Ziraat Bilgisi (*) Sıtma Yapar mı? Ban gazetelerin sık sık sütün- larına geçen ve yok yere ortalığı endişelendiren bir fikre göre: « Pirinç ziraati yapılan yer- lerde sıitma çoğalarak — sıhhati vmumiyeyi haleldar eder, ,, Pirincin, ömrünü su içinde yetişmekle geçiren bir nebat ol duğu düşünülürse sıtmayı nakle- den sivrisineklere de pirinçliklerin güzel bir öreme sahası olacağı kolayca kabul edilebilir, ve bu fikir üstünkörü bir bakışla birçok kimselere mülâyim gelir. Türkiyenin —nüfus siyasetine olanca gayretimizle — sarıldığımız bir devirde, şüphesiz neslimizi kemirecek bir afetin baş almasına cevaz verilemez. Fakat şu da bir vakiadır ki pirinççi - köylünün be- lini doğrultan, ona yaşama kud- | retini veren pirinç ziraatidir. Pi- rinç, çok verimli bir nebat ve mahsulünün çok satılır bir meta olması, ziraatine olan düşkünlüğü Arttırmıştır. Binaenaley pirinç zi- Faati Mmeselesinde mücerret bir fikir değil, birbirile boğuşan iki kuvvet vardır. Bunlardan birincisi îdnşlı.ı tıihhati ihlâl ettiği, öteki Pirincin köylüyü doyurduğ dur. Bu iki lıııvve: kımiuıdıîiç bir tarafı zarara sokmadan iki arzuya tahakkuk ettirecek bir çare lâzımdır. Yoksa uluorta “ ğ pirinç ziraat! ma yapar, pirinç ekilme- melidir. ,, Fikri, sıh mizi koru- yoruz. Derken diyatımıza bir darbe vurmak olur. Türkiye bugünkü şeraitle Hindistan prin- €ini yiyemez. 35 milyon — kile istihlâki bulunan princi Türk köy- lüsü pekâlâ yetiştirebilir. İşte esas mesele — prinç — ziraatinin sıtma yapmıyacak bir tarzda İcrasında- dır. Bu keyfiyet bu günkü ziraat | : fenninin müterakki usullerile ta- mamen kabil olduğundan artma yolundaki — bir prinç ziraatinin stma yapacağını söylemek yersiz olur. Malüm olduğu Üzere süvrisi- nekler durgun suda yumurtlarlar, Bu yumurtalardan çıkan sürfeler muayyen bir müddet su sathında yaşıyarak nihayet kanatlanırlar ve sivrisinek — olarak — uçarlar. Senede dört nesil yapan sinekleri bu bayat devrelerini — kusursuz tamamlamaları gerek suyün — ha- raretine, gerek havanın hararetine pek tabidir. Herhangi bir sebeple soğuyacak su, ve hele tamamen kesilecek bir su hayatının körlen- mesine sebebiyet verir. İşte müterakki prinç ziraati usulünde bu kaide elde tutularak çeltikliklerin haftada bir suyu .'M". ::n:ıı':l:.kııu bırakılırsa lan — sivrisi sürfeleri “kâmilen — maheşaeğin Bıınunbiçîıı. ,ıd;“ çeltik - tav: ılı: zinin bü . işi ba; Ğİ , tarzda ufaklı l:l!ymııhd.“ll bir bağlanması lâzımdır. Suyu verecek ve boşaltacak muntazam — kanal- larla yaşatılan prinçliklerde sivri- sİnek üremesine imkân ve ihti- mal yoktur. Binaenaleyh su ile alâkadar olan (sivrisinek ) ile (prinç) i böylece haftada bir ke- silen su içinde yaşatmakla birinin mazarratından diğerinin faydasın- dan emin olunabilir. Mütekatti sulamanın sivrisine- ğön üretgesine olan zararı nisbe- | | ) —— Dünyada SON- POSTA _'E'İ' Bitenler <—— Pirinç Ziraati — |Londra Alıştığı Sesten Vaz Geçmiyor! “ Lord E'en;l_ir,mH'er Şehrin “Kendisine Mahsus Bir Siması Olması Lâzımgeldiğini Unuttunuz Mu ?,, İngiliz Payitahtında Koyu Muhafazakârlıktan Bir Nümune! Dünya etrafında devir | yapan bir İngiliz seyyahı neşrettiği hatıralarında: — Görmediğiniz yeni bir — şehre — yaklaştınız mı, medeniyetinin cesini cesini derhal — ani mak — istiyorsanız kulak kabartınız, sesi fazlamı- dır, değil mi? Fazla ise bu şehir medenidir, de- ğgilse geri kalmıştır, der. Fakat medeniyetin te- rakkisi sesi o kader faz- lalaştırdı ki büyük şehir- lerin bilhassa merkez ta- raflarında oturanlar gece- leri uyuyamaz — oldular. Belediyeler - bundan — te- lâşe düştüler. Halkın isti- rahatini temine yarar ted- bir aramıya koyuldular. Bulunan başlıca çare geceleri muayyen saatten sonra papur, şimendifer, otobüs, otomobil ve tramvay gibi başlıca nakil vasıta- larının düdük, çan veya korna çalmalarını menetmektir, gramo- fonla radyoyu halki rahatsız etmi- yecek bir vaziyete getirmektir. — Fakat yalnız bu kâfi mi? Londra belediyesi son içtima- larından birinde gündüzleri de şe- hirden yükselen uğultuyu azaltma- yı düşündü ve hatırına seyyar satıcıların bağırarak mal satma- larını menetmek geldi. Fakat bu karara derhal itiraz ettiler: — Lort efendi, her şehrin ken- disine mahsus bir siması olması lâzm — geldiğini unuttunuz mu? Dediler. Münakaşa açıldı ve neticede kararın geri alınması temin edil- di. Binaenaleyh Londranın sey- yar satıcıları eskisi gibi sabahin muayyen bir saatinden — akşamın muayyen bir saatine kadar ba- gırmakta devam edeceklerdir. Londranın seyyar — satıcıları tinde princin yetişmesine büyük faydaları bulunduğunu da — unut- mamak lâzımdır. Bilinmelidir ki: 1 baş hiç — bir — fenni vsüle bağlı olmiyan pirinç ziraati sıtma ve hastalık membar, fakat fenni- ziraat usullerine — uygun pirinç ziraati servet ve sağlık kaynağıdır. Çıftçi © Zirast husussadaki müşküllerinizi serumuz. Sen Posta'nın — (çifiçi) el sİne Cevap — vereceklir. K kimlerdir? Belki size garip gelir, fakat söyliyelim: Tıpkı bizde olduğu gibi simit- çiler, sebzeciler, meyvacılar, ba- hkcılar ve seyyar basmacılardır. Buna yine tıpkı bizde olduğu g- bi ocakcılardır. Bu satıcıların yak nız kıyafetleri ve malı arzetme şekilleri bizimkilerine benzemerz, Üst tarafta fork yoktur. Resimlerimize — bakınız; elini î î | caklar, * sokaklarda mal satacaklardır. z aa aeaaam ae ae ea z ağzına koyarak — bağıran | kasketli bir adaâm göre- ceksiniz! — Kömürcü! demek- tedir, malı küçük bir ara- banın içindedir. Öbür resmimize - ba- kınız: Sepetin içinde Üst Gste yığılmış bir sürü si- mit, sonra bir çıngırak vesi, daha sonra da bir feryatı — Taze almit! h Balıkçıya gelince: O- nun bizde olduğu gibi küfesi yoktur, balıklarıni ipe dizerek arzeder. Maamafih bu seyyar satıcıların en garibi şüphe yok ki, ocakaıdır, bir hususiyeti var- dir, o da kadın olmasıdır. Bakımız takımları sırtında, sağ elini ağzının kenarına götürmüş bagırıyor: simit, —taze Şurasını da #öyliyelim ki, Lon- dra da ayak arabası ile huırda- | vat teşhir eden satıcıların fanli- yetleri tahdit edilmiştir. Bunlar başlıca caddelerde dolaşamıya- Gçüncü, dördüncü sımıf » AM e S e —e Birinci Kânunda Tatbik Edilecek Adliye Kadrosu ( Baştarafı 1 inci sayfı let Meclisinde istinaf teşkilâtı lâyihası da kanun halini alacak ve istinaf hâkimleri de bu kadro içinden ayrılacaktır, Yeni kanunda bilhassa vilâyetler- deki hâkimlerin terfihi esas olarak alınmıştır. Bugün tatbik sahasın- da olan' kadrodaki hâkim adedi 1941 dir. Yeni kanunda da bu miktar aynen muhafaza edildiği için hemen Bütün — hâkimlerin maaşları arttırılmıştı.. Bu yeni maaş zamlarının hangi hâkimlere verileceği istinaf teşkilâtı kanu- nunun kabulünden sonra teşek- kül edecek hususi bir komisyon tarafındda — tayin — olunacak- tr. — Şimdiki adliye — kadro- sunda, — (80) lirahk — yalnız bir hâkim maaşı var iken yeni kınuuâımi;; miktar (65)e çıka- bulunan — adliye | rılmıştır. (55) liralık maaşın ade- di yeni kanunda (109)a indirilmiş buna mukabil de (74) adet (70) Hralık maaş kabul edilmiştir. Ayrıca (60) adet doksan Hiralık hâkimlik ihdas edilmiştir. Kanun meriyete geçer geçmez iki senelik hizmetlerini ikmal edenler derhal barem derecelerinin fevkindeki maaşları alacaklardır. Yeni kanün Adliye Vekâleti- nün gerek merkez teşkilâtına, ge- rek memleketteki bütün mahke- melere ve diğer adlf müessese- lere ait kadroları ihtiva etmek- | tedir. Yeni kanuna göre teftiş he- yeti kadrosu — şöyledir: (100) lira maaşlı (1) reis, (90) lira maaşlı (4) baş müfettiş, (80) lira maaşlı (7) birinci sınıf mü- Resminizi Bize Gönderiniz . * Size Tabiatınızı Söşliyelim Resminizi kupor İle — gönderiniz. Kupon diğer saylamızdadır. İ İ | | 14 İstanbul: H. A. B. Bey açık ve kulağı tir. Soklunr, dinler, huçbir | geri kalmamağa - dik- | kat ve itina — eder. | Arkadaşlarile olgunca konuşur, — şakalaşır < Uysallıklarım — menfa- atlerile — telif —eder. Heyecanlarında — wü- rat olabilir. - Eyüp Bey ziyade Gözü delik- anlar, şeyden 15 Kazlu: His ve ha- yaline daha yer vermiştir. Kadın ve Bevgi mevzularına vaktinin bir kasmını tahsis etmiş - olabilir. Kafasını yoracak — iş- lerle uğraşmak — iste- met) Zararlı hareket- | derde buluamaz, baş- kalarının hususiyetle- rine karışmak isteme- mesine mukabil hayatı hakkında he- sap vermek ve kendi işlerine karışıl- matını İstemez. * 16 İstanbul: Zeki Bey: İşile meşgul ol- duğu kadar da — etra- finda — cereyan eden bâdiselere — yabancı kalmaz. Hayatın zevk ve — eğlencelerinden dik başlı davranmaz. - 17 Gönen: Abdullah Efendi: Ra. hatine düşkünlük gös- termez. Mihaet — ve meşakkate tahammül edebilir. Tavur ve ha- reketleri sâdedir, Ka- naatkârlığa ve teva- zuu temayül eder. Bözleri bazan manâlı ve güldürücü — olur. Arkadaşlarımın — takıl- masına mukabelesi kırıcı değildir. . M. Rifat Bey; Zeki girgin ve mücadele. cidir. — Menfaatlerini, işini bilir. Aldanmağa razı olmaz, ve ken- disini ezdirmer. B& lenceden — zevklerden mahrum kalmak iste- mez. Bir işte baş ola- tak ta çalışmakta mu- vaffak olabilir. Ku- dığı zaman, bağırmak ve çağırmak isterse de sözleri —pek karıcı olmuyabilir. - 20 Bursat N. Ş. Hanımı (Reaminin dercini istemiyor ) Ev ve el işlerinde mehareti olabi Er. Yeni cereyanlardan geri kalmak i#temez, Süsü sevar, modaya tâbi olur. Ağır söze gelemez, çabuk tesir duyar ve tesirini uzun müddet mul eder. KwLeNYeN eELEDEKAkANAĞNU CA SEAKAAEEANEEKAKpERAAAARAAAANARANAN fettiş, (70) lira maaşlı (8) ikinci sınıf mnhn*l—.ı(sgüı:" maaşlı (9) nçllııAc:ıI%; işleri umum müdür- lüğü: R lira maaşlı bir müdür ve mıc(â(ı»reiıl, (10; lira maaşlı - (1) muavin ve meclis azası, (55) lira maaşlı (1) morg müdürü ve mec- B AEA UA Geğgli' İi aalir tan, (55) lira maaşlı bir müşaha- de müdürü, (22) lira maaşlı iki asistan, kimyahane müdürü ve diğer memurlar. Temyiz mahkemesi: (150) lira maaşlı (1) birinci reis, (125) lira maaşlı (1) başmüd- deiumumi, (125) lira maaşlı (10) | ikinci reis, (100) lira maaşlı (50) aza, (70) lira maaşlı (1) başmua- vin, (55) er lira ıınql;2 (6) mua- in (45)er li aşlı (2) muavin, ('30)(" lı)î'ı ı::ı;ı(l) muavin, (30)ar lira maaşlı (5) muavin — * f