, tü | Dünya Haâdiseleri . ua | AğahanKıral Olmak İstiyor ! Hindistandan, eğlenceden ve indi at — yarışlarından GÖRTirtan |V aa man ismi mutlaka geçen, şu meşhur “Ağa Han,, Hin- distan valilumumisine bir mektup yazarak, —imparatorluğa yaptığı müteaddit hizmetlere mükâfaten valisin ya- zılan bir mektap kendisine şimali Hindistanda bir | toprak verilmesini ve bu toprağa kıral “nasp,, edilmesini istemiştir. Hakikatte “Ağa Han,, ın İn- giliz imparatorluğu dakLilinge ga- | rip bir vaziyeti vardır. Gittiği yerde kıral muamelesi görür, 19 el topla selâmlanır. Ve müşavir sıfatile İngiliz. — hükümdarının solrasıma oturur. Bunünla bera- ber, kendisinden daha aşağı mu- amele gören diğer Hint hüküm- darcıkları kadar bile arazisi yok- tur. Ve işte şimdi istediği de budur. “Ağa Han,, n bu daki- kaya kadar toprağı ve hükümdar- lhığı olmamasına rağmen kıral mu- amelesi görmesinin sebebi Hin- distanda yaşıyan İsmailiye mez- hebine mensup — müslümanların reisi olmasından ibarettir. Esasen Ağa Han Hindistanlı da değildir. Ailesinin cedleri öraya İrandan hicret etmiştir. Şayanıdikkat olduğu için bir nokta üzerinde duralım: Ağahan kırallığı — İngiliz. hükümdarından değil, Hindistan valiumumisinden istemiştir. Yani kırallığı verecek olacak bir İngiliz valisidir. Te- şebbüs henüz neticelenmemiştir. * ransada “nüfusu çoğaltma,, için bir cemiyet teşkil Her 'e | edilmiştir. Bu ce- ü miyet her evlenme ç çocuk &” ü ! I vak ası münase- ŞUNAĞ betile her Beledi- ye Dairesine hususi bir memur göndermekte ve bu memur vası- tasile —evlenenlere küçük bir mektup vermektedir. Bu mektupta hulâsaten şu cümleler vardir : — « Dünyaya üç çocuk ge- tirmek suretile millete karşı borçlu olduğunuz vazifeyi yapınız. Eğer bunu istemezseniz veya yapa- mazsanız — yapabilecek — olanlara yardım ediniz. » Bu cemiyet hükümete müra- caat ederek nüfusun çoğalmasını temin edecek mahiyette kanun- lar yapı'm ısını istemiştir, AWMEYGETEYTAT DA KEKAKA AA YELEDe RcLAeK Gakar A ea se AAA rEm Garetemizde — çıkan yanı ve renimlerin bütün hakları alahıfuz ve gezelemize nittir. ECNEBİ Abone bedeli peşindir. Adres gdeğişürmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. iHânlardan mes'uliyot alınmaz. Cevap için mekt pul ilâvesi lâzımdır. Bir Sünnetçi ile Hasbıhal .. Kari Mektupları 52 Bin Çocuğu Sünnet EdenHacıHüse- Sandıkburnun- Çocuk Avaz Avaz Merdivenlere Koş- tu. Haydi, Biz De Arkasından.. Ço- cuk Koşar, Biz Ko- şarız!..Nihayet Ne- fes Nefese Yumur- cağı Kuyu Başında Sıkıştırdık !.. Fatihte sora — sora bize eczanenin yanında- ki kahveyi gösterdiler; —Hacı Hüseyin mut- laka oradadır, bulursu- nuz!.. İlk bakışta kahve bomboş.. kimseler yok. İnsanın içeri girip te: — Filân efendi bura- da mı?. demeğe yüzü tutmuyor. Kahveci ters ters yüzüme bakıp ta: * — Kahvenin boşlu- | ğunu görmüyor musun?.. deye çatsa, hakkı var. Fakat biz aldanmışız, sünnetçi Hacı Fidanın kalfasını kahvenin arka tarafındaki küçük, bah-« çede bulduk.. Birkaç gençle beraber şatranç oynuyordu. Bizi tanıyın- | ca derhal yerinden kalk- tı şöyle ayrı bir masaya oturduk. Karşılıklı kos nuşuyoruz.. Hacı Hi- seyin efendi, Türkiyede pratik sünnetçiliğin ustası olmuş adam- lardanbiri.. Hacı Fidanın bütün | İstanbula yayılan şöhretine, biraz da bu kırçıl kısa sakallı emektar kalfa sebep olmuştur. — Fakat Hacı Fidan, — Sultan Süleymana kalmıyan bu dünyadan vaz ge- çince, Fatihli Hacı Hüseyin efen- di, onun şöhretine medyünu şük- ran kalmış, 25 senesini ustasile beraber geçirdikten sonra onun yerine geçmiştir. Hacı Hüseyin efendiye sordum: — Kaç senedenberi bu - işte- siniz?. Elini şündü: — Hacı Fidanla tam 25 sene beraber çalıştım.. 25 sene süpür- çenesine — koyarak dü- | ge gibi onunla hop orada, hop kapı arkâsında.. gezmediğim yer, | girmediğim ev kalmadı.. o, benim velinimetimdir. Her zaman, her yer için şimdi daima arandığım zaman ona karşı şükran duyarım.. Hacı Fidan, bir daha bu mem- leketin yetiştiremiyeceği sünnet- çilerden biri idi. Cahildi, okuması, yazması yoktu.. Fakat bir doktor kadar bilgili idi.. — sünnet ettiği çocuklardan birçoğu yarım saatin içinde ayağa kalkar, gezinirrdi.. w 68 yin Ef. EskiSünnet Düğün Hacı Fidanın emektar kalfası Hacı Hüseyin Ef. ve iki gün içinde eyi eder, çıkarırdı, yaşım şimdi 56,, 25 sene Hacı Fıdanın yanında çalıştım. 15 sene de yalnız başıma 40.. 40 gene- denberi bu işi yapıyorum.. — Şimdiye kadar kaç çocuğu sÜnnet ettiniz.. — Eh.... 52 bin mizden geçti. 47 Fidanla — beraber yaptık. Hat- tâ © zaman bir deftere isim- leri, aileleri, yaşlarile not etmiş- tik.. Defter yangında yandı. Hacı Hüseyin efendi, daima elini sallayarak anlatıyordu: — Bu meslekten ne mi ka- zandım?. Eh, Allaha şükür ne meslek bize nankörlük etti, ne biz mesleğe.. Onun sayesinde hacca gittim, Hacı oldum.. Onun sayesinde birkaç parça mülk su- hibi oldum.. Onun — sayosinde ticarete atıldım.. Fakat ( 20-30 ) bin liram Rusyada battı. Hacı Hüseyin efendi dert ya- niyordu: — Efendim, ortaya çıkıyor: “Ben Hacı Fidanın halefiyim!,, diyerek etrafa ilânlar verip, tabe- lalar asıyor. Halbuki Hacı Fida- nin iki kalfası vardı. Bir ben, bir de şimdi bir köşeye çekilmiş çocuk eli- binini Hacı bazı sünnetçiler lerini Arıyor!. — Ehi, Şimdiye kadar elli iki bin ço- #uk elimizden geçti. Ne meslek bize nankörlük ettil ne bir mesleğe. O sayede Hacca da gittim, mal mülk s&hibi de oldum, tücearlık ta ettim!. olan mütevazı bir — kalfamız.. Halbuki bu türediler, “biz. Hacı Fidanın kalfalığını yaptık. Onun ile beraber iş gördük!.,, diyerek, bir nevi ticaret, meslek hırsızlığı yapıyorlar. Bunların isimlerini söylemiyeceğim, fakat her halde bu yalanlara kananlar, acılarını, sıkıntılarını çekmişlerdir!.. — Eski sünnetleri nasıl pardınız? — Eski sünnetler daha başka olurdu beyim.. Çünkü para vardı bir çocuk için binlerle lir. derlerdi. Bizim Hacı adetimiz vardı. Eve baskın eder, kim olduğumuzu söylemez, misa- fir gibi yukarı odaya çıkardık., Kahveyi, şerbeti içmeden derhal çocuğun yanına yaklaşır, çenesizi okşamağa başlardık: — Maşallah, maşallah!. Bu ne cesur çocukl, Haydi bakalım, Sineklibakkaldaki anmcan sana bir kat elbise yaptırıyor! Hele şöyle bir uzan da ölçüsünü alalım. Çocuk tabil bizim sünnetçi olduğumuzu bilmez. Elbise lâfını ya- sünnet düğünlerinden iki görünüş duyunca uzanır. Biz yavaş yavaş onu kandırarak, birdenbire, Fakat çok ani- olarak sünnet ediverire dik.. Keskin bir çığlık kopar, etraftan ev halkı — yetişirlerdi. Derhal biz işi lâtifeye vurur.., — Yahu, iğne battı, Korkma- yinl. - Ölçü alırken iğne battıl!.. Derdik.. Zavallı çocuk buna ka- nar, sünnet olduğunun fakına bile varmazdıl.. İşte bunun için biz. muh- telif meşru hilelere baş vurur- ruz. gâh terzi oluruz, gâh vergi tahsildarı oluruz. Buna baba ana bile aldanır, göz açıp kapa- yıncaya kadar herşey biterdi. — Sünnet hatıralarınız var mı hacı efendi?.. — Sünnet hatıraları mı?. Şöyle tuhaf şeylerden?. Anlatayım: Bir sene ÂAcı bademde daire müdü- rünün oğlunu sünnet ediyorduk. Çocuğa daha yanaşırken bir avaz, avazki efendim, ev alt üst oldu. Çocuğun — kollarımı tutmak - iste- dik!. Vay senmisin tutan?. Çocuk bir hızlandı. Yallâh sofaya, sofa- dan merdivenlere.. hadi biz de arkasından.. çocuk bahçeye çıktı. Biz de arkasından.. o koşar, biz koşarız.. kan ter içinde çocuğun peşini bırakmadık ve bir aralık daki Kumlar Yenikapı Sandıkburnunda kumcu Ahmet efendi genderdiği bir mektupta kumlarını koyduğu yerin sahibinden kiralanmış bir arsa olduğunu, halkın teferrücüne mahsus bir mahal olmadığını yaz» makta ve bu kum sahasına halkın bedava girip deniz havası alma- sına müsaade etmemiz civar kahs vecilerin işine gelmediği için şi- kâyet ediliyor, yoksa — mucibi şikâyet bir hâl yoktur. Kum ağır- dır, uçmaz - ve kimseyi rahatsız etmez demektedir. Samsunda Summer palâs otelinde Osman Efendiye: Bahsettiğiniz İş için Samsı İnhisarlar Müdürlüğüne, Hilâliaha mer veyahut Himayeietfal Cemis yetlerine müracaat ediniz efendim. * Çanakkale Ziraat banka müdürünün oğlu Sabahattin Efendiyor . Mektubunuz geç kaldığı içim dercedilemedi efendim. | * ! Ankarada Çorutilu Ziya Efendiye: O yazı fantazi bir yazı idi v bu bahse ait sizin mıklubunuıuî ayni olan bir başka mektup t aldık, aynen neşrettik efendim, / kuyu bıımdı":ıî.ı;ü;;lîi: Çocıîr : nefes nefese, avaz, avaz: — Yanaşmayın, atarım ke dimi kuyuyal. diye bağrıyor, ddi vünüyordu. Ev halkı bahçeye, pencerelere döküldü: — Gitti — evlâdımız, rabbim sana emaneti. Çocuğumuz — korje dini öldürüyor!. diye hâykırıyore lardı. Nihayet #sağdan — soldan çocuğu yakaladık, hemen orâge çıkta, gözünü — açıp kapayana kadar sünnet ediverdik!. —Kurban keser gibi desenizel!, — Ona benzer bir şey!.. bi sefer de Hacı fidanla Abbas Hllj Paşaya çağrıldık. Bize 300 İngil lirası Ücret verdiler, onu da hi unutamami!.. Ha, bakın en mühim: mini unutuyordum: Bir sene biz$ Halepli Ethem Paşaya çağırdılar, Eh Üç tane çocuk var. Fakağ allesi: Bayıltmadan — sünnet ettire meyizi, diye tutturdular. Doktore lar da geldi.. büyük çocuğun bure nuna Yyani o bayıltıcı şeyden..? — Kloroforml, — Hah, işte ondan verirler« ken, biz yandaki odada öteki çocukları yakaladık.. ha deyinceye kadar birini sünnet ettik.. arka- sından birini daha.. — * Nerede ötekiler, bayılta» hml! ,, derlerken cocuk - gülerek dışarı çıktı: — Uğraşmayın!. Ben çoktan sünnet oldum bilel. ,, dedi. Her- kesin ağzı hayretten bir karış açıldı, Hacı Hüseyin Efendi gülerek ilâve etti: —Selçuk Hatunda 150 çocuğu bir arada sünnet ediyorduk. O aralık müdür yanımıza yaklaştı: « Büyük bir oğlumuz da varl. » dedi. Bir de ne görelim.. by « büyük oğul » 40 yaşında bir mühtedi değil mi?. Ne edeceksi- niz?. Onu da sünnet ettik. Çabu- cak kurtuluverdi. — Şimdi sünnet azalıyormuş, öyle mi hacı efendi? — Yok canım.. vaziyet hiç değişmedi. — Sünnet — azalmıyor. azalan yalnız para.. eski debdebe, eski sünnet düğünleri kalmadıl.. O kadar... — v