“için kullandık. Hergün Ecnebi Şirketler Falih Rifki Bir zamandanberi ecnebi şir- ketlerle mesul hükümet makam- ları arasında bir - takım ihlilâflı | meselelerin münakaşasına — şahit | olmaktayız. Bu münakaşa türlü türlü telâkki ve tefsirlere uğrıya- bilir. Gerek umumi, gerek hususi menfaatler hesabına kolay dema- goji yoluna sapanlar bulunabilir. Cümhuriyet hükümetinin yerli ve ecnebi sermayelere olan mü- nasebetinin ne kadar açık ve dürüst olduğunu, on küsur senelik misal ve tecrübeler herkese anlat- mıştır, Türkiyede sermaye tam bir emniyat altındadır. Fakat hü- kümetin, sermayeyi devlete ve halka karşı dürüst bulundurmak, sermayeye vazife ve taahhütlerini Wa ettirmek hususundaki kararı da o kadar tam ve kat'idir. Osmanlı imparatorluğu zama- ninda bilhassa ecnebi sermaye için kendi menfaatinden gayri riayet edilecek hiç bir esas yoktu. Kapitülâsyonların ecnebi serma- | yesine temin etmiş olduğu imti- ardan başka, hükümetin zayıf- ve resmi mücsseselerdeki sui- istimal ananesi, şirketleri devlete ve halka karşı her türlü kayıtlar- dan — serbest — bulundurmuştur. Memleketimizdeki — şirketlerden birçoğunun o zaman kurulmuş olduğunu, ve o zamanki müstesna şartlardan istifade etmiye alıştık- larını hatırda bulundurmak lâzım gelir. Lozan muahedesi devletin hu- kuki vaziyelini tamamen değiştir- miştir. Fakat bu zihniyet ve ana- ne tasfiyesi zannedildiği kadar kolay değildir. İşte cümhuriyetin | teessüsünden beri devam eden mücadele, bu zihniyet ve ananeyi kökünden kazımak — mücadelesin- den ibarettir. Şanghay'da çalışan bir şirketle işleyen bir şirket ara- | sındaki derin mükellefiyet, mesu- liyet ve bilhassa telâkki farklarımı tasavvur ediniz: Lozan muahede- sinin Türkiyesi imtiyazlı Osmanlı şirketlerine işte bu farkları anlat- mıya çalışıp durur. Memleketimizin milli müesseseleri gibi, memleke- timizdeki ecnebi müesseselerini de garplılaştırmıya uğraşmak mecbu- riyetinde kal, rdan, kendi menfaatleri düşüncesi ile, devlet ve halka karşı mesuliyet ve mü- kellefiyetlerini ifa etmek vazifesini * bir tutmalarını istedik. Onlar için, kendi memleketlerinde olduklarını ve kendi hükümetlerinin kontrolu altında — bulunduklarını — tasavvur etmek kâfi idi. Bize her gün Avrupa gazeteleri, bilhassa umumi menfaatlerle alâkadar olan bu müesseselere karşı, Türkiyedeki ecnebi sermayelerinin mensup ol- dukları hükümetlerin ne kadar hassas ve sert olduğunu öğreten misallerle doludur. Sermayenin, hükümetlen, ta- ninmiş haklarının ve emniyetinin muhafazasını istemesi ne kadar makul ise, hükümetin sermayeden, mükellefiyet ve taahhütlerini ve “mumt? memleket — menfaatlerine e riayet etmeyi istemesi okadar tabidir. Biz kendi vazife- mizi yaptık edeceğiz. Tü:l.ıi" .âıl:'ı:";: zanmak istöyen milli B bütün — teşebbüs "mpı::_e:neâ: vazifelerini yaptıracağız. Yukarıdanberi söylediğimiz gibi yarı esir ve şarklı bir hükümet yerine, müstakil ve garplı bir hükümetle münasebette- oldukla- | rını düşünmek ve bu realiteyi müesseseleri içinde şuurlaştırmak | bazı ecaebi şirketlerinin vaziyet- lerini son derece sadeleştirecek- | tir. Bazı kaydımı, cümhuriyet hükü- | metile dürüst olarak teşrikimesai etmiş olan ecnebi müesseselerinin de az olmadığına işaret etmek * Hakimiyeti Milliyeden - Tebriz - TrabzoL Transit Yolu Açılıyor Türk - İran Dostluğu Asyada Sulhü Tahkim Edecek Esaslardan Biridir Tahran sefiri Husrev Bey Şe- | binşah Hz. nin seyahatleri mü- nasebelile kendisile görüşen bir Alman gazetesi muhabirine vaki olan beyanatında demiştir ki: Türkiye - İran arasındaki hu- dut itilâfları tamamile halledilmiş Kürt meselesi bertaraf olunmuş- tur. Elyevm bir Türk - İran ko- misyonu —hududun tashihi — ile meşguldür. Şimdi hududun iki tarafında sulh ve sükünet hükümfermadır. Tebrizden Trabzona — giden ve bügüne kadar atıl bir vaziyelte duran ticaret, yolu tekrar bey- nelmilel ticarete açılmaktadır. — Ankrada Yunanlılarla Kaçakçılığın Men'i İçin Müzakere Yapılıyor Atına 30 ( Hususi ) — Adalar denizi ve Anadolu sahillerinde kaçakçılığın men'i için müştere- ken tedbir almak ve hareket ttmek üzere Ankarada Türk ve Yunan hükümetleri arasında mü-| | zakere cereyan etmektedir. Olimpiyat Yarışlarında Fransızlar Galip Londra 29 ( A.A ) — Olimpi- yat yarışlarının Fransız takımı azanmışır. Müsabakalarda bulu- nan veliaht kupayı bizzat kendisi Fransız takımına vermiştir, İlk Tren Elâzize Vardı Elâziz, 30 (Hususi) İlk tren katarı dün Elâzize gelmiştir. | Halk ilk trenin geleceğini duyun- Yıllarca çalışıp didinirsiniz, bu uğraşmanın mü- K üç beş kuruş Biz. l6 karşımıza çıkan birer hayalden başka k sözlerle aldatır, einirdeki- vuzunurdakini SON TELGRAF HABERLERİ Bu yolu tanzim etmek için iki millet te son zamanlarda kendi taraflarına bunun en son teknik kaidelere göre tanzimi için lâzım- len her şeyi yapmışlardı. inşah Hazretlerinin bu - tarikle seyahat — etmeleri, kendiler. İranın garba bu tarikle bağlan- ması hususunda atfettikleri ehem- miyeti bariz bir şekilde gösterir. İranda bulunduğum müddet zarfında, Şehinşah Hz. nin dira- eti, ve nüfuz nazarı sayesinde anın tamamen inkişaf ettiğini müşahede ettim. Bu inkişaf milli faaliyetin her sahasına şamildir, vasi bir yenilik 'Vefalılar Dün Bir Toplantı Yaptılar Yeni tesis edilen Vefa yurdu tarafından dün bir toplantı mış, Bu toplantıya Vefa lisesinii eski mezun ve muallimlerinden 25 - 30 kişi iştirak etmiştir. Toplantıda mektep gezilmiş, sınıflarda eski hatıralar yadedil- miş, hocaların taklitleri yapılmıştır. Toplantıda Yurda Bütün eski mezunların yardımları istenmiştir, M. Karahan Ankara Sovyet Elçiliğine Tayin Edildi Eski Hariciye Nazırı Komiser | muavini M. Karahan Sovyet Rus- | yanın Ankara büyük elçiliğine tayin edilmiştir. geliş esnasında büyük tezahürat ca hat buyuna birikmiş ve trenin | yapmıştır. — “Ankarada resmi bir hükümet adındaki dünyanın her tarafına burnunu sokan, dünya İSTER İNAN ISTER Bir arkadaşın yazısındân şu satırları aynen alıyoruz: * Mektup tabil dairesi, (Observer) meselelerinden aalâhiyetle bahseden bir mecmuaya bir | tefe koyar. mektup gönderiyor. Burası âlâ, şimdiden Observerin verdiği cevabı getiren mektubun zarfına bakın: “Madagaskar da Ankara..,, İNANMA! doğruca asıl Ankaraya, Türkiyeye gönderiliyor. * Şimdi düşünüyorum, bunları biz yapsak.. Cihan *Bir vekilimizin, bir âlimimizin, bir yazetemizin de- gil, bir mektep çocuğumuzun ağzından böyle bir şey çıksa biz onu her şeyden evvel sınıfta döndürürüz., İSTER INAN ISTER INANMAİ! Fakat gü- atan, sizl tatlı şey olmuyan ve yeniden tesis programını ihti- va etmektedir.» Husrev Bey İran ordusunda, bahriyesinde ve tayyareciliğiade vukubulan terakkiyatın ne kadar vesi olduğunu beyanatında söy- lemiş ve demiştir ki İran bugün ta- | saçma Sözün Kısası Bir Kibritten Üç Cigara —. Niçin Yakılmaz ? *#) —-. Bizim kibrit şirketi kocalarını fazla ksskanan ha gibiydi. Kıskanç bir hanımın kocasının başka hiçbir kadının yüzüne bile bakmıya nasıl hakkı olmazsa, bizim kibrit şirketinin müşterilerinin de kibritten başka alev çıkarabilecek bir şey kullanmıya, me- selâ cebinde bir çakmak bulundur- miya hakkı yoktu. Kibrit şirketi ya ihtiyarlamış ta bizi artık kıskanmıyor, yahut bizi sıkıştır- makta pek te haklı olmadığını anla- mış, her nedense, Son Postanın müj- delediği gibi, artık piyasaya çakmak çıkarmıya karar vermiş. Hem de çak- makların altın ve gümüş nevileri de bulunacakmıs.. 4 ü Kibrit şirketinin bu kararında isabet olduğunda elbette klı şüphesi yoktur. Bir kere bir kibritten üç sigara yakmanın şeametli olduğunu bilenler bu haberden pek memnun olacaklardır. Çünkü —çakmakla üç sigara da, altı sigara da biribiri arka- | aından yakılabilir, bunda hiçbir şenmet olamaz. Kibritte şeamet nereden gelmiş, diyeceksiniz. Aman öyle demeyiniz. Çünkü bu şeamet riyaziye ile, yeni insan aklının en kat'i olarak tanıdığı bir delil ile sabit olmuştur! Vaktile Avusturyalılar ile İtalyanlar harp ederlerken, gece İtalyan askerleri kol gezerlermiş. Her me vakıt, kol gezen askerlerden üç tanesi sigara- larını ayni kibritten yakarlarsa arala- rında birinin, karşıdan gelen bir kur- şunla derhal ölü — düştüğüne dikkat etmişler. Bunun sebebi riyaziyeye vurulunca pek kolay anlaşılıyor: Geceleyin- bir kibritten üç kişi sigarasını yakıncıya kadar karşı taraftaki düşman nöbet- çisi tüfegini omuzlıyarak kibrit alevi- ne doğru nişan almıya ve tüfeğin tetiğini çekmiye vakıt buluyor. Hal- buki bir kibritten yalnız bir veya iki sigara — yakılırsa bu kadar — vakıt geçmiyor. Vakıâ riyaz ye ile sabit olan şeamet yalnız muharebede ve yalnız lim, terbiye ve techizat cihetinden asri bir orduya maliktir. Bugün Türkiye gibi, İran da tamamile bir sulh politikası takip etmektedir. Şehinşah Hz. nin Türki- 4 yeye seyahati ve iki millet arasında | bir dostluk muahedesi akdi, mer- | kezi Asyada sulh politikasını tahkim edecek en esaslı vasıtalardan biridir., Arnavutlar İtalyan Filosunun Geliş Tarzını Anlatıyorlar Tiran, 29 (A.A.)— Arnavutluk matbuat bürosu aşağıdaki tebliği neşretmiştir : “Romada — neşrolunan — yarı resşmi tebliğde verilen haberler hilâfına olarak, İtalya filosunun 23 | haziranda Draç limanındaki faali- | yetinin Arnavutluk hükümetinin muvafakatile hazırlanmamış ve bu bapta evvelden de hiç bir iş'ar | da vuku bulmamış olduğunu be- | yana mezunuz.,, ZongoldaklaTelefon Muhaberesi Zonguldak, 30(Hususi) — Zon- güuldağın Telefon ve kablu - ile Ankara ve İstanbula bağlanması için Posta ve Telgraf idaresi tarafından tetkikat yaptırılmak- | tadır. geceler için, amma bir şeyde bir kere şeamet görülürse artık onun harp zamanını ve sulh zamanını, gündüzünü ve gecesini ayıri etmek güç olur. Onun için bir kibritten üç sigara yakmaktan korkanlar pek çoktur. Şimdi çakmak — kullanmıya — Kibrit Şirketinden izin çıkınca o şeamet korkusu kalmıyacak demaktir. * Çakmak kullanmanın daha büyük bir başka iyiliği var: Avrupalılardan Afrika içlerine gitmiş olan seyyahlar dikkat etmişler ki, ceplerinde benzinli çakmak olan adamları yamyamlar yemekten — tiksiniyorlarmış. — Çünkü çakmak cepte dura dura benzia kokusu vücudün içerisine kadar sini- yormuş. Benzinli insan etini de zevki selim sahibi yamyamlar hiç beğen- miyorlarmış! Demek oluyor ki çakmak insanı yamyamlara karşı adeta sigorta edi- yor. İnsan ne olacağını, nereye gi- deceğini önceden bilmz. Belki bir gün tayyare piyangosu * vurur da — aramız- dan biri seyahate çıkmak İster. O halde cehine bir. altın çakmak ko- yunca Afrikadaki en büyük tehlike« lerden kürtulmuş olur. * Zaten kıskançlık hiçbir şeyde eyi değildir. Bunu kocalarını kaskanmı- yan banımlar da pekalâ bilirler, Çünkü — kıskanmadıkları — kocaları, | başka — yerlerde dolaştıkça — iştihası | daha ziyade artar ve kendi evinde yemek yemiye daba sık sık gelir. Halbuki çok kıskamlan — kocalar her vakit ayai yemekten yiye yiye iştiha- dan kesilirler, hiç yemek — yemez Madagaskara gidiyor. Sonra oradan olurlar. j Onun gibi bizim Kibrit Şirketi de bize mutlaka yalnız İsveç tabtasından | yapılmış odun - gibi © kalın kibritleri kullanmıya mecbur etmede meselâ rüzgârlı havalar için tizon kibritler, zarif şamalı kibritler, yassı ince tahe talar üzerine yapılmış cep kibritleri de yapsa,, neticede kendi kazancı da tarardı. a ağelin » sülenake ai dt üD eli Baznnl