizlerinin de iştirakile büyük bir kalabalık hâlinde: — Açız.. Ekmek istiyoruz!. Bize ekmek veriniz!.. Diye haykırarak hükümet ko- nağına hücum etmişlerdir. Fakat derhal yetişen süvari jandarma kuvvetleri sopa ve dipçiklerle nümayişçileri dağıtmıştır. Hâdise Şamda büyük bir ke- der uyandırmıştır. Biçok şehirlerde memurlara maaş — verilememek- tedir. — * İtalyan Denizaltı Gemileri Atina, (Hususi) — Faler limanını bir İtalyan denizaltı gemisl filosu ziyaret etti, Üç gün kaldı ve gitti. Size İtalyan denizaltı ge- milerinin bir resmini gönderiyorum. öi