Mesele İlk Adımı Atmaktadır ! | 7“| bulvarında — kâin Hlaca Bi bir çiçek mağa- çek dağıtan | yasının sahibi ga- irmüessese.| etelere bir ilân — vererek : — Cumartesi günü öğleden iti- İ baren müessesesine girecek ber şahsa bir çiçek hediye edeceğini ilân etmiştir. Maksadın zarif bir reklâm olduğu aşikârdır, fakat acaba bu reklâm ne netice vere- cektir? Bir gazeteci bunu anla- mak Üzere tam zamanında ma- ğazaya gitmiş, önünü belki bin kişi ile kapalı bulmuştur. Yalnız bu bin kişinin içinde hiç kimse mağazaya girmek istemiyordu. Herkeste de tereddüt vardı. Der- ken bir genç kız halk arasından ayrılarak kapıdan içeri girmiş ve bir dakika sonra göğsünde haş- metli bir gül ile dışarıya çıkmış- tır. Bunu gören halk ta yekdiğe- rile müsabaka ederek dükkâna girmek istemiştir. Mağaza sahibi bilâhare gaze- teciye şunu söylemiştir: — Baktım ki hiç kimse cesa- ret edip İçeri girmiyor, işçi kız- larından birini halk arasına sok- tum, kız yabancı imiş gibi İçeri girdi, halkı da arkasından sü- rükledi: Maalesef halk zihniyeti böyledir, ilk adımı para İşinde olsa bile — başkasının atmasını bekler. » anııdı Sevran kasabasının papazı yapılacak bir dua münasebatile kili- e Paj sesini bir gün ev- velden badanalat- tırmış, fakat er- tesi sabah uyandığı zaman bem- beyaz duvarların siyah boya ile karalandığını görmüş ve ağlamı- ya başlamıştır.. Bu teşebbüste bulunanlar boyayi siyaha çevir- mekle iktifa etmemişler, duvarın Üzerine : *“Faşistler canidirler,,, cümlesini de yazmışlardır. Fransız gazetele- ri bu cümlede bir imlâ hatasının bulunduğuna bakarak mütearrız- ların ecnebi olduğuna hükmet- mektedirler. * Rımınyı Millet Meclisinin Fransa Hariciye Nazırına İabel lrnadlar | Fransız gazetelerinin yazdıklarına göre Romanyalılar 1917 senesinde Romanya — ordusunun - vaziyetini tetkik için Bükreşe gitmiş olan bir Fransız Nazırına da — aynı hüsnükabul göstermişler ve ilk fahri hemşeriliği Fransız Jeneralı Berthlot'ya vermişlerdi. -— TAKVİM Fransa ile Gün SALI Hızır S1 38 Temmuz 934 59 Ruml 20 * Haziraa- 1350 | Vaktt | Ezani Vasatil O Ş auseş 846 3 53 Öğle ( <433(ızım iiadi |8 V4 | 16 18 Arabi 20 Rebevel — 1838 DAĞ 203 .» Akşam Yatsı İmsak LA ne 2 w ——— Tari SON POSTA hi Müsahabe Bir Kadın Kaprisi Neler Doğurmaz Ki! Parisin — meşhur Hossement ]ESki Zaman Zen ginliklerininGa . a ı"x 0 Yüz otuz sene evvel Tarabyada - çok güzel köşkler vardı. Fenerde doğup ta Fransızca öğrenmek sa- yesinde tercümanlıkla Babıâliye giren bir takım çelebiler, tüy düz- dükten ve servet sahibi olduktan sonra mutlaka Tarabyada birer ev — yaptırırlardı. O zamanlar Buğdan ve Eflâk beyliklerine gön- derilen bir kısım çelebiler de Tu- nadan Karpatlara kadar uzayan topraklar üstünde tırpan atıp ha- zineler kazandıktan sonra ya azil olunarak, ya İstifa ederek İstan- bula gelirlerdi ve yine Tarabyada birer, asri saray kurarlardı. Müverrih Âsım Efendi, bu son- radan görme zenginlerin evlerini, bahçelerini, eğlencelerini - kendi devrine göre - cidden şairane tav- sif eder. Yeni ağza eski tat, ay- kırı düşmezse aziz okuyucularıma © güzel yazılardan bir nümune vereyim, “ Her biri Tarabyada Şeddadi sahilhane ve bahçel İrııııuıioındı imperatorane vaz'üeda İle ikamet ederek sırmalı libas ve mükellef kıyafet ve has ahıra lâyık zerrin raht ve licam ile müzeyyen dil- keşendam Misriler (Arap atları ) ve hentolar ( faytonlar ) ve leya- Wi mukmerede ( mehtaplı gece- ler ) yaglı yilan dili kayıklar ile Baz ve söz alayı müheyya olarak geceyarılarına ve belki supha ka- dar zevrakrânı safayı mehtap olurlardı! ,, Asım merhumu imrendirmiş gibi görünen bu parlak hayatı yaşayanlar arasında Dimitraşko bey adlı bir fenerli bilhassa göze çarpıyordu., Bu adam, voyvadası Mozoros oğlunun bira- deri idi. Atalarından, akrabasın- dan birkaç tane voyvada yetiş- tiği için çok büyük bir servete malikti. Yaşamayı da iyi biliyor- du, bu sebeple evi hiç dinmeyen kahkahalarla çınlardı, bahçesinde kuş sesinden ziyade kadın cıvıl- tısı duyulurdu. Dimitraşko Beyin bir kız kar- | deşi vardı. Parisli mürebbiyeler | elinde büyümüştü, çok güzeldi, çok bilgili idi. Fakat büyük bir kusur taşıyordu, aşka can veri- yordu. Dimitraşko, medeniyeti her şeyde hür olmak manaşına almıştı, bu sebeple kız kardeşini de tamamile serbest bırakmıştı. Buğdan Deli kız, bazan gecelerini ahır- larda geçirirdi ve odasına döner- ken ağabeysine “ne eğlendim, ne eğlendim, bilemezsin. Çünkü senin burnun ahır kokusundaki zarafeti alamaz,, derdi. Bazan günlerce kaybolurdu ve eve dö- nüşte: “Etöt yapıyorum, aşağı tabaka hayatın içinde yüzüyorum,, deyip gülerdi, İşte bu deli kızın bir aralık kafasına tuhaf bir fikir yapış- mıştı; - Kaçırılmak!. Evet. Dağ başlarında olduğu gibi bir aşk baskınına uğramak, saçlarından tutulup sürüle sürüle ormanlara götürülmek, dövüle dövüle ve hırpalana hırpalana oynattırılmak İsteniyordu. Birgün, iki gün bu fikri kafa- sından atmıya çalıştı, muvaffak olamadı. Ekmek gibi, su gibi, hava gibi böyle bir sahneye ka- vuşmak da onun için bir ihtiyaç halini almıştı. Eğer dileğine ere- mezse temmuz sıcaklarında gün- lerce su bulamıyan bir çöl serse- risi gibi eriyecekti. Bu sebeple düşündü, taşındı, ihtiyacını yine kendi elile tatmin etmeyi karar- laştırdı. O civarlarda yamak - dedilen yeniçeri bölükleri vardı. Bu bölük- ler içinde bakışları bile kadınların yüreklerini ağızlarına getiren hey- betli delikanlılar çoktu. Matma- zel Mozoros, bu korkunç adam- lardan birini ele getirerek arzu ettiki sahneyi yaratmayı tasar- Tamıştı. Deli kız, bu kararından dön- Pw Gazetenin esas yarısile bir sütunun ikl satırı bir (santim) sayılır., yamı,- 2ea Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: $e Bir şantimde — vgsati (8) kelime — vardır. 4—İnce ve kaelın gyazılar tatacakları yere — göre şantimle ölçülür. kasında Umuryeri tabir olunur mahalle zorla sevk ve kadınları karaya ihraç eyledikten sonra kayıkları tevkif ve kadınları keşan keşan ev- velce hazırlanan yere götürdüler. medi, yamaklardan birini fırsat düşürüp evin bahçesine soktu, yarım yamalak türkçesile dileğini anlattı. Genç yeniçeri, cidden güzel bir kızın böyle yanayakıla kaçırılmak — istediğini — anlayınca kahkahalarla güldü: — A kız dedi, dileğin bu ok: sun. Sen hemen gününü söyle. İcabında biz, ananı bile omuzlarız. Dimitraşko Beyin hemşiresi, üç gün sonra yapılacak bir deniz tenezzühü sırasında ve mehtap altında bu lutufkârlığın gösteril- mesini rica etti, mev'ut zevkin uğrunda Üste para da vermiyo hazır olan delikanlıya bir kese altın dahi sundu, sevine sevine odasına döndü. O, denizde üç beş kayık dolusu asil, zengin ve asri ma- damlar, — matmazellerle — gezinti yapılırken, Okyanoslarda gemi birkaç geçirdikten sonra içlerinden yalnız kendini alarak meçhul bir semte kaçıracağını düşünüp heyecana düşüyordu. Mehtap, baskın, va- veylâ ve korkunç bir gece!. Bütün bunlar, deli kızın ruhuna hakika- ten çılgın bir zevk aşılıyordu. Bu iş muayyen olan gecede oldu, fakat küçük bir ilâve ile. Nasıl mı diyorsunuz, onu yine müverrih Asımdan dinliyelim: * Dimitraşkonun — hemşiresi olacak nazendei zaman, Uç kayık lebalep dolu zenanı nâzeninan ile bir gece mehtap seyrli safasına revan ve rüyı deryada zir ile bâlâyı seyran ve kendulere mah- suş saz ve süruru dilnüvaz ile âlemi abe zevkine -dem bu demdir- edasile zevrekrân iken Anadolu kıyıları semtine karip mahalde nagâh — iki kayık dolusu yirmiden — mütecaviz — pürsilâh, ehrimenkiyet, hizebran beybet ( Aslan gibi |, haydut reviş, izbandut gerdeş eşhas velvelei satvet ve gulgulei pürdehşetle | palaları çekip nerre dev gibi ol peri çehreler Üzerine havale olup kayıkçılar bunların bu resmi ha- reketlerini hatâ ve gaflete hamlile feryat ederek: “Bire medet, bun- lar Dimitraşko Beyin haremidir!,, Temmuz 3 Kari Mektupları Adapazarından Bir Temenni Reji sokağındaki İstiklâl Biçki yurdu karşısında ve Abdürrazzak geçidine yukarıdan akan çeşme- lerin birikinti suları pek çirkin bir manzara arzetmekte ve Güneş grup ederken sığırdan gelen bir çok hayvanatın orada tevakkufu neticesi bir de gübrelik hasıl ol- W — maktadır. Zaten çocukları çok ve sıtması mebzul olan bu muhiti bu çirkin vaziyetten kurtarmak için Adapazarı Belediyesinin ve Sıtma mücadele doktorunun himmetin! rica ederim. Adapazar Mahkeme kalemi Başkâtip muavini Zihni Mağdur liseliler namıma Aksaray- dan mektup gönderen ve imzasi oku. namıyan kariimizle, Çorumdan orta- mektep talebeleri işaretli imzasız mek- tup sahibine ve Beşiktaş - Eyüp maçı hakkında mektup gönderen kariimize İmzasız ve adressiz mektuplar nazarıdikkate alınmaz efendim. * Rumelihisarında Ali Rıza Efevdiyer — Mektubunuz çok uzun ol duğu için dercedilemedi. Maama» fih bu vadide gazetemiz gerek bu sütunda, gerek diğer sütun- larda devamlı neşriyat yapmıştır efendim. * Galatada Bükreş otelinde Manme- , tırın — Beragos Deragoşt — köyünden Harsito oğlu Aslan Efendiye: Maaşınızın kesilmesi için Ma- liye Vekâletine istida ile müracaat ediniz. efendim. * Ankarada Bentderesinde Edirneli Sadi Elendiyo : Hâtıratınızdan 20 - 30 sayfalık bir kısmını matbaamıza gönderi- niz, okur, meşredilip edilmiyece- ğini size bildiririz. efendim. * - İzmir Karşıyakada Hurşit Beye ! Arzunuzu — yerine — getirmeye çalışacağız efendim. Akhisardan B.*H- Salih imzasile mektup gönderen kariimize: Mektubunuzdan bir şey anla- şılmiyor, belediyeden şikâyetiniz nedir, tasrih etmiyorsunuz. Dlyı.ıııldılıılı ve ;ılıııııııîîıı;-' düştüklerinde: “bizim — mat- sile iskât ederi sında Umuryeri tabir olunur ma- halle zorla sevk ve kadınları kas raya ihraç eyledikten sonra ka- yıilın te ve kadınları keşan keşan evvelce hazırlanan yere . Badehu bir alarga mahalde kayıkçıları birer ağaca bağlayıp — peri esirlerle tâbesabah — raksederek — istifayı huzuzüu —havaya berzededüman oldular. Gün doğarken — ka- yıkçıları çözüp ve zenânı nas zeninatı getirip kayıklarına koy- duktan sonra “Dimitraşko Beye selâm söyleyin. Rakısını, şarabını içtik, hanımlarını oynattık. Kusu- ra kalmasın,, dediler. ,, Demek ki Matmazel Dimitraş- ko umduğuna ermişti. Fakat yire miye yakın Madamı, Matmazeli de ummadıklarına erdirmişti. Eh, kadın kaprizi de evde tutulan hesaplara benzer. O hesaplar a bazan uygun düşmediği ;i.l'ıryhpdıleı de 'buıı umülmie yan neticeler verir. M. T İ İ