Aşk ve Mıcorı Romanı Meselenin kendiliğinden mey- dana çıkması çok muhtemeldi. Öyle olmadığı takdirde de yine bu başı polişe kendiliklerinden teslim etmek en makuül çaro idi. Bir çare daha vardı. O da çantayı bir yere bırakmak elden kaybetmek.. Bu çok - tehlikeli ve çok güç bir şeydi. — Mamafih imkânsız bir şey değildi. Fakat her ne olursa olsun bu gece bir İş yapmalarına imkân yoktu... Yarın — bir şeye karar verip tatbik edeceklerdi. Fakat yarına kadar ne yapa- caklardı. Yarına — kadar yatak odalarına girmeye cesaret etme- den böyle banyo — odasında mı vakit geçireceklerdi. Bu şey çok müşküldü. Kazlar gibi tek ayak üstünde sabahlamak imkâmı yoktu. Ne yapacaklardı?. Birden Fatoşun aklına bir şey gelmişti: — Fafa., Fafa dedi. Kalk.. Yukarıya gidelim. — Yukarıya mı? Hangi yu- karıya.. — Canım Fafa... Biz polise giderken Münevver bize... Ben yukarıdayım siz de geliniz deme- di mi? — Münevver bize ne dedi. Fafanın aklı sahiden başında değildi: — Canım Fafa... Biz polise giderken — Münevver bize öyle demedi mi? Polisten döndükten sonra giyinip yukariya dam bah- çesine çıkınız demedi mi? — Orada ne yapacağız.. — Canım bu akşam orada #uvare varmış danslı akşam - ye- meği... — Ha evet... Evet gimdi ha- tırladım. Fakat Fatoş biz bu kılıkta... Bu kafa ile... — Değişmek © kadar güç mü 'değişiveririz.. — Fakat Ççanta.. çanta öbür odada. Birden Fafa sevinçle bağırdı: — Yov.. yok benimki burada. Fatoşun çantası öbür odada idi.. Fatoş sanki birini uyandır- maktan çekinir gibi ayaklarının acuna basarak — yatak - odasına açılan kapıya yaklaştı.... Kapıyı açtı. Odada lambayı yanar bırak- maşlardı. Yataklar, açılmıştı. Dolap kapalı idi ve çantalar birbirinin üzerinde duruyordu. Fatoş gayet büyük bir gayret sarfederek çantaların yanına ka- vanana deenaLELAEEEREKAANALENüE G KEREKENEEReLEnEDEn ee ceRER 4 Resim Tahlili Kupona : aa rAAA L ARLARARANANANE| Tabiatiniti öğrenmek istiyorsanız resminizi bu kupondaa 10 adet ile bizlikte gönderiniz. - Resminiz szaya tübidir ve iade edilmez. / Yuzan Suat Suzan dar koştu. Ve bir şey kapup kaçar gibi valizini yakaladı ve ko- şarak banyo odasına girdi. * atoş beFyaz, Fafa yaprak yeşili elbiseler giymişlerdi. İkisi de bu güzel elbiseler içinde birer bebek kadar sevimli ve caziptiler. Odalarından çıktıkları zaman tatlı ve hafif bir rayiha koridor- ları doldurmuştu. Ayak sesleri duyulmadan hafif adımlarla asan- söre gittiler. * Asansörün kapısı tam resto- ranın içerisine açılıyordu. Restorandaki kadınların ekse- riyetini sarı saçlı, iri yarı kadınlar teşkil ediyordu. Bu ince ve küçük genç kız- ların oraya girişi evvelâ asansöre yakın — masalarda — oturanların, sonra tâ ilerilerdeki masalardaki- lerin de nazarıdikkatini celbetti. Ne kadar güzel, bütün bu ka- labalığın içerisinde ne kadar bam- başka güzeldiler. Bütün nazarlar tam onlara çevrilmişti ki; Arjantin Kapellesi bir tango çalmiya baş- ladı... Amma ne hoş, ne güzel bir hava idi., Birden tangoyu daha ateşin yapmak için olacak restorandaki bütün ışıklar fsöndü. Yalız dans sahasını - kızil bir projektör aydınlatıyordu. Masalardan kalkan zarif çift- ler beraberce dans yerine gidi- yorlar orada bu güzel tangonun ahenginde ve bu kızıl ziyanın a- tında raksediyorlardı. « Genç kızlar işıklar sönünce oldukları yerde kalakaldılar. Fa- kat terbiyeli bir metrdotel onlara yaklaştı: — Matmazeller birini mi arı- yorlar. Fatoş fransızça konuştu: — Matmazel Münevver.. Oh hayır frolayn Şehrâzat binti Ha- runürreşit Bey buradalar mı? — Evet efendim.. Küçük ha- nımefendiler hazeratı eğer biraz yorulmak — lutfunda — bulunacak olurlarsa kendilerini şimdi Frolayn Harunürreşit Beyin yanma gö- türebilirim. * Masalar hâlâ çok kalabalıktı. Ellerinde gümüş tabaklar, koca-« man kapaklı gümüş sahanlarla garsonlar hizmet ediyorlar, ka- | B Başı Ne Yapalım" ? | herler vardı. | 3-7-934 rıncalar gibi mütemadiyen gidip geliyorlardı. Masalarda ince uzun kristal bardakların içinde şampanyalar köpürüyordu. Na şık elbiseler, ne pahalı tuvaletler, ne kıymettar mücev- Fakat ne Fafada, ne de Fatoşta bütün bu şeyleri görecek göz vardı. İkisinin de gayesi odalarındaki © korkunç baştan biraz uzakla- şabilmek ve ondan uzakta kalarak bir çare düşünmekti. (Arkası var) Dünyanın En Zengin Mektebi İngilterededir Bir müddet evvel birax gerx- mek Üüzere — zevcesile — birliktı Avrupaya gelmiş — olan Siyans kırah Fransayı dolaştıktan sonra İngiltereye de geçti, orada ise ilk işi Eton mektebini ziyaret etmek oldu. Bunun sebebi Siyam kıralır nin — ilk ve orta — tahsilinin bir kısmını bu mektepte yapmış ve fırsattan — bilistifade — çocukluk hatıralarını — tazelemek — istemiş olmasıdır. Eton adını taşıyan mektep hiç sinden Belediye Tarafından Açılan Davaya Dun Devam Edıldı Dün asliye ikinci ceza mabh- kemesinde, manevi ve hükmi şahsiyetine tecavüz iddiasile be- lediye tarafından Milliyet Eu!ul neşriyat müdürü Etem İzzet ve muharrir Bürhan Cahit Beyler aleyhine açılan davaya devam edildi.. Mahkemede belediyeyi avukat Rami Bey temsil ediyordu. Etem İzzet Bey de avukatları Bahir, Kemal, Haşim Rafet ve Meki Beylerle beraber mahke- meye geldi. Bürhan Cahit Bey de İrfan Emin Beyi avukat tuttuğunu söyledi. Celse açılınca rels Belediye avukatına: — Davanız hakkında teşrih edeceğiniz varsa söyleyiniz, dedi. Rami Bey Etem İzzet Beyin | yazılarımndaki (49) fıkra ile Burhan Cahit Beyin de (18) fikra ile maddei mahsusa tayin ederek belediyeyi tahkir ettiklerini izaha başladı ve dedi ki: — Mubarrir Belediye reisine hücum etmek İstemiş, Esnaf ban- kasını vesile yapmıştır. Uzun bir hâdise varmış gibi işe başladı, ikinci günü ortada bir facıa var- mış gibi kalem kullandı Üçüncü günü de artık mesele ortaya çıktı. Meseleye müddeiumumi va- zayet etti, dedi ve “vali değiş- tiriliyor mu? ,, diye ortaya bir haber attı. Muharrir bu yazısile yalnız - belediye — reisini değil, bütün belediye erkânmı da kas- tetmiştir. Bu meselenin İçyüzü de vardır Reis Bey.. Reis burada müdahale etti ve: şüphesiz bütün dünyanın en aris- |— tokratik mektebidir. Filhakika bu mektebe — girebilmek — için bir çocuğun — sadece — milyoner bir nileye mensup olması kâfi değildir. Bu ailenin de asil ve hiç lekesiz tanınması şarttır. —e n —a lngılterede DikkateDeğer Bir İstatistik Neşredildi Londradan bildiriliyor: 1932 senesinin cürümler ista- tistiği neşredilmiştir. Yarım mik- yona yakın cürümler arasında vesaiti nakliyenin ve bilhassa oto- mobil kazalarının mahkemelere düşürdüğü — mücrimlerin — adedi umum cürüm miktarının yarısını bulmaktadır. Bu istatistiğe nazaran, bir sene zarfında 265.673 şose kaza- sı olmuştur. Akıl ve şuurla ha- reket edildiği takdirde, bu kaza- ların miktarı bir hayli azalmış olacaktır. İstatististiğin bir diğer cephesi de mağaza ve evlerden eş- ya çalan hırsızların 9633 ünün zaşı on altıdan aşağı olan çocuk- ların *622 sini de 16 ile 21 yaş arasındakl gençlerin teşkil etti- ğini gösteriyor. Bu rakkamlar işsizlik senelerinin doğurduğıı acı lıır ihtardır. Vefat — Halıcıoğlu İhtlyıt Zabit Mektebi Hukuk ve Ceza Muallimi Askeri Adli Hâkim Cemil Bey, oğlu Ömer Farukinin vefatile elemlidir. Allah rahmet eylesin. Rektörlüdğnüen: Yüksek Ziraat Enstitüsü talebesinin ihtiyacı olan aşağıda ya- zılı dört kalem elbise ve saire kapalı zarfla münakasaya konulmuş- tur. Taliplerin şartnameyi görmek üzere hergün Enstitü Muhasebe- 9 Temmuz Pazartesi günü saat 16,5 da Enstitü İdare ve ihale Komisyonuna sine ve * 7,5 teminatlarile müracaatları. “3300,, Adet 310 — 320 1 150 — 160 40 — 45 20 — 25 Cinsi Hurda Kâğıt ve Karton kırpıntıları, Cibali fabrikasında 1 Temmuz 934 tarihinden 31 Mayıs 935 tarihine kadar On bir ay zarfında teraküm edip şartnamesi mucibince parti, parti teslim edilecek olan yukarda miktarı yazılı hurda Kâ- ğit ve Karton kırpıntıları 11/7/934 tarihinde saat On dörtte bilmü- zayede satılacaktır. Taliplerin “400,, lira teminatlarile Cibalide Levazım ve mübayaat Şubesine müracaatları. — Esnaf Bankası Mesele- Çıkan Dava Muhakemenin dünkü celsesinden bir görünüş Ankara: Yüksek Ziraat Enshtusü İnhisarlar U. Müdürlüğünden: — Rami Bey siz bunun yak niz diş yüzünü anlatınız. Mevzu- muz gazetenin yazılarında hakaret bulunup — bulunmadığıdır. Bunu size hatırlatırım. Rami Bey devam etti: — Efendim, muharrir, Staviski rezaleti diye yazmış. Bunu mec- liste söylemek gibi —gazetede yazmek ta ayıptır. Çünkü Türkiye cümhuriyetinde Staviski yoktur. Bunu yazan Staviski meselesini bile anlamamıştır. Staviski dün- yayı soymuştur. Halbuki Esnaf bankası kimseyi soymamış, ken- disi zarar etmiştir, Kimsenin kim- seye rezil demeye hakkı yoktur, Bundan sonra reis —Etem İzzet Beye söz verdi. Etem İzzet Bey şunları söyledi: — Bu mesele Şehir Meclisi tahakkuk komisyonunun raporile ortaya çıktı. Biz de memlekette alâka uyandıran milletin vicda- nında derin akisler ve heyecanlar yapan bu hâdiseyi yalnızca yaz- dık, neşir — vazifemizi — yaptık. Yazılarımızda hakaret — yoktur. Efendim iki ellerini — yüzlerine kapayıp — İstanbul sokaklarında gezmeleri — lâzımgelenlerin — bu- raya — gelmeleri icabederken ne kadar şayamıteessüftür ki suçlu olarak biz buraya geldik. Sonra — Etem İzzet Beyin vekili Bahir Bey usul noktasındav bu —davanın reddedilmesi İicap ettiğini ileri sürdü. Mahkeme be talebi reddetti. Ve muhakemeyi bu ayın onuna hırıkh. 934 tarihine müsadif Eşyanın cinsi Erkek elbisesi ni paltosu Kostüm tayyör Manto Tahminen Miktarı 220,000 kilo “3600,,