Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Üldi yarabbi — kaya çevirerek baktı. 'böyle mütereddit durması yT Fakat bu çantanın elden ele geçtiğine dair bir şahidin bulun- ması pek te okadar şayanıtemenni bir şey değildi. Onun için bu fi- krinden caydı. Bu çantayı bizzat kendi götü- rlip aşağıya vermek mecburiyetinde idi. Kendi odasınının kapısında bile nazarı dikkati — celbedebilirdi. Bunun için biran evvel içer giri- mesi İâzımdı. Kapı tokmağını, çevirdi. Kapıyı açtı. Lâmbayı yaktı. Kapı açık duruyordu. Ken- disi de kapının *tam önünde idi İçeri girmiye cesareti yoktu. Kor- ku sanki —muhayyerülukul — bir ejderha idi. Binbir elli bir ejderha onun vücudunu bu binbir el ile sarmıştı. Onu bırakmıyor, ileriye bir adım daha atmasına mani oluyordu. Fakat kapıyı kapamak lâzımdı. Kapı açık kalamazdı. Ve kapıyı kapadı. Gözleri dehşetten büyümüştü. — Ve bütün dikkatile çantanın kilit- li olduğu dolaba dikilmişti. Hayır içinde kesik baş bulu- -, nan çantanın kapalı olduğu bu — dolaba kat'iyen yaklaşamıyacaktı. Orada duruyordu. Bu ne çile Muhakkak şimdi bayı- lacaktı. Fakat şımarıklığa çocukluğa da bir hudut vardı. Tam bu baş- tan kurtulmak, bu belâdan halâs olmak imkânı ayaklarına kadar — gelip serilmiş iken bunu saçma — bir korkuya feda edemezdi. — Evet, saçma bir korku... Zavallı ölmüş bir kadının başı — bana ne yapabilirdi?. Kendini topladı. İki üç adım k. attı. Her an belinden doğru iki — buz gibi el kendini kavarayacak- mış gibi korkuyordu. Bunun İçin tevakkuf etti, şiddetle başını ar- Odada — kimse yoktuş Her adımda tevak- /— kuf ederek, önüne, arkaya, sağa, |- gola bakarak biraz daha ilerledi. Bir iki adım sonra birdenbire: — Bu ses ne idi, Pat diye yere ne düşmüştü. Ye- - re baktı.. Yerde Owardı. Yaprakları açılmış ve bo- Ozulmuştü. Masanın yanından ge- | çerken farkına varmadan r*aokunmuı ve o da hışırtile yere - B 2— Sayfasına göre bir santi- a ışfa m 250 200 100' 60 | 30 — Âyyyl. Diye bağırarak tevakkuf etti. ne olmuştu... Berlin rehberi ona | düşmüştü. Fatoşun kalbinin gü- rullüıü âdeta kulaklarını sağır Ldecek bir dereceye çıkmıştı. Nihayet dolabın önünde idi. İ:l çantamnd'an çıkardığı anahtarla .uj _lllllll-l“l.lL vi Son Posta iLÂN FiATLARI I — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayıltır. min ilân fiatı şunlardır: Diğer| Son sayfa ısa),fa ıayfn 5 |yerler| sayfa; (_ 1$. Keş. | Krş. | Krş. IKrş Krş. 3_*—'Bır santimde — vasali B (8) kelime vardır. Üi —İnce ve kalın yazılar tutacakları yere — göre sanlimle ölçülür, " p Küçücük kalbinin —bu kadar heyecana tahammülü — yoktu... Bu Bşı Ne apalım? ÂAşk ve macera romanı — 53 — Yazan Suat Slizan | dolabın kapısını açtı. Büyük göz- lerle dolabın içerisine bakıyordu. Valiz sımsıkı kapalı idi. Işte o da bu meş'um çartanın karşısında duruyordu. Tam çantaya elini uzatacağı zaman yine iradesine galebe eden bir korku ile birkaç adım geri çekildi ve en nihayet gözlerini yumarak çantanın kulp- larını tuttu. Bu çantanın kulplarına par- makları dokunduğu zaman sanki ateşe dokunmuş gibi bütün vücu- dü sıçramış ve yine iki adım gerilemişti. İçinde olan şeyi bile, bile bu çantayı. tutabilmek ne kadar müşküldü. Maamafih tereddüde — lüzum yoktu. Evvelâ bu çantayı götürüp katile — teslim etmeliydi. Sonra isterse bayılabilir. isterse korku- sundan dehşetinden ağlıyabilirdi. Fakat şimdil, Şimdi çantayı aşağıya götüre- cekti. Belki katil bu tereddüdü cana minnet — bilecek, genç kız aşağıya iİninceye kadar sıvışıp gidecekti . * Bir dakika süren korku ile şuurunun deruni mücadelesinden muzaffer çıkan — Fatoşun ince parmakları çantanın kulplarına takılmıştı. Şimdi Fatoş metin yap- mıya gayret ettiği adımlarla oda kapısına doğru ilerleyordu. Gözü karşıdaki aynadaki ha- yalile karşılaşır karıılaşınaz bir- den durakladı. Gözlerinin ne dehşet dolu bir 26 - 7 - 934 manası vardı. Rengi ne kadar sarı, saçları nasıl dağınıktı. Yü- zünün her bir çizgisi ve parmak- larının bu çantayı vücudundan o kadar ozak tutuşu, bu çantanın içinde fevkalâde — korkunç bir şeyin mevcut olduğunu anlatıyordu. Aynanın karşısında bin müş- külâtla yüzünün çizgilerine rahat ve lâkayıt bir mana — vermeğe muvaffak oldu, tavrını değiştirdi ve çantayı, nazarı dikkati celbet- miyecek bir tarzda tuttu. Ve kapıya doğru ilerledi. * Yazı odası loştu. Holde de kimseler yoktu. Delikanlı yazı odasının tam kapısınin içeriside duruyordu. Genç kızlari görür görmez daha İçeri çekildi. Genç , kız da birçok lâmbaları sönmüş yarı karanlık bir odaya girdi: — lşte açınız çantanızı.. — Teşekkürler ederim efen- | dim. Bir de teşekkürler ediyordu ha... Bu adam dünyanın en küs- tahı, en rezili, en cür'etkâr hay- dutu idi. Genç kızın parmakları çanta- dan ayrıldığı anda bütün iradesi de iflâs etmişti. Nefsine ettiği cebrin şiddetile öyle yorulmuştu ki birden başı çok kuvvetli döndü ve sendele- di. Çantayı acele ile yandaki ya- zı. masasının Üzerinde bırakan delikanlı onu düşmekten korumak için kolları arasına aldı ve Fatoş: — Oh.. Siz dokunmayınız ba- | na, diye inledi. (Arkası var) Sıcakların Dehşeti ( Baştarafı —inci sayfada ) tuttuğu gibi Birleşik Amerika muhafaza ediyor. Bu yüzden ge- rek orada, gerek İngilterede fır- tına vukuu da kaydedilmektedir. Son gelen haberler şunlardır : Nevyork, 25 (A.A.) — Sıcak dalgasının öldürücü tesirleri art- maktadır. Binlerce ehli hayvan, susuzluktan ölmek tehlikesindedir. Orman yangınları artmaktadır. Yalnız Oklahoma Hükümeti dahilinde kuraklık ve sıcaktan (18) yeni yangın olduğu bildirili- ' yor. Ölenlerm sayısı şimdi (700) olmuştur. Bunlardan (20) si, son 24 saat içinde Cincinati'de öl- müştür. Kuraklık mıntakasında mu- vakkat zaman için hayvan alım ve satımı menedilmiştir. İngilteredeki Şiddetli Fırtına Londra, 25 (A.A.) — Şiddetli bir fırtına esnasında muhtelif yerlere — yıldırımlar düşmüştür. Londrada bir kişi ölmüş, Fotten- hal'da bir bisikletli yaralanmıştır. Wimbledon'da Davis kupası tenis finali maçları tehir edil- miştir. Havanın — fenalığından hava müdafaası menevralarına devam edilememiştir. Amerikada Da Eaglepass (Texas- Amerika) 25 (A.A.) — Müthiş bir fırtına yü- zünden (8) kişi ölmüş, (20) kiî: ağır surette yaralanmıştır. Birço kimseler, yersiz yurtsuz kalmış- lardır. Şehrin evlerini su basmış- tır. Birçoğunu da seller götür- # 4___—L.ı_4_ B müştür. Mahsul, mahvolmuştur. Antalyada Derece 43 Antalya, 24 (A.A.) — Antalya üç gündür kuvvetli sicak dalga- larına maruz kalmıştır. Bugün gölgede derece 43 tür. Gece bir derece düşmüştür. Ön sene- denberi rasat istasyonu bu de- | rece yüksek ve devamli suhunet kaydetmemiştir. Rasathaneye Göre Rasathaneden tebliğ edilmiştir; Sıfır derecei hararete ve deniz seviyesine indirilmiş barometre dün sabah: 7 de 758,5, 14 te 757,5 milimetre idi. Derecei 14 te 29,5, azami 22,5 idi. Rüzgâr. poyrazdan esmiştir. azami sür'ati saniyede 8 metreye çıkmıştır hararet 7 de 25,5, 30,5, asgari Resim Talılıli Knponıı Üt 'l’ıbııtınızı öğrenıııok .ııtiyoı'ıı.m tesminizi bu kupondan 10 ; adet ile birlikte zondenuthnmniı Huraya !lhitüt ve 'i"d_.._ edilmez” * lsim,” meslek voyı 4ıım ıı bulnhdııgu —l—ım__—_' | sow Posm; b - Temmuz 26 —— ——— Z Eski Eserler Hırsızlıgı Bu Memleket Bu Yüz- Kaybetti den Milyonlar ( Baştarafı 1 inci sayfada - nelerden beri memleketimizin ra- kamla bir kıymet takdir edil- miyecek kadar muazzam milli servetleri halinde olan asarıatika- mızı yabancı eller, insafsız surette soymuşlar, yağma — etmişlerdir. Buna rağmen yine gözümüz açıl- mamış, mütenebbih olmamış, bu işe ait mütehassıslar yetiştirmek işini başaramamışızdır. Antikacı Nurettin B. İstan- bulda bu noktadan çok tanı- nan bir mütehssıstır. Türk-Arap- Acem asarıatikasında (20) senelik emsalsiz bir ihtisası vardır. Mu- maileyh son zamanlarda antikacı- lığı da müteessir eden buhran sebebile Bedestendeki müessese- sini kapatmış, Mısıra tetkikat için | gidip —gelmiştir. Nurettin Bey, memleketimizde pek az kimsenin anladığı — asarıatika — ve onun etrafında dönen müthiş hırsızlık- lara karşı her zaman mücadeleyi |bir vazife bilmiş, hemen her devirde hükümetin nazarıdikka- tini celbetmiştir. Yine Nurettin beyin teşebbüsile sabık evkaf idaresi (20) milyon altın lira kıymetinde tesbit edilen atikayı — (teberrükâtı vakfiye ) depolarından süprüntü —halinde toplatarak müzeye nakletmiştir. Fakat el'an — nakledilemiyerek mahva mahküm bir halde duran- ları vardır. Yağma Hasanın Böreğili.. Bir mütehassıs olmak itibarile kendisine — müracaat — ettiğimiz Pöein Bir eşi Miısıra (2000) liraya satılan Kannuninin kılıcı ve bazı silâhlar Nureddin Bey bu hususta diyor ki: - — Bizde antikacı diye geçi- nenler hiçbir şeyden anlamazlar. Bizzat bu antikacılar bana 50-100 eşya satmışlardır. ki kıymetleri (1600-2000) liradan aşağı değildir. Ben kendimde bir eşi bulunan Kanuni Süleymanın kılıcını 25 lira- ya aldım. Mısırlılara (2000) liraya sattım ve yine meşhur ( Hüseyin Baykıra ) nın şerbet içtiği bir kâseyi Armenak Efendi (5 - 6) liraya aldı ve ( 5,000 ) İngiliz lirasına, yani (50,000) liraya yakın Türk parasına ( Britiş Müzeom) a sattı!. Bizdeki antikacılar, âsarı- atikacılık değil, — âsarınefisecilik yapmaktadırlar. Bir kısmı da bu kıymetli âsarınefisenin taklitlerini " yapıp satmak ticaretile meşgüldür. | e o Ba ılmı lııç lnumı ınlamıdığı Bi KİK o o RRE YU f asarı | Bize mühim malümat veren Nurattin Bey ve memleketimiz milyarlarca altın lira kıymetinde âsarıatika hazi- nelerile dolu olduğu için yağma Hasanın böreği gibi yabancılar elile soyulmuştur. Çalınıp kaçırı- lan emsalsiz halılar, kur'anlar, kitaplar, rahleler ve şamdanların çoğu harp senelerinde, ondan evvel ve ondan sonra camiler ve türbe- lerden çalınmak suretile kaçırılmış, bunda o derece ileri gidilmiştir ki bugün Avrupa müzeleri, bil- hassa (Luvr ve Britiş Müzeom ) bizim eserlerimizle doludur!... Bir ÂAsırlık Hırsızlık! — Kütüphanelermizden, - ca- milerimizden, hatta Topkapı Sa- rayından, (Hazinei hümayun) de- nilen yerden çalındıkları üzerle- rindeki — mühürlerden anlaşılan milyonlarca altın Hralık eserler Avrupa müzelerinde duruyor. Bu hırsızlık bir asırdanberi devam etmektedir. ve cümlesinin faili meçhuldür!.. Yalnız benim riya- setim altındaki komisyon harp | senelerinden artakalmış (teberrü- kâtı vakfiye) âsarıatikasının (20) milyon altın liralık kadarını tesbit etmiş ve çoğunu Evkaf müzesine naklettirebilmiştir. Bu araştırma- larda gördüğümüz şeyler akıllara durgunluk — verecek birer - faci- adır, Yüzbinlerce lira kıymetinde eserleri çöpler, süprüntüler ara- sında toplattırdık!.. : Camllerden Çalınan Milyonlar — ( Teberrükâtı vakfiye ) nin tahrir ve tesbit işinde gördüğü- müz facialar tüyler ürpertecek cür'et ve denaet eserleridir. Bun- lar ağlanarak saymakla bitmez ve çalınan eserlerin kiymeti milyon- larca altın lirayı geçer. Meselâ, Sultanahmet camiinde bizzat Sul- tan Ahmedin vakfından bir kur'an bulduk ki (980) tarihinde (Solaksi- nan mahallesi ) diye meşhur olan üstat Sinan tarafından harikulâde bir san'at eseri halinde işlenip tezhip edilmiştir. Bizzat Sultan Ahmedin —mührünü taşıyan bu Kur'anın kabı adi mukavva ve (Denmı l3 iincü sayfada ) Topehaşı Beledıye Bahçesinde Şehır Tiyatrosu — san'at- kârları tarafından 26 Temmuz Perşembe günü akşamı saat 22 de ADALAR