6 Sayfa Kari Mektupları Köprübaşında Posta Gişesi İstanbul cihetinde Yeni posta- nebin Köprüye ve Balıkpazarı tüccarlarına olan uzaklığı ahali için de pek müşkülâtı mucip olmaktadır. Gerek cıvar tüccarın ve gerek sabah ve akşamları Boğaz içine ve Kadıköyüne ve Adalara gidip gelen memurin ve halkın suhuletle mektup - verme- lerini temsin için boş duran Köprü- başındaki eski tahsil kulübelerinin yerinde bir posta gişesi açılması faydalı olacaktır. Boğaziçinde! İsmail Niyazi Bir Davutpaşalının Ricası Davutpaşa — iskelesine giden cadde kışın çamurdan yann tozdan geçilmez bir haldedir. Tozdan o civarda bulunan evlerin rengi değişmiştir. Kanalizasyon toprakları o sahayı daima toz içinde bırakmaktadır. Buraya iki fener takılmasım ve toprakların kaldırılmasını rica ederiz Ömer Vasli Bir Kariimizin Ricası Harbiye istasyonu karşısındaki Mektep sokağının yukarı kısmının inşası esnasında çıkarılan taşlar bizim sokağa yığıldı. Zaten bozuk olan sokağımız büsbütün geçilmez bir hale geldi. Bizim sokağın da bir an evvel tamirini ve hiç o mazsa bir iki fenerle aydınlatıl- masını rica ederiz. Pangaltı Harbiye Mektep sokak Mehmet Şakir Dilencilerden Şikâyet Nişantaş ve Maçka tarafları son zamanlarda dilenciden geçil- mez bir hale gelmiştir. Ele geçme korkusu olmadığını anlıyan bütün dilenciler bu tarafa akın etmekte- dir. İstanbulda olduğu gibi bele- diye memurları burada da dilen- cileri foplasalar çok iyi olacak. Nişantağ: Necat Aziz Boğaziçinde İsmail Niyazi Beye: Bahsettiğiniz tefrikamızm. bir müddet sonra kitap halinde neşri tasavvur edilmektedir efendim. * Buarsada Hamdi ı.Bıyı:".lı Bahsetti; şirketlerin hepsi de hali tasfiyededir. Hepsinin : ayrı ayrı tasfiye memurları var- dir. Fakat tahsil olunacak para- ları borçlarını ödeyecek vaziyette olmadığı için alacaklılara tevziat yapılması mümkün görülmemek- tedir efendim. Çırapozarında — Ahmet * Aydında Hüseyin Beye: Devlet Demiryolları işletme dairesi müfettişliğine müracaat ediniz. efendim. * Rizeden bir okuyucunuz İmzasile mektup gönderen kariimize: zasız ve adressiz mektuplar mazarıdikkate elınmaz efendim. -— TAKVİM — Gün PAZAR 2 17 Haziran 934 & zi Ruml 4 Rebevel 1588 | 4 Vakit | Ezant / Vasa naanar eli Güneş 845 4 28| Akşamlız — |19 42 Öğle ıı;ı 12 Kİ Yt |203İn w Tkindi ——— B 32 | 16 15 İomak (6 2502 08 * Perde Karagöz bizim çocukluğumu- zun rüyası idi. Ramazan geceleri onun verdiği neş'e ve sermesti ile gözlerimizi kapar saatlerce bizl sürüklediği kendi âleminde sürüklenir, giderdik. Hiç unut- muyorum. Şimdi benimle beraber ayni gazetede çalışan arkadaş- larımdan birile henüz ( 12-13 ) yaşında iken evimizin bahçesine büötün — konukomşu — çoçuklarını toplar, Karagöz oynatırdık. Ha- civadın ince bir istihza ile kıvrak- laştırdığı, sesi bizim yü- reklerimizi oynatırdı: Hayhak!. mesiretgâhı ehli Aaşka sinem gibi bağ Olmaz, Böyledir ahvali âlem çeşmi binaya yasağ olmaz Ya Hacivadın gev- Drek sesle söylediği ga- | zeller, anlaşılmadığı hal- de bize ne büyük bir heyecan verirdi: Ol hakka dihen turrai ile oynar B | Tiryaklebini satmak için mar ile oynar Benzetmek için alemi bir zıllü hayale Hayali Sayende güneş gölgede Fini divar ile oynar Hele Karagözle Hacivadın karşılıklı ve gülünç münakaşaları bizi gülmekten yerlere serer, uy- kularımıza girerdi. * Cerrahpaşa yokuşunun bittiği yerden itibaren önünüze kim ge- lirse gelsin, sorun: — Hayali Memduh Efendinin evi neresidir?.. deyin, ahşap ve eski bir evi gösterirler. Ben, Memduh Efendiyi kah- vede buldum. Beni nezaketle karşıladı ve evine götürdü. Top- rak bir antreden sonra, tahtaları sallanan merdivenleri çıktık. Ve temiz Örtülerle döşeli bir odaya girdik. Memduh — Efendi yer gösterdir — Sefa geldiniz, hoş geldiniz? Bizi de arayan, soran olurmuş demek?. Son asrın bize- kalan meş- hur — hayalcilerinden — biri olan Memduh efendinin, bütün İstan- bulu tutan, büyük bir Şöhreti vardır. İnsanları hayal perdesin- de canlandıran, hayal kudreti ve san'at zevkile yuğurulmuş olan Memduh efendi, şimdi ihtiyarla- mış, evine, evinin bir köşesine çekilmişti.. Yüzünde senelerin kı- rışıklıkları, saçlarında ve bıyıkla- rında senelerin ağıran eskiliği var. Karşılıklı konuşuyoruz: — Hayal, öldü, diyor. Hayal, i, başlı başına İ!_ıiı' âlem, bir ZON TU Hayali Memduh Ef. Hayal Öldü Memduh Ef. arasıra sandığını açarak, hayalle- çıkarır, oğlile birlikte eski hatıraları Böyle canlandırmıya çalışır dünya, bir saltanat olan hayal öldü. Yerini sinemaya bıraktı.. Gün geçtikçe hayal aşkile * per- de kurup, şem'a yakan,, o san'at- kâr insanlarda tükeniyor. Ben, kendim için hiç birşey söyliye- mem., Fakat ta şukadarcıktan, parmak. kadarken bu hayale gö- nül vermiştim, © zaman İstanbul- da Hayal isimli bir gazete çık- yordu. Gazetedeki Karagöz resim- lerini keser, mukavvalara yapıştı- rırdım. Sonra, teyzemle beraber küçücük perdecikler kurarak, ge- ceyarılarına kadar kendi icatla- rımla oyünlar oynar, eğlenirdim.. Bu bende bir aşk hâlinde büyü- miye, dal budak salmiya başladı. Gün geçtikçe, oyunlarımda, oyun- gaklarımda bir inkişaf göstermiye çalıştım. Nihayet oldukça güzel oynatıyordum.. Komşu çocuklarını sürüklemekle kalmadım, bir sefe- rinde bütün komşu büyükleri ge- diler. Ve yavaş yavaş hayal aşkı- min büyüklüğü tam bir şekilde inkişaf etti. 50 seneye yakın ha- yalciliğimin başlangıcı (1300) de başlar. Bu, ilk adımdır. (1305) de olgun bir hale geldim ve nihayet son günlere kadar içimde yaşayan bu aşkla beyenildim de sanırım. — Hayal size heyecan verir mi? — Namütenahi - bir heyecan.. Her oyunda moutlak sürette - bir Şem'a Yaktım.. , l; , Bir A-i lem, Bir Dünya Olan Hayal Öldü, Diyor Hay Hak!.. Mesiretgâhı Ehli Aşka Sinem Gibi Bağ Olmaz Böyledir Ahvali Alem Çeşmi Binaya Yesağ Olmaz yal Gönül nekadar ihtiyarlarsa İhtiyarlasın, ben, içimdeki hayal aşkıle taze kaldım. Bu benim en güzel, en cazip, ölmiye harap ob miya — deyer - bir sevgilimdir. Meselâ: Behey zalim ne dersin sen Gazelile oyuna başladığım da- kikada derin bir zevk içinde boğulur kalırdım.. — En çok beğendiğiniz oyun haungisidir ? — Hepsi.. bayılırım.. Biraz sonra göstereceğim ya, bende ©* bir sürü el yazması o- | bir çoğunu ben kaleme aldım, yeni, bambaşka bir şekilde oyunlar yaz- için ayrı bir haiz.. daki sandalyede, bir aya ğını büküp altına alarak oturuyor, ikide birde gerilip oynaşıyordu. — Bundan 25 sene evvel 1200 kürüş maaşlı. bir memurdum.. Babam sultan saraylarında mabe- yinci idi.. Ben bu oyuna merak sarıp bir şeyler becerdikten sonra, şöhretim kulağa vardı ve o za- man sarayda bulunan Nazif B. isminde biri beni İkbal hastane- sinde yapılan bir sünnet cemiye- tine davet etti. Ondan sonra birçok defalar saraya çağırıldım, birçok oyunlar oynadım.. — Son karagöz oyunundaki yenilikler için ne dersiniz ?.. Memduh Ef, başını sallıyordu: — Yenilikler mi? Yenilikler olsa iyi?. Meselâ Darülbedayide Hazım Beyin oynattığı karagöz, bence karagöz değildir. O bir acaip, bir tuhaf, âdeta uydurul muş ta muvaffak olunamamiş bir Karagöz oynudur. Ben bunu hiç beğenmem.. Memduh Ef. biraz — durdu, - pantalonunun askılarını düzelterek .devam etti: — Daha © zamanlar, bizim ikbalde olduğumuz zamanlar ha- yalciler arasında bir mücadele yardı. Yenilik ve — ananevllik.. Bazıları yeni, (modern) bir şekilde karagöz oynatmak isterler, öte- kiler, senelerdenberi ayni tarzda oynatılan oyunu tercih ederler. Ananevi tarzda, karagöz oynatan- kalp çarpıntısı duyarım.. Diyorum ı lardan biri de Rıza Ef, idi. Fakat Hepsine | yunlar vardır. Bunlardan dım.. Hepsi de benim | kiymeti | Memduh Ef. karşim- | Resminisi Bize Gönderiniz 'V Size Tabiatınızı Söyliyelim Resminizi kupon ile gönderiniz. Kupen diğer aayfamızdadır. 31 İstanbul İsmall Efendi: Meşok- kate, müşküllere ta- hammül gösterir. Ra- hâtine pek düşkün de- gildir. — Aksilikle — iş gördüremez, hüsnü mu- ameleden çok hoşlanır. Teşvik ve teşci gör dükçe atak olur, sö- zünü esirgemez, tok davranır, Üstüne ba- şına pek meraklı de- gildir. Bulduğuna yemek ve giymek ister. - 32 İstânbul Salâhattin Efendi: Zes kidir. Ağzı lâf yapar, üstüne başına dikkat eder, kadınlar üzerin. de de müessir olmıya çalışır. Firsat büldüle ça umumi hâdiselerle alâkadar olur. Tuttus ğu işte baş — olarak çalışmakta — muvaifak olabilir. - 27İstanbul M. Reşat Bey: Olduğundan fazla görünmek ve T verdirmek görülmiye istiskale ta- hammül edemez. İşini | bilir, kendisini - ezdire mez ve başkalarının irade ve hususiyetle- rine kolaylıkla uyaal- bk göstermez. Hüsnü muameleye karşı ka- dirşinüs olduğu kadar da fena muames leye mukabeleye, müşkülpesent olmıya temayül edebilir. .- 34 İstanbul: Mehe met Bayı Zeki ve çe« kingen tavurludur. Zarar verecek ve mta kul olmiyan şeylere * rağbet etmez. urkam daşları arasında tefeka kür ve irade itibarile bir mevki alır. yı israf etmez. - 35 İstanbül: Hasan Beyi Samimi ve mü- tevazıdır. Kendini gös- terecek şarlatanlıkları beceremez. Fazla koz Parn« nuşmaz, medeni 0e- garetini pek istimal etmez. Muayyen ve mahdut işlerde muvaf- fak olur. Usul ve ni zam haricine çıkmak iştemez. çi faydal.. Artık mücadeleye ha cet kalmadı. Devir, ve devrin bize çıkardığı en korkunç rakip sinema, herşeyi — silip süpürdü, hayal öldü. Memduh Ef. beni aldı, bir merdivenden sonra gelen temiz ve sarı döşemeli bir sofaya gös türdü.. Pencere dibinde eski çeşit bir sandık duruyordu. — İşte dedi. Benim bütü aşkım bu sandıkta yatıyor |.. Sandıkta kat kat mukavvalarla ayrılmış, deve derisi renkli kas | ragözler, hacivatlar, Beberuhi, Arap, —Acem, Ermeni, çıplak, genç kız, Tuzsuz Bekir, Arnavut, çelebi, bekçi, mahalle- imamı, | zenne, köylü ve çilingir vardı. Memduh Ef., sanki mezara göm- düğü birçok sevgili tiplerini birer birer çıkarıyor, bana gösteriyor, içi kabarıyordu. Bu sandık sanki bir devrin mezarıdır. Bizim çocük« luğumuzun - rüyaları, heyecanları, zevkleri bu sandıkta gömülüdür. O günler ne güzel günlerdi ! l * AT Ş LAY M Kola a .J