-— BerecesasseAARRAA A BAA AA ler, Öküzler Çok eskiden, koca bir ovada yalnız eşekler ve Öküzler yaşar- çat lardı.. O zamanlar henüz. Âdem annemiz cen- Selüğei” netten kovul- mamışlardı. Bu yüzden dünyada insan yoktu. Eşekler ve öküzler bu koca ovada tek başlarına yaşarlar, memleketlerine kimseyi sokmaz- lardı. Fakat heriki taraf arasında da kavga eksik olmazdı. Meselâ yeşil, taze bir mer'a için eşekler öküzlere, Clı_t.ı.la eşeklere hücum ederler, iki ta- raf ta epeyce zayiat verirdi. Son zamanlarda bu kavgalar çogalmıştı. Eşeklerle öküzler - biribirlerine mndeta düşman olmuşlardı. Ufa- cık bir sebepten kavga çıkarıyor- | lardı. Nihayet iş sarpa sardı her iki | tarafın verdiği zayiat korkunç bir yekün tutmıya başladı. " Eşeklerin büyüklerile, öküzle- rin büyükleri düşünüp taşındılar ve bir karar verdiler. Bu kara- ra göre bu meseleyi her iki ta- rafın kıralları balledecektiler. İki kıral karşı karşıya — geldi. Öküz dedi ki: — Sulh için bir tek çare yar! — Nedir? — Sizin ayaklarınızı kesmek?. — Ya sizin? — Bizim de boynuzlarımızı,. — Anlamadım. — Anlatayım! Çünkü — sizin ayaklarınızı kesersek, çifte' atmaz- sınız, biz boynuzlarımızı kesersek tos vuramayız.. bu yüzden her iki taraf ta kavga etse bile; ölen — İstanbullular buranın kıy- metini bilmiyorlar. Bak ne güzel, ne rahat yeri. Çiğnenmek, ezil- mek, ölmek tehlikesi yok!. çai baba ile Havva Çöp Bacak Hadiyenin Hikâyeleri Ateşyiyen Adam sessesesesLAKARAAA. vEBEKAR A . bir gramofon koydu: dikkat ! Kaplan — Aman Çocuk — Öyle zannediyorum ki, bu koca hayvanla kavga etti- zaman -siz gelip geldiniz değil mi efendi amca?.. Piyano Bir çocuktan bahsdiliyordu. Afacan dedi ki : — Ben © çocuğu İyi tanırım. Cingöz atıldı : — Ö geçen gün | ynP:".Ne yapmış ? — Kaomşunun küçük piyano- sunu çalmış. Afacan güldü : — Ben o çocuğu İyi tanırım, bir. şey Sebep Muallim Afacana fena halde kızdı : — Defol karşımdan:. Seni bir | daha gözüm görmesin. , — Anladın mı?. Gözüm gör- mesin seni.. Sebebini de - yarın, yeceğim. Görünce bir Cambazhane- Çöp bacak * Bir. — kürek de ateşleri lez- | garsondu.. Bir | ,Glukta — muüt- | ateşi aldı, ada- zetle yiyen bir :1:: “:â”::; fağa koştu. mı;, önl'ı'ı.ıı ge- adam — öyniyor- lokantaya ge- tirdi. — “Büyu- diğini... ** run!,, Dedi. Yeni Ve Eski Bir gün bir avcı, kaplan tuzağına keçi sesi çıkaran | | gitti. | zelı idi: || okuduktan diyorum. O çalgı çalmasını bilmez. mektebe geldiğin zaman söyle- | SON POSTA —.. Kaplan — Pişt! yu'tururlar mi ? ASPİRİN Afacanın bir teyzesi vardı. Amma bu teyze gençti, gü- zeldi. İyi konuşur, iyi yazı ya- zardı. Bir gün bu teyze Bursaya Bursadan — Afacanlara bir mektup — yazdı. Mektubu postacı getirdi. Ev- de kimse yoktu. Afacan mek- tubu aldı, evirdi, çevirdi, sonra merak ederek yırttı, okumiya başladı. Mektupta birçok şeyler ya- “Biz burada cümlemiz iyiyiz, havalar sıcak gidiyor, yağmur yağmıyor, bu —sene kirazlar kurtlu çıktı. — İlâh,, İlâh... Mektap çok uzundu, bir hayli traştan sonra nihayet şöyle bitiyordu: “Bukadar — uzun başınızı ağrıttım ..,, Afacanbu satıri okuduktan sonra birkaç dakika düşün- dü. Eline kalemi aldı. Mek- tabun altına, boşka lan gerine şu satırları yazdı: * — Rica ederim, bu mektubu sonra Gbir aspirin mektupla gutmayı unutmayınız!...,, Fil — Dün akşam fena halde dişim ağrıyordu. Aslan — Çektireydin !.. Ben renkleri severim, Kendi kendime derim: “Renkler benim emelim, Ben renkleri severimi,, x Kırmızı, güneş Ribi, Yeşil bana eş gibi, Beyaz sirmakeş gibi, Ben renkleri s#everiml, X * Maviye doyum olmaz, Sarı desen hiç solmaz Pembelere toz kopmaz, Ben renkleri severim!.. » Morun rengi başkadır, Mor her zaman - baştadır, Ellâtun kumaştadır, Ben renkleri severiml.. Bir müddet sonra avcı, bir keçi yavzusu buldu ve tuzağa keçiyi koydu : Bana keçi yavrusu diye gramofonu — Cins köpek mi?.. — Ne diyorsun?. Babası bir paşanın, annesi de Fatma sulta- nın köpeğiy Eyi Ki Minik Ali ile Cingöz konuşu- yorlardı: Minik Ali dedi ki: — Dün akşam annem babamdan bir hediye istedi. — Ne hediyesi? — Bir otomobil? — Baban ne dedi? — Şaştı.. Dili tutuldu. Annem de şaştı: “Neden — şaşıyorsun? tayyare istemedim..,, dedi. Bayat İyi ki Eve mişafir gelmişti.. Yemeğe | oturdular.. Balık geldi.. Misafir bir lokma aldı ve suratını ekşitti: — Bu balık taze değil, dedi. Afacan atıldı: — Nasıl taze değil.. Biz onu on gündenberi Sırmakeş suyu içinde tatuyorduk!. İki Ahbap Çavuşlar ae ee üD L e DD e ee DU UU YA DY AA DA DA DA A AAA AUAUA UUĞ Tuzaklar L Kısa Hikâyeler / Fillerin İddiası Yine çok eskiden, bir ovada iki kısma ayrı- hyordu. Bun- 107 lardan bir kıs- dişleri x— I da filler yaşardı.. fakat bu filler | minin var, bir kısmı- nın yoktu. Birgün — iki n taraf arasında bir iddia baş yöt- terdi: Dişsiz Filler: — Biz daha çok koşarız yorlar, ötekiler: — Biz daha çok koşarız!, Di- ye dayanıyorlardı. Nihayet — sözleştiler.. her iki ftaraftan birer Fil çıktı. Fillerden biri bir ağaç kırarak işaret verdi. Filler koşmıya başladılar.. Fakat bundan evvel şöyle ka- rarlaştırmışlardı: Yarışı kaybeden taraftan hep- sini, Allah fare kadar küçültsün!.. Nihayet yarış bitti ve dişsiz Fil ri kaldığı için yarışı kaybetti. gdıkihdı bütün dişsiz Filler fare kadar küçüldüler ve o diyar- di- | dan göçtüler. Dişsiz Filler tanrıyı sevmedik- leri için bu hale gelmişlerdi. Geçnlerde dişsiz fillerden biri eski memleketine bir seyahat yaptı. Dişli fillerin kıralının yanına çıktı. Yerlere kadar eğildi: — Haşmetmeap, biz sizin alt üst edici geçişinizden korkarız!. dedi. Kavga Afacan mektepte bir çocukla konuşuyordu: Senin annen yok mu? — Yok. Büyük annea?,. Baba annem var... Evde başka kim var? Babam, ben, baba annem! Amma yaptın hal. O halde baba annen, annen yoksa kiminle kavga ediyor? Arâp — bana bak be, ayak- ların yere değiyor mu? — Ne bileyim ben, ben bi- sikletteyiml., İmdattan Sonra Palabıyığın — ödü Arkadaşı — “Sırık,, Fakat — Palabıyık koptu. Fıçılar devri- | koşa koşa — geldi. | kurtulur kurtulmaz lecekti. Palabıyığı muhakkak | ellerini silkerek yü- — İmdat ... Diye | bir ölümden — kur- | rüdü, gitti. Zavallı bağırdı. tardı. *“Sırık,, ta - şaşırdı.