30 Mayıs 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

30 Mayıs 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayla v Ziraatlin Kârlı Bir Şubesi De Tavukçuluktur Tavukçuluk, Avrupanın başlıca merkezlerinde kârlı, eğlenceli bir ilim — ve sanat şubesi olarak tanınmış ve en yüksek darülfü- nunlara kadar sokulmuştur. | Biz, tavukçuluk sanatini kârlı bir iş saymayız. Zor bilir ve buluruz. Halbuki tavukçuluğu zor bulanlar bu sanati lâyıkile kav- rayamamış kimselerdir. Bu iş çok zevkli olmakla beraber az bir sermaye ve beş on tavuk gibi küçücük bir başlangıçla diâer memleketlerde — olduğu — kadar bizde de büyük kâr temin edebilir. Fakat bir kümes bile olsa onu temizlemek ve bakım husu- sunda son derece dikkatli bulun- mak lâzımdır. Tavuk uvlı._ süs ve bilhassa kâr için beslenir. Kâr için beslenildiği zaman et ve yamurtası göz önünde tu- tulur. Süs ve zevk için ae digi zaman ise lüks işlerde kulla- nılmak Üüzere tüyleri ve çiçek bahçelerinde de gübresinden isti- fade edilir. Tavukçuluk bilgisini haşlıca üç kısma ayırmak - doğ- rudur: | Birincisi tecrübe — devresidir. Bu devrede damızlıklar çoğaltılır. Civcivlerin büyütme usulleri, kü- meslerin intizamı, yemeklerin ha- zırlanması, hastalıktan korunma çareleri öğrenilir. İkincisi: Tavuk- guluk sanatinin inkişafına çalışılır. Üçüncüsü: Bilhassa tavukların çoğaltılması ve bakımı için ana ye kuluçka makinelerile seyyar kümes ve levazımatı, ilâç ve has- talıklarının teşhisi, yemlerin ha- zırlanma ve yapılma usülleri, tes- bit edilir ve bu esaslar üÜzerinde dikkatle yürünür. Bu üç esasa riayet edecek her hangi bir kim- ge tavukçuluğu mu kiyet ve kârla yürütebilir. Maamafih bu bususta sorulan suallere gerek bu sütunlarda ve gerek cuma gün- leri çiftliğimizi ziyaret edecek zevata da tavukçuluk hakkındaki tecrübelerimize istinaden ve hiç- bir ücret İstemeden İş Üsilinde ©$ veri hazır olduğumuzu bir. İçire 'daha Ha e d S Tavukçuluk Bahsi w |auu çuluk Bahsi 'I an |:|=rlı ederiz. sene olduğu gibi, bu ş0n6 z Halkalı Ziraat Mektebi tavukçuluk ilim ve bilgisine âit kurslar açtı. Bu kurs, tavukçuluk- | muallim ve heyetin sa'y' gay- retlerilk halka çok müfit bilgiler aşılamaktadır. Bu kurs gibi, darpaşa Askeri Baytar Mektebi muallimi de tebrik etmeyi bir vazife biliriz. Damızlıklarımızı teksir — maksadile Avrupadan k yumurta — ve, bizde olmıyan tavuk yemini getirtmek için binbir müşkülâtla karşıla- gayoruz. Halbuki — Avrupa. devletleti Memleketin herhangi bir yerinde sabit ve seyyar tavukçuluk ensti- tüleri tecrübe istasyon mektepleri açıp müfit bilgiler aşılayor ve bizim gibi üç beş bin İira sermayeli tavuk çiftliği sahiplerine de her tihetle yardım ve muavenet edi- or. Halbuki Ankara Tavukçuluk | Lnimn bize yardım değil, sor- | larımıza cevap bile vermiyor | 'eşin paramızla damızlık yetiş- tirmek ve ıslâh maksadile kanla- rını değiştirmek mecburiyetinde kalıyor ve piliç tavuk mevsiminde | yumurta verilmediğine göre hay- | ret ediyoruz. Hükümetimiz mem- | eket tavukçuluğunun islahını isterse, | Avrupadan celbins imkân bulun- mayan fakat Ankara tavukçuluk enstitüsünde bulunan yumurtalar- | dan, piliç ve tavuk mevsiminde | bize ya parasız yahutta vadeli bir para ile vermelidir. Bundan başka memlekete faide temin edecek olan tavukçulük müesş- seselerine ayrıca yardım etmek, şehirli ve civar köy halk ve tale- beleri için kurslar açmak, bu su- retle memleket tavuk ve vumurta istihsalâtım fazlaştırmak en b şta Alay köşkünün kısa yokuşu bir hayli bozulmuş; taşlar, toprak- ı oEııııı lar, çakıllar darmadağın.. bu yokuşu — tırmanırken epey sıkıntı çekiyor. Sair günlerde Alay köşkü ne kadar tenha? - Salon kupkuru ve bomboş.. Karşı sahnenin arkasın- daki odalar kapalı.. Çıt çıkmıyor. Kuzguni siyah ihtiyar hademe, duvar dibindeki iskemlede uyuk- luyor. Ressam Şevket Beyi 80- runca yüzüme tuhaf tuhaf baktı : — Nah garşiki odada, içti- madalar!, Sahnenin arkasındaki odadaân sesler geliyordu: — Nizamname sarihtir efendi- ler.. Birliğin selâmeti namma... Nihayet hocamız ” Şevket beyi bulabildik. Salondaki uzun bir masanın bir kenarına. oturunca, Şevket Bey kollarını sıvar gibi yaptı: vardı.. v Bügün konuşuyorduk. — Ohalde bizim konuşmamızı başka çhe bıraksak.. — Yok canım.. Oturun hele. Biz de konuşalım?. — San'atinizden resme karşı gösterdiğiniz heveslerden — bah- setsek... - Türkiyede binlerce talebe ye- tiştirmiş olan bu kırk senelik resim hocası anlatmiya başlıyor: — Efendim, ben çocukluğum- da Unkapanında otururdum. Ora- da güzel bir evimiz vardı. Ara sıra anhemin elinde Azaplar ca- münden geçerken dürur, teneke bir dükkânda gemi resimleri yar =u=ı adama hayran hayran m. Büyüdükçe bu adama ::ınşı ol:ın hayranlığım - arttı. Ba- zan #aatlerce onu seyreder, onun iğri büğrü çizgilerle 'kaskatı ve cansız. gemi resimleri yapmasına bayılırdım. Daha -0 yaşta, ben, evde gemi resimleri yapmıya baş- lamiştım. Kömürle duvarlara kur- şun kalemle kâğıtlara, o ihtiyar adamın yaptığı gemiler gibi eğri büğrü şeyler çiziyordum, İşte bu, benim ilk san'at heve- simdi. San'ati bana ilk defa © adam aşıladı. Büyüdükçe gemi resimlerinden — vazgeçip gözümün içtimamız | görebildiği şeyleri yapmıya çalı« şıyordum. Şevket Bey, eline aldığı bir toplu iğane ile masanın İâcivert örtüsünü iğneliyordu : — Gel zaman n bir İş olacaktır. Bu iraat Vekâletinin nazarı dikka- tını celbederiz. Eııı!:. Bereket Tavuk Çifeliği (9) Tavuk ve Tavakçulağa ait olan müşküllerinizi sorumun, mültehassu size cevap verecektir. Yukerıda: Ressam Şevket Bey Son Posta okurken öteki resimler üstat ve tabloları SON POSTA adam re- simleri, ara- balar, at- lar, cami- ler, ah he- ? lecami re- simleri yap- mıya baş- ladım.. Ö- teki beriki, daha ben | mektep sı- | rala rın da iken ; — Bu iyi bir ressam olacak!.. Derlerdi. Nihayet - ilk- mektebi bitirdim, senayii nefiseye girdim.. Resme büyük bir heves duyuyordum. Elimde kalem durma- dan resim yapar, hw&u bütün tabiati, canlı cansız mimin ucundan kâğıda döküvermek lş- terdim. Mektepte biçbir sukutu hayale uğramadım. Çünkü heve- sim vardı. Bu heves beni gayrete çalışmıya götürüyor, özendiriyor- du. İnsan şimdi o zamanları ha- | tırlıyor da, kendi kendine: — “Gençlik bir heyecanmış!.,, ı dıyor.. —Hayata nasıl atıldınız hocam?. — Mektepten ümitle çıktım. | | | Hayalimde daima öğrendiklerimi başkalarına öğretmek, benim bil- mediğim şeyleri de — öğrenmek arzusu vardı. İlk aklıma - gelen şey: “muallim,, olmaktı. Evet, ben muallimlikte bir “can,, görüyor- dum.. Düşünün senelerçe ders vermek, her sene ders verdik- lerimi teker teker hayata bırak- mak.. Kıymetli hoca, 40 senelik ho- | calık hayatının verdiği tevekkülle- | gülüyardu: | 318 de ilk vazifem başladı. am mayıs ayında... Muallim ol- dum. Beni ilk defa Aksaraydaki | Mabmudiye — Rüştiyesine resim | muallimi — verdiler... - Muallimliği- | min ilk heyecanını işte *bu mek- | tepte duydum ve sizin karika- | türcüyü de o mektepte okuttum, Sonraları — muhtelif mekteplere girdim. Bursaya: Bileciğe, Ana- dolunun birkaç yerine gittim. Şevket Beyle konuşurken sah- venin arkasında bir gürültü oldu, ince, zaif bir zat, paldır küldür | koşarak seslendi: — Şevket Bey, Şevket Bey..  a a.. Affedersiniz. Beyefendi, Hocanın meslekdaşı kekeliyordu | — Efendim. Müşkül bir mese- keyi yalnızca halledemedik... Şev- ket Bey içtimaa riyaset ediyor.. Müsaade ederseniz.. Şevket Bey: — Hele sen bir sigara içive- ARRR— — eee —maar a ayii Nefise Birliğinde 2 EnEskiResi Şevket BeyleEîışbaşa “— Hayatta Gayem Allah Ömür Verirse Yaşamak, Vermezse Ölmektir !... ,, rene kadar ben gelirimi. Dedi, Gitti, on dakika sonra tekrar geldi: —İşte böyle, diye devam etti. DA yatınızın a bir müşkülle Pa güvenmek kudreti vardı, metane- tim, sabrımı; sebatım vardı. — Hâyatınız nasıl geçti ? €r Zaman intizam için- de.. Vaktinde yatarım, vaktinde kalkarım. Gece yarılarına kadar öyle oturup resim yapmak, uğ- raşmak Adeti bende yok.. Dü- şününki , bu illet - Evet illet diyeceğim, bu gece yarıla- rına kadar - insanı çok ça- buk yorar ve öldürür. Sigara, rakı bira hiçbir şey ağzıma koymam. Amma, bir damla bile,, Boğazıma müthiş —düşkünümdür. hal.. Sizin karikatürcü arasıra benim kâri- katürlerimi — yapar. Elime bir zembil sebze, soğan, sarmısak verir, kepaze eder haylaz.. Fakat | bilir hınzır. olduğumu bilir.. ğgazıma — düşkün Şevket Bey tatlı tatlı gülüyordu: — Fakat bakın her gençten daha kuvvetli, daha zindeyim.. Kuvvetim o kadar - fazla ki, vak lahilazim — sizin o karikatüreli Orhanı bir yumrukta ezerim.. — — Eserleriniz. hakkında bir haylı gürültü kopmuştu. ** Şevket Bey cami ıeıı:l?ioll yapıyor |,, atmışlardı di"şkad 'ıch ciddi ciddi baktı: — Efendim, benim çalışmam tamamile serbest bir çalışmadır. Hiçbir. Avrupalı ressamın esiri olmadım ve bunu da kabul etmek istemem.. Benim cami resmi çok yaptığıma mı kızıyorlar.. Kızarlar Ü Şıkıl haklı döğiller.. Ben kendimi o istil üzerine vermişim ve yalnız onda muvaffak olmak istiyorum.. Bu, bir Türk sistemidir ve eserlerimde hep abideler, eski eterler, peyzaj, natürmort vardır. Canım efendim, bunlari neden açarsınız bana.. Ben münakaşayı | I Mayıs 30 Kart Mektupları m Hocalarından «*rilerin Sorgularına |Cevaplar Aydın hatti üzerinde Aziziye istas- | yonundan mektup yazan karilerimize: Arzunuz derhal nazarıdikkate alınmıştır. efendim. * Ankara Defterdarlıği Emlâki Milliye Müdürlüğü icar memuru Hakkı Beyer İttihatdı Seyrisefain Anonim Şirketinin — merkezi — İstanbulda Sirkecide Meymenet hanında mu- kayyettir. Bundan birhayli sene evvel tasfiyesine karar verilmiş ve tasfiye memurluğuna avukat Eyüp Sabri Bey tayin edilmişti. Fakat bu şirketin vapurları hü- kümet hesabına çalışırken bat- mıştır. Başka bir mal ve mülkü de yoktur. Buügün için tevzi edecek ©on parası kalmamıştır, Yaznhanesi, merkezi de mevcut değildir. Binaenaleyh bir — şey almak imkânı yoktur. İzmir mütekaidini askeriye Ve mülkiye ve ihtiyat “zabie - vekili, eytam ve eramil komandit şirketi için de İzmir Ticaret Müdürlüğüne müracaat etmek lâzımdır. * Aksaray Küçüklangada — Mehmet Etendiye: Yaralınin yarsını temiz sargı ile sarmayıp haktan — mendil arayan eczacının adresini Sıhhat Müdürlüğüne ve sarih adresinizle bildiriniz, hakkında takibat ya- parlar efendim. * Kakişehir “Oümhuriyet ” mahallesine den A. Hamdi Beye: Bahsettiğiniz. kazanın ismini okuyamadık, yeniden daha oku: naklı yazınız. efendim. * Kırşehirden Hamit Sadi Beye: Yazınız çok güzel, fakat biraz uzun. Münderecatımızın fazlalığın dan dolayı dercedemedik mazur görünüz efendim. Mersinden ııık:ş Köderen hanı©t; İmzasız mektupları neşretmeki» te mazuruz efendim. n * Balattan Emin Efendiye: Yazınızı okuyamadık efendim. * Samsunda M. Behiç Baye: Hazırladığınız pul şekli posta pulu ise Posta ve Telgraf Umum müdürlüğüne, damga pulu - şekli ise Maliye Vuakâletine Müracaat ediniz. efendim. * İzmirden Hayret imrzasile mektup gönderen zatat Mektubunuzda imzanız yoktur, adresiniz nazarı ve dikkate sevmem.. Ve her nakadan çekinirim. İçtima galiba yine hararetlenmiş ti. çeriden birkaç kişi yine görü- nüp tekrar kayboldular. Anlaşılan hizi rahatsız etı:::" iı!;miyor::ıb... — Şi e aç tal yelişüıdimoum? Binden — fazla san'atkâr.. Az mı?, Bu, benim için en büyük iftihar vesilesidir. Bunların içinde Gazi enstitü- sünde muallimlik edenler, onlara talebelik edenler var. Hepsi de san'ati bende aradılar, ve bul- muş olacaklar ki, ta Almanyaya gidip başka şeyler de aramıya çalıştılar. —- l—l:ıyıttı gayeniz?. Şevket Bey buna şu kısa ve tatlı cevabı verdi: — Yaşâmak gayesi.. Allah ömür verirse yaşamak, vermezse ölmek — »

Bu sayıdan diğer sayfalar: