Ü Aşk ve Macera Romanı Andrea Albertini sanki hâtı- rasında bu çehreyi arar gibi bir müddet dikkatle resme baktıktan #onra : — Evet, dedi, bu kadını tren- de gördüm. — Nerede ? — Hatta trene binmeden ev- vel İstanbulda, Sirkeci istasyo- nunda, — Kendisile konuştunuz. mu ? — Evet istasyonda bana yak- laştı ve- bir şey sordu. — Ne sordu ? — İyi hatırlamıyorum komiser eferdi belki saatin kaç olduğunu sormuştur. — Bu pek muhtemel değil Ahmet Feyzi Bey. Çünkü ekse- riya böyle istasyonlarda büyük saatler vardır. Yolcular biribirle- rine saat soracaklarına o saatlere bakmakla iktifa ederler. Acaba başka bir şey sormuş olmasın ? — Belki efendim trenit kaçta kalkacağını — sormuştur. — Bu, bana büsbütün imkân- “z geliyor. Çünkü malüm ya.. Böyle uzun bir seyahate çıkacak insanlar trenin hareket saatlerini birkaç gün evvelden bilirler. — İyi hatırlamıyorum — demiş- | tim efendim... Yalnız şunu İyi biliyorum kl ehemmiyetsiz birşey sordu... Ha.. Ha hatırladım.. Ber- lin vagonunun nerede olduğunu sordu... Ben de kendisine daha İleriye bakmasını ve vagonların Üstünü okumasını tavsiye ettim. — Garda yalnız mı idi ? — Tek başına gelip benden malümat almasına göre yalnız olması Tazımdır. — Kendisile trenin içinde gö- rüşmediz. mi ? — Evet komiser efendi, kep- disile trenin içinde görüştüm. kendisine ';t"' S rastgeldim. rene ümizin ertesi günü idi. Ben sabahkah- valtısı ediyordum. Bütün masa- lar dolu idi, O da geldi;. benim karşımda yer aldı. — Ohalde kendisile konuş- tunuz... — Öyle — değil mi? Beraber sabah kahvaltısı eden iki yolcu biribirlerile konuşurlar. — Evet ben kendisile konuş- maya teşebblis ettim. Fakat 0, konuşmasını sevmeyen mutaazzım bir kadına benziyordu. Kendisile — uzüun bir muhavere yapamadım. - Belki on on beş cümleden fazla söylemedi. — Evet.. on baş cümle.. bu, epey bir şeydir. Peki neler söy- © dedi. Bunları hatırlıyor musunuz? — Kendisine: “ Sigara içebi- lir miyim “ diye sordum. Buna cevap olarak “ hay hay ben de kullanırım dedi, — Nereye — seyahat - ettiği sormadınız mı? T ».“'imı — Hayır.. - Evet. Doğrusunu isterseniz bunu hıhby.—y. :: İnsan ii_k*-dı de - tesadüifen konuştuğa bir kadınla ehemmiyet vermeden teati ettiği sözleri ha- tırlıyamıyor.. — Yalız — o, bana mereye gittiğimi sordu. — Ne cevap verdiniz? — Berline halı ticareti yaprm- | Bu Başı Ne — restoranda- Köy Uyuyor... | Sokaklar Tenha.. Arada Genç Kızlar 276554 | Ahenkli Seslerile Şarkı Okuyorlar kalkmış olduğundan emin misiniz? — Evet komiser efendi suretl ya geldiğimi söyledim. Bunun | kat'iyede eminim.. Ondan sonra Yazan Suat Suzan üzerine — halıdan — bahsetmiye başladık.. — Halıdan anlıyor mıydı? Andren Albertini müsamaha ile gülümsedi: — Avrupah bütün amatörler kadar.. — Bu muhavere esnasında o kadının ismini veya kim olduğunu, niçin seyahat ettiğini, nereden geldiğini, nereye — gittiğini size | bildiren bir söz söylemedi mi?. — Hayır. — Siz hiç bir sual sormadı- nız mı? — Hayır komiser efendi.. Hiç bir centilmen masasında tesadü- fen sabab kahvaltısı eden bir ka- dına onun hususiyetine dair su- aller soramaz değil mi? — Arr etmek istediğim gibi biz. masada | âdi, alelöde basit, havai şeyler Üzerine görüştük. — Demek o kadın hakkında hiçbir şey bilmiyor sunuz? — Hayır o kadın hakkında hiçbir şey bilmiyorum. — Onu bir daha görmedi- Diz mi7?.. — Görmedim.. Yani bir kere gördüm.. Evet bir kere daha gördüm az kaldı unutuyordum. — Nerede ve ne zaman gör- dünüz? — Trenimiz Sogon'dan kalk- mıştı. Ben de — tesadüfen onun bulunduğu vagondan geçiyordum.. koridorda ona tastgeldim. — Treninizin Sogondan henüz İ ı İnhisarlar U. Müdürlüğünden: bir daha o kadını görmedim. — Neden bu kadaâr eminsiniz, (Arkası var) Viyana 1206 — | Madrtt #217 | Berlle 34000 | Varşeva 63,4123 | Peşte | Amsterdam — 11725 | Moskova — 108075 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira Lira İş Bazk.(Namaj Tö, — ,ı—..ıı » (Hümlle) 10, | 1033 tetikrası — YE,Sü » (Müsaala)102,— | İstikramı Dahlit 9525 Osmankı Benk. İ5,— | Düyunu Mu, Selünik — .— 5445 Şirketi Hayriye 1500 | —. Heliş *9.17 | Reji Anadolu WGOV. 28460 | Trnmvay kuruş 19, 1650 4905 6,8150 2075 KSd 4,0675 14615 34 8öma 10,38 | (Reşat) BAZ | (Vaklij 1088 | İnce beşibirlik altın 3430 Hoamkariyen Bankırot (O B 287 | Ga l at) armalı 32,50 |! Kalın beşibirlik altıa (Cümburiyat) wças | (Azlı) 4625 | 4750 60 (©) Borsa harlci 1 — Kabataş'ta inşası mukarrer levazımatı umumiye bina ve an- barının inşaatı kapalı zarfla kırdırmağa konulmuştur. 2 — Kırdırma şartnamesile evrakı fenniyesinin musaddak suretleri (10) lira mukabilinde Cibalideki Levazım Muhasibi Mes'ullük veznesinden alınacaktır. 3 — Kırdırma 16/7/934 tarihine müsadif Pazartesi günü saat on beşte Cibalideki Alım Satım Komisyonunda icra olunacaktır. 4 — Teklif mektapları kanındaki hükümlere göre yukarıda tayin olunan gün ve saatten evyvel Komisyona verilmelidir. 5$ — Kırdırmağa, şartnamenin dördüncü maddesinde yazılı olduğu veçhile fenni ehliyeti haiz bulunanlar iştirak edebilir. 6 — Her istekli bedelin *& 7,5 ğu olan (4875) lirahk muvakkat teminatı tayin olunan saatten evvel teslim etmelidir. T — Kırdırma için tayin edilen saatte tutalması âdet olan zabıt kâğıdı doldurulduktan sonra hiçbir teklif kabul edilmez. *3302,, A — ü A Eminönü Kayinakamlığından : Selim Paşa Temizlik ahımında bulunan köhne 60 kürek, 10 kazma, 10 ağaç gelberi 14 kar ka- zıyacağı 10 demir gelberi pazarlık suretile satılacağından almağa talip olanların görmek için mezkür ahıra ve ihale günü 2/7/934 Pa- zartesi günü saat on dörtte Encümene gelmeleri ilân olunur,“3483,, —K ——— YUMURTA MAKİiNESi lğimilile Kükiyü llli %) den fazla urta yapan halis kab âıını.ılık legorn yumunn:ııııdın civciv çıkarınız. ERENKÖY - BEREKE TAVUK ÇIFTLışI Evinizin bahçesinde — veya müsait bir odasında yumurta almak için her halde Canlı bir Tedarik ediniz , #enede | Hoş bulduk.. Köyden ne haber?.. larile bağlarda işte imişler. So- Ale şehir azasındaki tenbit k ufak, . şehir ayrılıklari kak aralarında basık, tene etmek, Tstanbulun bağı göyle göz gezdirmek üzere birkaç | gün evvel Tavşancıla gitti, intiba- larını yazdı. Bugün, aşağıki satırlar- da İstanbul köylerinin husüsiyetle- tine dokunacak, yarınki nüshamızda görünmekten çekinen köy kızların- dan bahsedecek, öbürgün de milli sidal şehlilerinden Yahya Kaptanın birkaç menkıbesine dokunacağız. Tavşancıla — girerken, — bizi, bayır aşağı çukurlaşan dut bah- çelerinden birkaç köylü kızının şarkıları karşıladı: Aman yöolla, adalara yoolla, Aman yoolla, adalara yoolla... Yaz sıcağının altında köy uyu- yor.. Sokaklar tenha ve sessiz., Ta uzaklardan, kiraz bahçelerin den ice ince kuş sesleri geliyor.. Tahta bir kapıdan kalın şalvarı, beyaz baş örtüsile ihtiyar bir kadın görününce, arkadaşım aşina çıktı: — Nasilsin Hatice yenge?... Bilmem siz tezek kokusunu bilir. misiniz?.. Köyün şehirden en canlı farkı, ba kokudur. Az ıslak köy sokaklarında bu koku, süt kokularile karışık olarak bur- nunuza çarpar. Ben bu kokuya severim. Bir sokak daha saptıktan son- ra, karşımıza köyün kahvesi çık- tı. Loş dükkânlar, basık tavan- lar, tahta peykeler, serin çınar ve çam altlarında burası, bütün de- korlarile tam bir köy kahvesi.. Bakır yüzlü, kırçıl sakallı ihtiyar- lar, bize “merhaba!,, ettiler.. Bir ikisi nargilesini bir kenara bırakarak ayağa kalktı.. Seşsizlik her yana hâkim... Köyde — şehir satıcılarının çığırtkanlıkları, — oto- mobil, tramvay, gramofon gürük töletinde hiç biri yok. * Tavşancıl, iki küçük ve ince ninaresile, belki insana en x vel görünen köylerden birir Ev inin kırmızı damları, kehribar | sarısı sakafları ve gerilere doğ. ru uzanan Üzüm ve kiraz bağla- | Tavşancıl, insanı ne kadar l 'tüşrük ödiyor. n Köy muhtarı, bağ sahipleri, şençler ve birçok köylüler bizi şezdirmeye başladılar.. Evvelâ köyün kahvesinde bir yorgülük — kahvesi * sonra dar sokaklardan Iılyb:k gezmeye başladık.. Bo zamanlar köyde önse — balunmazmış.. Bütün kg- dınlar ve bütün orkekler çocuk- yorduk. ke kapaklı ekmek - fırınları göze çarpıyor. Akşam üstleri bu fırın- lar harıl harıl işler, börekler, kuzular, tandırlar burada pişermiş. Köy muallimi bize mektebi gezdirdi. Güzel, herşey güzel.. Bir odacığında tiyatro sahnesi bile var.. Sonra yine hep birden yılankavi bir yoldan geçtik, Genç- lerden biri: — İşte, dedi. Yahya kaptanın saklandığı evi.. Bana köylüler milli mücadele- —a Pazara meyva indirilirken nin bu kahraman — ve ateş givi adamı için çok şeyler anlattılar.. Yahya kaptan neler yaptı, nasıl yakalandı, nasıl şehit edildi hep- sini dinledim. Bunu da ayrı bir yazımda anlatmağa çalışacağım. Öğle sıcağı üstümüzde.. Tâ karşı bayırlardan ince ve anlaşıl- maz sesler geliyor. — Dik bir yokuş çıkarken bana köyün on eski evini de ıö*rdi;ı:;n Sönra avaş bağlara yürü- ::y.: ybı.?ıılık. Yollarda — siyah beyaz başörtülü kadın- lara, M& kızlara rast geli- zi — görür — görmez yüzlerini Çevirip duvara ve geçmemizi bekliyorlar.. bağ yollarında yüksek ökçeli is- karpinlerile kiraz küfeleri yüklü eşekler arkasında giden genç köy kızları, ne de hoş oluyor. Bazan bağ dönüşü kafile ha- linde oluyor. Kıza ve küiçlüik bir in iki yanma asılan kiraz ::;gllıeıi uı.iiıdı iki tostoparlak çocukla babaları ve siyah yeldir- meli anneleri nasıl da sallana sallana — geliyorlar.. — Çocuklar nasıl da eşeğin Üzerinde tath tathı ; e. Bize lüler koskocamaz bir ( Dövamı 9 uncu sayfada )