Siyaset Âlemi İtalyanın Ordu Kuvveti Londrada çıkan Taymis — gare- tesi, bir müakalesinde İtalyanın askeri vaziyet ve kuvvetleri hakkında bazı malâmat verdikten sonra mukayese- ler, tahliller yapıyor ve kendi müta- leasını da ilâve ediyor. Bu makalenin osar imt buraya alıyorum: * İtalyan — parlâmentosunun — son içtimalarından birinde Kıral Emanüel makeri kuvvetlerin tesir ve inkişa- fim arttırmak için elden gelen - her- şeyin )'lEılmuı lüzumundan bahset- miştir. Bu sözlerin neticesi olarak (1935-1940) seneleri arasında sarfedil- melı_ Üzere lıılıriye,u (48,000,000) llret .'.h",’, edilmiştir. Bunu takip eden bir ikinci hareket de ordu zabitanı arasında liyakat gösterenleri sık sık terfi ettirerek yüksek kumanda mev- kilerine çetin muharebe kabiliyetleri genç zabitleri getirmektir. 'a bahri de bir rekabet tariklsin . Haa alse sndan korkuyor. Japonya'nın siyasi emelleri, Silâhları Bırakma konferan- sında muhtelif devletlerin takındıkları Tâkayıt tavır, korkuları şüphesiz ki kuvvetlendiriyor. Fransamın harp gemileri inşaatma mukabil İtalya da bahri inşaatı ile ihtiyatkâr bir vaziyet alıyor ve hafif harp gemilerile, daimi manevralar ve nişan talimleri yaparak İtalyan men- | rhangi sularda olursa hazır bulunduruyor. bahriyesi tonaj Ka Bi rüğe çıkarmış ve a olsun MWibarile Ayal zamanda Franı ı'"yl"" 'ordu plünmın muvalfa- sene soüra bileceğiz. Bu plân — mucibince, Orduda — yüzbaşıdan miralaya kadar olan zabitler sınıfı ikiye bunlardan kabiliyet gösteri - taz simfi teşkil edeceklerdir. Bu meyanda, * Siyah gömlekliler , in danlarına da terfi vardır. Or- du ile Faşist teşkilât — arasındaki Münasebetla ilerisi için hükümette kuvvetli bir. emel besleniyor. Ra- âr arttırılıyor, — ordi b . Arzu ediliyor. A ea ğ sene, ceneral Balbo idare- sinde Akdeniz ve Atlas denizi üze- tinde toplu olarak yapılan uçuşlar, İtalyan efkârı umumiyesi — üzerinde gok iyi tesir ııııı:ı olmak! son zamanlarda bir gös! masraf edilmiş — olman *t vermiştir. İlmşi.-dlı:.ıl:d—t'ı'r hava tecavüzlerinö tibatı k £ Büle teşkilitnda . ve DU AĞ bir olduğu — ini lemez. Harp servislerindeki iıı:f lar M. Müsolininin ehemmiyetle na« “Son Posta,, nın Milli ve Edebi Tek_: 23 Kitabı aldım. İçinde ne oldu- ğunu anladığım için hemen açtım ve eflâtun zarfı olduğu gibi, dânın gözü önünde yırtıp attım. tablanın O, sinirime dokunan bir. ba saçım| kışla, bir şey demeden okşadı, — gitti. Ben de odamın kapısını kilitledim, yatağıma kk: pandım, ne ağladım, ne hıçkır- dım, sade kar Üstünde - çırçıplak kalmış bir insan gibi dişlerimi olanca kuvvetimle sıkarak Üşüye Üşüye titredim. Hizmetçi geldi, Necdet geldi, kapıyı vurdular. Babamın geldi- ğini, yemeğo beklediklerini söyle- diler; çıkmadım: - “ Başım ağrı- yor, beni rahat bırakın! ,, diye bağırdım ve böylece santlerce yüzü koyun yattım, Dönüp etrafıma bakındığım zaman, ortalık kararmıştı. Gözüm Leh Dahiliye Nazırının îKatlı' Varşova, 16 (A. A.) — Dahiliye nazırı M. Piyeraki dün bir akrabam- nin evine giderken yol — ortasında öldürülmüştür. Suikasti yapanlar üç kişidir. Bunlurdan birisl — gözeülük p diğeri de nazıra tabanca ile ateş etmiştir. Çıkan kurşunlar M Piyerakiyi — başından nazır iki saat sonra ölmüştür. M. Piyeraki vaktile —Lehistanın istiklâli için faaliyetle — çalışmıştır. yapıyordu. Katiller henüz yakalanma- mıştır. liye Nazırının öldürülmesi — haberi Alman siyasi mahafilinde derin bir nefret uyandırmıştır. Bu — sulkastın Alman propaganda Nazırı M. Gö- belsin Varşovada yapılmış olması tecusüfleri arttırmak- tadır. rülmeslinin M. Göbelsin seyahatinden beklenen iyi neticeleri ihlâl etmesin- den korkuluyor. Çünkü M. Göbela - ile Mareşal Pilsüdseki —mülâkatına büyük — bir ehemmiyet verilmektedir. Bu mülükat bir. Hitler - Pilsüdski görüşmesini hazırlayacaktı. Bu son görüşme Alman siyasetinin ana hatlarından birisini teşkil ötmektedir. Varşova, 16 ( AA ) — Dahiliye Nazırınsın — ölümile neticelenen — sul- kastten sonra bir takım nümayişler yapılmış, yüzlerce kişi tevkif edilmiş- tir. Tevkifata devam ediliyor. Ölen Dahiliye Nazırı M. Piyeraki milli merasimle gömülecektir. zarı dikkatini — celbetmiş —ve ilk izlâhat adımı olarak ordu, bahriye ve hava kuvvetlerini toplu olarak bir müdafaa nezareti altında birleştirmek arzusunu — bildirmiştir. Şimdilik bu nezaret filen kurulmamış — olmakla beraber M. Musolini her üç vazifeyi de şahsen İdare etmektedir. Bu şe- kilde, İtalyanın muharebe kabiliyeti eskisinden çok daha yüksek olacağı tahmin edilebilir., * Şu hal, bir defa duha deyletlerin harp bazırlığını ve hazırlıklı bulun- mak siyasetlerini isbat ediyor. Bina- önaleyh bu misal, gafil avlanmak istemiyenler için takip edilmek ge- rektir. — Süreyya 17-6 - 493 herşeyden evvel gece kandilimin yanındaki tablanın içinde duran küçük eflâtun kâğıt parçacıkla- rına gitti, Kalktım, onları avucuma aldım. Parmaklarım, kafamı dinlemeden, içinden beş tanesini açtı, ve | baktım. İki üç satırdan — parçalar saklayan büyükçe yırtılmış kâğıt- çıklardı. bunlar. : Beşinde de yalan vardı. O da- “'kl yalan olduğuna iman getir- Ü'İ“Iğ.:y: bir şeyler vardı : g gece benden o kadar DEEE 'P için inlediğimi anl, . Daha bir haftam varken... Kim: lr, hi düşünürken...,, Ş gllBesisdl Bunları yazmış, fakat de- şini tenbihlemeyi uıuîm:ışhlı":ı;ı Süheylâ onu dinlememiş, bana bakikati söylemişti. Berlin 16 (A.A.) — Lehistan Dahi- | bulunduğu sırada | Nazırın böyle zamanda öldü- | | Venedik Görüşmeleri Vaziyeti Değiştirmedi İki Başvei&l Arasında Umumi Mahi- yette Vesikasız Bir An- laşma Yapılmış | yaralamış — ve | İki senedenberi de dahiliye nazırlığını | ı ! ! ! M. Musolini, M. Hitler ve Venedik — Venedik, 16 (A. A.) — Bir tebliğe göre, M. Musolini ile M. Hitler, samimi bir teşrikimesasi fikri — ile, gmu, siyaset ve bilbassa Almanya yı alâkadar eden meseleler | hakkındaki tetkiklerine dün devam ederek müzakerelerini bitirmişlerdir. İki hükümet reisi arasında bu şekilde başlayan yahsi noktalnazar teatilerine istikbalde de devam edi- lecektir. İngilterede Akis Londra, 16 (A. A.) — Venedikten | Röyter Ajansına bildiriliyor: İtalya le —Almanya — arasında, Avusturyanın İstikbali hakkında ya- pilan anlaşma için her iki taraf, bu istiklâli teminat altına alan bir temi- mat vermiş değillerdir. Bununla bera- ber, Almanya, Avusturyadaki tedhişçi faaliyetlere müzaheret etmeyecektir. M. Ciano, şunları söylemiştir: “Avusturyaya, istiklâlinin tamameca tamınması esası Üzerine, yaşamak için vesait vermek hususunda tabakatı hasıl oluşu, —Almanyanın İtalya İle Avusturya üzerindeki hakları ve imtiyazları paylaşmıya razı oldu- "':.ııf:.: nü dar: anın esası n * Alamaya; Avupturya mesilesinde İtalyanın arzularına hak vermektedir. Buna karşı İtalya, milletler cemiyeti Almaayayı tutacaktır. Bununla beraber, “ anlaşmanın | umumi mahiyette olduğu ve herhangi bir vesika ile tevsik edilmedi; n diliyor. Her iki tarafça -m setin, devletler grupu veya blok siyasetinden — çekinmek — olduğu da keydediliyor. Alman Gazetelerinde Berlin, 16 (ALA.) — Venedik mü- lâkatı neticesinde —neşredilen kısa tebliğ, Alman matbuatına bu hâdise. den uzun uzun hahsetmiye müsaade etmemektedir. Matbuat sadece, M. Hitler'e güs- terilen Fevkalâde hüsnü kabulden ve Faşistlerin — debdebesinden — bahset- mektedir. M. Hitler Döndü Berlin, 16 (A.A.) — Başvekil Hitler, bu sabi Venedikten hava yolu üle gelerek Munili tâyyare mey- danına inmiştir. Musolini de nutuk söyledi Venedik, 16 (A. A.) — M. Musolini kalabalık bir halk küt- lesinin önünde söylediği bir nu- tukta demiştir ki: * — Alman Başvekilile yap- . Sevmek İçin İ .. |Uzaktan Görmek Kâfi Değil ! “ Hayal , namımüstearını kul- lanan bir okuyucum hergün geç- tiği bir caddede bir evin balko- nunda genç bir kız görmüş. Bil- diklerine sormuş, maruf bir aile- ye mensuptur, cevabını almış ve bu kızı sevmeye başlamış. Benden sorduğu şu: — Tanışmak, sevişmek — ve evlenme vadı almak için ne gibi | tedbirlere başvurayım ? Sevmek için bir kadımı uzak- tan, hatta yakından görmeyi ve beğenmeyi kâfi bulmam. — Aşkı doğuran gözün baktığı zaman karşılaştığı nefis ziyafet değildir. Uzun müddet tanışma neticesinde ruhlarda ve kafalarda mevcut yakınlığın sezilmesi ve mütekabi- len hoş görülmesi, birleşmeden saadet doğacağı kanaatinin her iki tarafa da yefleşmesidir. Bu | itibarla uyanan hissi aşk değil, temellük hırsı olarak görürüm. Tanışmanın çarelerine gelince; okuyucumun bunu benden sormıya neden ihtiyaç gördüğünü anliya- madım. Müşterek bir dost salo- nunun araştırılması herkesin akl- na gelebilecek ilk tedbirdir. * iatanbul imzah Beye: Neden bu kadar bu kızın ar- kasına —düşüyorsunuz. Mademki aranızda nikâh yoktur, olan ol- muştur. Bırakınız akıbetile karşı- laşsın. Bu kadın için bu kadar özülmek değmez. tığımız görüşmelerde ne Avrupa- nın siyasi haritasını yeniden çiz- meğe, we de yeni bir sıkıntı çıkarmıya kalkışmadık. — Bu gö- rüşme, Âvrupayı bulut- ları temizlemek, harp ihtimalini ortadan kaldırmak ve karşılıklı anlaşma temin etmek maksadile tertip olunmuştur. » * Venedik, 16 (A. A.) — Mu- solini - Hitler esinde Al- manyanın tekrar Cenevreye dön- mesi için hukuk müsavatının bulünde fikir mütabakatı basıl olmuştur. ——— ——— —: Okuduğum bu birkaç cümle- ye ve tek başına kalmış bir iki kelimeye daha, boynumu bükerek baktım. Bütün bir yaz. hikâyesin- den, kala kala o eflâtun kâğıt yırtıkları ile, yine bir sürü oku- yamadığım yalan kalmıştı. Birkaç hafta evvelki gün- lerle bir de şu son geceyi düşünüyor... O ilk insanla son gördüğümün ayni olduğuna adeta inanamıyordum. Kafamda bir tek yey tokmak- lanıyor ve durmadan — şöyle di- yordu: “Gideceğini bile bile, arka- sında ne halde kalacağını bile bile, belki elinde bu kaçma çareşi olduğu için sana asıl yüzü ile göründü. Sonra da oyun bozu- lunca hiç bir esef duymadam, böylece uzaklaştı gitti!,, Diyordu. O zamanlar, gidişinin verdiği acı ile bütün içimle inanmıya ça- lışıyordum. Senelerden sonra bu imanımın yine onun, aldatmasını © kadar iyi bilen sözleri ile bozu- lacağını hiç düşünmüyordum. . » İki gün sonra aşağıki büyük | odaya çağrıldım. — Söyle bakalım Nihal, ne düşündün? Bir diyeceğin yar an? Bunu söyliyen babamdı. Yü- zümün Öölü sarılığına, gözlerimin altındaki kara halkalara bakma- sını bilmiyen ve titrek, cansız bir sesle fısıldadığım: — Siz nasıl isterseniz, öyle olsgun beybaba, Sözümün acısını anlamıyan, —duymıyan da — yine babamdı. Hattâ gülümsedi. — Aferin kızım. Emeklerimi boşa çıkarmadın. Ben de senden bunu beklerdim, dedi, “Anneme vekil olacak olan bu insandan, — o dakikada ben ne bekliyordum, hiç düşünmedi. Yanına çağırsaydı, bir kolunu omuzuma atsaydı, yanağımı okşa- yıp saçımdan Ööperek, bana bir şeyler, şu içimdeki sızıyı dindire- cek bir şeyler söyleseydi, ne olurdu. Hattâ seçtiği adamın. iyiliğin- den, bilmem nesinden” bahsetse, şair üzentisi beylerin kalpsizlikte- rini, havailiklerini, iyi bir kızı mes'ut edecek yolun şöyle, böyle olduğunu anlataydı, ne olurdu. — Kızım, buraya gel, yanıma otur. Kararlaştırdığımız şu evlen- me işinde seni korkutan, içini sızlatan bir esefin, bekleyip te bulamadığın bir, şeyin var mı, onu söyle, dese, gözlerimin içine baksaydı ne olurdu... Belki o zaman 'ben de başımı l dizlerine dayar : Baba ben hayal budalası bir kızım. Şöyle küçücük bir de gönül acım var. Seçtiğin adam bu acıyı dindirmesini bil- meyecek. Kafamdaki o, yüzü gözü, şekli olmyan hayal insanına benzemiyecek. Evvelâ beni iyi et, bu rüya âleminden sıyır çıkar. Anası olmıyan kızına anne olmağı öğren. Evliliğin ne olduğunu bana anlat. Nelerden kaçınmamı, neler- den vazgeçmemi, nelere alışmamı söyle. Beni evvelâ hazırla baba Hayata hazırla ki, mes'ut olabile- yim, Böyle durmadan karşımdaki- derden fevkalâdelikler beklemeyi, istememeği, herşeyden evvel öğret ki, kırılmaktan da - kurtulayım. Ne bileyim işte, beni daha ko- caya verme baba. Şu küçük ya- ramın — soğumasını — bekle. Beni yanında tut, diye yalvarır, ağlar- dim. Halbuki © kırk yaşına yaklaş- ve evlenmeyi sırf rahatı için isteyen, hisleri soğumuş bir insa- na kızını verirken, buna sadece maddi bakıyor: Oh! Evladımı zengin bir adamla evlendiriyorum. Sırtım dayayıp bütün ömrünce rahat edecek? diye sevinerek ümsüyor, — “Ben de senden bunu bek- lerdim, aferin kızım ! diyordu. ( Arkası var )