Bu Başı Ne Yapalım? Aşk ve macera romanı — 53 — Fakat bu çantanın elden ele | geçtiğine dair bir şahidin bulun- ması pek te okadar şayanıtemenni bir şey değildi. Onun için bu fi- krinden caydı. Bu çantayı bizzat kendi götü- rüp aşağıya vermek mecburiyetinde idi. Kendi odasınının kapısında *böylü , mütereddit durması bile nazarı — dikkati — celbedebilirdi. Bunun için bir an evvel içer giri- mesi İâzımdı. Kapı tokmağını, çevirdi. Kapıyı açtı. Lâmbayı yaktı. Kapı açık duruyordu. Ken- disi de kapının *tam önünde idi içeri girmiye cesareti yoktu. Kor- ku sanki —muhayyerülukul — bir ejderha idi. Binbir elli bir ejderha onun vücudunu bu binbir el ile sarmıştı. Onu bırakmıyor, ileriye bir adım daha atmasına mani oluyordu. at kapıyı kapamak lâzımdı. Kapı açık kalamazdı. Ve kapıyı kapadı. Gözleri dehşetten büyümüştü. Ve bültün dikkatile çantanın kilit- H olduğu dolaba dikilmişti. Hayır içinde kesik baş bulu- nan çantanın kapalı olduğu bu dolaba kat'iyen yaklaşamıyacaktı. Orada duruyordu. idi yarabbi. Küçücük kalbinin bu kadar heyecana tahammülü yoktu... Muhakkak şimdi bayı- lacaktı. Fakat şımarıklığa çocukluğa da bir hudut vardı. Tam bu baş- tan kurtulmak, bu belâdan halâs olmak imkânı ayaklarına kadar gelip serilmiş iken bunu saçma bir korkuya feda edemezdi. — Evet, saçma bir korku... Zavallı ölmüş bir kadının başı bana ne yapabilirdi?. Kendini topladı. İki üç adım attı. Her an belinden doğru iki buz gibi el kendini kavarayâcak- mış gibi korkuyordu. Bunun için tevakkuf etti, şiddetle başını ar- kaya çevirerek baktı. Odada kimse yoktuş Her adımda tevak- kuf ederek, önüne, arkaya, sağa, | sola bakarak biraz daha ilerledi. Bir iki adım sonra birdenbire: — Ayyyl. Diye bağırarak tevakkuf etti. Bu ses ne idi, ne olmuştu... Pat diye yere ne düşmüştü. Ye- re baktı. Yerde Berlin rehberi vardı. Yaprakları açılmış ve bo- zulmuştü. Masanın yanından ge- çerken farkına varmadan — ona dokunmuş ve o da hışırtile yere düşmüştü. Fatoşun kalbinin gü- rültüsü âdeta kulaklarını sağır vdecek bir dereceye çıkmıştı. Nihayet dolabın önünde idi. E| çantasından çıkardığı anahtarla ARüYe Na Ka A Bena Ka rLerAeARSLEDeN sersenELErYENEŞ Son Posta İLÂN FiATLARI 1 — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayıtır. | 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: ayfa i.'ıy'ı]mhl“ı)lı'l)xgu Son 4 f SS P S[xeılır sayfa; J00 / 250|200 | 100 | 60 k Lu—ı | Keş. | Kış. | Kış. | Krş. 3—Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4—Ince ve kalın yazılar tutacakları yera — göre sanlümle ölçülür, Bu ne çile | | | zünden - (8) kişi ölmüş, (20) kişi | Yazan Suat Süzan dolabın kapısını açtı. Büyük göz- lerle dolabın içerisine bakıyordu. Valiz sımsıkı kapalı idi. Işte o da bu meş'um çarntanın karşısında duruyordu. Tam çantaya uzatacağı zaman yine iradesine galebe eden bir korku ile birkaç adım geri çekildi ve en nihayet gözlerini yumarak çantanın kulp- larını tuttu. Bu çantanın kulplarına par- makları dokunduğu zaman sanki ateşe dokunmuş gibi bütün vücu- dü sıçramış ve yine iki adım gerilemişti. İçinde olan şeyi bile, bile bu çantayı — tutabilmek — ne kadar müşküldü. Maamafih tereddüde — lüzum yoktu. Evvelâ bu çantayı götürüp katile — teslim etmeliydi. elini Sonra isterse bayılabilir. isterse korku- | sundan dehşetinden ağlıyabilirdi. Fakat şimdi!. Şimdi çantayı aşağıya götüre- cekti. Belki katil bu tereddüdü cana minnet — bilecek, genç kız aşağıya kadar - sıvışıp gidecekti ininceye * Bir dakika süren şuurunun deruni mücadelesinden muzaffer — çıkan — Fatoşun parmakları çantanın kulplarına takılmıştı. Şimdi Fatoş metin yap- mıya gayret ettiği adımlarla oda kapısına doğru ilerleyordu. Gözü karşıdaki aynadaki ha- yalile karşılaşır karşılaşmaz bir- den durakladı. Göxlerının ne dehşel dolıı bır korku - ile ince manası vardı. Rengi ne kadar sarı, saçları nasıl dağınıktı. Yü- zünün her bir çizgisi ve parmak- larının bu çantayı — vücudundan © kadar ozak tutuşu, bu çantanın içinde fevkalâde — korkunç bir şeyin mevcut olduğunu anlatıyordu. Aynanın karşısında bin müş- külâtla yüzünün çizgilerine rahat ve lâkayıt bir mana vermeğe muvaffak oldu, tavrını değiştirdi ve çantayı, nazarı dikkati celbet- miyecek bir tarzda tuttu. Ve kapıya doğru ilerledi. * Yazı odası loştu. Holde de kimseler yoktu. Delikanlı yazı odasının tam kapısınin İçeriside durüyordu. Genç kızları görür görmez daha İçeri çekildi. Genç kız da birçok lâmbaları sönmüş yarı karanlık bir odaya girdi: - lsle açınız çantanızı.. — Teşekküfler dim. Bir de teşekkürler ha... Bu adam dünyanın en küs- tahı, en rezili, en cür'etkâr hay- dutu idi. Genç kızın parmakları çanta- | dan ayrıldığı anda bütün iradesi de iflâs etmişti. Nefsine ettiği cebrin şiddetile öyle yorulmuştu ki birden başı çok kuvvetli döndü ve sendele- di. Çantayı acele ile yandaki ya- zı imi nn Üzerinde birakan delikanlı onu düşmekten korumak için kolları arasına aldı ve Fatoşt — Oh.. Siz dokunmayınız ba- na, diye inledi. (Arkası vıı) Sıcaklarm Dehşetı ( Baştarafı —İnci sayfada ) tuttuğu gibi Birleşik Amerika muhafaza ediyor. Bu yüzden ge- rek orada, gerek İngilterede fır- tına vukuu da kaydedilmektedir. Son gelen haberler şunlardır : Nevyork, 25 (A.A.) — Sıcak dalgasının öldürücü tesirleri art- maktadır. Binlerce ehli hayvan, susuzluktan ölmek tehlikesindedir. Orman yangınları artmaktadır. Yalnız Oklahoma Hükümeti dahilinde kuraklık ve sıcaktan (18) yeni yangın olduğu bildirili- yor. Ölenlerin sayısı şimdi (700) olmuştur. Bunlardan (20) si, son 24 saat içinde Cincinati'de öl- müştür. Kuraklık mıntakasında mu- vakkat zaman için hayvan alım ve satımı menedilmiştir. İngilteredeki Şiddetli Fırtına Londra, 25 (A.A.) — Şiddetli fırtıma — esnasında muhtelif yıldırımlar — düşmüştür. bir yerlere Londrada bir kişi ölmüş, Fotten- | hal'da bir bisikletli yaralanmıştır. Wimbledon'da Davis kupası tenis finali maçları tehir edil- miştir. Havanın müdafaası fenalığından hava Amerikada Da Eaglepass (Texas- Amerika) 25 (A.A.) — Müthiş bir fırtına yü- ağır surette yaralanmıştır. Birçok kimseler, yersiz yurtsuz kalmış- lardır. Şehrin evlerini su basmış- tır. Birçoğunu da gseller götür- menevralarına devam | | edilememiştir. müç!nr. Mahsul, mahvolmuştur. Antalyada Da: e 43 Antalya, 24 (A.A.) — Antalya Üç gündür. kuvvetli sicak dalga- larına maruz kalmıştır. Bugün gölgede derece 43 tür. Gece bir derece düşmüştür. On sene- denberi rasat istasyonu bu de- rece yüksek ve devamli suhunet kaydetmemiştir. Rasathaneye Göre Rasathaneden tebliğ edilmiştir: Sıfır derecel hararete ve deniz seviyesine — indirilmiş barometre dün sabah: 7 de 758,5, 14 te 757,5 milimetre idi. Derecei hararet 14 te 29,5, azami 22,5 idi. Rüzgâr poyrazdan esmiştir. azami sür'ati saniyede 8 metreye çıkmıştır. 7 de 25,5, 30,5, asgarl Resim Tahlili Kuponu BAA SARAAAC SAA AAA AAA SaReeediİ Tabiatiniti öğrenmek istiyorsama -| resminizi bu kupondan 10 ; adet ile birlikte gönderiniz.” * Restuiniş suraya tabidir ve'lade « edilmezs | —___LZJ?_’_] Y ğ | ederim efen- | | tini celbetmiştir. ediyordu Temmuz 20 Es_kı Eserler Hırsızlıgı Bu Memleket Bu Yüz- iiden Milyonlar Kaybetti ( Baştarafı 1 inci sayfada nelerden beri memleketimizin ra- kamla bir kıymet takdir edil- miyecek kadar muazzam milli servetleri halinde olan asarıatika- mızı yabancı eller, insafaız surette soymuşlar, yağma — etmişlerdir. Buna rağmen yine gözümüz açık- mamış, mütenebbih olmamış, bu işe ait mütehassıslar yetiştirmek işini başaramamışızdır. Antikacı Nurettin B. İstan- bulda bu noktadan çok - tanı« nan bir mütehssıstır. Türk-Arap- Acem asarıatikasında (20) senelik emsalsiz bir ihtisası vardır. Mu- maileyh son zamanlarda antikacı- lığı da müteessir eden buhran sebebile Bedestendeki müessese- sini kapatmış, Mısıra tetkikat için | gidip —gelmiştir. Nurettin Bey, memleketimizde pek az kimsenin anladığı — asarıatika — ve onun etrafında dönen müthiş hırsızlık- lara karşı her zaman mücadeleyi bir vazife bilmiş, hemen her devirde hükümetin nazarıdikka- Yine Nurettin beyin teşebbisile sabık evkaf idaresi (20) milyon altın lira kıymetinde tesbit edilen - asarı atikayı — (teberrükâtı vakfiye ) depolarından — süprüntü — halinde toplatarak müzeye nakletmiştir. Fakat —el'an — nakledilemiyerek mahva mahküm bir halde duran- ları vardır. Yağma Hasanın Böreğl!.. Bir mütehassıs olmak itibarile kendisine — müracaat — ettiğimiz sek Bir eşi Mısıra (2000) llraya satılan Kannuninin kılıcı ve bazı silâhlar Nureddin Bey bu hususta diyor ı: — Bizde antikacı diye geçi- nenler hiçbir şeyden anlamazlar. Bizzat bu antikacılar bana 50-100 eşya satmışlardır. ki - kıymetleri (1000-2000) liradan Ben kendimde bir eşi bulunan Kanuni Süleymanın kılıcını 25 lira- ya aldım. Mısırlılara (2000) liraya sattım ve yine meşhur ( Hüseyin Baykıra ) nin şerbet içtiği bir kâseyi Armenak Efendi (5 - 6) liraya aldı ve ( 5,000 ) İngiliz lirasına, yani (50,000) liraya yakın Türk parasına ( Britiş Müzeom) a | | sattı!. Bizdeki antikacılar, âsarı- Reamin ? klişesi 20 kurüşlak pul mukabilinde gönderilebilir. atikacılık değil, âsarınefisecilik yapmaktadırlar. Bir kısmı da bu kıymetli âsarınefisenin taklitlerini yapıp satmak ticaretile meşguldür. Bu ilmi hiç kimse ınlımıdıgı ı aşağı değildir. Bize mühim malümat veren Narattin Bey ve memleketimiz milyarlarca altın lira kıymetinde âsarıatika hazi- nelerile dolu olduğu için yağma Hasanın böreği gibi yabancılar elile soyulmuştur. Çalınıp kaçırı- lan emsalsiz halılar, kur'anlar, kitaplar, rahleler ve şamdanların çoğu harp senelerinde, ondan evvel ve ondan sonra camiler ve türbe- lerden çalınmak suretile kaçırılmış, bunda o derece ileri gidilmiştir ki bugün Avrüpa müzeleri, bi- hassa (Luvr ve Britiş Müzeom ) bizim eserlerimizle doludur!. Bir Asırlık Hırsızlık! — Kütüphanelermizden, ca- milerimizden, hatta Topkapı Sa- rayından, (Hazinei hümayun) de- nilen yerden çalındıkları Üzerle- rindeki — mühürlerden anlaşılan milyonlarca altın Hralık eserler Ayvrupa müzelerinde duruyor. Bu hırsızlık - bir asırdanberi devam etmektedir. ve cümlesinin faili meçhuldür!.. Yalnız benim riya- setim altındaki komisyon harp senelerinden artakalmış (teberrü- kâtı vakfiye) âsarıatikasının (20) milyon altın liralık kadarını tesbit etmiş vo çoğunu Evkaf müzesine naklettirebilmiştir. Bu araştırma- larda gördüğümüz şeyler akıllara durgunluk — verecek birer faci- adır. Yüzbinlerce lira kıymetinde eserleri çöpler, süprüntüler ara- sında toplattırdık!.. Camllerden Çalınan Milyonlar — ( Teberrükâtı vakfiye ) nin tahrir ve tesbit işinde gördüğü- müz facialar tüyler Ürpertecek cür'et ve denaet eserleridir. Bun- lar ağlanarak saymakla bitmez ve çalınan eserlerin kiymeti milyon- larca altın lirayı geçer. Meselâ, Sultanahmet camlinde bizzat Sul- tan Ahmedin vakfından bir kur'an bulduk ki (980) tarihinde (Solaksi- nan mahallesi ) diye meşhur olan üstot Sinan tarafından harikulâde bir san'at eseri halinde - işlenip tezhip edilmiştir. Bizzat Sultan Ahmedin —mührünü taşıyan bu Kur'anın kabı adi mukavva ve Devarmmı 13 Üncü sayfada ) YN N 'Tepebaşı Belediye Bahçesinde Şehir Tiyatrosu — san'at- kârları tarafından 26 Temmuz Porçembo günü akşamı saat X2 de ADALAR nsvüaü_