Avusturya Hâdiseleri Etrafında Alman - Avustarya — İttihadı — bir harp felâketine sebep olabilir, dedik. Bunun — böyle olduğunu — Almanya başvekili M. Hitler de biliyor. Böyle tlduğu — halde — Hitler — siyasetinin dayandığı ana direk, Alman - Avuse turya ittihadıdır. Ve M. Hitler, harp töhlikesine rağmen bu Dirleşmenin Mmutlaka teminini istiyor. İtalya gazetölerinin sözlerini kuru sikı bombardıman sanmayalım. Bun- lar, Almanyayı bu fikrinden siyasi teşebbüslerle caydırmanın artık İm- künsız olduğunu ve heman silâha tarılarak İleri atılmak lâzım geldiğini bağıra bağıra yazıyorlar. Eminiz ki bu tehdide M. Hitler dö kulak asımıyor değildir. Fakat diplo- Matlık tecrübesini haylı İleriletmiş Olan Nazi lideri, büyük devletlerin Alman - Avusturya ittihadına engel olmak hbususunda - anlaşamıyacakları bir devranin geleceğina de inanmış bulunuyor. Bu sebepledir ki Avusturya ile birleşme için açıkça çalışmaktan Yazgeçmiyor. Son Avusturya bâdisâleri bize şu kanaati vörmiştir:. Bugün bütün Al- Manya ve Avusturyanın kısmmazamı Anşlus için hazırlanmış veziyettedir. Bu birleşmeyi kendi siyasetine ana direk yapmış olan M. Hitlerin, efkârı Umumiyeyi inklsara uğratmak İste- Miyecoğine şüphe yoktur, Fakat bize kalırsa Anşlusun kav- gasiz bir şekilde temini için daha bir haylı beklemek lâzmgelöcektir. x Ingilizler Hava- cılıkta Birinci Olacaklarmış Londra, 30 (A. A.)— Muhafarakâr Meb'uzlardan Sir Filip Sasson de- Bilştir. klı * — Cesaret ve tayyarelerin kuv- veti itibarile havacılıkta birinciyiz. Fakat tayyâre adedi İtibarile çok gerldeyiz. Bu müsavatsızlığı gidermek lâzımdır. Tayyarecllikte birinci olmuya Milti ve edebi tefrika 67 Hapishanenin adam öldürmüş İnsanını susturup, içimde yanık yaralarının verdiği adeta maddi bir act ile, kaldığımız yere dönü- yor, sana bak yine hemşire Nazanı anlatmak sabrını buluyorum. Küçük defterin yeni bir yap- rağına, — yeni silik bir saltırına bakmadan ve ondan —sonra da uzun uzun dalıp gitmeden kendi- mi toplıyamıyorum “Bahar olsun da seyredia!, Sade böyle yazmış hemşire Nlılnı ğ “Bahar olsun da seyredin!,, Düşünüyorum. Cansız ihtiyar. lamış, yıpranmış kamımın ısıtama- dığı vücudumda üşüme' ürperme- lerile, atkımı çekiqtirırık kendi kendime bu — “Bahar olsun da seyredini,, türküsünün Gtekl mıt- ralarını da yavaş yavaş içimin sesile mırıldanıyorum. Bence dilberdir hepsinden *Gelin yüzlü papatyalar “Altın gözlü papulyalar...,, Hatırlamağa başlıyorum. Mebrure Sami ÇÖL Gİ c_t Iemı' |r Ağtı | 9 Staviski Rezaleti Madam Staviskiyi Dinli- yecek Kimse Kalmadı Paris, 31 (Hususi) — Staviski reza- leti, mahiyetini bütün acılığile muha- faza ediyor. Ajana telgrafları her ne kadar bu bahis hakkında gayet kısa malümat veriyorlar ise de bunu iltiza- men yapıyorlar. Çünkü bu mesele ile alâkadar olarak tevkifhanede sekiz on kisi vardır. Ayrıca bir parlâmento heyeti bu işin siyasi cepheden tahki- katını yapıyor. Bir diğer heyet te yinö bu mesele —ünasebetile 6 gubatta vukun gelen kanlı hâdiselerin mes'ul- lerini arıyor. Fakat bu bahia özerinde Fransa efkârı bir türlü birleşemiyor. Bir kısmı ortada mes'uliyet göremiyon bir diğer kasını rejiml kökünden sar- sacak derecede fecl sulistimaller id- dia ediyor. Tevkifhanede bulunanlar- dan biri de Madam Staviskidir. Bu kadın — aiyasi cepheden meseleyi tahkik eden heyet reisine bir mek- tup yazmış, bazı hakikatlerden bah- sedeceğini bildirmiştir. Madam Sta- viskinin Iddiasmına göre, mes'ul mev- kide görülenlerin hisselerinö Isabet edön mes'uliyet derecesi adilâne bir surette taksim edilmiş değildir Fakat garabete bakınız ki Madam Staviski- yi dinliyecek ortada kimse kalma- mıştır. Çünkü tahkikat heyeti Par- lâmento ile böraber kendi kendine tatil vermiştir. Yani bu davanın gi- kâyetçilerini — Fransada — dinleyecek, şimdilik Marko Paşadan başka kimse yoktur. Yeni Bir Amerikan Bankası Vaşington, 30 (A. A.) — M. Ruz- wölt tarafından açılmasına müsaade edilen ikinci ithalâl ve ihracat ban- kası, Sovyet Rusya müstesna olmak üzere herhangi bir devletle yapacak- ları musmele İçla Amerikal ithalâtçı, ihracatçı — ve fabrikatörlere kredi kolaylıkları yapmıya başlamıştır. Yunan Tayyareleri Buradan Giden Misafirler Belgratta Belgrat, 30 (A. A.) — Üç tayyare- den mürekkep bir Yunan hava Filosu buraya gelmiştir. Çarşambaya Solfyaya — - n mimı atmış — oldum, Caddenin D 81-7 -904 ıî ğ Bİ Bahar gelmişti. Küçük Ayşenin karlara bürünmüş, ak yüzü ile bıraktığı Darüleytamın çiçekli ön bahçesinde hercailer, menekşeler, erguvanlar açmıştı. İstanbulun yası vardı ama, tabiat bunu dinlememişti. Gönül- lerin çoğu simsiyahtı ama, yerler, ağaçlar yine de yeşile, bahar renklerine boyanmıştı. Çocukların — anaları babaları yoktu, İçleri dertli, boyunları bü- küktü ama, baharı sevmelerine bu engel olmuyordu. Müdire Aziz söylemişti. Ben de kabul etmiştim. Güneşe muh- taç hasta yavrularıma temiz hava aldırıyordum. Bunun için de, iste- dikleri gibi gezip oynayamadık- ları, daha çok mektebin süsü olarak bakılan çiçekli ön bahçeye değil de, eski saraya ait bulunan karşıki koruya çıkmak lüzimge- liyordu. Böylece ben ilk defa, Darlil- eytam kapısından dışarıya adı- Ç ELGRAFLAR Fransanın Ağı Avrupanın Ortasında Bir Örümcek Şebekesi Örülüyor avusturya hâdiselerine takaddüm eden günlerde Fransız diplomasisi çok faal bir rol oynuyordu. Bunun bir icabı olmak üzere Fransız Ha« riciye nazırı M. Bartunun Küçük İtilâf merkezlerile Vargova, Roma ve Lon- draya yaptığı ziyaretler malümdur. Bir Macar gazetesi, Fransız Hariciye Nazırının bu faaliyetini, bir. örümce- ğgin ağ öÖrerken gösterdiği faaliyete İ Dercettiğimiz resim, bu sinden İktibazs edilmiştir. Mevzuubahs faaliyeti tesvir etmekte ve Fransanın hasımlarının başına bir ağ örmektö olduğunu beyan eylemek istemektedir. —Öenîı î(onfefansı Bir Yıldız *Söndü İtalya Ne İngiltere Müzakeredeler Londra, 30 (A. A.) — İtalyan deniz mütehassını M. Renöri buraya gel- miştir. Hariciye Nezareti ile temasa geçecektir. Mütehasss, İagiliz Bahriye Nezareli ile mutabık kalarak Deniz Konferansına ait fennf bir muhtıra hazırlıyacaktır. Bir Deniz 'Kazası Torino, 30 ( A-A. ) — İçinde yirmi kişi bulunan bir denviz motörü dev- rilmiş, Şimdiye kadar beş ceset çıkanılmıştır. Bır Çin Heyetl Almanyada Berlin, 30 (A-A.)— Münakale işleri tetkikatile Mmeşgul bir Çin asköri heyeti buraya gelmiştir. . enişliği ile ayrılan bir duvardan, :ıld sarayın kapısından, karşıki duvara, anahtarını — elimde tuttu- gum korunun kapısına gittim. Arkamda, deve tüyü rengi bir örnek aba paltocuklarını - giymiş üçü verem, ikisi boğmacalı, Üçü atmali, beşi kel, bir tanesi de kolu alçılı 14 çocuğumla beraber sokağın bir yanından öbür yanına geçtim. Buraya rüzgârlı kapanık yüzlü bir günde girmiştim. —Aradan Jar geçmişti. Nisanın Daal a a L Dababında :. ilk defa ayağımı sokağa bası- ":l':ıı ağa arkamızdan çabuk yetişti ve kilitte çeviremediğim anahtarı © döndürdü. Biz koruya girdlik, © da yerine döndül. Ben yolun acemisi idim. Ço- w etrafımı kuşatmış beni Mn,,,ı.p&. Yüksek duvarlardan coşkun a) ı, otlarını, dallarını dışarı - sarkıtan, inişli, yokuşlu, yabani bir yerdi. Yüörünülecek yo- lu dar ve bozuktu. Çocukları iki- şer ikişer sıraladım, kendim de arkalarına geçtim: — Haydi, yürüyün bakalım... Mektep ıoıııuiııo çıktığınız va- kitki gibi, uslu uslu — yürüyün. Mari Dresler Hayata Gözlerini Yumdu Santa Barbara, (Amerika) — Meş- hkur sinema yıldızı Mar! Dresler öl- müştür. (Dresler, kadın yıldızların en ihe tyarı olup altmışını geçkindi. Komik filmlerde &n büyük rollâri oynardı.) Sovyet Rusya Taşe Komiserliği Moskova, 30 (ALA) — İaşa Komi- verliği, biri dahili ticaret komiserliği, diğeri de gıda sanayli komlserliği olarak ikiye ayrılmıştır. siyam Kıral Ve Kıraliçesi Prog, 30 (A. A.) — Siyam Kıral ve Kıraliçesi buraya geldiler, oturulaçak bir yere geldik mi, dururuz, dedim, Onlar elele tutuştular, Ben de gözlerimde — Bezmiâlemde — iken yaptığımız bir hidrellez gezmesi- hayali ile arkalarından yürümiye başladım. Daracık yol döne döne, ergo- vanların, çeşit çeşit ağaçların ara- sından çıkıyordu. Baharın sevin- dirdiği vefalı serçecikler — etrafta uçuşup ötüyorlardı. Yükseldikçe, deniz, karşıki kıyılar gözüküyor. Ş Çocuklarımdan hangisi evvel başladı bilmem, hep bir ağızdan söylenen “Bahar olsun da sey- redini,, le etrafımızdaki papatya- lara da sanki hakikaten bir gelin yüzü ve nazlılığı geldi. Ağacı seyrekleşen genişçe bir yere çıkmıştık. Yanımızda getir- diğimiz seccadeleri yere — ser- dim ve: — Haydi bakalım, istiyen otursun, güneşlensin... İsteyen de çiçek toplasın, dedim. Baharın türküsünü mirıldana- rak, hepsi de papatya topladı. Kimi taç ördü, kimi gerdanlık yaptı. 14 çocuğumun hepsi de eserlerini bana getiriyor, bana hediye ediyorlardı. Taç da, gerdanlık da bonimdi. Gönül İşleri | Okuyucularıma Cevaplarım .. Fatihte Nuriye "Hanıma: Bir kadın zevcinin bulunduğu yerde yaşamak mecburiyetindedir, bu yer uzak bir köyünde, isterse Çinde olsun. Sizi erkeğinizi takip et- memekte kabahatlı buluyorum. Bu vaziyette — size oturmanız İçin para gönderme- mesine birşey denilemez, fakat geçimsizliğin başlangıcı nasıl oldu, zevcinizin affetmek istemediğiniz karekteri nedir, bilmiyorum. Ma- dam ki çocuğunur yoktur, eğer, geçimi temin etmenin imkânsız- sızlığına hakikaten kani - iseniz ayrılmayi düşünebilirsiniz. Hukuk hâkimine, benden — sakladığınız şeyleri söyleyiniz: İstişareden her vakit fayda çıkar. * H. imzasım kullanan okuyucuma; Hasta bir adam hastalığı geç- meden evlenmeyi nasıl düşüne- bilir? Hayret ediyorum. Kaba- hatinizi tahfif edecek — yegâne nokta evlendikten sonra zevceni- ze teması talik etmiş olmanızda- dır. Yeni refikanızın bu vaziyette sinirlenmesini mazur — görmeniz lâzamdır, hattâ talâk için mahke- meye müracaat etse dahi hak kazanır, sizin için yapılacak ye- gâne şey, kabahatinizi tahfif ede- isterse -Anadolumuzun — — İstanbulda — cek nokta Özerinde durarak affı- , mı İstihsale çalışmaktan ibarettir. * Mudanyada T. A Beyet — Nişanlınızın mektuplarınıza cevap vermekte gecikmesini, mut« laka size karşı lâkayıt olduğu şeklinde izah etmek hatadır. Bir defa nişan kat'iyet ifade etmez, yarın bozulabilir. Bu vaziyette bir genç kız, henüz kendisinin olma- yan bir erkeğe neden el yazısını versin. Onun yerinde olsaydım, ben de öyle hareket ederdim, yazmazdım. — Bu, — bir. Sonra bazı İnsanlar — vardır ki - tab'an mektup — yazmaktan Belki de kendi yazılarını kendi- çekinirler. — leri beğenmedikleri için yazmazlar — Hulâsa telâş etmeyiniz. u HANINTEYZE Kıu&ıııı, etrafıma koyuyorlardı. İçlerinden bir tanesi — cesaretli çıktı. Tacı başıma, gerdanlığı da boynuma taktı. Ötekiler papat — yanın gelin yüzünü hâlâ murılda- na mırıldana söylerlerken, ba da: — Bakın, asl Nazan abla gelin oldu... Papatyalar değil, — Nazan abla! diye bağırdı. Hiç darılmadım. Bana nasıl bir acıyı hatırlatan büyük bo- yunlu hasta çocuğumu İncitme- mek için papatya tacımı, gerdan hiğımı — çıkarmadım. — Sırtımdaki — beyaz hastabakıcı gömleğini, baş — örtüsünü düşündüm. — Çocuklar — etrafımı almış, hayran hayran — bakıyorlarken, — gözlerimi — karşı — kıyılara, Kuzguncuğun öte yanın- dan görünen Çamlıca tepelerine — -koyu nefti bir serviliği araya- rak * baktım.... * Dönüşte, Seher Fethinin ayağı kaydı, düştü, dizi bir taşa geldi, kanamıya başladı. Sapsarı yüzlü, gözlerinin altından incecik mavi damarları gözüken, boynu kirpik- " leri upuzun verem bir kızcağız- dı bu. Bir haftadır hastanenin ye- meklerinden yiyor, sınıfa da gi —— miyor, göya tedavi olunuyordu. ( Arkası var )