6 Sayfa Dünya Haâdiseleri Kanın Zehirlen- mesine Karşı Bir Serom Bulundu Fransız — doktorlarından Pro- Menenjite â'“ö:î İ (dvu““d) kat İ 1Pp Akademisinde “r'ııdlnırll Biz dit ağ <U0 | rerek septiseminin tedavisi için beş seneden beri | yapmakta nihayet muvaffakiyetle neticelen- diğini söylemiştir. Tarzı tedavi bir serom vasıtasiledir. Bu serom Stretocok ismindeki mikrobun bir beygire aşılanması suretile istih- sal edilmektedir. Doktor bilhassa erken teşeb- büs edildiği takdirde seromun yüzde #seksenden farzla muvaffa- kayet temin edeceği, menenjit vak'alarında da kullamlacağı kl'_ naatindedir. İ x* G en ay İtalyada —meşhur .İçtılyıı ressamı — ( Leonar dö Vençi) tara- fından asılarca ev- vel yazılmış — bir mektap bulunmuş- tu. Bü mektup Mehareti istilzam landırıcılık yapılacak bir heykel için getirti mesi tasavvur edilen — mermer sütunlardan —bahsediyordu. Mü- tehassıslara gösterildi, uzun uza- diya muayene — odildi. Nihayet uydurma olmadığına kanaat ge- tirilerek — müzayede — neticesinde mühim bir paraya satıldı. Halbuki bir hafta evvel basit bir boşbo- ğgazlık neticesinde bu eski mek- tubun sahte olduğu anlaşılmıştır. Fakat bu sahtekârlık kolay bir sahtekârlık zannedilmemelidir. Zira evvelemirde şu kadar asır evvel kullanılan kâğıdın, mürek- kebin ne cins olduğunu anlar yarak, sonra onların benzerini vücuda getirerek, nihayet kâğı- da eski —görünüşünü — vererek, en sonra da Leonar dö Vinçi- Bin yazısını taklit ederek yapık mıştir. Tetkikat neticesinde bu müte- fennin sahtekârin şimdiye kadar daha birçok uydurma vesikalar yaparak Avrupa ve — Amerika müzelerini dolandırdığı sabit o- muştur, a1 u gene Amerikada misli görülmemiş - bir kuraklık oldu. ve hükümet mahsulü mahvolan | çiftçiye ilk taksit olarak 15 milyon Türk lirasile yar- dım etmek mecburiyetinde kaldı. Tahmin edildiğine göre bu kurak- hk devam ettiği takdirde bu sene AÂmerika bütün yiyeceğini hariçten getirtecek, bu da mah- sulü çok olan dünya aksamını fazla istihsalin felâketinden kur- taracaktır. Vek't | Ezant Vasatf — Vakit |Ksaat N aapaa vaeaeağamaaitö e l 08 51 |* 30| Akşam 12 — 435 |iziz| Yatı (2 01 y 16 ı;ıhııııı n Vasat 18 38 Th 58 21 olduğu — tecrübelerin | SON POSTA Kadın Sokağa Çıkamaz! ALUNUACA Osmanlı — padişahları içinde gülünç ve iğrenç olanlardan biri Üçüncü — Osmandır. Bu '_Ülll çirkin yüzlü, son derece Şişman — ve çıkık — karınlı, biri Daşağı, biri yukarı omuzlu güç- lükle idi, Elk yürüyebilir — bir — u'cube sekiz yaşına kadar mah- pus yaşamış, gökyüzü görmemiş, dünya ile alâkadar olmamıştı. Bu ağır hayat, onun zaten bozuk olan sinirlerini büösbütün şirazeden çıkarmıştı, kendisini deli denecek bir hale getirmişti. Bu adam, kendinden başka kimseyi sevmezdi. Nefsini çok sevdiği için de herkesten kor- kardı. Tahta çıktığı yıl, Haliç donmuştu, Sütlüceden Defterdar iskelesine yaya geçenler olmuştu. Edirneye de üç metreye yakın kar düşmüştü, haftalarca şehir- den dışarı çıkılamamıştı. Üçüncü Osman bu tabii hâdiselerin halk tarafından kendi uğursuzluğuna hamledileceğini düşünerek cehle rüşvet vermek yolunu tuttu. İlkin bir. kıyafet emirnamesi çıkardı. Onun bozuk ve boş kafasından çıkan bu emirnameye göre kadın- lar ince yaşmak tutmıyacaklardı, sırmalı elbise giymiyeceklerdi. İs- tanbulda oturan her cins halk ta, başlıklarının rengi ve papuçla- rının boyasile tefrik olunacaktı. Zirzop ve çirkin hünkârın cehli okşamak hususundaki gay- reti bu emirnameye münhasır kalmadı. Abdi Efendi isminde kendine benzer birini hariciye na- zırlığına getirdi ve ona şu emri verdi: — Elçilere yüz verme. Ben bir arslanım, sen konuşurken benim sesimi - işittireceksin!.. Abdi Efendi bu emri tamamile yerine getirdi, efendisinin sesini duyurmak için tam bir eşek ağzı kullandı ve her işte eşekçe dav- randı. Avusturya - elçisinin, kısa veya uzun iskemlede — oturmak yüzünden bir şeref meselesi çıkar- ması Üzerine kendisine istediği şekilde iskemle tahsis ettiren, fakat elçinin tam oturacağı sırada iskemleyi arkasından çektirerek bacaklar yukarı, yere düşmesine sebebiyet veren odur. Yine ©, İngiliz — sefiri M. ( Porter ) e divanda fena bir oyun oynadı, iki devlet münase- batının bozulmasına ramk bıraktı. Porter, Üçüncü Osmanın cül- sunu — tebrik için İstanbula ge- mişti. Getirdiği mektuba cevap olarak yazılan kâüğıt, kendisine teslim — olunacağı sırada Abdi Efendi şu teklifte bulundu: — Şevketlü hünkârın müba- rek namesidir. Öpeceksin! Porter, Böyle bir anane olma- dığını ve bir İngiliz elçisinin her- hangi bir kâğıdı öpmek mecbu- riyetinde bulunmadığını söyleyince Abdi Efendi iki divan çavuşu çağırttı, Porterin kollarını sımsıkı tutturdu.. Mahut kâğıdı. bolbol yüzüne - gözüne sürdükten sonra kötü kötü güldü: — İşte, dedi, öptün de, kok- tun da. Şimdi koynuna koy, güle güle git 1. Fakat Üçüncü Osman, bu şid- detlerden umduğu tesiri göremi- yordu, Çünkü müthiş bir kıştan sonra felâketli yangınlar da baş- göstermişti. İstanbulun hemen he- men yarısı yanmıştı, güzel şehir acıklı bir harabeye dönmüştü. Halk bu musibetleri de onun uğursuzluğuna hamlediyordu. Çirkin adam, bu vaziyette sik sık sadrazam değiştirmeye koyul- du. O makama geçenler üç ay bile duramıyorlardı, ya azloluna- “yak, yahut öldürülerek yerlerini başkalarına bırakıyorlardı. Bunun- la beraber sadrazamlar da hün- kârı mühimsemiyorlardı. Meselâ Hekim, Ali Paşa, padişahın : — şimdi kovarım, yerine hamal Aliyi vezir yaparım ! Demesi üzerine : — Yaparsınız. Fakat bana 1 — Gazetenin esas yazısile bir sütanun iki satırı bir (santim) sayşılır. 2— Sayfasına göre Bir santi- min ilân fiatı şunlardırı sayfa | sayfa | Diğer | Son 3 | 46-5 |yerler VA.VIA 3— Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. — İnce ve kalın yazılar tütacakları yere — göre santimle ölçülür. ıı 'ııylı ı |2 400 250 2( Kış. | Keş. | Krg. JI larda Yakalanan Kadınlar ker Teker Boğduru Denize Atılıyordu Xlup Altından iskem- lesi çekilen - elçi, paldır küldür ye- ve berilmişti Hekimoğlu Ali Paşa diyorlar, ona hammal Ali paşa derler. Cevabını vermekten — çekin- memişti. Bu vaziyette Üçüncü Osman düşündü, —taşındı, yine kadın mevzuu Üzerine avdet etmekten başka çare bulamadı. Fakat bu sefer, kadın düşmanlığını kendi sarayında ilân ederek işe başladı. İlkin bir defter . yaptırdı, Topka- pıda kaç kadın bulunduğunu tespit ettirdi: Altı yüz yetmiş üçle Sonra kızlarağasını çağırdı, sarayda hiçbir. kadının kendisine görünmemesini, — şeytan — tuzağı olan bu mahlükların yüzünü gör- mek istemediğini anlattı. Fakat bir müşkül vardı. Hün- kâr odadan odaya geçerken bu yüzlerce kadından, kızdan birinin tesadüfen g&l::hı' ve o vakit E:İ',:"Tı_;','ğ bt l 'arak güna irmesi mümkün- g Hünkâr ile (l'(u.ıınl-lı ara» sında uzun bir müzakere geçtik- ten sonra bu mahzurun da çaresi bulundu, padişahın sarayda aya- ğgına ökçeleri gümüş çivili nalm giymesi ve taşlar Üzerinde gezin- dikçe ayak takırdısını duyan kı- zın, kadınların birer köşeye sak- lanmaları kararlaştırıldı ! Üçh:* e"“"' Topkapı sara- bir emirname çıkardı, — İstanbul kadınlarının mesirelerde tamamile örtülü — bulunmalarını, — yüzlerini değil ellerini açık bulunduranların cezalandırılacağımı ilân etti. Onun hafiyyeleri çoktu, verdiği emirlerin ve çıkardığı fermanların kayıtsız, — şartaız. infaz — olunup olunmadığını — tahkik ve takip ettiriyordu. Bu zalim tecessüs neticesinde hemen hergün üç beş kadın yakalanıyordu, Padişabhın emrile boğulup denize atıhıyordu. Hünkâr, bu yapılan işlerden memnun ise de bir cihetten mü- tecasirdi. Yolda bir kadın görüp sinirlenmekten - korktuğu için so- kağa çıkamıyordu. Halbuki ger- meyi, dolaşmayı seviyordu. On sekiz senelik bir mahpusluktan sonra Padişah olmanın zevki de ancak bu tenezzühlerle ve tenez- züh sırasında on binlerce halkın göstereceği ihtiram ile çıkardı. Bu sebeple üçüncü Osman bir emir daha verdi, haftada üç gün yapılacak tenezzüh alayları ç Haziran 8 - Karl Mektupları Desterecilik Ve Gece Mesaisi Yer yüzünde mevcut san'at- ların en mühliki destereciliktir. Yılmaz bir azim ve kuvvetle 4 senedir. bu vazifede çalışıyoruz. Her gece birkaç tehlike atlatmak adet hükmüne girmiştir. Gitdide sıklaşan bu tehlikelerin önüne bir set çekmek zamanı — geldi. Bir türlü sonu gelmiyen bu gece hidematındaki desterecilik tehli- keleri bir gün bir avuç Türk san'atkârının parçalanmasile niha- yet bulacaktır. Türk Cümhuriye- tinin san'atkâr evlâtlarının melce ve istinatgâhı yüksek ve âdil Nafıa Vekâletimizdir. Hukukşinas vekilimizin bu işi tahkik ve intaç buyuracağından ümitvarız. Hükü- metimizle kumpanyalar beyninde münakit mukavele ahkâmı muci- bince gece ağır ve tehlikeli vaz- fede — müstahdem işçilerin bir santi iki hesabile varife ceğinl âmirdir, lesef buradaki kusa, a biri bu hükme yiayet etmiyor. Bu cihetin de tet- kik ve önüne geçilmesini çok rica ederiz. İzmir: (İmzalar mahluzdur ) Abonelerden Saat Kirası Alınmamalıdır Elektrik Şirketi abonelerinden her ay elektrik sarfiyatından baş- ka otuz kuruş saat kirasile yirmi kuruş hat tamir bedeli almakta- dır, bu para senede altıyüz ku- rüş eder. t Ev haricindeki hattin tamirile müşteri — alâkadar — olamıyacağı gibi sarliyatı' iş'ar eden saatle de alâkadar olamaz. Bunlardan birisi cereyamı temin, diğeri sar« fiyatı tespit etmek zımnında şir- kete lâzımdır. Müşteriye göre bir bakkaldan abzlita etmekle elektrik almak müsavidir. Bakkal müşterisinden tartı ücreti isteyemez. Binaena- leyh Elektrik Şirketinin de - tartı ve ölçü ücreti almaması icap eder. Şayet hükümetle olan mu« kavelesinde — böyle bir madde varsa bu kaydın millet namına tashih edilmesi lâzımdır. Daküdarde Debbağlar mahallesinden Mütekait yüzbaşı Seryet Oarrasında biç bir ,ı:ıııı: »:k.: çıkmamasını ve şayet çıkan o! görüldüğü yerde öldürüleceğini MN S RR 'du! kadınların hikâ ::tiın kulaklarda ıilıyordııî Bu emri vermese bile kendisinin ala- yını seyre çıkacak — İsanbullu ha- | mım bulunamazdı. Bu ferman Üze- gün tek bir kadın sokağa adim atmadı, hatta kafes —arkasına Fakat?.. Fakat padişah, bütün İstanbulu at üstünde dolaştığı halde hiçbir yerde, kendi yanın- da bulunan resmi adamlürdan başka bir yüz de görmedi, göre- medi. Kadınlar sokağa - çıkmak- tan menedilince erkekler de hün- kâr alayını seyretmeği — manasız bulmuşlardı, evlerine dönmüşlerdi. O gün, hatta dükkânlar da kapalı idi. Sanki halk, bu alayları hün- kârın kaba ve çirkin yüzünü gör- mek il, alay — vesilesile ıolığıidnçık:iıl'hdmlyın görmek iştiyakile alkışladıklarını anlatmak fikrinde ittifak etmişlerdi!.. M. T